A Room With a View - Manzaralı Oda Bir Manzara Yetmez James Ivory’nin yönettiği A Room with a View, uzun zamandır izlemek istediğim filmlerden biriydi. Daha önce The Remains of the Day ve Maurice gibi güçlü anlatımlara sahip filmleriyle beni…devamıA Room With a View - Manzaralı Oda
Bir Manzara Yetmez
James Ivory’nin yönettiği A Room with a View, uzun zamandır izlemek istediğim filmlerden biriydi. Daha önce The Remains of the Day ve Maurice gibi güçlü anlatımlara sahip filmleriyle beni etkileyen Ivory’den yine derinlikli, duygusal açıdan doyurucu ve estetik olarak tatmin edici bir film bekliyordum. Ancak bu film, benim için biraz hayal kırıklığı oldu. Filmin en büyük çekiciliği, dönemin genç yıldızlarından biri olan Helena Bonham Carter’ın performansıydı. Genç yaşta bile oldukça dikkat çekici bir oyunculuk sergilediğini düşündüğüm Carter, burada ise sanki yönetmenin tercihleri nedeniyle biraz sıkışmış hissediyordu. Karakteri Lucy Honeychurch, toplumsal baskılar ve içsel çatışmalarla dolu bir yolculuğa çıkıyor ama bu yolculuğun duygusal yoğunluğu bana tam olarak geçmedi. Ivory’nin bazen aşırı kontrollü anlatımı, karakterlerin doğallığını biraz törpülemiş gibi görünüyor.
Buna karşılık Maggie Smith, her zamanki gibi karakterine müthiş bir derinlik katıyor. Küçük ama etkili sahnelerinde bile izleyiciyi içine çeken bir enerjiye sahipti. Yine, Judi Dench’i bu filmde izlemek de keyif vericiydi. Onun varlığı, filme beklenmedik bir sıcaklık katıyordu. Daniel Day-Lewis ise soğuk, kibirli ve aristokrat karakterini inanılmaz bir incelikle canlandırıyordu. Görsel olarak film, özellikle İtalya sahnelerinde harika bir iş çıkarıyor. Floransa’nın romantik sokakları, pastoral manzaralar ve sanat eserleriyle süslenmiş atmosferi gerçekten büyüleyiciydi. Ancak filmin hikâye anlatımı, bu güçlü görselliği tam anlamıyla destekleyemiyor. Aşk ve özgürlük temaları güzel işlenmiş olsa da, olayların ilerleyişi kimi zaman durağan ve tahmin edilebilir kalıyordu.
Filmin aşk hikâyesi, dönem filmlerine özgü o kendine has zarafeti taşıyor ama anlatım açısından The Remains of the Day veya Maurice kadar derinlikli bir iz bırakmıyordu. Lucy’nin içsel çatışmaları ve kendini keşfetme süreci zaman zaman etkileyici olsa da, bu dönüşüm seyirciyi güçlü bir şekilde içine çekemiyorfu. Sonuç olarak, A Room with a View kesinlikle kötü bir film değil. Hatta dönem filmi sevenler ve İngiliz edebiyatı uyarlamalarına ilgi duyanlar için izlenmesi gereken yapımlardan biri. Ancak benim için Ivory’nin diğer filmleri kadar etkileyici olamadı. Filmin görselliği ve oyuncu kadrosu güçlü olsa da, anlatıma yeterince derinlik katılamadığı için beklentimin biraz altında kaldı.