Bir varoluş, hayatta kalma mücadelesidir Yaşar Kemal'in kaleme aldığı Yörüklerin son hikayesi. Kitabın her sayfasında, sanki can çekişen bir insanın baş ucunda durmuşum da son anlarında yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyormuşum gibi hissettim. Yörüklerin çaresizliği, basacak bi karış toprak…devamıBir varoluş, hayatta kalma mücadelesidir Yaşar Kemal'in kaleme aldığı Yörüklerin son hikayesi.
Kitabın her sayfasında, sanki can çekişen bir insanın baş ucunda durmuşum da son anlarında yüzüne bakmaktan başka bir şey yapamıyormuşum gibi hissettim. Yörüklerin çaresizliği, basacak bi karış toprak bulamamaları ve kendilerinden daha şanslı olan yurttaşlarının onları nasıl mezarlarına kadar kovaladıkları kitabın konusunu daha da ağırlaştırmış.
Neyse ki eklenmiş olan kültürel ögeler, hıdrellez gibi, alevilik gibi dinsel çeşitlilikler merak uyandırıp konuyu okuyucu için daha kolay okunur hale getiriyor.
Ayrıca kitapta zengin, köklü bir geleneğin son noktaya gelişinin süreci de aktarılmış. Osmanlı'nın Iskan politikası ile konar göçer yaşayan insanların vergiye bağlanması için tüm kültürlerinin değiştirildiği, hatta yok edildiği anlatılıyor. Kitaba göre konar-göçer yaşayan Türkmenler, yerleşik hayata geçmeleri için uzaklara gönderiliyor.
Osmanlı Sırp savaşı sırasında yerleşik yaşamayan Türkmenlerin de vergisine, askerlik yapmasına ihtiyaç duyuluyor. Bu politika ne kadar etkili uygulanmış bilemiyorum.
Bu konudaki gerçeklere daha net ulaşabilmek için birçok tarihi kitap karıştırmak gerekir.
Kitap bir tarihi kaynak değil, daha çok kurgu barındırıyor fakat Yörük kültürünün, zenginliğinin topraksızlıktan ve gelişen yaşam şartlarından dolayı yok olduğu da aşikar duruyor.
Türkmenlerin göçebeliği de aslında ya iki ya da üç yer arasında gidip gelmekle oluşur. Benim yaşadığım yer dolayısıyla özellikle yazın çalışmak zorunda olmayan insanlar Toros dağlarına kaçarlar. Oralardaki geçici konaklamalar yayladır. Tabii bu zamanda her yerin tapusu, izni olur. Ancak önceden, kimse burası benim diye toprakta hak iddia etmediği için Yörükler de yaylalara, dağ eteklerine konar göçer tarzda bir rota belirliyorlardı. Bunun nedeni de çoğunlukla hayvancılıkla uğraşmaları ve o dönemlerde Toros bölgesi düzlüklerinde bataklık olmasındandır.
Benim çocukluğumda bile birçok yer hâlâ bataklıktı buralarda. Sineklerden kimse duramaz, sıtmadan kırılırlar, yazları kaçıp giderlerdi. Şimdi her şey beton oldu tabii.(♡klima♡)
Kitabın yan temaları ise sevgi, erdem ve bencilliktir.
Özellikle Halil ve Ceren'in sevdası, hayatta kalma çabasının ortasında çekirdek bir konu olarak işlenmiş. Biraz ağır da ilerlese kesinlikle okuyun bu kitabı. Fatma Girik'in bazı filmlerinin tadını aldım okurken. Mükemmel bir kitaptı hem Yaşar Kemal'in, Ince Memed'de gördüğümüz, insanın yüreğine kadar ulaşan yakıcı yazım tarzı burada da var hem de konusuyla insana bir şeyler katacak sağlam kitaplardan.
♤
"Ölüm bizi kurtarsa, öldürmek bizi kurtarsa şimdi ölürüz. Hem de toptan. Ölüm bizi kurtarmıyor, öldürmek de..."
"Baş döndürücü bir tattı eski günleri düşünmek bu dar, ölümlü zamanda."
"Bundan sonra, bu kadar sürünmeden sonra ne kaldı bizden? Artık hiçbir zaman kendimiz gibi ölemeyiz."
"Koca adamların çocukları dövdüğü, ötekilerin de bön bön baktığı bir ülke çürüktür, ölmüştür."