Spoiler içeriyor
Beklediğimden çok farklı bir filmdi. Filmin konusu virüs gibi bir şey değilmiş. Benim gibi bulaşıcı hastalıklı bir film sananlara duyrulur. Film dünyanın iki kutbunda yaşayan iki farklı ailenin çatışmasını ele alıyor. Bir tarafta eksi katta oturan bir aile, bir tarafta…devamıBeklediğimden çok farklı bir filmdi.
Filmin konusu virüs gibi bir şey değilmiş. Benim gibi bulaşıcı hastalıklı bir film sananlara duyrulur.
Film dünyanın iki kutbunda yaşayan iki farklı ailenin çatışmasını ele alıyor. Bir tarafta eksi katta oturan bir aile, bir tarafta lüks villasında yaşayan bir aile.
Her iki ailenin üyeleri de birbirine sevgi ile bağlı. Ve birbirleri için en iyisini istiyorlar. Özellikle zengin babanın sahiplenici tavrına çok düştüm. Eşinin yemek yapamadığını ama ona aşık olduğunu söylediği sahnede anneme dönüp "küçükken umreye giden otobüsü mü taşladım, naptım?" dedim. Annem kahkaha atıp benimle dalga geçti, aile evi zorbalığı... Sjsjs
Zenginlik biraz şans sanıyorum. Dehayı bulmaz genelde. Etrafımdaki çok varlıklı insanları düşünüyorum da, çok bir çabaları olmuyor genelde. İşte bununla yüzleşen çok dipte insanlar, ki genelde hizmetveren kategorisinde bu insanlar olur, doğal olarak sınıfsal bir kin biriktiriyorlar.
İnsanların bir taştan medet umacak durumda olmak zorunda kalması... Çaresizliğin dibi de bu sanırım. Hayatta doğduğun noktadan ileri gitmek, bir adım dahi, o kadar zor ki.
Bir keresinde sevdiğim bir arkadaşımla konuşurken şey dediğimi hatırlıyorum:"Yaşadığım hayatı çocuklarımın da yaşamasını isterim, belki bir tık ilerisini. Bu yüzden çalışıyorum, her nesil bir öncekinden ancak bir tık ileri bir noktada olabiliyor. Çocuklarıma bunu sağlamak istiyorum.".
Ama benim bu ukalalığı yapabilmemin sebebi yaşadığım aileye doğmam. Çok çok zengin olmadık, ortaydık hep. Ama bu hırs içimi işgal etmedi. Ki çok zengin çevrelerde de bulundum, çok lüks otellerde kaldım, ünlü insanlarla tanıştım, bakanlar, sanatçılar... Bu yüzden varis diyorlar arkamdan djdj Ama onlar benim hayatımda vizyonumu şişiren pompalar oldu. Orta sınıfta olmak böyle bir şey sanırım. Her iki uca da dokunma şansın oluyor.
Bir yerde farkındalığın ihtiyacından fazla şişiyor. Ve gözlerdeki garibanlığı görebiliyorsun. İki ucun da sahip olabildiği enteresan bir bakış var. İşin ilginci tabiri caizse fakirlerin hayal ettiği o lüks hayata ihtiyacınız yok. Hem de hayatı yaşamak için hiç yok. İhtiyacınız olan deneyim yaşarken sizi üzmeyecek bir para. Yolda bir petrolde durup su satın aldığınızda canınız yanmıyorsa ve Shell'de bir kahve ısmarlayabiliyorsanız kendinize, okay, zenginsiniz.
Niye yolda dedim? Deneyim yola çıkmadan olmuyor. Sonsuza kadar para biriktirip sonunda ev kiraları ile geçinebilecek bir zenginliğe erişebilirsiniz. Ama işin aslı tuvaletini tutan bir çocuktan hiçbir farkınız kalmaz.
"Genç iken geyinin, sağlıklı iken yeyin." demişti bir teyze bana. Arttırıyorum efenim, "Genç iken geyinin, yeyin, sevin, gezin."
Bu filmde insanlar sevdiklerini kaybetti. Sevgi hayatın en temel besinidir. Burjuva safsatası gibi gelecek ama bir yaştan sonra fark edeceksiniz ki, birini sevmek, ona zaman ve emek harcamak çok zor bir iş. Birini sevmek, tüm alışkanlıklarınız ortaklaşsa dahi, çok zor iş. İçiniz gençkenki kadar hızlı kaynamayacak kimseye. Yaşınız ilerledikçe ailenizin hatalarını affedeceksiniz. Bağ kurmak o kadar zorlaşacak ki... Ailenizin dizine yapışacaksınız. Birileri sizi sevecek, hayran olacak bileceksiniz, onlardan ekstra kaçmak isteyeceksiniz. Biri ile tanıştırmaya çalışacak etrafınız sizi, kendinizi çekmeli motor gibi baştan kuracaksınız harekete geçirmek için.
İşte bu yüzden birini seviyorsa içiniz ve yanınızda deneyimlerinize eşlik ediyorsa bu kişi ya da kişiler, sağlıkta ve küçük lükslerde probleminiz yoksa, tebrikler, zenginsiniz.
Bu yüzden belki de bu film çok sarsıcı geldi. Belki bir üst kata taşınacak zenginliğe erişme fırsatları vardı. Ama bunu değerlendirmek yerine hırsla tüm pointleri toplamaya çalıştılar. Haksızlar mıydı, hayır ama aptalca mıydı, evet.
Zenginlik, sahip olduklarını feda etmek değil, üstüne bir şeyler kattığında keyif verir. Ve dikkat edin, zenginler takas yapmaz, borçlanır. Elindekini vermez asla, maddi manevi.
(Şeyy uykum var bu yüzden çenem düşecek, kaçmayı seçebilirsiniz. )
Tamam şimdi size bir hayalimden bahsedeceğim. Fakir hayallerimi hiç sevmiyorum ama yani hayal kuruyorsun biraz abart di mi? Yok içim seviyor romantizm, yaşanmışlık, sevgi emektir, yoldaşlıktır klişesi... Hep böyle denize yakın binalar olur ya, yazlık. Ses yalıtımı berbattır, duvarlar nemden aşınmıştır, dış kapısı demirden ızgaralı çift kapılıdır, balkonu küçüktür ama bir aile masası sığar, komşulara laf atacağın minik bir Fransız balkonu daha vardır, yazlık eşyalar vardır içinde ve hole girerken boncuk perde yüze çarpar... Hep öyle bir evimin olması hayalim oldu, içinde sevdiğim insanlar olacak ve mutfakta dondurmayı kaselere koyacağım, sabah nemlenmiş yüzüme uçuşan perdeden kaçan ılık hava vuracak... Bilmiyorum biraz gariban bir hayal ama güzel yani.
Ama bir keresinde bu Milo, Muğla'ydı sanırım bir eve girdi. Evet o da hayalim olabilir. Çok mütevazi bir villaydı. Kuzenim, kardeşim ve ben bisiklet kiralanacak yer arıyorduk ve bu evi, butik bir otel sandık. Çünkü her yer butik oteldi. Evin önünde küçük bir fasülye havuz vardı. Bahçenin kapısı ardına kadar açıktı. İçeri girdim ve bir teyze bahçede uzanıyordu. Lobi sanarak, ayakkabılarımla... evet beni seçtiler sormam için... içeri girip ev sahibi kadına bisikletçi sordum. Kadın oranın özel mülk olduğunu ve bilmediğini söyledi. Çok mütevazı bir kadındı ama çok utanarak hızla dışarı çıktığımı hatırlıyorum. Ama ev çok hoşuma gitmişti. Ahh yüksek tavan... Zaafım var sana, niye bu kadar güzelsin... Neyse, daha lüks evler de görmüştüm ama o çok hoşuma gitmişti. Galiba ruhum fakir, mütevazi yerler seviyorum...
Filmde bir yerde koku meselesi geçti. Orası filmin geneli için hüzünlü bir an olsa da kahkayı patlattım. Çünkü üniversite birde, hiç unutmam, bir hoca amfide bize zenginlik ve fakirlikten bahsetmeye başladı. Zengin olsaydınız burda olmazdınız ve fakir kokuyorsunuz, demişti. Hayatımda gördüğüm en büyük kompleks o adama aitti sanırım ama dediği sözleri hiç unutmam. Gencecik insanlara edilecek laf değildi. Böyle insanları dumur etmeyi çok severim ama o zaman uğraşmamıştım. Bazen nispeten zengin insanların gerçek zenginlikten büyülenip girdikleri kompleks halleri bir gözlemci açısından çok utanç verici oluyor.
Ne güzel filmden bahsettim ya, aferin bana. Neyseee işte, filmde bu zengin fakir çatışmasını gerim gerim gererek bizlere yaşatıyor.
Şu yorumu okuyacağınıza filmi izlemiştiniz, öyle diyeyim. Tavsiye ederim.