Düşünmek dünyadaki üzerindeki ve muhtemelen bütün evrendeki en popüler şeylerden biri…ve popüler olmasına rağmen en az yadırganan şey olabilir... Bana sorarsanız bu durum biraz garip… sonuçta trend olan ne varsa yadırgamak eğilimimiz var… hatta daha sonra trend olan şeyi yadırgıyor…devamıDüşünmek dünyadaki üzerindeki ve muhtemelen bütün evrendeki en popüler şeylerden biri…ve popüler olmasına rağmen en az yadırganan şey olabilir...
Bana sorarsanız bu durum biraz garip… sonuçta trend olan ne varsa yadırgamak eğilimimiz var… hatta daha sonra trend olan şeyi yadırgıyor olmak da yadırganan trendden daha trend bir olay haline geliyor... ve daha sonra da bu trend olan şeyi yadırgamak trendini yadırgamayı bir trend haline getirip tekrar başa döndüğümüz saçma sapan döngülere girebiliyoruz…ve bu döngülerin sonucunda ise kim ne derse desin yadırganan her şey yapılmış oluyor…ya da tam tersi yadırganan hiçbir şey sırf yadırgandığından ötürü ortada mantıklı hiçbir sebep yokken yapılamamış oluyor…
Sadece zaman geçiyor ve biz bu saçma sapan döngülerin içerisinde girişinde köpeklerin ve Meksikalıların girmesinin yasak olduğu ibaresi bulunan bir mekana girebilmek için köpek ya da bir Meksikalı olmadığını ispatlamaya çalışan bir su aygırı kadar enerji sarf etmiş oluyoruz…kısacası birbirimizin enerjisini ve zamanını çalıyoruz…
Bu durumda birbirimizin enerjisini veya zamanını bir hiç uğruna rahatlıkla çalabileceğimiz çok popüler bir eylem olan düşünmek neden yadırganmıyor…?
Sonra farkına vardım ki…aslında düşünmek eylemiyle aramızda bir problem yok…çünkü insanlık olarak beyni olan her insanın malesef ki düşünce üretebileceği gerçeğini çok çabuk bir şekilde kabullenmiş durumdayız…asıl sorun bu düşüncelerin dışarı çıkması yani ifade edilmesi…daha doğrusu sosyal bir ortamda ifade edilmesi…örneğin bağırsaklarınızın da çalışması aynı beyninizin çalışması gibi kimsenin umrunda değildir…ve içerisinde olan bitenle kimse ilgilenmez…ama bu çalışmanın sonucunda da ortaya çıkacak şeyi herkes bilir ve bunu sosyal bir ortamın malzemesi haline getirmeniz emin olun herkes için bir sorun teşkil eder... bu sebeple bağırsak faaliyetleriniz sonucu ortaya çıkacak şeyi izole bir ortamda ortaya çıkarırsınız...ve hemen yok edersiniz…
Düşünce eyleminizin tek farkıysa sonucunda ortaya çıkacak olan şeyin ne olacağını tam olarak kestirilememesi… bu belirsizlik de birçok insana düşüncelerinin inanılmazlığı noktasında inanılmaz bir özgüven veriyor…
İşte anlaşılması gereken nokta şu ki... inanılmaz olduğu noktasında inanılmaz bir özgüvene sahip olduğunuz düşünceleriniz de bazen bağırsak faaliyetleriniz sonucu ortaya çıkan şeyle eş değer olabilir…ve bu durumda emin olun… bu tür düşüncelerinizi izole ortamlarda boşluğa doğru ifade ederek yok etmek fikri denemeye değer…eğer bu fikri çoğu düşünceniz için bir ilke haline getirirseniz…anne babanız size tuvalet eğitimi verirken…altınıza sıçmayı bırakıp lazımlığa terfi ettiğinizde ya da tuvaletinizi kendi başınıza yapmaya başladığınızda nasıl dünyanın en zor işini başarmışsınız gibi seviniyorlarsa…benim de aynı şekilde en az onlar gibi seviniyor olacağımdan…ve sizi o abartılı gülümsemelerden ve sahte coşkudan mahrum bırakmayacağımdan emin olabilirsiniz…
Tabi burada kimseyi yargıladığım düşünülmesin…ben her zaman yaptığım gibi sadece sorguluyorum...gereksiz… boş… saçma…aptalca vb. kelimeler kullanmak suretiyle basit yargılamalar da yapabilirdim ama bilirsiniz… bunun gibi şeyler ancak çocuklar arasında işe yarıyor…
Bütün bunların yanında biraz büyüyüp yargılamak yerine sorgulamayı tercih etmeye başladığınızda başlarda kendinizi daha özgür hissetseniz de zamanla bunun nasıl bir zehir olduğunun farkına varıyorsunuz…özellikle aşırı düşünme gibi sıkıntılardan muzdaripseniz… bu zehir sizin bilginin ve bu bilgiye ulaşma imkanının sınırsız olduğu günümüzde bir çok farklı alanda inanılmaz derinlikte konuların pençesinde kıvranmanıza yol açabiliyor…
İşte dizimiz de bu kıvranmaların bi nevi hayat bulmuş hali...
Dizi konu itibariyle kuantum bilgisayarlar ve bunun getirdiği olanakların yazılım dünyasında işlevsel bir şekilde kullanılabildiği bir gelecek varsayımından yola çıkarak…gerçek iradenin var olup olmadığı sorusunu…deterministik bir bakış açısıyla ele alıp paralel evrenler gibi hali hazırda güncel olarak tartışılan bir çok fizik kuramıyla harmanlayıp simülasyon teorisine eklemliyor… ve daha sonra spiritual doneler eklemek suretiyle ufaktan metafizik alanla da bağlantıyı kurmayı ihmal etmiyor…
Alex Garland‘ın yazdığı Ex Machina ve Annihilation filmlerini izlemişsinizdir… bu filmlerdeki olağandışı ve aşırı farklı bir şeylerle karşılaşıyor olma deneyiminin (Annihilation’ın sonlarındaki hayal gücümüzü zorlayan sahneler gibi) verdiği gerginlik ve şaşkınlık hissiyatı yine yazarlığını üstlendiği bu dizide de özellikle de ses efektleriyle ve yer yer görsel efektler yardımıyla etkisini gösteriyor… bunun dışında dizide odaklanılan şey oyuncular ya da olaylar değil…bir fikri anlatmak ve bunun üzerine düşünmeyi sağlamak…bu sebeple kesinlikle herkesin ilgisini çekebilecek bir yapım değil…
Dizinin konusuyla alakalı daha önceden yüzeysel de olsa bir altyapınız varsa ya da bu konulara meraklı ve düşünmeyi seven biriyseniz sizi daha çok düşünmeye itecek bu sekiz bölümlük mini diziyi kaçırmayın derim…