Spoiler içeriyor
Merhaba herkese:) Raf'taki 2. film analizimle karşınızdayım. Film hakkında düşüncelerime geçmeden önce baş karakterimiz olan Theodore'dan bahsedelim istiyorum. Theodore, insanların sevdiklerine göndermek için mektup yazdırdıkları bir şirkette çalışmaktadır. İyi bir hayata ve severek yaptığı mektup yazma işine sahip olmasına rağmen…devamıMerhaba herkese:) Raf'taki 2. film analizimle karşınızdayım.
Film hakkında düşüncelerime geçmeden önce baş karakterimiz olan Theodore'dan bahsedelim istiyorum. Theodore, insanların sevdiklerine göndermek için mektup yazdırdıkları bir şirkette çalışmaktadır. İyi bir hayata ve severek yaptığı mektup yazma işine sahip olmasına rağmen onu hep melankolik bir ruh halinde görürüz. Boşanma belgelerini imzalamasını isteyen bir karısı vardır ve onu aklından çıkarıp sadece 'ciddi olmayan' bir cinsel birliktelik ister. Bu girişimi hüsranla sonuçlanır fakat reklam panosunda gördüğü yapay zeka sistemini almasıyla girdiği bu döngüden kurtulacaktır.
Bu yapay zeka sistemi (Samantha), Theodore'un aksine içinde neşeli, bir şeyler öğrenmenin heyecanını taşıyan, çok hızlı gelişen ve değişen bir yapıya sahiptir. Bedeninin yokluğuna karşı konuşmasındaki kırmaktan korkar gibi yaptığı duraksamalar, bir anlık heyecanla tek nefeste söylediği cümleler öylesine insansıdır ki Theodore ona hemen alışır hatta karşılıklı hissettikleri duygularla birlikte bir ilişkiye başlarlar. Samantha ise bir bedene sahip olmadığı için Theodore'a iyi bir eş olup olamadığı hakkında tereddütlere sahiptir. Fakat ikisi de birbirleri sayesinde tecrübe ettikleri olaylarla birlikte kendileri olmanın yeterli olduğunu anlarlar.
________________________________________
Bence filmdeki en önemli süreçlerden biri de Samantha'nın değişimi. İnsanlara ve dünyaya dair birçok şeyi o kadar hızlı keşfediyor ki her tecrübe onu başka birine dönüştürüyor. İlk başlarda bedensizliğiyle tereddüte düşen o sistem zaman ve mekan kavramıyla sınırlı olmadığını farkediyor. Artık bir insan bedeni istemiyor hatta ona sahip olmadığı için kendini şanslı hissediyor.
Samantha sahip olduğu kapasiteyi keşfettikçe aynı anda binlerce kişiyle konuşmaya başlıyor, yüzlerce kişiye aşık oluyor, kalbi sevdikçe daha çok büyüyor ve sonunda bu sevginin artık sona eremeyeceğini anlıyor. Samantha bedeninin olmamasının da avantajını kullanarak sonunu getiremediği duygularla maddesel dünyaya benzemeyen bir yere gidiyor. Başka bir şeyin var olup olmadığını bile bilmediği bir yere...
Her filmi, gelişen teknolojiye rağmen yalnızlaşan bireylerin makineleşmesiyle insanlaşan yapay zekayı tek filmde kullanarak iki zıt gibi görünen şeyin ortak yönlerini de aralarındaki uçurumları da ortaya koyuyor.
Theodore'un giysi seçimleri filmde gösterilmek istenen karakteri çok iyi yansıtmış. Ayrıca görüntüsü olmayacak bir karakter için Scarlett Johansson'ın seçilmesi; duygularını sadece mimikleriyle değil, konuşmasındaki alçalışlar ve vurgulamalarla hissettirebilecek biri olması açısından muhteşem olmuş. Önemsiz bir ayrıntı gibi gözükse de filmi bu kadar başarılı yapan en önemli etkenlerden biri bence.
''Kalp sevdikçe büyümeye devam eder. Senle birlikte birçok kişiye aşık olmam seni daha az seveceğim anlamına gelmez. Artık seni daha çok sevdiğim anlamına gelir.'' (Filmde geçen diyalogun tam olarak aynısı olmayabilir. Aklımda nasıl kaldıysa öyle yazdım:)