izleyeli birkaç günü geçti henüz etkisinden çıkamadım. sanırım iyi filmlerin böyle bir yanı oluyor. isteseniz de istemeseniz de düşündürmek zorunda bırakıyor. yastığa başınızı koyunca sürekli karakterlerle karşı karşıya kalıp sorgularken buluyorsunuz kendinizi. bende yarattığı his en başta öfke oldu. felaket…devamıizleyeli birkaç günü geçti henüz etkisinden çıkamadım. sanırım iyi filmlerin böyle bir yanı oluyor. isteseniz de istemeseniz de düşündürmek zorunda bırakıyor. yastığa başınızı koyunca sürekli karakterlerle karşı karşıya kalıp sorgularken buluyorsunuz kendinizi. bende yarattığı his en başta öfke oldu. felaket bir öfke ve hınç doldu içim. özellikle o noel günü kadının çalıştığı fabrikanın patronu evine gittiği sırada beş on saniye görünüp kaybolan eski bir noal kutlama sahnesi. ışıl ışıl halka olmuş dans eden insanlar, kahkahalar.. muhtemelen karoline, eşi ve arkadaşları ile geçirdikleri güzel bir an. ve peşine birinci dünya savaşı sonrası artan sefalet, savaşın yıkımı, eşlerin orduya katılması, kadınların tek başlarına çocuklarıyla hayata tutunma çabası.. sermaye sahipleri liberal devletler birbirine girerken olan her zamanki gibi halka oluyor. devlet kimin yanında? kadınlara doğum kontrol, kürtaj hakkı yok, çocukları için yardım yok, yapayalnız ve çaresizlik içinde herkes. savaştan dönen yüzü fil adam filmindeki gibi korkunç bir hal aldığı için ucubeleştirilen bir sirk hayvanı muamelesi gören adam niçin kimin için savaşmıştır? neyi kimden korumak uğruna? geceleri inleye bağıra gördüğü kabusları ancak morfin ile dindirebilmektedir. işçi sınıfı için kurtuluş umudu mu? belki bir dul maaşı ile destek olur fabrika diye görüşülen patron ise en ufak bir yardımda bulunmak yerine kadının zayıflığını kullandı, hiçbir sorumluluk üstlenmeden hiçbir bedel ödemeden kadını hamile haliyle daha da korkunç koşullara sürükledi işten de çıkarıp. vaad edilen en fazla budur. burjuva için zaten bir işçi yoksul kadın ucubeden başka bir şey değil doğal şartlarda da. bunu zaten biliyoruz. ama karoline romantik ve saf bir kadın olarak her seferinde başka bir şok geçirmeye devam edecektir zalimlerin dünyasında.
bebek katili kadına gelince onun için de salt kötü diyebilmek mümkün değil. onun patrondan patronun annesinden, liberal devletin halkı ezip geçip kendi sermaye sınıfı için parçaladığı bedenlerden ruhlardan yarattığı sefil ve açlık çaresizlikten ortaya çıkması en muhtemel kişilik. kadının mahkemede bebeklerinizi istemediniz, vicdanınızla çelişmemek kendi kötülüğünüzü dışarıda bırakmak üstlenmemek için kendinizle yüzleşmekten korktuğunuz için sizin yerinize onları ben öldürdüm deyişinde epey doğruluk payı var. elbette bilinç düzeyinde olmayabilir bu, ama bu hikayede kimse masum değil. çocuklarını o kadar düşünüyor olsalar böyle yasal olmayan bir yola başvurmayabilirlerdi. süreci takip edip hangi ailelere nasıl verildiğinden emin olduktan sonra teslim edebilirlerdi. ama yapmadılar, bazıları bebekleri kendisi bile getirmedi ve arkalarına bakmadan gittiler. kendilerini doğrusunu yaptık diye rahatlatmak dışında bir irade koymadılar.
bazı soru işaretleri de kaldı zihnimde hep. karoline'in nasıl bir hayatı vardı önceden? ailesi neredeydi? kimdi? yanında çalıştığı kadının kızı öz kızı mıydı gerçekten? onu neden emzirmesini istiyordu karoline'den? çocuk da annesi de ruhsal açıdan pek sağlıklı görünmüyordu.
sinemaya gidip birlikte güldükleri sahne çok iç acıtıcı. mutluluk güzel vakit geçirmek hayattan keyif almak gülmek.. insanca yaşamak insan onuruna göre bir yaşam bu kadar mı imkansız?
dünya kötü bir yer değil. insanlar da bu kadar kötüye bulaşmak zorunda değil. gücü parayı zenginliği avucunda tutup sıkan insanı yıkıma savaşa sürükleyip kullanıp bir paçavra gibi atarken kendi beşiğinde tıngır mıngır yaşayan burjuvalar milyonları travmatize edip hala aynı şeyleri yaşatmaya devam ediyorlar.
savaş yoksulluk açlık kötülük doğal değil, bizzat yaratılan kavramlar sistem tarafından yine insan eliyle.
başa dönersek öfke duydum çokça, evet. öfkeleniyorum. yaşamak bu değil. kendimize reva gördüğümüz bu değil. film değil bu hakikatin kendisi. ve böyle olmak zorunda değil.