Bir Broadway uyarlaması müzikal filmiyle geldim. Filmin eksikleri olsa da çok beğendiğim bir mesajının olduğunu söylemek isterim. Dilin, üslubun, dili doğru kullanmanın ne kadar önemli olduğunu her sahnesinde vurguluyor. Dili anlaşılır bir konuşup onu yozlaştırmamak gerektiğini sürekli anlatıp duruyor. Verdiği…devamıBir Broadway uyarlaması müzikal filmiyle geldim. Filmin eksikleri olsa da çok beğendiğim bir mesajının olduğunu söylemek isterim. Dilin, üslubun, dili doğru kullanmanın ne kadar önemli olduğunu her sahnesinde vurguluyor. Dili anlaşılır bir konuşup onu yozlaştırmamak gerektiğini sürekli anlatıp duruyor. Verdiği bu mesajı pek sevdim. Kendi dilimizde bir kelimenin karşılığı varken araya İngilizce, Arapça, Fransızca bilmemnece kelimeler karıştırıp zattiri zottiri bir dil konuşulmasını anlayamıyorum. Doğru düzgün konuşun şu dili. Samimi değilsiniz.
Neyse film dile başka kelimelerin katılıp uyduruk bir dil konuşulmasını değil de kaba saba, argo, sokak jargonu ile konuşulmasını yanlış telaffuzu konu alıyor. (Ben sadece içimi dökmek istedim.) Böyle bir genç kız olan Eliza'nın, dilbilimci Higgins'in baskısı ve gayretiyle Kraliçe'nin huzuruna dâhi çıkabilecek kadar hanımefendi olmasını anlatıyor.
Film çok uzun, gerçekten çok uzun. Müzikallerin bu kadar uzun olmasına alışkınım ama gerekli sahnelerle uzun olan ve izlediğim 3 saate değdiren müzikallere. Filmde olmasa da olur dediğim, filmin hikâyesine pek de hizmet etmeyen sahneler vardı. Gereksiz diyaloglar, anlamsız geçişler falanlar filanlar. Bu kadar uzun olmasına ve ciddi anlamda uzatılmasına rağmen kopuk sahneler oluşturmayı ve müzikal konusunda eksik kalmayı nasıl başarmış merak konusu.
Evet, zikal bir film olmasına karşın müzikleri ve dansları bence çok yetersizdi. Daha fazla dans izlemek, daha fazla müzik görmek isterdim. Zaten müzikal olmayan bir filmde dahi bu kadar müzik oluyor. Bu konu filmin en büyük eksikliğiydi. O yüzden yeterince zevkine varamadım.
En başında söylediğim gibi dil ve üslup konusuna verdiği önem bunu sürekli vurgulaması pek güzeldi, değerli bir mesajdı. İnsan konuştuğu dili en güzel şekilde konuşmalı ve elbette nerede nasıl davranacağına, konuşacağına da dikkat etmeli. Bir sonuca ulaşılacağı, Eliza'nın tabiri caizse gerçek bir hanımefendi olacağı en başından belliydi. Zaten filmin amacı bu. Uğraşlar boşa gitseydi, 3 saatlik zaman kaybı izlemiş olurduk. 'Eşek yine eşek!' derdim herhalde böyle bir şey olsaydı.
Verdiği mesaj güzel olmasına güzeldi ama işleyiş konusunda birazcık eksikleri vardı. O da karakter gelişimi. Eliza karakterinin dilinin gelişimi yeterince detaylı işlenmemiş, pek açık değildi. Konuşmadaki ve hareketlerindeki düzelmeyi yavaş yavaş görmek isterdim, sanki biraz çabuk oldu. Filmin amacına hizmet etmeyen sahneleri çıkarıp bu konuya yoğunlaşabilirlerdi.
Audrey Hepburn'u ilk kez izledim. Oyunculuğunu çok beğendim. Karakterin kabasaba hallerini de hanımefendi olduktan sonraki davranışlarını da pek uygun yansıtmış ekrana. Eksiği yok, fazlası vardı. Karakterle ilgili yazdığım sorun da oyuncu değil, senaryo kaynaklı zaten.
Müzikal sevenlere öneririm diyecektim ama bu konuda çok da tatminkar olmadığını belirtmiştim zaten. Audrey Hepburn'u beğenenlere öneririm demek daha doğru bir yaklaşım olur sanırım. Eğer filme ayıracak vaktiniz ya da izleyecek sabrınız varsa... Ben sabah başladım bitirdiğimde hava kararmıştı.