Spoiler içeriyor
Normal şartlarda bu tarz kitaplar okumayı sevmem. Çok çabuk sıkılırım ve o kitap aylarca elimde sürünür ki zaten bu kitapta da öyle oldu. Her ne kadar tarihi süreçleri merak etsem de birinden dinlemeyi daha çok sevdiğimi fark ettim. Aslında hemen…devamıNormal şartlarda bu tarz kitaplar okumayı sevmem. Çok çabuk sıkılırım ve o kitap aylarca elimde sürünür ki zaten bu kitapta da öyle oldu. Her ne kadar tarihi süreçleri merak etsem de birinden dinlemeyi daha çok sevdiğimi fark ettim.
Aslında hemen okuyup bitirebileceğim bir kitapken bir ay gibi bir sürede bitirebilmiş olmam okuma tembelliğimden mi yoksa bu kitabı her okuyuşumda yarıda bıraktığım için o bitiremeyeceğim düşüncesinden mi kaynaklanıyor bilemedim çünkü yazarın dili çok sadeydi ve kolayca okunup rafa kaldırılacak bir kitaptı.
Neyse bir şekilde bitirdik.
Kitap; Osmanlı'nın son dönemlerinde Suriye, Hicaz ve Filistin cephelerindeki askerlerin yaşadıklarını ve o cephelerin komutanlarını ele alıyor.
Yazar da dönemlerde Cemal Paşa'nın yanında yedek subay olarak görev alıyor ve bu yüzden sadece savaş kısmını değil, komutanlar arasındaki o rekabeti de görüyoruz.
Açıkcası okuduğum kitabın kapağında Atatürk'ün resmi olduğu için yazar, Atatürk ile olan anılara yer verir diye düşünüyordum fakat hep Cemal Paşa'dan bahsedildi. Atatürk ile olan kısım yok denecek kadar azdı.
Her ne kadar uzun sürede bitirmiş olsam da kitap etkileyiciydi özellikle de askerlerin çölde aç ve susuz kaldığı kısımlar, vatan uğruna verdikleri o yaşam mücadelesi beni çok etkiledi.
Bir de bir kısımda yazarın bir arkadaşı sırf madalya ve nişan kazanabilmek için canını dişine takmış cebelleşirken Falih Rıfkı Atay da sadece seyehat ederek göğsünü madalyalarla doldurmuştu. Bu benim bile zoruma gitti.
Yazara göre Türkler Araplaşmaktaydı ama Türkleşen Arap hiç yoktu. Halep'te çoğunlukla Türkler yaşıyordu fakat şimdi bir Türk'e bile rastlanmazdı. Osmanlıda itibar azınlıklarda olduğu için Türk unsuru imtiyazsız olduğundan herhangi bir müslümanın çocuğu olmak Türk olmaktan daha faydalıydı.
Kitabın adının nereden geldiğini merak etmiştim. Kudüs'ün doğusunda zeytinlerle çevrili bir tepeden alıyor ismini. Bu arada Kudüs de bilindiği gibi çok önemli bir yere sahip. O dönemlerde de Arap ve Yahudi sorunları vardı, iki taraf da Kudüs'e sahip olmak istiyordu.
Filistin Müslüman, Hristiyan ve Yahudilerin ortak yaşam alanıydı. Aslında Müslümanlar da Hristiyanlar da Osmanlıyı sevmiyor. Şii Araplar Sünni Araplardan; Hristiyan Araplar da Müslüman Araplardan çekindikleri için Osmanlı burada arabulucu görevi görmüş ve bu bölgeyi ne sömürmüş ne de vatanlaştırmıştır.
Çok yorularak okusam da beğendiğim bir tür oldu ki zaten 100 temel eser arasında bulunan bir kitap bu yüzden tavsiye ederim.