"kural tanımıyan sevgim benim
aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım
aşkım, sevgili yanılgım benim başyargıcım
nefretim nefretim nerdesin"
Daha önce hiç arkadaş zekai okumamış bir insana onun büyüleyici şairsel gücünü yeryüzündeki hiçbir kelime anlatamaz. Arkadaşlarının dediği gibi, o her anlamda ince bir…devamı"kural tanımıyan sevgim benim
aykırım fizikötem doğaüstüm yanlışlığım
aşkım, sevgili yanılgım benim başyargıcım
nefretim nefretim nerdesin"
Daha önce hiç arkadaş zekai okumamış bir insana onun büyüleyici şairsel gücünü yeryüzündeki hiçbir kelime anlatamaz. Arkadaşlarının dediği gibi, o her anlamda ince bir adamdı, önce yoksulluk, hastalık, sonra yurt baskını ve de aykırı aşkıyla yoğrulmuştu.
şiirleri, onun o trajik ve kısa ömrüne yaşadığı olayların etkilerini anladığınızda ve onu tanıyarak okuduğunuzda çok çok daha anlamlı olacaktır. Zira onun şiirlerinde sık sık kullandığı kavramlar aslında kendine özgü anlamları ifade etmektedir. Eğer arkadaş zekai'yi hiç tanımıyorsanız, önce belgeselini izleyip sonra arkadaşı İsmet Tokgöz'ün onun hakkında yazdığı kitaba bakabilirsiniz. (Ek olarak, birkaç şiirinde James Baldwin'in kitabı olan Giovanninin odasına atıfta bulunuyor, onu da okumanızı tavsiye ederim, şairin kendi yaşantısında yer edinen bir eserdir.) Okurken o kadar fazla yeri çizdim ki eklediğim post-itler ile kitabın kalınlığı iki katına çıktı.
"elimi tut
tuttururlar, o kadarına izin verirler
kahreden bir ayrılığın çılgınlığı değil bu
bir isyanın kelepçelenmiş resmidir parmaklarımız."
"çünki elbette bir su
kendi akacağı toprağın sertliğini bilir
ve suyun gövdesiyle yırtılınca toprak
artık ırmak mı denir
işte devrim
ona benzer bir akışın hızına denir"
"gün ölümle başlatıyor hayatı
her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor
her sabah ölümü anlatıyor gazeteler
sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf
yeni bir cinayetin röntgenini çıkartıyor gövdeme
beynim sabırla keskin iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını
bizim ilanlarımız çoktan verilmiştir
gelirse de bilinir nerden ve nasıl
böyle ölümün yücedir adı"
"biz üçyüz yurtseverdik
bir gün sularken çiçeklerimizi
üçbin kişilik düşman ordusu
ve onun paralı sivil askerleri
saldırdılar yurdumuza
birden bastırıldık
kötü bastırıldık
ikindi güneşi vururken yüreklerimize
ve onunla beslerken çiçeklerimiz
ama andımız vardı üçyüz çiçeğe
vermiyecektik onu açtıran toprağı
bu yurdu, büyütüp göverten gövdemizi"
"sevincini uzaklıklara bölerek çoğalttığın beklemenin savruk tadını, kırık dostlukların yarımyapalak içtenliklerinde unut artık. önemli olan yaşadığının, yaşarken neler yaptığının, neler yapılacağının, büyük küçük iğreti şeylerin bilincinde olmaktır, bu bilinci taşımak için her zaman erken sayılır, bunu bil
hiçbir şeyin sonu yoktur.
bunu da.
bir gün nasılsa bütün acılar eskiyecek.
işte hayat, yıllarca eziyetini üzerinde taşıdığın, ısrarlı bir gecikmeyle doludizgin koşturacak ne varsa hepsi yanında, başkaldıran çalarsaatinin vuruşlarını duy, yüreğini kurtar."
"sabah
taşıyarak bir celladı odama
aşkımın ve bırakılmışlığımın celladını hüznümle ve çirkinliğimle yargılamadan beni
tanıdığım bir ölümle tehdit ediyor
yalnızlık her sabah öldürüyor beni"
"ezilmişliğin kompleksiyle büyüdüm böyle
yaşıyamadığım günlere özlemli
yaklaşmak istedikçe burjuva özentilerine
sınıfım çekiyordu utandırarak beni
yaklaştıkça üşüyen damarlarımdaki hınç
çekildikçe yanıyordu sınıfımın ateşinden"
"geceyse
tükenmişse güneşin güçlülüğü
gök gözlerinin buğusunu yansıtır"
"yoruldum
değiştirmekten kanını yüreğimin
hergün yeniden başlayan
çığırtkan bir şarkıyı söylemekten
hergün
yeni bir şarkı bestelemekten"
10/10