kitabı çocuğa uygunluk açısından ele almak zorunda olduğum bir final ödevim olduğu için okuduğum hikayelerden biriydi. sonra kaybolmasın ve bana da bir anı olsun diye burada paylaşmaya karar verdim. yazarın hayatı, tarihi arka plan ve mesajlar başlıkları altında analiz ettim.…devamıkitabı çocuğa uygunluk açısından ele almak zorunda olduğum bir final ödevim olduğu için okuduğum hikayelerden biriydi. sonra kaybolmasın ve bana da bir anı olsun diye burada paylaşmaya karar verdim. yazarın hayatı, tarihi arka plan ve mesajlar başlıkları altında analiz ettim. muhtemelen devamı yorumlarda olur. okuyup okumamak size kalmış..
YAZARIN HAYATI: Türk edebiyatında çok yönlü olması ile bilinen Erol Toy, 27 Temmuz 1936’de Trabzon’un Sürmene ilçesinde doğmuştur. Edebiyat kariyerine şiirle başlayan yazar, gazetecilik ve yazarlık alanlarına yetkin eserler yaratmıştır. Yapıtları Türk fikir yapısında önemli izler bırakması ile bilinir. Erol Toy, yazın dünyasındaki yaşamı boyunca halkından asla kopmamış ve halkı ile iç içe olmuştur. Bu düşüncesini de bir konuşmasında şu ifadelerle desteklemiştir. “Aydın, kafası ile kavga eden insandır.” Bu cümlede Erol Toy’un kafası ile kavga etmek tabiri, haksızlıklara, kötülüklere ve çirkinliklere karşı fikri bir mücadele vermekten ibarettir. Fareler Cumhuriyeti hikâyesinde de bu sözlerinin yansımalarını görürüz. Örneğin, genç farelerin yaşlı fareler için yiyecek toplamak adına kurban edilmesi dikkat çekicidir. Fareler arasında düzeni koruyan olarak lanse edilen yaşlı ve aynı zamanda yönetici fareler, karşılaşılan zorlu süreçte yönettikleri genç fareleri amiyane tabirle yem olarak kullanarak hayatlarını devam ettirmek gayesi gütmüşlerdir. “Yaşlılar, deliklerin ağzından olayı görünce sevindiler. Gençler bu arada yeterince yiyecek derleyebilirlerdi. Minnoş(kedi) Kısakuyruk’u hemen öldürmezse toplananlarla akşamı edebilirler. Akşama ’da İrice’nin kurban edilmesiyle rahata kavuşurlardı.” S72. Yazar, ilk öyküsünü 1952 yılında Çınar dergisinde yayımlamıştır. Daha sonra 1967 yılına kadar olan süreçte yayımlanan herhangi bir eseri yoktur. Bu 15 yıllık süreçte günlük yaşamını idame ettirebilmek için farklı işlerde çalışmış, askerliğini yapmış ve çalıştığı bankada emekçilerin sendikalaşma mücadelesinde aktif rol oynayarak çalışanların örgütlenmesini sağlamıştır. Geçirdiği bu sürecin ardından ise 1967 yılında 10 öyküden oluşan Yenilgi kitabını çıkarmıştır. Yenilgi kitabındaki öykülerin ana konusunu ise bu sendikalaşma sürecindeki geçirdiği olaylar oluşturmuştur. Fareler Cumhuriyet’i kitabı ile bağlantı kurmak istediğimizde ise Genç fare Sertpençe’nin en büyük düşmanları kediye karşı artık kaçma halinden sıyrılıp ona karşı birlik olup bu durumdan kurtulmak için tüm fareleri örgütlemek istemesi yazarın düşünce dünyasının bir fotokopisi olabilir. Sanatçı, kitapta genç farenin mücadelesini şöyle aktarıyor: “Kedi, bir fareye işkence ederken, ikinciyi görünce şaşırdı. Biz yüzlerceyiz. Hepimiz birden çıkıversek karşısına, sanırım daha çok şaşırır.” S53
“Böyle korkuyla beklemektense ölmek yeğdir.” S58
Erol Toy’un hayatında en önem verdiği ve kitaplarında da bahsetmekten geri durmadığı diğer ilkesi de eşitliktir. Bahsettiğimiz kitabında sembolik olarak açıklamaya uğraştığı sınıf ayrımına bir eleştiri getirir. “İşte yeryüzü, işte yiyecekler. Bize on günlükken belletilen töremiz ne der? Sağlam olan her fare, kendi yiyeceğini kendisi elde eder. Gecikirseniz aç kalırsınız. Çünkü kediyi kovalayanlar ne varsa silip süpürmeye hazırlanıyorlar.” S85
“Aç kalma kaygısıyla, ilk kez kendi yiyeceklerini derlemek için söylene söylene yola düştüler.” S85
Türk Edebiyatına çeşitli türlerle katkı sağlamış ve kalıcı izler bırakmayı başarmış olan Erol Toy, 13 Mart 2021 tarihinde vefat etmiştir.
TARİHİ ARKA PLAN: 1975 yılı, Türkiye’nin sosyolojik yapısını, ekonomisini ve siyasetini etkileyen aynı zamanda şekillendiren olaylara sahiptir. Şüphesiz bu vakaların en şiddetlisi ve etkisi günümüzde de en yakın hissedileni ekonomik krizdir. Bu dönemde petrol krizi ve enflasyon oranının artması, doların Türk lirası karşısındaki hızlı değer artışı ülkeyi kendi kendine yetebilen bir durumdan dış borçlanmaya bağlı kalmış bir coğrafyaya dönüştürmüştür. Bu gelişme ve Fareler Cumhuriyeti kitabı ile dar bir açıdan paralellik yakalamak istediğimizde ise kitaptaki kedi figürünün bu ekonomik zorlukları temsil ettiğini ileri sürebiliriz. Oluşan ekonomik zorluklar kırsaldan kente göç dalgasını oluştururken bu hareket kent yaşamını da etkilemiştir. Nüfusun bir anda aynı bölgeye yığılması insanlar arasında yaşam standartları telaşını ve kavgasını başlatmıştır. Tıpkı eserimizde fareler için tehdit amaçlı getirilen kedinin, farelerin beslendiği bölgeleri denetlemesinden kaynaklı farelerin kısıtlı bir çevreden ibaret kalan besin bölgesinde diğer fareler ile rekabete girişmek zorunda kalması gibidir.
“Sertpençe, çaresizlik içinde ağlarken, öteki farelerin bu olanaktan yararlanarak, yerdeki meyveleri sürüklediklerini gördü. Bu daha çok üzdü onu. Annesi can derdine düşmüşken, ötekiler karınlarını doyurmanın sevincine kapılmışlardı.” S43
1975 senesinin ele alınması gereken bir diğer yönü de Türkiye’ye uygulanan Amerika ambargosudur. Tamamen haklı sebepler doğrultusunda yapılan harekâtın ardından karşı hamle olarak ambargo uygulamasına gidilmiştir ve bu karar da ülkeyi siyasi ve ekonomik anlamda bir hayli zorlamıştır. Kitaptaki kedi figürünün ekonomik zorluğun temsili olabileceğini ileri sürmüştük. Bahsettiğimiz ambargo ise farelerin her türlü engeli aşmasından sonra çaresiz kalıp farelerin savunmasız kaldığı hayvan olan kediyi besleme kararı alan ev sahibi olabilir. Çünkü ekonomik zorluklar, tek başlarına meydana gelemeyeceği gibi bir durumun sonucudur. Bu sonucu yaratan ise onun üstünde bir sebeptir, ona da uygulanan ambargoyu örnek gösterebiliriz.
Kitabın yazıldığı döneme tekabül eden süreçte İstanbul’da işçi bayramı coşkulu bir şekilde gerçekleştirilmişken süreçteki siyasi gerilimler ve yöneticilerin baskıcı tavrı bu hareketleri şiddetli bir ayrışmaya ve çatışmaya sürüklemiştir. O dönem çıkan edebi eserlerde de işçi hakları, sendikalaşma ve ekonomik adaletsizlikler kendine sık sık yer buluyordu. Yazarın fikri yapısını düşündüğümüzde bu temaları eserlerinde göz ardı etmesini bekleyemeyiz. Zaten Erol Toy, fikirlerini sadece bu dönem özelinde değil yarattığı bütün eserlere serpiştirmiştir. Bahsini ettiğimiz Fareler Cumhuriyeti adlı eserde de yoğun olarak haksızlığa karşı birlik olarak emeklerin karşılığını almak, adaletsizliği fark etmek ve mücadele edilen engeli örgütlenerek aşma söz konusudur.
Kitabımızın dönemin özelliklerini yansıtan belirtileri bunlarla da sınırlı değildir. Sözü edilen yılda gerçekleşen tüm olayların sonucunda derin bir kutuplaşma olmuştur ve bu sorunların çözümünün önündeki en büyük güçlüklerden biridir. İncelediğimiz eserde yavaş yavaş başlayan ve sonlara doğru artan sıkıntılar sonucunda fareler arasında genç ve yaşlı, yöneticiler ve yönetilenler olarak ayırabileceğimiz taraflar oluşmuştur ve yalnız bir taraf birlik olup devam eden yönetim anlayışına başkaldırmıştır.
KİTABIN ÖZETİ, DİL VE ÜSLUBU, MESAJI:
Fareler Cumhuriyeti, genç farelerin anneleri tarafından sütten kesilmeleri ile başlar. Artık bebeklik evresini geride bırakan ve gençlik statüsüne yükselen genç fareler, yaşadıkları cumhuriyetin kurallarına göre kendileri beslenecek ve tükettikleri besinlerin bir kısmını yöneticiler için ayıracaktır. Tozpembe günlerinin bittiğini kabullenmek de zorlanan genç fareler, yaşamlarını devam ettirmek için mücadele vermek zorunda kalınca yetişkin farelerin her gün yaşadıkları zorlukları bizzat tecrübe ederek fark edeceklerdir. Yalnız uzun zamandır bu zorluklarla başa çıkmaya çalışan fareler, karşı karşıya kaldıkları engelleri aşmak için de farklı yollar bulmuşlardır. Ta ki artık insanlar tarafından engellenemedikleri zaman en büyük düşmanları kedi sahne alıncaya kadar. Fareler, daha önce yaşadıkları acı tecrübeler dolayısıyla kedilerle savaşmaya cesaret edememiş ve hep kaçmışlardır. Kediler kendi halklarından birine zarar verdiğinde dahi karşılık vermek yerine görünmez olabilmeyi arzu etmişlerdir. Tam bu noktada kediler artık tüm besin kaynaklarının yakınında nöbet tutmaya başladığı için fareler zor bir duruma düşmüştür. Yaşlı ve yönetici fareler için seçenek yoktur. Kediler ile savaşılamaz, kedinin bulunduğu yer de kendileri duramaz. Genç fareler ise böyle düşünmemektedir. Birlik olurlarsa kediyi etkisiz bırakacaklarını tahmin ettiklerinden savaşmak istemektedirler. Ama en büyük düşmanları kedilerin aksine büyükleridir. Genç fareler, büyüklerinden habersiz örgütlenir ve kedi ile savaşa tutulur. Yaşlı fareler cereyan eden bu gelişmeyi engellemeye çalışsa da başarılı olamaz ve genç fareler isteklerini gerçekleştirir. Bu andan itibaren bütün fareler hem eşit hem özgürdür. Sağlam olan tüm fareler kendi yiyeceklerini kendileri elde edecektir. İçine düştükleri yeni durum, yaşlı fareler tarafından kabullenilmesi zor olacaktır.
Kitap kesinlikle yalın ve sade bir dile sahiptir. Zaman zaman günlük konuşma dilinden bazı kelimeleri kullanan yazar, basit cümleler tercih ederek girift anlatımdan kaçınmıştır. Bazı cümleler ise kendi arasında kafiyeler oluşturur.
-“Karnınız doyarsa işi savarsınız. Sıkı durmak gerekirken tavsarsınız.” S10
-“Ben orada bekliyordum. Geleni töperledim deliğe, geleni töperledim.” S18
Yukarıdaki iki cümle kitabın dilini özetler niteliktedir.