Spoiler içeriyor
Her romanını severek okurum fakat Başkomiser Nevzat'ın olduğu romanların olay örgüsü bir başka keyif veriyor, sürükleyip götürüyor. Daha özenerek kurgulandığını düşünüyorum. Bir yandan olaylar arasında bağlantılar kurmaya çalışıp zihnimizin sınırlarını zorlarken, diğer yandan hayatın gerçekleriyle acı bir şekilde yüzleştiriyor. Toplumsal…devamıHer romanını severek okurum fakat Başkomiser Nevzat'ın olduğu romanların olay örgüsü bir başka keyif veriyor, sürükleyip götürüyor. Daha özenerek kurgulandığını düşünüyorum. Bir yandan olaylar arasında bağlantılar kurmaya çalışıp zihnimizin sınırlarını zorlarken, diğer yandan hayatın gerçekleriyle acı bir şekilde yüzleştiriyor.
Toplumsal sorunları polisiyeyle harmanlayarak eserler ortaya koymasıyla tanınan Ahmet Ümit'in benim için yeri çok ayrı. Bu eserinde diğerlerinden biraz daha farklı olarak Başkomiser Nevzat'ın içsel hesaplaşmaları ve kendiyle verdiği psikolojik mücadeleye tanık oluyoruz. Nevzat, daha karanlık biri olarak karşımıza çıkıyor. Unutmanın yıkıcı etkilerini insanların ne kadar kötü olabileceği çerçevesinde etkileyici bir şekilde işliyor.
İstanbul'un Ağva ilçesinin izbe bir yerinde yağmurun ortaya çıkardığı bir iskelet, başkomiserimizi yakından ilgilendiren olaylar silsilesinin fitilini ateşler. Ailesinin katillerini bulma yolunda adalet ve intikam arasındaki sınırda roman boyunca bocalayan baş karakterimiz, bu yolculukta toplumdaki ahlaki yozlaşma ile de defalarca karşı karşıya kalır. Her romanında olduğu gibi bunda da sert eleştiriler dikkat çeker.
Eleştiri noktasında da birkaç noktaya değinmezsem incelemem kesinlikle eksik kalır. Tüm kitaplarını okumuş biri olarak üslubunun artık çok yavan geldiğini söylemeden edemeyeceğim. Her bölüme yağmur betimlemesiyle başlaması ve olayların karanlığına yağmurun kasvetiyle göndermeler yapması beni biraz baydı açıkçası. Edebi olarak zorlama betimlemeleri ve tekrarlayan söz öbeklerini de iğreti buldum. Belki de çok fazla eserini okuduğum için böyle düşünüyorumdur, bilemedim. Şahsi olarak rahatsız olduğum bunca şeye rağmen yine de üslubunun akıcılığı ve sade anlatımından olsa gerek, romanı kısa sürede bitirdim.
...Spoiler İçerir...
İstanbul Ağva'da bulunan iskeletin dişinden çıkan kurşunun Başkomiser Nevzat'ın silahına ait olduğu tespit edildikten sonra başkomiserimizin ekibiyle yürüttüğü soruşturma kapsamında gerçekler ortaya çıkar. Bu iskelet onu büyük bir komployla karşı karşıya bırakır ve araştırmalarını derinleştirdiğinde kendisini, 7 yıl önce karısı Güzide ve kızı Aysun'u patlamada kaybetmesine sebep olan olayın içinde bulur. Bir yandan sevgilisi Evgenia ve evlatlık edindikleri Azez'i kaybetmemek için mücadele verirken bir yandan da karısı ve kızının katilini bulmak için bu olaylar zincirini çözmeye çalışır. Bu süreçte uyuşturucu tacirleriyle ve kirli polislerle mücadele etmek zorunda kalır ve üç kere ölümden döner.
Karısıyla kızını kaybettikten sonra major depresyona giren karakterimiz, şok tedavisinden kaynaklı unutmaya maruz kaldığı için beylik silahından ateşlendiği ortaya çıkan kurşunu buldukları iskeletin 7 yıl önce sorguladığı fakat hatırlamadığı Turgay Nacar olduğunu da öğrenince kafası tamamen karışır. Adaleti sağlarken bu adaletin kendisine de uygulanacağını bilerek olayları netleştirmek için unuttuğu zamanlarda neler yaşamış olabileceğini öğrenmeye başlar. Bunun için şok tedavisini uygulayan Doktor Nevres'e kadar gider.
Turgay Nacar dosyasını tekrar açtığında şüpheli bir ölümü ortaya çıkartmaya başladığı sırada kendisinin engellenmeye çalışıldığı gerçeğinin yardımcıları Ali ve Zeynep'in destekleriyle farkına varır. O sırada uyuşturucu baronu Sırp Darko ile de mücadele vermektedir. Eski kabadayılardan Janti Cemal'in de destekleriyle onunla da uzlaşmayı başarır.
Başkomiserimiz, Turgay Nacar ve arkadaşları yine kendisi gibi polis olan Halit Apak, Orkun Yolcu ve Amir Abi denilen başlarındaki kişinin sınır operasyonlarında birlikte mücadele ettiklerini öğrenir ve bu adamların kirli işlere bulaştığından şüphelenir. Haklı da çıkar. Bu Orkun Yolcu'nun öldürülmesinde Suriye'deki bir sınır ötesi operasyonda ele geçirilen yüklü miktarın payı vardır. Bu amir abi denilen kişiyi bulduğunda tüm sorun çözülecek ve belki de karısı ve kızının katilini bulacaktır.
Tam da düşündüğü gibi olur. Tüm ipuçları onu bu sonuca götürür. Başlarındaki müdür Sabri'den ciddi anlamda şüphelenmeye başladıkları sırada asıl şüphelinin emekli emniyet müdürü İlhami olduğu ortaya çıkar. Amir abi dedikleri İlhami, 7 yıl önce o sınır operasyonunda yüklü miktarda parayı almaları emrini veren kişidir. Bunu da şehit arkadaşlarının ailelerine hatrı sayılır yardımlarla vicdanlarına yedirmişlerdir.
Başkomiser Nevzat olayları çözmeye başladığı sırada Turgay Nacar ve Halit Apak, İlhami'nin talimatıyla onu 7 yıl önce ortadan kaldırmak için koydukları bomba yanlış kişilerin ölümüne sebep olmuştur. Bunca yıl sonra tekrar olayları aydınlatmaya çalışınca birkaç kez daha öldürmeyi denemişler ve hiçbirinde başarılı olamamışlardır. Son sayfalarda İlhami'nin Nevzat'ı kaçırıp öldürmeyi ve bunu da işlerine taş koyan diğer kişi olan uyuşturucu baronu Darko ile aralarında husumet varmış gibi gösterip olaydan sıyrılmayı düşünen İlhami'nin Darko'nun kumpası anlayıp erken baskın yapmasıyla planları suya düşer. Fırsattan istifade Başkomiser Nevzat, İlhami'yi mızrak ile kütüphaneye mıhlayarak ailesinin intikamını da almış olur. İlhami'nin mıhlandıktan sonra hemen ölmemesi ve acı içinde kıvranarak bir şeyler anlatmaya çalışması da uzun zamandır -birkaç kitaptır- ailesinin ölümüyle sarsılmış olan başkomiserimizle birlikte okuyucunun da alınan intikamla içinin soğumasını sağlar.