Mustafa Kutlu'nun diline ne kadar methiye düzsem az. Ben bu yazarın diline gerçekten ölüp bitiyorum. Kalbimde bir şeyleri eritiyor, o sıcakla bir şeyler yeniden yeşeriyor. Ne kadar yazsam az, o yüzden aşağıdaki alıntıları okuyarak belki bir tutam direkt kendiniz anlayabilirsiniz.…devamıMustafa Kutlu'nun diline ne kadar methiye düzsem az. Ben bu yazarın diline gerçekten ölüp bitiyorum. Kalbimde bir şeyleri eritiyor, o sıcakla bir şeyler yeniden yeşeriyor. Ne kadar yazsam az, o yüzden aşağıdaki alıntıları okuyarak belki bir tutam direkt kendiniz anlayabilirsiniz.
Kutlu'nun hikayeleri, tarzı en sevdiğim hikaye tarzı olabilir. Hangi hikayesini okusam gerçekten çok seviyorum. İnanılmaz iyi bir kalemi var. Durum hikayesi hissinde olay hikayesi yazıyor gibi hissediyorum. Bu edebiyat mevzularına daha hakim varsa Kutlu'nun yazım tarzı kategorisi hakkında beni aydınlatırsa sevinirim.
Bu hikayeyi de çok sevdim. Kırk beş dakika gibi kısa bir sürede tek oturulta bitirdim. Hikayenin konusu bana bir Ahmet Günbay Yıldız hissi verdi. Hikayenin konusu çok güzeldi. Sonunda birkaç damla gözyaşım kendiliğinden süzülüverdi. Tavsiye ederim.
"Nefis her yerde nefisti. Garip bir tecelli ile karışmıştı aralarına. Müsamaha beklediği için müsamahakârdı."
"Bir yıldız kayıyor. Hep böyle olur. İnsanlar gökyüzüne bakar ve bir yıldız kayar. Aslında bundan daha tabii ne olabilir? Bir yıldızın kayışını görmek bile kâfi değil midir...?"
"Taleb şan değildir. Razı ol, şan da senin, nam da senin.
Varlığını bilinmezlik toprağına göm. Gömülmeyen şey
nabit olmaz.
Dünya süretlerinin bulaştığı ayna nasıl parlar? Huzura girmeden önce tevbe sularında yıkan.
Kader teneffüs ettiğin her nefeste seninle.
Eşyadan eşyaya seyahat edip durma. Kendine uzaktan bakmayı öğren. Bir dolap beygirine benziyorsun. Öyle ahmak, öyle hüzün verici.
Hicret ve niyetin kimin için? Bir gece yarısı uyandığında yatağından kalk, şöyle yıldızlara bir bak. Düşün!.. Madem ki içinde bulunduğun yer, konuştuğun kimse sana feyz vermiyor; terk e mâni olan ne?
Ölüme ağlama. Kalbe bak. Hata ve isyan ile pişman, ibadet ve taat ile neşeli değilsen zaten ölüsün.
Nefsin karanlık orduları fevç fevç akıyorlar. Zaman ve mekânı dolduran et kokusu. Metin ol, vadedilen bir şeyin vuku bulmaması seni şüpheye sevketmesin. Basiretine güven.
Dünya nimeti için zaaf haline düşersin. Ona doğru koşma, şükür ipi elinde ya. Her meseleye cevap veren, her gördüğünü kucaklayan, her bildiğini anlatan bir kimse mi gördün; derhal ondan uzaklaş.
Marifetin mukabili inkâr, ilmin mukabili cehalettir. Melâl içindesin. Yoksul olduğunu düşünüyorsun. Ne ki senden alınmıştır, o senin hayrınadır. İçindeki yoksulluğu hissediyor musun? İşte senin için en hayırlı vakit.
Unutma, ihtiyaç mütemadidir.
Sözde hikmet çoktur. Birincisi, kimden geliyorsa onun kalbinin kisvesini taşır. Ne ki nefsine ağır geliyor, onu yap. Kaldırdığın ağırlık miktarınca sana ferah erecektir. Kederle dolusun. Merak ve endişe içindesin. Demek ki hakikati göremiyorsun. Karamsarlığın kaynağı ışıktan uzak durmaktır. Gayret atına bin, himmet dile ve ümid et. Bidayeti parlak olanın nihayeti de parlaktır. Gönül eri garîb olmaz."