Spoiler içeriyor
✨️ Tatil bitene kadar her gün 1 popüler film izliyorum. { Gün 3 } 700. filme özel seveceğime ve gerçekten güzel bir post yazacağıma emin olduğum o film yorumuna hoş geldiniz. 🎉 #112 (imdb sıralaması) Bazen rafa eklemediğim ama izlediğim…devamı✨️ Tatil bitene kadar her gün 1 popüler film izliyorum. { Gün 3 }
700. filme özel seveceğime ve gerçekten güzel bir post yazacağıma emin olduğum o film yorumuna hoş geldiniz. 🎉
#112 (imdb sıralaması)
Bazen rafa eklemediğim ama izlediğim filmlerle karşılaşsam da hayatım boyunca 700.filmimi izlediğimi kabul ediyorum. O yüzden hayatımın 700.filmi birçok Oscar almış ve mükemmel bir oyuncu kadrosuna sahip olan, ayrıca çıktığı zaman Barbie ile karşılaştırılan o film, Oppenheimer. Ben Barbie'yi de çok sevmiştim bu arada, kaliteli bir yapımdı. Bir karşılaştırmaya girmeyeceğim çünkü aynı türde bile değiller. Karşılaştırmanın bir mantığı yok yani tamamen pazarlama taktiğiydi o zamanların.
Şunun uyarısını yapmam lazım ki yorum biraz karışık olabilir. Çünkü film de aynı yorumum kadar karışıktır. İyi seyirler ayrıca iyi okumalar. Şimdiden ikisi için de kolay gelsin.
Filmin başı: "Prometheus stole fire from the gods and gave it to man. For this he was chained to a rock and tortured for eternity."
Prometheus güneşe yakın uçarak zaferi hisseden fakat sonra kanatları eriyince trajediyi de en içinde hisseden Yunan tanrısı.
Filmin sonu: "You are an American Prometheus. The man who gave them the power to destroy themselves." Gerçekten de zaferiyle ve trajedisiyle ne kadar da Amerikalı bir Prometheus Oppenheimer. Mükemmel bir benzetme gerçekten.
Mavi gözlü Cillian Murphy gerçekten ama gerçekten çok etkileyici biri. Karakteriyle çok bütünleştiğini ve canlandırdığı kişinin gerçek haline de görünüş olarak çok uyduğunu düşünüyorum. Mükemmel bir oyuncu olmasının yanında karakterle tam olarak uyuştuğunu düşünüyorum.
Çekim açıları ve teknikleri o kadar iyi ki. Ödül almasına şaşırmamalı çünkü gerçekten öyle bir işçilik ve emek var ki. Oyuncu kadrosu gerçekten öyle bir kurulmuş ki filmden kopmaya yakın olduğunuz anda önünüze birini çıkarıyorlar ve diyorsunuz ki oha bu da mı. Öyle bir kadro var ki 5 dakika gözüken fakat aldığı parayı yaptığı eski işlerden tahmin edebileceğimiz aktörler görüyoruz. Sadece 5 dakika için ödüllü mükemmel aktörler senaryoya eklenmiş ve inanılmaz bir görsel zenginlik yaşatıyor. İlk önce geçmiş diye düşündüğüm fakat sonrasında Lewis Strauss'un yani Robert Downey Jr.'ın bakış açısından sahneler olduğunu anladığım siyah beyaz sahneler mükemmeldi. Filmde Strauss'a fusion, Robert'a fission benzetmesi yapılıyor. Fission yani fisyon, bir atomun ikiye bölünmesiyken fusion yani füzyona iki atomun birleşmesi diyebiliriz en basit şekliyle. Film ikiye bölünüyor (siyah beyaz ve renkli olarak) ve iki karakter bu şekilde birbirinden ayrılıyor. Fark ettim ki çoğu kişi bu sahne renklendirmesini geçmiş ve şimdi olarak algılamış fakat bu doğru değil ve kesinlikle kafa karışıklığına yol açar. Burada ben siyah beyazın kötülüğü mü temsil ettiğini düşünmeden edemedim. Biraz araştırma yapınca şöyle bir başlıkla karşılaştım internette 'Was oppenheimer a good person?' Bize filmin onu iyi göstermeye çalıştığı çok açık bir gerçek fakat ben bundan o kadar da emin olamıyorum. Zaten bu başlığın altında da bunun zor bir ethical question olduğu yazılmış. Atom bombasının babası sayılsa da II. Dünya Savaşı'nı bitirdiğini düşünenler de var. Sanırım buradaki soru iyi biri mi kötü mü sorusu olmamalı çünkü içinden çıkılmaz bir soru gibi. Filmin her sahnesi her karakter hakkında başka bir şey hissediyorsunuz. Sevdiğiniz bir karakterden iki dakika sonra nefret edebilirsiniz çünkü aslında bu bir biyografik film. Yani gerçekten insanları konu aldığını da bu tutarsızlıklardan anlayabiliriz.
Sahneler bir kurbağanın zıplamaları gibiydi. Bu tabirden başka anlatamayacağım gerçekten filmin gidişatını. Yakalayabilmek için her sahnenin zıpladığı yerlere ve zamanlara zıplamanız lazım ve bu yorucu bir izleme tecrübesi yaşatıyor. Robert'ın gerçekten kendini bulmaya çalıştığı tüm adımları izliyoruz. Resmen onu o yapan tüm yıllarını bize gösteriyorlar. Aslında bu benim tatmin olduğum bir bölüm değildi. İlk 40 dakika civarı buna ayrılmış. Buna filmin ilk bölümü diyebiliriz ve ben bu ilk 40 dakikadan zevk aldığımı söyleyemeyeceğim. Monotonluktan değil kesinlikle, sahnelerin birbirine bağlanış şekli gerçekten hoşuma gitmediğinden. Mesela o filmin ilk bölümündeki kuantum Mekaniği'nin olamaz ama öyle'li bir fizik dalı olduğunu gösterişi, bir öğrenciden birkaç öğrenciye çıkan bir ders sınıfı olması ve fiziğe radikal bir yaklaşımda olan zihniyetini anlamamız sağlandı. Bazı sahneler gerçekten güzeldi ama bu sahnelerin içeriğinden çok başı ve sonu olmayışı beni filmden itti. Hiçbir şeyin oluşunu görmüyoruz maalesef o ilk kısımda. Her şeyi olduktan sonraki diyaloglarda öğreniyoruz ve bu seyirci için ne kadar mantıklı bir senaryo düzeni bilemiyorum. Bunu sinemada izlemediğim için açıkçası mutlu oldum çünkü 3 saatlik böyle bir filme maalesef sinemada dayanamazdım.
Atomu parçalamışlar deyince hayır imkansız diyerek tahtaya bir sürü fizik ve matematik işlemi yazmak ya da ben deneyeceğim diyerek bunu denmeye gitmek ne garip bir şey ya? Mühendislik okuyorum fakat aklımın almadığı bir evrende yaşıyorlar sanki. Ayrıca bu yüz yıl öncesi olmasına rağmen aklımın almadığı bir evren. Bilim insanı olmak gerçekten düşünebileceğimiz mesleklerden bile farklı bir şey. Sonuçlarına bakmaksızın filmde adı geçen tüm bilim adamlarına gerçekten çok hayranlık duyuyorum. Bu hayranlık duymak idolleştirmek gibi bir şey değil. Bir şeyi istedikleri yere gizleyebilmek için oraya yeni şehir kurmak nasıl bir manyaklık düzeyidir peki? Her şey bitince de pişkin pişkin yerlilere geri verin diyor ya bir de. Valla çok güldük ya baya komik tebrikler.
"They need us. Until they don't." Bu cümleyi gerçekten ama gerçekten filmin test aşaması tamamlandığı andan itibaren her saniyesinde iliklerinize kadar hissediyorsunuz ve yine sonuçtan bağımsız çok büyük haksızlık yapıldığını düşünüyorum. Test süreci gerçekten çok gericiydi ve ekrana kitlendim, burası benim için biraz filmin dönüm noktasıydı aslında. Sonrasında bundan sonra bizde denilince bence Robert başta olmak üzere eli bu yapım aşamasının herhangi bir yerine değmiş herkes boşluğa düşüyor, tabiki seyirci de düşüyor.
"You're a politician now, Robert. You left physics behind many years ago." Hiçbir bilim adamı siyasetle ilgilenmez diyorlar filmin bir yerinde fakat biz böyle bir sürü bilim adamı tanımıyor muyuz? Böyle bir sürü film izlemedik mi ya da? Oppenheimer harbiden üzülmüş vicdan azabı çekmiş midir acaba?Bence politikayla fiziği ayırabilmeye başladığı noktada aşırı pişman olmuştur. Ama ellerine kan bulaşmış gibi hissediyorum deyince peçete uzatan üst yönetimdeki kişilerle aynı zamanda yaşamış maalesef. Aslında her zamanda böyle birileri var fakat bazı hayatlar bunlara rağmen güzel bitebiliyor.
İçlerinden biri de sovyet casusu çıkınca işler gerçekten çok kötüleşmeye başlıyor. Robert zaten sonu baştan belirlenmiş bir mahkemeye çıkarılıyor ve gerçekten şansını zorluyor. Sabırla oturuyor ve sorulara cevap veriyor. Hepimizin duruma üzüldüğüne eminiz fakat Robert'ın da suçsuz olduğunu savunamayız ki.
"When I came to you with those calculations, we thought we might start a chain reaction that would destroy the entire world... I believe we did." Zincirleme reaksiyon dedikleri şeyin sadece formüllerden oluşmaması, aslında bu zincirlerin insan hayatları olduğunu ve birinin başlatılmasıyla tüm insanlığın mahvolacağını gösterdiler son sahnede aslında. O bakış, o gidiş ve sonrasında olan olayların zincirleşmesini anlayabiliyor musunuz? Her şey bir kötülüğün kötülükle durdurulmak istenmesiyle başlıyor ve bir kötü zihniyetden çıkan yanlış anlaşılma başka hayatlara mâl oluyor.
"You see beyond the world we live in. There's a price to be paid for that." Gerçekten sonunu düşünmeden başlanılmış bir iş aslında bu. "Yaptığımız her silahın kullanılacağını anladığımda vazgeçtim." dediği yerde gerçekten etkileniyorsunuz çünkü fark ediyorsunuz ki bu adam aslında sadece bilim yapmak isteyen bir bilim adamı fakat o kadar kendini kaptırıyor ki artık yaptığı şeyin ne olduğunu ve sonuçlarını düşünmeden yapmaya başlıyor. Sonrasında aslında testte bile herkesin elleri titriyor, kimse bu kadar insanı öldürecek bir silaha hazır değil çünkü. Bu hazırlanabilecek bir şey değil. Bunu fark eden ve daha yolun dönülebilecek kısmında olduğunu anlayanlar zaten arkasına bakmadan vazgeçiyor fakat Oppenheimer vazgeçebilecek konumda değil. Bu projeye başladığında vazgeçme şansını kaybediyor aslında. Kesinlikle suçlu fakat herkesten daha mı suçlu bilmiyorum. Mesela daha suçlu birilerini örnek olarak verebilirim. Bombanın nereye atılacağını tartışan o iğrenç kalpli insanlar. Biri diyor ki ben karımla balayına Kyoto'da çıktım. Orası olmasın. Güle eğlene yapılan nasıl bir iğrenç konuşma bu ya?
.
.
.
.
⚠️ Postun geri kalanı yorumlar kısmında. ⚠️