İlaç sektörü moment öyle bir andır ki eczaneden aldığın öksürük pastilinin yan etkisinin ayak mantarı olduğunu fark edersin Sizi bilmem ama ben ilaç sektörünün içten içe bizi zehirlediğini düşünen, ağrı kesiciye bağımlı olmamak için başı ağrıdığında ağrı kesici almamakta inat…devamıİlaç sektörü moment öyle bir andır ki eczaneden aldığın öksürük pastilinin yan etkisinin ayak mantarı olduğunu fark edersin
Sizi bilmem ama ben ilaç sektörünün içten içe bizi zehirlediğini düşünen, ağrı kesiciye bağımlı olmamak için başı ağrıdığında ağrı kesici almamakta inat eden o aşırı tiplerdenim. Gerçekten doğru şeyi mi yapıyorum bilmiyorum, ilaç şirketlerinin gerçekten kötü niyetli olduklarını kanıtlayacak bi koz yok elimde ama son yüzyılda tıbbın bu denli gelişmesine rağmen hala çok daha dayanıksız olmamız ve hala en ufak mevsim geçişinde hastalanmamız bana pek akıl kârı gelmiyo doğrusu. Yani elbette ben de mutant değilim, hastalanıyorum ve zorunda kalınca ilaç içiyorum ama o ilacı içerken hep bi tereddüt oluşmuyo değil. "Ulan Raf'a film dizi konuşmaya geldik tıp sempozyumu dinliyoz bu ne iş" dedirten abudik gubidik bi giriş yaptım farkındayım, sadede geliyorum:
İlk bakışta sadece kendine has görsel tarzıyla ilgimi çeken Common Side Effects, fragmanlara biraz dalış yapınca benim için asıl cazibesini ortaya çıkardı. Bunu anlatabilmek için biraz konudan bahsetmem lazım (spoiler yok rahat olun):
Alanında başarılı bir bitkibilimci olan Marshall Cuso, Küba'daki bir vadide yaptığı uzun yürüyüşler ve araştırmalar sonrası her türlü hastalığı ve yaralanmayı saniyesinde iyileştirebilen bir mantar keşfeder. Bu mantarla tüm insanlığı iyileştirmeyi hedefleyen Marshall, kısa süre içinde bu mantarın aslında uzun yıllar önce ilaç şirketleri tarafından daha çok ilaç satabilmek için yok edilen bir mantar türünün son örneği olduğunu öğrenir. Bir anda hem ilaç şirketlerinin kiraladığı katiller, hükümet ajanları ve mantara sahip olmak isteyen başka bitkibilimciler tarafından aranmaya başlayan Marshall, hem elindeki sayılı mantarları tüketmeden canını kurtarmalı hem de mantarı çoğaltmanın bir yolunu bulmalıdır.
Yani, dizinin niye ilgimi çektiğini anlatmaya çok da gerek kalmadı bence. Konu tam benlikti, görsellik güzeldi, adult swim zaten Rick And Morty ile gönlümü kazanmıştı, direk atlayıverdim.
İlk bölümlerde dikkatimi çeken ilk şey karakterlerin ne kadar adult swim koktuğuydu. Günümüz insanını çok abartılı bir şekilde resmeden stereotipler topluluğuydu. VR cihazında oyun oynamaktan sevgilisiyle konuşamayan adam, müşterilerini yerde yatarak karşılayan ve sadece hap içerek işine odaklanabilen pet shop sahibi, donut yemeden ve 80'ler müzikleri dinlemeden iş yapamayan polis ikilisi ve daha niceleri... Ben şahsen iyi yapıldığında seviyorum bu abartı karakterleri. Rick And Morty'nin mizahına tat katan unsurlardan biriydi kesinlikle. Bu dizinin de karakterizasyon olarak adult swim tarzını benimsediğini sanmıştım. Çok yanılmışım. İlk bölümlerdeki o saçma sapan karakterler dizi ilerledikçe derinleşiyor, çok boyutlu karakterlere dönüşüyorlar (pet shopcu herif hariç, o hakikaten deli). Bu durum öyle bir hal alıyor ki karakterlerin yaşadığı ideal çatışmaları arasında hangi tarafı tutacağınızı bilemiyorsunuz. İki tarafın da kendince haklı olduğu taraflar olduğunu ve karakterlerin siyah ya da beyazdan öte olduğunu fark ediyorsunuz. Karakterler harbi iyi yazılmış.
Dizinin adult swim animasyonu olmasından dolayı mizahın önemli bir yer tutacağını düşünmüştüm ama durum pek öyle olmadı. Dizinin kaliteli bir mizahı var ama odak hiçbir zaman mizah değil. Dizideki hemen hemen her sahne olay örgüsünü ilerletiyor ve bu durum hem tempoyu diri tutup sıkılmanızı engelliyor hem de asla vaktiniz çalınıyor gibi hissetmiyorsunuz. Üstüne sahneler gerçekten zekice yazıldığı ve zaman zaman ilginç sürprizlerle olay örgüsünün yönü değiştiği için dizi bir akıcı oluyor var ya üf... Henüz 11 bölümden 9'u yayınlandı ve o 9 bölüm de tek oturuşta aktı gitti valla.
Hep olumlu gittik, bi de eksiler. Her ne kadar dizi kuvvetli bir olay örgüsüne sahip olsa da bence 11 bölümlük bir materyal yok sanki. "Tüm dünya tarafından aranan adam" konsepti ilk bölümlerde çok etkileyici gelse de dizi ilerledikçe yavaş yavaş bu etkileyiciliği kaybediyor ve tempoyu bi tık zedeliyor maalesef. Neyse ki dizi farklı olay örgülerini ara sıra sıçramalar yaparak birazcık olsa da tazeleniyor da bu sakız gibi uzama olayı pek göze batmıyor.
İnceleme boyunca adult swim'in adı geçtiğinden ve Rick And Morty ile yer yer karşılaştırma yaptığımdan dizinin +18 olduğunu düşünmüş olabilirsiniz, derecelendirme olarak +18 almış mı bilmiyorum ama ben olsam +18 demezdim şahsen. Ne cinsellik ne de kara mizah yok dizide. Rick And Morty'deki gibi kimse uzaylılarla sevişmiyor, kimse koca bir gezegeni hamile bırakmıyor, korkmayın. E peki neden "ADULT" swim üstleniyor bu işi peki? Malum, dizi yaralanmaları saniyesinde iyileştirebilen bir mantarı konu aldığından dolayı bazı vahşet içerikli sahneler var (vahşet dediysem The Boys ya da İnvincible falan değil tabi, gerektiği kadar), e uyuşturucular da sonuçta tıbbın bi parçası olduğu için 1-2 sahnede uyuşturucu var ama o kadar yani. Kalkıp 3 yaşındaki çocuğa izletin demiyorum ama ailede çok hassas biri yoksa aileyle bile izlenebilir bence (yatırım tavsiyesi değildir, yiyeceğiniz olası azarlardan kurumumuz sorumlu değildir).
Uzun lafın kısası, ilaç sektörü hakkında ne düşünüyor olursanız olun, kaliteli bir şeyler izlemek isteyen herkese tavsiyemdir. Dizinin zaten tuttuğu net bir taraf yok, bazı konulardaki katı fikirlerim bile değişir gibi oldu yani, öyle diyeyim. Tavsiyem tüm bölümlerin yayınlanması için 2 hafta daha beklemeniz, hem o zamana HBO Max Türkiye'ye gelmiş olur ve dilerseniz legal bir şekilde de izleyebilirsiniz. Diziye henüz Raf'ta hiç inceleme yazılmamış, 1 kişiyi bile bu diziyle tanıştırıp keyifli vakit geçirtebildiysem ne mutlu bana. İzleyin, izlettirin.
Last Of Us 2. sezonda görüşmek üzere... HYPE!