Spoiler içeriyor
"Yaşamak şakaya gelmez, büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın bir sincap gibi mesela, yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, yani bütün işin gücün yaşamak olacak..." Kitabı her elime alışımda kafamın içinde bu dizeler sıralanıyordu. Her ne kadar konusuyla bağdaşmayan bir…devamı"Yaşamak şakaya gelmez,
büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın
bir sincap gibi mesela,
yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden,
yani bütün işin gücün yaşamak olacak..."
Kitabı her elime alışımda kafamın içinde bu dizeler sıralanıyordu. Her ne kadar konusuyla bağdaşmayan bir şiir de olsa bu şekilde kodlamıştım.
İlk defa Çin edebiyatından bir roman okuyordum o yüzden başlamadan önce çok heyecanlıydım. Zaten daha önce duyduğum bir kitap olduğu için de ekstra merak ediyordum. Neysee bir şekilde başladık kitaba.
Aslında konusu güzeldi ama kitap bana çok kasvetli geldi ve bir süre sonra bunalıp bir kenara attım. Akıcı bir dili olmasına rağmen zor okunan bir kitaptı.
Sanırım en etkilendiğim kısım Youqing'in tüm kanını vererek öldüğü kısımdı. Olayın saçmalığını, bir kitap karakteri olmasını geçtim benim çocuğum ölmüş gibi bir üzüntü hissetmiştim. Bir minnak ağlamış bile olabilirim o kadar kötü bir ruh halindeydim.
Fugui'ye aşırı sinir oldum hatta bir kaşık suda boğmak istedim. Her ne kadar kitap sonunda haline üzülsem de aklıma hep o zengin, şımarık Fugui geldi.Eşine karşı davranışları, çocuklarına sürekli kızması beni çileden çıkarttı.
Düşününce herkesin yaşamak tanımı farklı. Kimi yaşamayı sürekli aktif olmaya, hayattan tat almaya bağlıyor kimi de monoton bir hayatı olsa da mutlu, sevdikleriyle birlikte huzurlu bir hayatı 'yaşamak' olarak görüyor.
Ben bu konuda ne düşünüyorum bilmiyorum çünkü eskiden dünyayı gezeceğim, bir sürü arkadaş edinip hayatımı doya doya yaşayacağım diyordum fakat şimdi de bir iki sevdiğim insanla birlikte nerede olursam olayım kendimi yaşamış hissederim diye düşünüyorum.
Standartlarımız mı düştü yoksa büyüdük ve realist mi düşünmeye başladık bilmiyorum ama bir şeyler değişti ve iyi bir yaşam hayali kurmak bile artık çok zor.
Kitapta da Fugui'nin yaşamına şahit oluyoruz doğumlar, ölümler, savaşlar... Kitabın sonuna geldiğimde "Ne çektin bee" diyen Vasfiye teyze moduna girmiştim.
Yazar, Çin'de hüküm süren kültür devriminin toplumsal açıdan etkilerini de konu ediniyor hatta bu yüzden kitap yayınlanır yayınlanmaz ülkede yasaklanmış.
Ben kendi adıma söyleyecek olursam komünizmin iyi bir şey olduğunu düşünüyordum. Sonuçta toplumun eşitliğini savunuyorlar falan diyordum fakat kitabı okuduktan sonra bakış açım biraz değişti.
Evlerindeki çelik tencereleri alıp eritiyorlar ve yemek bile yapmayacaksınız, sadece bizim yaptığımız yemekleri yiyeceksiniz diyorlar. Okurken bu duruma çok şaşırmıştım ve iyi ki bireyselleşme var demiştim.
Ayrıca şunu söylemeden edemeyeceğim bir ara o kadar çok yemek kıtlığı vardı ki böcek yiyecekler diye çok korkmuştum. Bunu okumak istemezdim herhalde.
Bir de galiba kitap hakkında sevmediğim bir durum da sürekli "... nereden bilebilirdik ki..." cümlesini kurup adamın başına hep kötü bir şey getirmeleriydi.
Yaa tamam olayı anlat, ben zaten etkileneceğim ama sen nereden bilebilirdik ki deyip oğlunun öldüğünü söylüyorsun yaa nedeen?