Babygirl Babygirl: Hem Tutkunun Hem de Trajikomik Gerçeklerin Dansı Uzun zamandır nefesimi tutarak beklediğim Babygirl filmi, sonunda karşıma çıktı. Filmekimi’nde izleme umuduyla sabırsızca beklemiş olsam da, bu bekleyişin sonunda filmi izlemek adeta bir ödül gibiydi. İlk bakışta size Grinin Elli…devamıBabygirl
Babygirl: Hem Tutkunun Hem de Trajikomik Gerçeklerin Dansı
Uzun zamandır nefesimi tutarak beklediğim Babygirl filmi, sonunda karşıma çıktı. Filmekimi’nde izleme umuduyla sabırsızca beklemiş olsam da, bu bekleyişin sonunda filmi izlemek adeta bir ödül gibiydi. İlk bakışta size Grinin Elli Tonu havası verebilir; evet, biraz ihtişam, biraz tutku ve oldukça etkileyici bir estetik var. Ancak, Babygirl’ün bundan çok daha fazlası olduğunu kısa sürede anlıyorsunuz. Film, hem trajikomik bir dominantlık öyküsü hem de güldürürken düşündüren bir serüven sunarak izleyicisini derinden etkiliyor.
Nicole Kidman’ın büyüleyici varlığı, zaten bir film için başlı başına bir çekim noktası. Buna bir de son dönemde yükselen yıldızlardan biri olan Harris Dickinson’ın performansı eklenince ortaya etkileyici bir kimya çıkıyor. Her sahnede gözlerinizi ekrandan ayıramıyorsunuz; öyle ki, filmdeki kimi sahneler sanatsal çekiciliğiyle adeta izleyenleri hipnotize ediyor.
Filmin yönetmeni Halina Reijn, bana göre cinselliği ve dominantlığı sinematografik bir dille anlatma konusunda çığır açıyor. Aylardır yükselen beklentilerimden dolayı film beni hayal kırıklığına uğratabilir diye düşünmüştüm. Ancak tam aksine, Babygirl bu beklentilerin çok daha ötesine geçti. Film, bir yandan modern toplumun güç dinamiklerini masaya yatırırken, diğer yandan bu hikâyeyi zekice işlenmiş mizahıyla harmanlıyor. Günümüz sinemasında bu tür yenilikçi ve cesur dokunuşları görmek, gerçekten etkileyici.
Ancak, bu noktada biraz eleştirel bir bakış açısıyla bir soruya dikkat çekmek istiyorum: Babygirl’ün ele aldığı cinsellik ve dominantlık teması, Queer sinemasındaki birçok filmle benzerlik taşıyor. Peki neden bu film rahatça vizyona girerken, birçok Queer yapım aynı özgürlüğe sahip değil? Bu durum, sinema dünyasında hâlâ çözülmeyi bekleyen bir adaletsizliği gözler önüne seriyor. Umarım bu ayrımcılık, yakın zamanda sona erer ve daha fazla hikâye hak ettiği görünürlüğü elde eder.
Filmde Antonio Banderas da kısa bir süreliğine karşımıza çıkıyor ama bu kısa süre bile onun zarif dokunuşlarını hissetmemiz için yeterli. Hem komedi hem de dram yönüyle filme etkileyici bir derinlik katıyor. Keşke sahneleri biraz daha uzun olsaydı diye iç geçirdim ama bıraktığı etki o kadar güçlüydü ki, bu bile yeterliydi.
Bir de filmin Oscar yarışındaki şansı! Babygirl, orijinal müzik kategorisinde kısa listeye girmeyi başardı ve bence burada zirveyi zorlayacak gibi görünüyor. Film, sadece görsel değil, işitsel anlamda da izleyicisini içine çekmeyi başarıyor.
Daha fazla detay verip büyüyü bozmak istemem. Şunu söyleyebilirim ki, Babygirl, hem derin bir hikâye hem de estetik bir şölen arayanlar için kaçırılmaması gereken bir deneyim. İzlerken tutkuyu, gülümsemeyi ve sorgulamayı aynı anda hissedeceğiniz bir yolculuğa hazır olun. Şimdiden keyifli seyirler!