Ahmet Hamdi Tanpınar ile biraz da olsa sohbet etmeyi ne kadar isterdim. Böyle bir kitabı yazmış, böyle derin bir kişiliğe sahip bir insanla tanışmak çok güzel olurdu. Bu kitabı yorumlama yetkisini kendime bulmuyorum ama profilimde bulunmasını istediğim için okurken ne…devamıAhmet Hamdi Tanpınar ile biraz da olsa sohbet etmeyi ne kadar isterdim. Böyle bir kitabı yazmış, böyle derin bir kişiliğe sahip bir insanla tanışmak çok güzel olurdu.
Bu kitabı yorumlama yetkisini kendime bulmuyorum ama profilimde bulunmasını istediğim için okurken ne düşündüğümü ve hissettiğimi yazmak istiyorum.
Kitap elimde o kadar gezdi ki ne kadar süredir okuduğumu bile bilmiyorum. Zaten bu ikinci başlayışım, ilkinde ağır gelmişti ve yarım bırakmıştım. İyi ki de bırakmışım çünkü o zaman şimdiki gibi anlayabileceğimi düşünmüyorum.
Yazarın öyle bir anlatımı var ki onun anlatışıyla en basit nesneler ve konular bile çok derin anlamlar kazanabiliyor. Eleştiriken de, sevdiğini anlatırken de, sadece gözlemini anlatırken de öyle bir sanatlı anlatıyor ki size sadece etkilenmek kalıyor. Mesela kitapta bir yerde ilaçlardan bahsederken bunu öyle bir anlatıyordu ki "Bir insan nasıl basit bir ilacı böyle anlatabilir?" diye düşünüyordum. Bu yüzden tüm kitap yazarın bu yeteneğiyle kurulmuş.
Kitabın asıl konusu Mümtaz ile Nuran'ın aşkı tabi ve her şey bunun etrafında gelişiyor. Tabi ki bu konuda da müthiş etkileyici bir anlamı var. Mümtaz'ın Nuran'la tanıştıktan sonra tüm kişiliğini, düşüncelerini, ruhunu bunun üzerine kurması;etrafındaki insanların, yaşayışlarının ve kendi ruhunun, bunu nasıl etkilediğini, kendi bunalımını ve dönemin bunalımını, sürekli endişe ve huzursuzluk içinde yaşayışını görmek ve bunları gerçekten hissetmek kitabın bu kadar etkili ve değerli olmasının en büyük sebebi. Ve tabi ki tüm bunlar kitabın içeriğinin adının tam aksi olmasını sağlıyor. Ve kitap boyunca bu huzursuzluğu üzerinizde hissediyorsunuz.
Yazar, Mümtaz ve Nuran'ın aşkı ve yaşadıkları üzerinden dünyaya, insanlara, hayata, sanata, inanca ve inançsızlığa, İslam'a, Doğu'ya ve Batı'ya, Türkiye'ye, geçmişe ve geleceğe, kısaca insanı ve ruhunu etkileyen birçok konuya değiniyor. Bunlara dair fikirleri, endişeleri, eleştirileri görmemizi ve farklı düşüncelerin karakterler arasında-dolayısyla zihnimizde-çatışmasını sağlıyor. Bu kadar konuya dair yorumların olabilmesi yazarın ne kadar derin düşünen, bilgili ve kültürlü bir insan olduğunu gösteriyor tabi ki.
Son olarak aslında kitabın karakterlerinden biri de İstanbul'un kendisi. İstanbul'u da her bahsettiği konu gibi müthiş anlatıyor tabi ki fakat en önemlisi Boğaziçi adata bir roman karakteri bence. Mümtaz eski İstanbullulara "bir medeniyet çöküntüsünün yetimleri" diyor. Aynı zamanda kadın güzelliğinin iki büyük şartının İstanbullu olmak ve Boğaziçi'nde yetişmek olduğunu da söylüyor.-Tabi sonradan üçüncüsü Nuran olmak oluyor- Ben İstanbul'u zaten gerçekten çok sevdiğimden ve tüm hayatım da Boğaziçi'nde geçtiğinden sürekli hayatımın geçtiği ve sevdiğim yerlerden bahsedilmesi benim daha çok etkilenmemi ve çoğu şeyi daha da yakından hissetmemi sağladı.
Kitap gerçekten beni çok etkiledi, ruh ve fikir anlamında da çok şey kattı. Bunu bilmeme ve hissetmeme rağmen kitabı yeterince anlamış olduğumu düşünmüyorum. Yani muhtemelen 2-3 yıl içinde tekrar okuyacağım. Hatta belki seneye bile olabilir. Ahmet Hamdi Tanpınar'a böyle değerli bir eser için teşekkür etmeyi çok isterdim. Buraya kadar okuyan varsa teşekkür ediyorum ve bu kitabı hiç ertelemeden okumasını tavsiye ediyorum.
"Bilâkis, ben ıstırabımla insanlıkla barışıyorum. Onu mustarip olduğum zaman daha iyi anlıyorum. Aramıza o kadar sıcak bir şey giriyor ki...o zaman mesuliyet duygumu daha iyi idrak ediyorum. Istırap günlük ekmeğimizdir; ondan kaçan insanlığı en zayıf tarafından vurmuş olur, ona en büyük ihanet ıstıraptan kaçmaktır. Bir çırpıda insanlığın tarihini değiştirebilir misin? Sefaleti kaldırsan, bir yığın hürriyet versen, yine ölüm,hastalık,imkansızlıklar, ruh didişmeleri kalır. O hâlde ıstırap karşısında kaçmak kaleyi içinden yıkmaktır."