Herkesin okuduğu ama çoğu kişi için sadece özlü söz paylaşmaktan öteye gitmeyen, insanların okumaya alıştığı düz, doğrudan yazı stilinden çok delilere ve okumaya kafa yormaya delilere hitap etsin diye şiirsel ve bol devrik cümleli, bol dramalar ünlemlerle kaplı bir şekilde…devamıHerkesin okuduğu ama çoğu kişi için sadece özlü söz paylaşmaktan öteye gitmeyen, insanların okumaya alıştığı düz, doğrudan yazı stilinden çok delilere ve okumaya kafa yormaya delilere hitap etsin diye şiirsel ve bol devrik cümleli, bol dramalar ünlemlerle kaplı bir şekilde yazdığı, ün kazandıkça her fikrinin bir tartışma konusu olduğu ( hem herkes hem de hiç kimse için.) o meşhur kitap.
Bir kurgu romanı gibi bir oturuşta okumak isteyenler, bir haftada bitirmek için eline alanlar size özet geçeyim: her ne kadar asıl figürle örtüşmese de peygamber Zerdüşt, mağarasında yıllarca yalnız başına yaşıyor ve bir gün her peygamber gibi bir amaç ile dağından iniyor. Bu amaç doğrultusunda insanlarla konuşuyor, tanışıyor onlara vaazlar veriyor. Ölü olduğunu söylediği bu Tanrının izinden yürümüyor, bir çoğumuzun okuduğu peygamberlerin aksine insanlara bilinen ahlâk üzerine akıl vermiyor, o topluma öğretilen ahlâkî değerleri, dogma olanı sorgulamak ve yıkmak için iniyor ama hayal kırıklığı çünkü insanlar hazır değiller bunlara, bu gerçekle yüzleşen Zerdüşt mağarasına geri çekiliyor ve düşünüyor, düşünüyor, düşünüyor. Bunun, bu inzivanın insanların hazır olmayışının, kitabın sonunda ulaşılacak noktaya katkı sağlayan bir zafer olduğunun farkına varıyor ve nihayetinde bir kanıya varıyor. Tüm bunları felsefî temalar, semboller ve metaforlar ve şiirler ve tanıştığı insanlar ve daha nicelerini kullanarak anlatıyor.
Etkilendiği filozoflardan bir şekilde kendisini ayırmayı başarıyor Nietzsche, onu kendine özgün yapan bu bana göre. Taklit etmiyor dönüştürüyor. Acıdan bahsedenlerden ilhâm alırken bunun aksine hazzın gerekliliğini de kucaklıyor, hazzı da eleştiriyor. İnsanın sırf bir şeylerin peşinde koşmadığından kendisini aşması gerektiğinden bahsediyor. Değindikleri ile Albert Camus gibi bir diğer çok okunan ve özlü sözleri paylaşılsa da zannımca derinlemesine anlaşılmayan yazarları etkiliyor.
Tartışılacak çok yönleri var gerçekten de, Nietzsche herkes gibi bir insan ve kusursuz değil, haklı olduğu ve haksız olduğu noktalar var, hatta hayatını düşünürsek kendisinin bu anlatıda üstüne basa basa, tekrarlayarak yazdığı kısımların nedenlerini ayıklamak çok da zor değil, evet kadınlar hakkında birçok konuda, şiirsel ya da doğrudan, doğru olmadığını düşündüğüm fikirleri var. Ya da dindar olan insanlar, özellikle bizim toplumumuzda bu kitaptan hiç hoşlanmazlar, çünkü didaktik değil dogmatik değil ya da günümüz Almanya'sında doğan birinin üstüninsan'dan bahsetmesi tarihsel açıdan insanları elbet rahatsız edecektir. Yine de okuyup kritik düşünme yaparak kendi fikirleri ile yazarların fikirlerini ayırabilen her insan gibi okurken "bu abuk bir düşünce" deyip asıl söylenmek istenene odaklanıyorum ki zaten tam da bu yüzden kitabın sonu benim için çok kıymetli. Tüm bu öğretilerin ulaştığı nokta çok kıymetli. Sadece bunun için bile okumaya değer.
Değinmediğim birçok nokta var, üstüninsan arayışı kitabın kolonu, omurgası bunu ve sonunu bilinçli es geçiyorum, güzelliği de okurken keşfetmek. Kısacası, felsefeye kafa yoracak, odaklanacak zamanım var ve yayarak okumaya da istekliyim diyen herkese tavsiyedir. Okuyun, hazmedin, kendinizi aşın, sorgulayın, dönüşün. Bizim halkımızın buna çok ihtiyacı var. "Gerçekler bir zamanlar yalanlardı."