mayıs ayının çoğu yağmurlu geçen bu haftasında kayda değer yaptığım iki şey vardı. biri hiçbir şey yapmamak diğeri fallout izlemek. oyunları oynamadım, evrene dair bildiklerimde diziyi açana dek çok kısıtlıydı. ondan mütevellit diziye adapte olmam biraz zaman aldı. iki -…devamımayıs ayının çoğu yağmurlu geçen bu haftasında kayda değer yaptığım iki şey vardı. biri hiçbir şey yapmamak diğeri fallout izlemek. oyunları oynamadım, evrene dair bildiklerimde diziyi açana dek çok kısıtlıydı. ondan mütevellit diziye adapte olmam biraz zaman aldı. iki - üç bölüm gibi. sonra açıldı, hikaye gelişti ben de keyifle devam ettim. oyunda çok karanlık olan atmosfer çocuksu yansıtılmış eleştirilerine yer yer hak versem de çok katılmadım. çünkü sığınaklardaki haddinden fazla pozitif, sorunsuz, iyimser ortam, oraların da gizli kapılarının olduğunu hissettirerek çok da tekin bir hava vermiyordu açıkçası. yüzeye geldiğimiz de zaten patlamadan sonra 200 yıl geçtiği için artık kötü de olsa rayına oturmuş, düzenli bir hayat var. ama dizi yüzeyde bir kör kurşuna kurban gitmenin an meselesi olduğunu da unutturmuyor. bence dizide mizah unsuru olabilecek durumları çok güzel yakalamışlar. bunun yanında dizi yetişkinlere hitap etmekle çocuksuluk arasında gidip gelmiş. cinsellik, kesilen parmaklar, uzuv nakilleri havada uçuşuyor. bu beni rahatsız etmedi aksine bir dizide birden fazla deneyim yaşadım.(burada bir deneyim yaşanıyor yılmaz) lucy karakterine aşık olmamın yanı sıra en sevdiğim karakter ghoul oldu. hem geçmişe dönen sahnelerle güçlü bir bağ kurduk hem de çok karizmatik bir hortlak serüveni yaşadık. müziği de inanılmaz iyiydi. genel olarak müzikler çok güzeldi.
nükleer silah etkileri, kapitalizm, politika mevzuları diziye iki üç gömlek seviye atlatmış. herkesin peşinde koştuğu bir hazine(kafa) hazinenin el değiştirmesi, susuzluk, çöl, yolculuk içeren yan hikayeler de eklenince aldığım western havasının akabininde diziyi daha fazla sevdim. prodüksiyon, kurgu, görselliğe zaten değinmem gerekmez yapımcı amazon olunca. bölümleri aynı anda yükledikleri için de teşekkürü bir borç bilirim, umarım ikinci sezonu da çok bekletmezler. iyi seyirler dilerim.
amazon'un bu spor içerikli belgeselleri harika. efsane takımların perde arkasındaki başarı hikayesi anlatılıyor. saha içi kadar saha dışını da merak edenler için biçilmiş kaftan. kulüplerin tarihinden soyunma odasındaki konuşmalara kadar ayrıntılı bir içerik. izlemesi bayağı keyifli. ne zamandır merak ettiğim…devamıamazon'un bu spor içerikli belgeselleri harika. efsane takımların perde arkasındaki başarı hikayesi anlatılıyor. saha içi kadar saha dışını da merak edenler için biçilmiş kaftan. kulüplerin tarihinden soyunma odasındaki konuşmalara kadar ayrıntılı bir içerik. izlemesi bayağı keyifli. ne zamandır merak ettiğim durumlardı. bu 6 bölümlük yapımda bayern münih'e odaklanıyor. alman disiplini dediğimiz şey işte tam olarak bu. kulübün mentalitesi bizim için ütopik bir seviyede. bizim sistemimiz de onların distopyasıdır büyük ihtimalle. hayran olduğum konulara geleyim. bir kere camianın hedefi başarı olmak değil başarıyı sürdürmek. bizim kulüplerimiz gibi kısa vadede başarı için paralar saçıp gelecek sene küme düşmeme mücadelesi vermiyorlar. tabii bunu başarının farklı nedenleri var. özellikle en önemlisi teknik direktöründen malzemecisine kadar herkesin tam liyakatli çalışmaları, geçmiş yıllar içinde değişen dengelere uyum sağlamaları, kazanırken bile yapılan hataları tespit etmek gibi. altyapıyı çok etkin kullanıyorlar ki o oyuncular a takıma yükseldikleri vakit takım arkadaşı değil birbirine sıkı sıkıya sarılmış bir dost oluyor. bizim kulüplerde sözleşmeli oyuncusunu tanımayan başkanlar var. hülasa aradaki kalite ve seviye farkı arşa çıkmış durumda. üzücü ama gerçek bu. ama yine de içimde new york fotoğrafının altına "diyarbakır bir günde sen de böyle olucan" yazan abimizin umudundan var. Beşiktaş bir gün sen de böyle olucan! tavsiye eder miyim? kesinlikle evet. ama sadece futbolseverlere değil belgesel içerikli eserleri seven herkese tavsiye edebilirim. iyi seyirler.
ikinci sezon başladı. 4 bölüm yayınlandıktan sonra ara verilmişti. sezonun kalan bölümleri 14 mart'tan itibaren gelmeye devam edecek.. unutmuş ve beklemekte olanlara duyurulur. iyi seyirler.
yüzüklerin efendisini sinemada izleyemeyen nesil için dune serisi bir nimet. sinemadan çıktığımda sarhoş gibiydim kendi kendime o hisle sinemanın tarihi bugün yeniden yazıldı dedim. filme girmeden liseden tarih hocamla denk geldik filmi de yan yana izledik. o da güzel bir…devamıyüzüklerin efendisini sinemada izleyemeyen nesil için dune serisi bir nimet. sinemadan çıktığımda sarhoş gibiydim kendi kendime o hisle sinemanın tarihi bugün yeniden yazıldı dedim. filme girmeden liseden tarih hocamla denk geldik filmi de yan yana izledik. o da güzel bir tevafuk oldu.
dennis abi filmden önceki röportajda benim için görüntü repliklerden daha önemli demişti. buram buram hissediyorsunuz bunu. filmin ses kullanımı çok epik. bazı sahnelerin girişini unutamam gibi. görüntü olarak da yine ihtişamlı bir iş çıkmış.
hikayesini çok temiz hiç zorlamadan anlatıyor. savaş sahnelerinde tüylerim diken diken oldu. çok sevdim. çok çarpıcıydı. ilk filmden biraz öne çıkıyor bu açıdan. en sevdiğim konu da filmi genel izleyiciye değil kitabı okuyanlara yönelik yapılmasıydı. her şeyi açıklamak için uğraşmadan temiz bir şekilde aktarılmış. öyle ki fremenler yaşam suyunu alırken salondakiler napıyor lan bunlar bakışı atıyordu. yönetmenin sahnelere yorumu takdire şayan. bir uyarlama yapılırken kendi bakış açısını katmak ile kitaba sadık kalmak arasındaki ince çizgi tam olması gerektiği gibi bence. feyd rautha izlemesi çok keyifli karakter olmuş. paul'un solucana bindiği sahne de çok çok güzeldi.
çok keyifli iş olmuş ya, teşekkürler Dennis Villeneuve. bir sitemim de salonun tıklım tıklım olmamasına maalesef. lohusa filminin bile çok izlendiği bir yerde. neyse.. izleyin, izletin. tavsiyeden daha öte..
uzun süren bir final dönemi ve devamında gelen hafif hastalık okuma alışkanlığımı sekteye uğrattığı için yormayacak bir kitap arıyordum. çünkü kitap okumak da spor gibidir, biraz ara verdikten sonra kasları derece derece artırmak şartıyla zorlamak lazım. bu kitap da tam…devamıuzun süren bir final dönemi ve devamında gelen hafif hastalık okuma alışkanlığımı sekteye uğrattığı için yormayacak bir kitap arıyordum. çünkü kitap okumak da spor gibidir, biraz ara verdikten sonra kasları derece derece artırmak şartıyla zorlamak lazım. bu kitap da tam bu tercihe uygundu. karakterler, hikaye, yazarın dili hepsi çok keyifli bir bütündü. bazı yerlerde kahkaha atacak kadar eğlenirken bazı yerlerdeki hicivlere ve tespitlere hayran kaldım. ayrıca karakterlerde kendi çocukluğumuzu anımsayabilmek de güzel oldu. en ufak olumsuzluk durumunda melankolik triplere girmek her çocukta varmış sanırım. böylece tom'a ve ekibine kanım çok ısındı. çocuk masumiyeti içinde bulunduğu bütün eserleri bir iki gömlek üste çıkarıyor. yalnız bu ekip bazen çok masum olamayabiliyor ama dert etmemek lazım. yazar anlamlı bir sonuç bölümüyle son vermiş olsa da devam etse iki yüz, üç yüz sayfa daha okuyabilirdim ancak kitap stoğum hazır ve diğerleri sırasını bekliyor. herkese iyi okumalar..
sıradan bir kitap değil. bir ayna. bir farkındalık rehberi. insanın, kendisine dışarıdan bakmasını sağlayan bir eser.
konusu, üniversite profesörü andrew martin'in önemli bir gizemi çözmesinin ardından, dünyaya gönderilip profesörün bedenine geçen uzaylının insanlar arasındaki yaşadığı serüven.
yazarın dili çok sade.…devamısıradan bir kitap değil. bir ayna. bir farkındalık rehberi. insanın, kendisine dışarıdan bakmasını sağlayan bir eser.
konusu, üniversite profesörü andrew martin'in önemli bir gizemi çözmesinin ardından, dünyaya gönderilip profesörün bedenine geçen uzaylının insanlar arasındaki yaşadığı serüven.
yazarın dili çok sade. rahatlıkla okunabilir bir kitap. kitabın karakteri ölümsüz, acı çekmeyen, duygusu, tat duyusu olmayan, insani normlardan bir haber olan uzaylı olması insanların objektif bir şekilde irdelenmesine, insanların kendi kendini sorgulamasına sebebiyet veriyor. artık otomatik olarak yaptığımız bütün alışkanlıklarımız okurken anlamsızlaşmaya başlıyor. bu kısımlar hafiften kara komediye kaçarken yapılan göndermelerde yerindeydi.
bence kitabın değindiği en önemli konu hayatın, sağlığın, duyguların, her şeyin geçici olmasının aslında mucizevi bir şey olduğunu, anlamının da kalıcı olmamasında yattığını hatırlatması. nasıl acıkmak, üşümek gibi ihtiyaçlar karşılandığında sıradanlaşıyorsa bence ölümsüzlük de insanlık için öyle bir ihtiyaç. armağan gibi gözükürken cezaya da dönüşebilir. biz insanlar zaman zaman bize verilmiş bu hediyeyi unutsak da daha önce hiç ölümlü olmamış, hiçbir duyguyu hissetmemiş bir uzaylı için daha çok anlam ifade ediyor.
bitirdikten sonra beğendiğim alıntıları not etme alışkanlığımın bitmesine üzüldüm. birçok alıntı vardı ama üşendiğim için yazmadım. kitabın üstünü de asla çizemem. önceden bir hevesle 1k uygulamasına alıntı girerdim..
ben bunlara değinmek istedim ama kitapta anlattıklarımdan fazlasını bulacaksınız. hem keyifli hem anlamlı. kesinlikle tavsiye ederim..
öncelikle direkt twitter(X) jargonuyla konuya girip amazon prime'ın kalitesi şaka mı diye giriş yapmak istiyorum. hem içerikler şahane hem ücretsiz fm 23 oyunu veriyor. o yüzden diziyi anlatıp platformdan birkaç içerik daha tavsiye edeceğim. jeff bezos bir ağabeydir bizim için..…devamıöncelikle direkt twitter(X) jargonuyla konuya girip amazon prime'ın kalitesi şaka mı diye giriş yapmak istiyorum. hem içerikler şahane hem ücretsiz fm 23 oyunu veriyor. o yüzden diziyi anlatıp platformdan birkaç içerik daha tavsiye edeceğim. jeff bezos bir ağabeydir bizim için..
dizi invincible muadili olsa da underrated kaldı biraz. daha fazla izlenmesi beni mutlu eder. fantastik ve orta çağ konuları zaten ilgi çekici. aksiyon, dram, komedi, sertlik hepsi ayarında. görselliğe çok önem veren biriyim o da mükemmeldi. klişeler bile rahatsız etmedi. ejderha, krallık devreye girince got, lotr esintileri de var ufaktan. böyle epik bir serüven ile ilişkileri gittikçe derinleşen, kendinizi onlardan biri gibi hissettiğiniz takım hikâyelerini izlemek keyifli oluyor. müzikler ve intro da şahaneydi. bölümler reels videosu izliyormuş hissiyatı veriyor çünkü 25dk o kadar dolu dolu geçiyor ki hissetmiyorsunuz bile. ilk sezon bittiğinde içimden keşke ekibin bir araya gelmesini de görseydik demiştim ikinci sezonda karakterlerin geçmişine değindiler, dizi daha lezzetli oldu. 3. sezonda herhalde benim düşündüğümü de yaparlar. karakterlere değineyim. hepsi çok iyiydi. zıt karakterde ama birbirini tamamlayan bir ekip. hepsi ayrı ayrı duygu tattırdı. özellikle bölüm içindeki flashbackler derinlik katmış. içlerinden scanlan karakteri favorimdi. diziyi taşımış. kötü yola düşürme garantili bir arkadaş. teker teker bahsetmek istediğim çok sahne var aslında ama kendimi dizginleyeceğim. ben bitmesin diye yavaş yavaş izledim ama bitti, çocukken kolayı yudum yudum içerdim ama o da biterdi. ben hayattan ders almam. izleyin efendim, ne bekliyorsunuz.
platformdan önermek istediğim diğer yapımlar.
The grand tour
Clarkson farm
James may serisi
Great escapits
GenV (the boys spin off)
Goodnight oppy
This is football
Ve tüm futbol belgeselleri..
gorki ile tanışmama vesile olan kitap. çocukluk dönemini anlatan kitapları ve filmleri tüketmeyi sevdiğim için otobiyografik olan bu kitabı da seveceğime emin olarak başladım. çocukluk döneminin ilgi çekici olması bence insanların en önemli dönemi olması. sıkmadan bir bilgi vereyim. 0-7…devamıgorki ile tanışmama vesile olan kitap. çocukluk dönemini anlatan kitapları ve filmleri tüketmeyi sevdiğim için otobiyografik olan bu kitabı da seveceğime emin olarak başladım. çocukluk döneminin ilgi çekici olması bence insanların en önemli dönemi olması. sıkmadan bir bilgi vereyim. 0-7 yaş arasında beynin mantık bölümü olan ön korteks devre dışı. yani çevrenizde gördüğünüz ve duyduğunuz her şeyi belki ömrünüz boyunca, sorgulamadan doğru kabul ediyorsunuz. şu an yaşadığınız bir psikolojik sıkıntı, bu yaş aralığında bir kendinibilmezin size söylememesi gerektiği bir şey olabilir. çevreniz hayatınızı belirliyor..
maksim gorki de bu yönden çok şanslı olmadığı bir çevrede yaşadığı çocukluk dönemini anlatıyor. babasının ölümünden sonra dedesinin evine yerleşiyorlar, tabiri caizse kurtlar sofrasına düşüyor ve hepsini bir çocuğun gözünden okumak daha etkileyici oluyor. çünkü gerçeği en saf haliyle ifade edebilen iki kişi vardır. çocuklar ve deliler.
kitap baştan sona aşırı pesimist. kitap boyunca anlatılan karakter "ve öldü" şeklinde bitiriliyor. hayat gibi. aniden ve plansız. dahası da var. miras kavgaları, aile içi şiddet, ölümler, yoksulluk, kimsesizlik.
özellikle anne karakteri en çok üzüldüğüm oldu.
gorki, çocukluğunu anlatırken rusya kültürüne de azar azar giydiriyor. bazı noktalarda bizim kültürümüz ile de benzerlik fark etmek biraz canımı sıktı. sanki kendi toplumcu gerçekçi yazarlarımızı okuyor gibiydim. kocası ölünce sahipsiz kalan anne, şiddete boyun eğip karşı gelmekten korkan bireyler. çocukları döverek, kısıtlayarak eğiteceğini düşünen büyükler. en sinirim olduğum şey ise hak etmeden sadece yaşça büyük olduğu için saygı beklemek. saygı kazanılan bir şeydir ve sadece erken doğdu diye herkese duyulmaz.
ninesi ile ilişkisi çok duygusaldı. ara ara anlattığı küçük hikayeler de çok güzeldi. dili sade ama anlatımı zengindi. kitap pesimist ama gorki büyümüş de küçülmüş, içinde cevher barındıran, hayata tutunmasını bilen ama yanlış çevreye düşen bir çocuk gibiydi. onunla birlikte güzel, okuması keyifli ama okunanların sindirimi zor olan bir yolculuktu bu kitap. devamını da ilgiyle okuyacağım.. bakalım yazar ekmeğini nasıl kazanıyor..
kitabı tavsiye eder, mevlid kandilinizi kutlarım.🙏
biraz geç izledim ama böyle böyle eksiklerimi kapatıyorum. mükemmel bir oyuncu kadrosu ile kusursuz bir gözlemin sonucu ortaya çıkmış kaliteli film diyebilirim. televizyon, tüm teknolojiyi simgeleyerek her yeniliğin zorluklarla geldiğini anlatmış. teknolojiyi biz kullandığımızda faydalı, teknoloji bizi kullandığında tehlikeye yol…devamıbiraz geç izledim ama böyle böyle eksiklerimi kapatıyorum. mükemmel bir oyuncu kadrosu ile kusursuz bir gözlemin sonucu ortaya çıkmış kaliteli film diyebilirim. televizyon, tüm teknolojiyi simgeleyerek her yeniliğin zorluklarla geldiğini anlatmış. teknolojiyi biz kullandığımızda faydalı, teknoloji bizi kullandığında tehlikeye yol açar denilmek istenmiş bence. bunun yanında siyasetten insan ilişkilerine, insan ilişkilerinden aile yapısına, aile yapısından, topluma kadar nokta atışı bir fotokopi çizilmiş. her karakter hakkında biraz düşünsek benzer tanıdık birileri buluruz. ayrıca ülke mizahına yön veren ikonikleşmiş sahneleri de tebrik etmek gerek. komedisi ince, yerinde dramı da ani ve etkileyici oldu. oyunculuklar zaten şahane. bir ara izlerim ya diyen varsa daha fazla bekletmemesini tavsiye ediyorum..