📌Sf. 55 "Ben delirdim, hayalet göründü; sıradaki ne?" İnsanı delirten o hayaletlerin hiç haddi hesabı olur mu? O ürkünç davetsiz misafirler, kimi zaman nahoş dedikodular kılığında fısıldar kulaklarımıza, kimi zaman geçmişin kanayan yaraları olarak sinsi sinsi dikilir köşe başında, yahut…devamı📌Sf. 55
"Ben delirdim, hayalet göründü; sıradaki ne?"
İnsanı delirten o hayaletlerin hiç haddi hesabı olur mu? O ürkünç davetsiz misafirler, kimi zaman nahoş dedikodular kılığında fısıldar kulaklarımıza, kimi zaman geçmişin kanayan yaraları olarak sinsi sinsi dikilir köşe başında, yahut hâlihazırda içimizi kemiren bunalımlarla dolanır karanlıklarda... Sonuçta delirmenin yolu sonsuz, arayana sebep sınırsız...
Peki ya, yok mudur sahiden insanın hiçbir kurtuluşu bu hayaletlerin pençesinden? Olmaz olur mu, vardır tabii. Çaresi kendinde saklı. Adı üstünde "hayal et". Kurtulmak içinse hayal etme...
Aa, hiç öyle yüzünüzü ekşitmeyin, bence gayet güzel bağladım 🤭
yani şimdi değil mi bu çözüm mükemmel... lakin işte uygulanışı azıcık sıkıntı ama bu kısmı da görmezden geliverin gayrı, mükemmelliğine zeval gelmesin 😅
📌Sf. 155
"Neticede, hayal gücünüzle yarattıklarınız dışında bir düşmanınız yok."
Bu cümlenin manidarlığı ile anlam kapsayıcılığı yarışır cinsten bence. Yani bu bakış açısı bir bakıma gerçekleri yok saymak mıdır yoksa savaşmazsan kaybetmezsin kaçışı mıdır, bilemiyorum ama bazen bir minicik algılayış farkı bile her şeyi değiştirebiliyor, bunu biliyorum. Çünkü hayatı çoğu zaman düşüncelerimizde yaşıyoruz ve bazen başka pencerelerden şöyle göz ucuyla bile baktı mı düşüncelerimizin şeklinin görüş açımızı ne denli çeşitlendirdiğini fark etmek gerçekten dumur edici olabiliyor.
📌Sf. 150
"İnsanların kalbi gerçekten çok basit. Bir kamış gibi rüzgârla sağa veya sola savruluyorlar."
İnsan beyniyle mi düşünür kalbiyle mi, çoğu zaman buna emin bir cevap bulamam zira duyguların asla bulaşmadığı bir düşünce mümkün değil gibi. Daha önce hiç neye inanacağınızı bilemediğiniz veya niyesini çözemediğiniz yahut ne yapacağınıza karar veremediğiniz bir an yaşadıysanız şayet, o zaman bu alıntının ağırlığı daha bir farklı geliyor insana. Bir de bu savruluşlarımız hep saflıktan mı.. salozluktan mı.. o da ayrı muamma :')
📌Sf. 16
"Onun duygularını zorla kendi düşüncelerimize uydurmaya çalışmak haince olacaktır."
Bu "kendi düşüncelerimize" kısmının ufacık bir eksiği varmış gibi, devamına "ve zihnimizdeki başkalarının düşüncelerine" diye de eklemek lazım gibi...
Bazen en çok da şunu unutuyoruz ki hainlik hainliktir, insan kendi kendisine yapıyor olsa bile...
Neysem efenime bu kadar efkâr kâfi, edebiyatı da yetti.. bence artık kitabı daha derli toplu yorumlayalım, yeterince dağıldık 😅
Osamu Dazai, Shakespeare'in "Hamlet"ini almış, kesmiş, biçmiş, ismen aynı cismen farklı yeni bir Japon Hamlet çıkarmış ortaya ve yazarın kendi ifadesiyle bir tiyatro olmaktan öte bir romanesk dökmüş satırlara.
Ben önce Dazai'nin Hamlet'ini, sonra Shakespeare'inkini okudum. (Daha doğrusu okuyorum hâlâ, bitmedi henüz) Dazai'ninki daha doğal anlatımlı, daha sade ve daha akıcı geldi. Shakespeare'in şiirsel dilinden fazlasıyla uzak bir anlatımtı tabii ama yine de okuması güzeldi. Olaylar ve şahıslar daha sadeleştirilmiş ve diyaloglar da daha samimi geldi bana. Aralarda karakterlerin kendi kendine konuşmaları, sanki okuyucuya yönelik gibi, bizi de hikâyeye çekiyordu, bu açıdan da güzeldi.
Kısacası ilk Shakespeare'in Hamlet'ini okusaydım, Dazai'ninkini de yine beğenirdim muhtemelen. İkisinin de lezzeti farklıydı ve okunmaya değerdi.
8/10
⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐☆☆
------------------------------------------------------------------------
📌Sf. 16
"...ifade edilen şefkatli sözcükler, gölgede bırakılan bir sevgiden daha önemlidir."
"İnsan, söylenen bir söz yüzünden kaderinin tayin edildiğini hissediyor."
📌Sf. 17
"İki insan birbirini ne kadar severse sevsin, sevgisini kelimelere döküp söylemediği sürece karşı tarafın o sevgiyi anlaması mümkün değildir. "İnsanlar kelimenin yaratıklarıdır," diyen filozofun ne demek istediğini anladığımı düşünüyorum."
📌Sf. 22
"Gençliğinin kibirli kanatları anlamsızca çırpmaya çalışıyor."
📌Sf. 31
"Böyle insanlar, başkalarının yüreklerinin derinliklerini görmeye çalışmakta acele ederler..."
📌Sf. 46
"İnsanın sakladığı bir sırrı olunca duvarların gerçekten kulakları olduğunu hissetmeye başlıyor."
📌Sf. 54
"Dünya sadece benim sevdiğim ve nefret ettiğim şeylere göre dönmüyor."
📌Sf. 86
"İnsan acılarından kaçamayıp en dibe vurduğunda yeni bir cesaret kazanıyor."
📌Sf. 104
"Yine de fazla emin duygularla yaşayan insanlar aksine bizleri yalnız hissettirebiliyorlar."
📌Sf. 109
"Duygularının yoğunluğunu kontrol edemediği için kalbi de sözleri de darmadağınık."
📌Sf. 119
"Herkes var olmayan bilgeliğin suyunu sıkmaya çalışıyor; buna rağmen daha da kötüye gidiyorlar."
📌Sf. 157
"Eğer hatalı yönlerinizin bu kadar farkındaysanız neden sürekli kendinizle alay etmek yerine, sessizce bu kötü yönlerinizi düzeltmeye çalışmıyorsunuz?"