Uzun bir aradan sonra tekrar sizlerleyim. Biraz karışık bir bağımsız olacak. Uzun zaman sonra televizyon görmüş masum köylü Milo'nun hikayesi. Şimdi efendim, ben henüz mini mini bir Milo iken, pederim, hayatımıza bir katkısı olmayacağına inanarak televizyonu evden attı. Bu sebeple…devamıUzun bir aradan sonra tekrar sizlerleyim.
Biraz karışık bir bağımsız olacak.
Uzun zaman sonra televizyon görmüş masum köylü Milo'nun hikayesi.
Şimdi efendim, ben henüz mini mini bir Milo iken, pederim, hayatımıza bir katkısı olmayacağına inanarak televizyonu evden attı. Bu sebeple ne zaman bir misafirliğe gitsem far görmüş tavşan misüllü ekrana kitlenirim. Fazla renkli, hareketli ve büyük.
Fakat çocukluğumda hatırladığım sabah erkenden kalkar çizgifilm izler ardından sabah haberlerine bakardık. Akşam yine haberler sonrası bir aile dizisi açılırdı ya da güzel bir film.
Dün yaşlı bir hanımzadeden aldığım iftar davetine icabet ettim. Kendileri televizyon izlemeyi pek severler. Fakat benim için kolay değil tahammül etmek. Öncelikle premiuma geçme şansınız yok ve üç dakikada bir yarım saat reklamlar oynuyor. İşin ilginci oturduk ve o reklamları izledik. Ben de bir kaç not aldım.
Şimdi öncelikle reklamcılık bitmiş. Ne bir dikkat çekme derdi, ne ürünü doğru açılama... O kadar milyon yatırım yapıp böylesi başarısız reklam çekmek... Yazık.
Pek çok reklam vardı, bütünüyle hatalı olanları eleştirirsem yaşlanırız.
A101'den başlayayım, "ucuz" diye reklam mı olur... Kim bunu bulmuş? Bakın Bim ne güzel kalp atışı temalı bir şeyler yapmış. O da olmamış ama algıya direk ben "ucuz" bir markayımı yapıştırırsan o bilinç altında nasıl algılanır?
Gelelim Sarıyer kola, üşenmeyip bir cococola reklamı izleselermiş keşke. Öncelikle ürün niye odağımdan çıkıyor? Sonra o teyze ürünü neden bardaktan içiyor? Sizin şişeniz yok mu, bardak bana yapacağınız algı oyununun zincirini kırmadı mı?
Bunlar da sadece hatalarının tek bir yönü, insaflı gidiyorum.
Fahriye Evcen ve Burak Özçivit için yeni bir senaryo oluşturamadınız mı bin yıllık reklamların taklidi gibi, bir de o kıyafetler niye pot duruyor?
Gelelim Torku'ya, açılan salam paketinin markasının olduğu yüz niye ters?
Hani bunlar bir kere oynanacak şeyler olsa okay, görmezden gelsinler. Ama o kadar yatırım... Ve sadece ünlü kullanarak yapmaları reklamları üzdü. Eskiden zekice bir konusu olurdu biz de izlerdik.
Şaşırtıcı ki Öykü Gürman çıktığında hanımefendi bana dönüp "Ben de bir dahakine bundan alacağım, çok övdü." dedi.
Really? O an gerçekten "bu sevdalar boşuna ley" çalabilirdi. Anlattıklarım önemsizleşti. Zaten halk ikna, niye emek versinler, ben eleştirmeyeyim diye mi? Zaten bana o ürünü pazarlamadıkları sürece benim ne düşündüğüm kimin umrunda dostuğm?!
Sonra programlar başladı. Dini programları izlerken "şaka mı buğ?" oldum. Mübarek bir atmosferde, arkadan ver ney sesini, mübarek bir ilkokul müsameresi tadında hikaye... Hocalar bin yıllık kıssaları tekrar anlatır...
Sonra haberlere geçtik ve gevşeklikleri, çok affedersiniz ama harbi gevvşeklikleri karşısında ağzım açık kaldı.
Haber:
-Bugün deprem bölgesinde bir eve iftara geldik
Beynim:
-Heralde biraz sokak gösterir problemlere parmak basarlar
Haber:
-Neler hazırladın ablam bize
-Geleneksel içliküfte ittim yin mi?
Beynim:
-😳
Yani cenazede halay çekiliyormuş da ben ağladım diye kendimden şüphe etmişim gibi hissettim. Tek bir haber de değil, 2012'lerin ekonomisinde bu kadar neşeli haberler yoktu. Ya da benim davet aldığım gün öyle denk geldi, bilmiyorum.
Sonra diziler başladı. Bir bebek var, annesinden çalmışlar. Galiba amcası aldı. Amcasının karısı ve bir eleman var, amcayı sakinleştiriyor. Ben çözemedim. Bebek arabası falan da yok, garibim bir battaniye ile ordan oraya...
Dmax sardı o da talep görmedi, izleyemedim.
Kısacası bile uzun oldu ama durum bu. Televizyon izleyebilen birinin min 60 yaşında olması gerektiğini düşünüyorum.
Neyse öyle. İyi geceler.