"Yürüyen ve değişen hayatı donmuş kalıplara uydurmaya çalışmaktan daha zavallı bir iş olur mu?" ♤ Kemal Tahir'in, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yapılan ve batıdan esinlenen inkılaplara karşı olduğunu okumuştum. Ona göre doğru olan, yapılan yeniliklerin ve değişimlerin doğru harsına bağlı kalınarak…devamı"Yürüyen ve değişen hayatı donmuş kalıplara uydurmaya çalışmaktan daha zavallı bir iş olur mu?"
♤
Kemal Tahir'in, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra yapılan ve batıdan esinlenen inkılaplara karşı olduğunu okumuştum. Ona göre doğru olan, yapılan yeniliklerin ve değişimlerin doğru harsına bağlı kalınarak geliştirilmesiydi.
Fakat okuduğum beş kitabında da bu doğu "anlayışının" pek destekçisi olmadığını söyleyebilirim. Öte yandan, korunmasını istediği doğunun hangi anlayışı olabilir ki?
Her halükarda, inkılaplarda desteklemediği kısımlar haricinde Esir Şehrin İnsanları ile Kurtuluş Savaşı'nın arka planına ait toplum yaşamını, farklılaşan görüşleri ve insanların birkaç parçaya bölünmesini yerinde gözlemlerle aktarmış.
Kemal Tahir'in kendisi de bu dönemin içinde doğup büyümüş. Savaşın, seferberliğin, yoksulluğun, işgalin her türünün kendi üzerinde bıraktığı etkiyi ve izlenimleri de dâhil ettiği açıktı. Vatan ve memleket diyerek aslında rahatlarının bozulmaması için bağımsızlık savaşı yerine düşman ülkelere boyun eğenleri ele alıyor. Aynı zamanda özgürlüklerini savunmak için hem düşmanlara hem de aynı toprağın bencil olanlarına karşı savaşanları keskin olmayan bir çizgide yazmış. Çünkü hainle vatansever arasındaki çizgi, savaş döneminde fazla keskin değil.
Kitabın, zengin olduğu için başka ülkelerde sefa süren ana karakteleri de bu duruma güzel birer örnek teşkil ediyor. Keza onların umursamazlığı ihanet olarak algılanabilir. Zamanla içinde bulundukları durumun kendilerini de etkilediğini fark etmeleri ve düşmanlara direnişin bir parçası haline gelmeleri de çizginin toplum tarafına geçmelerini gösteriyor.
Gerçekçi olan da budur keza. Her şey değişmiş ve kendin, ailen için endişelenirken bir anda topumun arasına katılıp sonu bilinmeyen bir yolda sadece bir kere sahip olacağın ömrü riske atmak sanıldığı gibi kolay bir aşama olmasa gerek.
Kitapta da işgal altında oluşmasına rağmen insanların tereddüt, korku, hezeyan içinde hayatlarına devam etmeye çalışmaları ancak işgalin pasif olanına da bir noktaya kadar dayanmak tabii bir tepkidir.
Hülasa Kemal Tahir'in hem anlatılan dönemde yaşaması hem de toplumsal durumdan haberdar olması sebebiyle farkındalığınızı artıracak bir kitap ortaya koymuş.
Üçleme olan bu eserin devam kitaplarını da okumayı umut ediyorum en kısa zamanda.
♤
"Zengin olmak imkanı kalmazsa kim çalışır? Nereden bulmalı böyle alıkları?"
"Dışarısı katran karanlığı... Uzaklarda şimşekler çakıyor. Bunalıyorum. Şimşekler çakıyor. 'Ölümün ötesi Işık' der gibi... 'Rahatlık' der gibi..."
"...Demek, Anadolu, maddesiyle, insanıyla, ruhuyla hiçbir dayanağı olmayan yarı ölüler ülkesi..."
"Ben bilmez idim gizli ayan hep sen imişsin,
Tenlerde vü canlarda nihan hep sen imişsin.
Senden bu cihân içre nişân ister idim ben,
Âhir bunu bildim ki cihan hep sen imişsin."
"En kötüsü kendi kendimizle çoğu zaman çelişmeli yaşadığımız halde, başka bir insanla birlik kurmaya, duygularımızı birbiriyle hiç ayrıntısız eşleştirmeye çabalıyoruz."
"Oysa insan, kötü bir iş yapmak zorunda kalırsa, hiç değilse ruhuyla yorulur."
"Hangi memlekette, erkekler, kadın yardımını küçük görmüşlerse, o memleket mahvolmuştur."
"Hayvan gibi satılan, aile kurmakta bile fikri sorulmayan bir yaratığın sosyal hayatta, o toplumu çürümeye götürmekten başka ne etkisi olabilir? Bir milletin yarı nüfusunun hayvan seviyesinde kalmaya zorlanmış olduğunu bir düşünün."
"Dünyada bu kadar taze umut varken... Umut bu kadar bolken... Umut doğup yeni umutlar doğurarak durmadan artarken bize umutsuzluk nereden geliyor?"
"Bizim millet ıstıraba katlanmasını iyi beceriyor da ona karşı gelmesini bilmiyor."
"Ondaki cesaret, artık cesarete benzemeyen tarifsiz, ancak ölülerde, bir de delilerde bulunabilir korkunç bir hâldi."
"Biz hepimiz bahtsızlığa o kadar alışmışız ki, sevinç anormal geliyor. Bilmez misiniz, bizde yüksek sesle gülmek ayıpların başında sayılır."
"Derdi dağlar taşıyamamış biz insan milleti arsız olduğumuzdan, vızır vızır taşımışız."
"İyiliğin, bu kadar iğrencine hiç rastlamamıştım."
"Orman yırtıcılarında yırtıcılık, açlığı giderene kadarmış. İnsanlar arasındaki yırtıcılık, -ekmeğe, kadına, hatta yaşamaya dahi- tıka basa doymuş olsalar yine sürüyor."
"Alçak insanlar yükseldikçe alçaklıkları da o ölçüde artıyor."
"Bunları o kadar kanıksadık ki bu dünyada imreneceğimiz pek az kahramanlık, ayıplayacağımız pek az tabansızlık kalmıştır."