Spoiler içeriyor
"Halkodası'nın yapısını ver, kitaplık yapayım! Beyim diyor, bizim yolumuz, köprümüz, çeşmemiz yok; kitaplığı ne yapacağız? Anlatıyorum ona: Eğer kitaplığınız olursa yolunuz, çeşmeniz, köprünüz de olur! Anlatıyorum uzun uzun. Muhtar İsmail Ağa, 'Gerekmez Mustafa Bey, kalsın!' diyor." Genel olarak sorunumuzu çok…devamı"Halkodası'nın yapısını ver, kitaplık yapayım! Beyim diyor, bizim yolumuz, köprümüz, çeşmemiz yok; kitaplığı ne yapacağız? Anlatıyorum ona: Eğer kitaplığınız olursa yolunuz, çeşmeniz, köprünüz de olur! Anlatıyorum uzun uzun. Muhtar İsmail Ağa, 'Gerekmez Mustafa Bey, kalsın!' diyor."
Genel olarak sorunumuzu çok iyi anlatan bir alıntı olduğunu düşünüyorum. Eğer okursak her şeyi yapabiliriz ama okumayı sevmiyoruz. Daha doğrusu başka şeyler okumanın önüne geçiyor ve biz de yokluğunu hissetmiyoruz. Bunun acısı da çıkıyor maalesef.
Açıkcası ben çok okuyan bir insan değilim hatta çok kitap okumuş, her şey hakkında bilgisi olan insanlara hayranlık duyarım ama ben öyle olamıyorum. Bazen bir kitabı iki üç günde bitirir bazen de aylarca elimde süründürürüm yeri gelir hiç kitap okumam. Ölmeden önce okunması gereken kitapların çoğunu okumamış bile olabilirim ama bir gün okurum umuduyla yaşıyorum bu yüzen de okuyacaklarım listemdeki kitap sayısı her geçen gün artıyor.
Neysee..
Kitapta da Mustafa Güzelgöz anlatılıyor. Adını duyanlar vardır muhtemelen çünkü Nevşehir'in Ürgüp ilçesinde önemli faaliyetler gerçekleştirmiş ve en önemlisi adını Amerika'da bile duyurup insanlığa hizmet ödülünü almış bir insan.
Peki yabancıların bile gelip ödüllendirdiği bu insana biz niye gerektiği değeri vermiyoruz?
Sanırım en büyük sorunumuz bu. Gereken insanlara gerektiği değeri vermiyoruz bu yüzden de kimse kılını bile kıpırdatmak istemiyor.
Neyse kitaba gelecek olursak; yıllar önce Yunanistan'a göç etmek zorunda bırakılan akrabalarından duyduklarıyla Ürgüp'e gelmeye karar veren Dimitrios, burada da 'Baba' lakabıyla tanınan Aziz ile tanışır. Daha sonra Aziz'in babası Mustafa Güzelgöz'den hayat hikayesini dinler.
Mustafa Bey, bir kütüphane kurmak istiyor fakat insanlar onun bu isteğine çok olumlu bakmıyordu çünkü kitap okumayı çok gerekli görmüyorlar hatta zamanında Halkevleri'ni, Halkodaları'nı ve Köy Ensitüleri'ni kapatmışlar çünkü halkın okumasını, düşünmesini istemiyorlar. Fakat Mustafa Bey durmamış, çabalamış ve insanların, en önemlisi de kadınların, kitap okuması için her şeyi yapmış.
Eşekle teker teker gezerek önce köyüne sonra da çevre köylere kitap dağıtmış birkaç hafta sonra tekrar kitapları alıp yerine başka kitaplar vermiş ve bunun için gerçekten çok uğraşmış.
Önünde hep engeller vardı fakat bir süre sonra aşamayacağı engellerle karşılaşmış. Zaten duygusal olarak zayıf olan Mustafa Bey, çevresinden de gerekli desteği alamayınca emekli olamaya mecbur bırakılmış. Ben özellikle ağladım dediği kısımlarda o kadar çok üzülmüştüm ki kendimi onun yerine koyunca gerçekten yapamayacağım bir şey olduğunu fark etmiştim.
Ama bir konuya değinmeden edemeyeceğim: Evet halk kitap okumaya başlamıştı fakat bunu bir görev haline getirmiş gibi davranıyorlardı. Yani hep biri onları yönlendirecek ve onlar da sadece yapacaktı. En basiti kooperaifleri kurduktan sonra hep başa Mustafa Bey'i geçirmek istemişler çünkü "en iyi o biliyor biz ondan daha iyi başa çıkamayız." demişler. Yani hep hazıra konmaya çalışmışlar.
Genel olarak böyleyiz zaten, hepimiz böyleyiz.
Dimitrios Mustafa Güzelgöz'den duyduklarını Yunanistan'a döndüğünde insanlara anlatmış, Refik Başaran'dan bahsetmiş, onun şarkılarını düzenlemiş, Ürgüp'ün davetiye birkaç kişiyle birlikte tekrar ziyarete gelmiş gitmiş derken yaşadığı Larissa kentini Ürgüp ile kardeş şehir ilan etmişler.
Genel olarak beğendiğim ve gerçek hayat hikayesi olduğunu öğrendikten sonra daha çok beğendiğim bir kitap oldu. Normal şartlarda kitap okurken hep daha çok kitap tüketme isteğim oluyor ama daha önce hiç birilerini de kitap okumaya teşvik etme isteğiyle yanıp tutuşmamıştım çok hoşuma gitti bu durum o yüzden eşekli kütüphanem olmasa da ilk iş olarak yeğenlerime kitaplarımdan bazılarını vermeye başladım. Her ne kadar isteksiz olsalar da umarım bir gün onlar da kitap okumayı sever.
Bu arada kitap boyunca Ürgüp o kadar güzel ve samimi anlatılmış ki gidip görmeyi çok istedim. Bir gün gidilecekler listesine eklendi.