Merhabalar. Bugün bir İran filmi ile karşınızdayım. Bu film ile lisedeyken tanışmıştım. Lisede, okulumuzda yapılan "FİLM izlemiyoruz OKUYORUZ" adlı etkinlikte bu filmi izleme şansını yakalayan öğrencilerden birisi de bendim. Yaklaşık olarak 25-30 kişilik bir sinema grubumuz vardı ve konferans salonunda…devamıMerhabalar. Bugün bir İran filmi ile karşınızdayım. Bu film ile lisedeyken tanışmıştım. Lisede, okulumuzda yapılan "FİLM izlemiyoruz OKUYORUZ" adlı etkinlikte bu filmi izleme şansını yakalayan öğrencilerden birisi de bendim. Yaklaşık olarak 25-30 kişilik bir sinema grubumuz vardı ve konferans salonunda ayda bir kez olmak üzere gider ve etkinlikte bize farklı ülkelerin yapımları ile tanıştıran abilerimiz, ablalarımız; önce bizimle filmi seyreder sonrada film bitince beraber konuşup tartışmamıza, fikirlerimizi paylaşmamıza fırsat tanırlardı. Benim için lise hayatımın en güzel zamanlarından birisiydi. Arkadaşım ile birlikte gün sayar ve sınıfta kapıya birisi vurduğu zaman 'acaba acaba bizi mi çağıracaklar? acaba hangi filmi seyredicez? nasıl bir film?' diye diyeee yerimizde duramazdık. Aslında sözü fazla uzatmak da istemiyorum, bu filmi izlediğim için çok mutluyum. Umarım bende bu güzel raf ailesinin bu filmi izlemesine vesile olabilirim.🌸
Filmin konusuna geçecek olursam; Film, bir deve kuşu çiftliğinde çalışırken işsiz kalan ve kızının bozulan işitme cihazını alabilmek için bu kez Tahran’a giderek çalışmaya başlayan Kerim’in hikayesi anlatılıyor. Öncelikle Kerim'in çalıştığı çiftlikten bir deve kuşu kaçınca Kerim işten atılıyor. Birde işitme cihazını kaybeden kızının cihazı bulunsa da tamiri mümkün olmadığı için hem işsizlik hem parasızlık ile doğal olarak birde evin ihtiyaçları için ne yapacağını bilemez hale gelen Kerim böylelikle Tahran'a gidiyor. Tahran'a giden Kerim işitme cihazının tamir edilemeyeceğini öğreniyor fakat yeni bir işitme cihazı da alamıyor. Motoruna binip düşünceler içinde beklerken bir iş adamı motorunun arkasına binip Kerim'e hareket etmesini söylüyor. Kerim her ne kadar taşıma işçiliğini yapmadığını söylese de telefonda konuşan bu adam dinlemiyor. Böylelikle bu işe başlamış oluyor. Tahran'da bu taşımacılık popüler imiş arkadaşlar. Filmde de görüyoruz bunu.
İşte tüm bu olanlardan sonraki durumlar hem güldürürken hemde ibretlik diyebiliriz. En çok filmde değinmek istediğim bir sahne var o da şudur ki; Kerim'in birgün taşıdığı bir iş adamı Kerim'e fazla miktarda para verir lakin Kerim fazlasını adama geri vermek istese de adama yetişemez. Bu fazla parayı cebinde ayrı bir yere koyan Kerim yolda eve giderken bir kenarda durur ve erik almak ister. Tam parasının yeteceği şekilde erik alan Kerim, aldıktan sonra durur ve düşünür bir kilo erik daha fazla alır ve o ayrı yere koyduğu parayı da harcar. Fakat eve giderken poşet yırtılır ve fazla parayla aldığı erik yere dökülür. Yani anlayacağınız üzere eve geldiği zaman sadece kendi parasıyla aldığı erikler kalmıştır fakat Kerim bunun farkında değildir.:)
Serçelerin Şarkısı filminde, her şartta mutlu olmanın yollarına birçok kez vurgu yapılmış. Ayrıca film çok bizden de bir film. Bunu izlerken sık sık hissediyorsunuz. Gerek konuşmalar olsun gerekse İbrahim Tatlıses şarkıları olsun:)
Bir insanın değişimini anlatan hem taşrada hem de şehir hayatındaki hallerini bize gösteren, kesinlikle izlenilmesi gerektiğini düşündüğüm bir İran sineması. 🌸
✨8.1/10
📌*Serçelerin şarkısında yönetmen, serçe ile kastının filmdeki karakterler olduğunu söylemekteymiş. “çirkin ama narin serçelerin”. Diğer bir röportajında ise devekuşu’nun da çok büyük kanatları olduğu halde uçamadığından bahisle “İnsanların da, uçabilmek için maddi dünyanın yüklerinden kurtulması gerekir ”demekte imişş...
📌*Serçelerin Şarkısı (Avaz-ı Gonceşk) 2008 Berlin Film Festivali’nde filmin başrol oyuncusu Muhammed Amir Naci’ye (M. Mecidi filmlerinin vazgeçilmez oyuncusudur) En İyi Erkek Oyuncu kategorisinde Gümüş Ayı ödülünü getirmiştir.