Bizim okullarda tarih hep problemlidir. Ben okurken bir yavan müsamere havası eserdi. (şimdilerde çocuklardan gördüğüme bakarsak o bile iyiymiş) “Dur yolcu! Bilmeden basıp geçtiğin bu toprak Bir devrin battığı yerdir.” Hep reklam gibi gösterildiğinden pek anlaşılmamıştır. Bir devir nasıl batar?…devamıBizim okullarda tarih hep problemlidir. Ben okurken bir yavan müsamere havası eserdi. (şimdilerde çocuklardan gördüğüme bakarsak o bile iyiymiş)
“Dur yolcu!
Bilmeden basıp geçtiğin bu toprak
Bir devrin battığı yerdir.”
Hep reklam gibi gösterildiğinden pek anlaşılmamıştır. Bir devir nasıl batar? Bedeli nedir?
Tükenmekten de öte artık tükenmişliğinden utanan bir imparatorluk nasıl olurda dünyada çok hasıl olmayan bu “devir batırma” işini nasıl becerir?
Bilir misiniz o agamemnon, elizabeth zırhlısı boğazlara geldiğinde işgal banknotları hazırdır. Yani işgal gerçekleşince burada geçecek para çoktan hazırdır. Askerlere dağıtılan hatıra mendillerinde “eclipse of crescent moon” (hilal tutulması) yazar. Dünyanın öteki ucundan ANZAC Corps getirtilmiştir.
Bilir misiniz Kazım İnanç bey Enver’in Sarıkamıştan ötürü çok konuşulmayan hayalperestliklerinin bir başkasına kendi şahsı nezdinde karşı çıkar. Fark etmiştir düşmanın hücuma kalkınmasını istediğini, kontrollü bir şekilde cevap verilmesini rica eder. Telgraf cevap almaz. Bir yarbay bu işin öncesini sonrasını hesap eder, Enver siyaseten etmez. Pek sinirleri bozuk M. Kemal bile “ben burada ölürüm fakat ağır topçu desteği olmadan zor sonuç alınır” minvalinde rapor vermektedir.
Bilir misiniz Çanakkale ve Verdun cepheleri aynı hesaptadır. Peaky blinders dizisi aslında bir “kayıp jenerasyon” manifestosudur. Hepsi cihan harbi görmüş sıkıntılı, hayat görüşleri çarpılmıştır. Peki kimdir en derin sıkıntıda. Arthur Shelby. Kendisi muhtemelen bir çanakkale gazisi. Bir kaç diyalog ve tütün mevzularından ve daha fazla ptsd göstergeleri sebebiyle ufaktan ufağa hissedilir. Verdunda ingiliz çok yoktur, dönende pek yoktur “oradaki savaş tarzından” dolayı. Ama Anzac askerleri daha sonra yazacaktır ki “maskelerimiz yanımızda değildi, biliyorduk ki Türkler gaz kullanmayacak”
Bilir misiniz Çanakkale de ne döndüğünden nerede olduklarından bi haber gariban Anzac ile kaderi gariban Mehmetçik yer yer öyle kaynaşır ki üst rütbelerden müdahele gelir, din subayları konuşmalar yapar, birbirlerini ölüdrmeye ikna edilmeleri için. Korkunç Abdül vs Billy Sing düellosu vardır misal.
Bizim memlekette sosyal bilimler bölümleri aslında bir tür kütüphane memuru yetiştirme aracı gibi çalışır. Kızanlar olur şimdi, Çanakkale, cihan harbi, balkan harbi, balkan göçü, kurtuluş savaşı, isyanlar, yeni dünya düzeni, hepsi yarım yüzyıla sığar tane tane bile büyük travmalardır. Hepsi aynı anda olmuş ve bu halkın gördüğü en travmatik periyottur. Ama savaşa çokta girmeyen ülkelerden daha az sosyal araştırması vardır. Pek anlaşılmaz.
Bir nesil düşünün “sen ne mezunusun” klasik sorusu vardır ya bugün, cephe adıyla cevap verirlerdi. (Bursa, izmir, istanbul, galatasaray gibi) hiçbiri mezun olmadı. Sınıf arkadaşının uygunsuz fotoğraflarını ifşa ettiği için okuldan atılmamışlardı. Kendi hayalperest büyüklerinin hayallerinin bedellerini ödemekti okuldan “atılma” sebepleri.
Bilir misiniz sizde ödeyeceksiniz. Her ne kadar aranızda öyle düşünmeyenler olsa da. Tahsilat sırasında şaklabanlıklara gözü takılarak, eğlenerek bile olsa, ödeneceği gerçeği yinede değişmeyerek.
15liler giderdi, endazesi 17ye fistan alırlardı, Hediye’ler 20sini görmeden dul kalırdı.
Bütün bunlarla beraber bir avuç cahil, gariban emperyalizme ilk gerçek tokadını vurmuş, İngiliz hükümeti yıkılmış, Churchill ömrü boyunca bununla muhalefet tarafından mimlenmişti.
Anzac’ı Çanakkale’de, Cezayirlisi istanbulda, Usa afganistanda ırakta Adana’da, Malatya’da (pardon allah söyletti heralde) rahatsız olmuşlardı.
Bu sene sanki insanlar daha ilgili gibi, sevinsem mi temkinli mi olsam bilemedim manici dayı bile bişeyler demiş. İnsanların neyin ne olduğunu biraz daha hatırlaması temennisiyle…
“Bir hilal uğruna ya rab!
Ne güneşler batıyor”
İşte o batan güneşler bugünlerin yeni “hilal tutulmaları” olmasın diye batmışlar ancak bütün bir hevesle bir avuç para gibi harcandılar.
Benim ailem çok küçük bir ailedir. Hatta ben son üyesiyim, memleketin harbi darbi hiç bitmedi, işte böyle böyle tükendik, oradan sağ çıkan ve orada yatan tüm kan yoldaşlarım ve bilakis can yoldaşlarım hatrına.
110. kez Çanakkale Zaferiniz kutlu, toprak olanların toprağı bol olsun. ( eve-d sadece “şehidler” günü değildir bu ara unutulur gibi geldi de)