Oyy... diye şöyle deriin bir nefes alsam da bu kitabın yüreğimin ortasına oturttuğu o öküz bir kalksa... lakin dünyalar dolusu oksijen solusam bile o öküz bir milim dahi kımıldamazmış gibi duruyor ya, hayırlısı :') Ama hoş, zaten öküz kalksa da…devamıOyy... diye şöyle deriin bir nefes alsam da bu kitabın yüreğimin ortasına oturttuğu o öküz bir kalksa... lakin dünyalar dolusu oksijen solusam bile o öküz bir milim dahi kımıldamazmış gibi duruyor ya, hayırlısı :')
Ama hoş, zaten öküz kalksa da kalkmasa da ne fark eder... alınacağı varsa o nefes bir şekilde alınmaya devam etmiyor mu sanki...
Bu kitabı okumamın hayatımın sadece 5-6 saatini aldığına ikna olamıyorum, zira o saatler sanki asırmış gibi ezmiş geçmiş beni... kitapla beraber ben de bittiğimde anca anladım bunu.
Öyle böyle değil, sanki satırları okumamış da adeta harfleri teker teker yaşamış gibi, hatta yüzyıllarca yaşamış gibi bir yorgunluk... çöktü omuzlarıma... oyyhhh... durun biraz soluklanayım...
Yaşamak... En hazırlıksız yakalandığımız şey bence. Nasıl bir hayat yaşamak istiyoruz? Neler hayal ediyor, neler umuyor, neler buluyoruz?
Hatıralar istifimizi şöyle bir karıştırsak acı, tatlı, neşeli, kederli ne tozlar uçuşup savrulur etrafa...
Bu yüzdendir ki yaşamak bana hep hatıra biriktirmekmiş gibi gelir. Bu biriken hatıraların her biri de gözümde o kadar kıymetlidir ki sadece kendi hatıralarım değil, nefes alan her hatıranın istisnasız hepsi ilgimi çeker, merak ederim ve hikâyesini anlatmaya istekli birini buldu mu da dinlemeye doyamam. Galiba bundandır ki soru sormayı da pek severim, çoğu insanın takılmadığı, umursamadığı detaylar hep ilgimi çeker, anlatılan hikâyelerin en kuytu köşelerini bile merak ederim ve sanki 5 yaşındaymışım da habire "Bu ne, bu ne" diyormuşum gibi peş peşe soru yağmuruna tutar bunaltırım herkesi 🤭 (Evet, sabır sınamak en büyük hobimdir ehehehhii)
Aa ama hep ben sormıcam tabii, siz de sorun efenim. Şimdi bu anlattıklarımın kitapla ne alakası var, diye sorabilirsiniz mesela ki ben de hemencecik şöyle açıklayıvereyim. Bu kitapta da hikâyesini anlatmaya meraklı bir yaşlı amcamız var ki bulmuşum fırsatı kaçırır mıyım? Tabii ki de hayır, bir çırpı da okuyup adeta koca bir hayat dinledim.
Hikâye adım adım içine çekip sardı beni. İlk başlarda yaşlı amcayı dinleyen benmişim gibi hissettim. O yemyeşil, uzun bahar otlarının arasına, kocaman ağacın dibine kıvrılıp oturmuşum da bir kenardan ben de amcanın cümlelerine kulak veriyormuşum gibiydi. Sonra bir baktım amcanın hikâyesine dönüşüyorum, anlattığı her anın bir kıyısından, köşesinden sanki ben de yaşıyordum her şeyi, her kaybı, her acıyı...
Hikâye hovarda genç bir adamın parasını saçıp savmasıyla başlıyor, sonrasında şekil değiştiriyor ve adım adım hüzüne boğmaya başlıyor. Hikâye boyunca ölümün ağırlığını ensemde hissettim. Ölüm herkesi korkutmaz belki ama ölmeyi isteyebilecek kadar kayıp yaşayıp yalnız kalarak bununla yaşamak mecburiyeti en korkunç kabus gibi dikilir insanın karşısına. Artık sıram geldi diyip diyip de ölemeyişin hüznü sarar mı insanı? Bazı hayatlarda öyle bir sarıyormuş ki... İnsan sevdikleri yanındayken, kıymetini bilmesi gerekiyormuş. Hayatta pek çok şeyin daha kaybetmeden evvel değerini bilmek gerekiyormuş. Yoksulluktan önce zenginliğin, hastalıktan önce sağlığın, yaşlılıktan önce gençliğin ve ölümden önce yaşamın değeri her zaman kolayca anlaşılamıyor olması ne acı...
Bu kitap yüreğimin ortasına kocaa bir öküzü çöreklendirip bıraktı demiştim ya hani... heh işte o öküz tam olarak buydu. Hem hikâyedeki onca kayıbın sızını hem de sahip olduğum maddi, manevi onca zenginliğin şükürsüzlüğünü ta kemiklerimde hissettim, sızısı kaldı.
Nasıl tarif etsem bilmiyorum, sanki tek tek hikâyedeki her bir karakter olmuş, bin defa doğmuş, bin defa ölmüş, bin yıl yaşamışım; tek tek bin dert çekmiş, bin kayıp vermişim... oyyhh... işte öyle bir yorgunluk ki bin yıl uyusam anca, geçer mi, şüpheli 🙇🏻♀️
Not: Şu empati de ne lanet meretmiş, onu da anladık. Kendi derdimiz yetmiyor, başkalarınınkini de yükleniyoruz... Yok kendini onun yerine koy, yok şunun yerinden bak. Bukalemun muyuz biz, habire bir o, bir bu oluyoz 🦎
Diye isyan edilesi kitaplar da varmış bu hayatta, şükür bunu da öğrendik :')
9/10
⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐☆
------------------------------------------------------------------------
📌Sf. 41
"Hayat tecrübeleri hakkında bu kadar net ve onları başkalarına aktarmada bu kadar yetenekli biriyle hiç tanışmadım. Geçmişini tamamıyla görebilen birisiydi."
📌Sf. 42
"Hayatı hakkında konuşmaktan hoşlanıyordu. Sanki bu şekilde hayatını tekrar tekrar yaşayabiliyordu."
"Nefret edecek bir sürü şey gelirdi aklıma, ama sonunda yine kendimden nefret ederdim."
📌Sf. 46
"Her gün yorgunluktan ölene kadar çalışınca, başka şeyler için endişe edecek vaktiniz kalmıyor."
📌Sf. 77
"Bütün aile her gün bir arada olduğu sürece, paranın ne önemi vardı?"
📌Sf. 118
"Umudumuzu yitirirsek nasıl yaşardık?"
📌Sf. 140
"Ellerimle kapattım toprağı üzerine, küçük taş parçalarını ayıkladım. Taşlar değer de canını acıtır diye korkuyordum."
📌Sf. 148
"Senin sayende, hepsi senin sayende. Anneni yüreğinde öldürmedin çünkü!"
📌Sf. 174
"Ölüler hep dirilmek ister. Sense hâlâ hayattasın ve mücadele ediyorsun, ölemezsin!"