Sinema ve Andrea Bazin ile tanışmanın bir kurtuluş olduğunu ifade eden Fransız sinema devi François Truffaut'nun kendi hayatından izler taşıyan yarı otobiyografik bir eser The 400 Blows...Aile düzeni,eğitim ve devlet üçgenindeki çarpıklıkların Doinel üstündeki etkisini aktaran The 400 Blows,Fransız Yeni…devamıSinema ve Andrea Bazin ile tanışmanın bir kurtuluş olduğunu ifade eden Fransız sinema devi François Truffaut'nun kendi hayatından izler taşıyan yarı otobiyografik bir eser The 400 Blows...Aile düzeni,eğitim ve devlet üçgenindeki çarpıklıkların Doinel üstündeki etkisini aktaran The 400 Blows,Fransız Yeni Dalgası'nın öncüsü olmasının yanı sıra çarpıcı eleştirilerini de basit bir dille anlatarak asla eskimeyen bir başyapıt olmayı başarıyor.
Çöken sistemi onunla beraber çöken bir çocuk üzerinden anlatan bu eleştirel yapıt döneminin Fransa portresini tüm gerçekçiliğiyle izleyiciye aktarıyor.1950'lerin başlarında Nazi işgalinden yeni kurtulan Fransa'da faşizmin etkisi hem devlet kurumlarında hem de insanlar üzerinde görülmekteydi.Ülkesinin vahim durumuna karşı sessiz kalamayan Truffaut,diktatörlere taş çıkartacak bir öğretmen ve çocuğun eğitilmesi için ara sıra dövülmesi gerektiğini söyleyen polis memuru gibi devlet çalışanları yardımıyla faşist düzene karşı çığlıklarını açıkça dile getiriyor.Öğretmenin diktatör tavırlarının üstüne şiirin duygusunu hissettirmeyen duygusuzca ezberletmeye çalışan ve baskıcı yöntemler sebebiyle zorunlu tutulan İngilizce eğitimi gibi çarpıklaşmış yöntemler de eklenince okul Doinel için bir hapishane haline geliyor.
Aile yaşantısında da gerek boyutuyla gerekse atmosferiyle onu bir başka hapishane bekliyor.Çöp atmak,masa toplamak benzeri görevleri anında yerine getirmesine rağmen Doinel ailesinin gözünde gereken takdiri almak bir kenara dursun sıkça azarlanıyor.Bu noktada filmin en eğlenceli sahnelerinden biri olan Balzac için yapılan anıt devreye girerek izleyiciye Doinel'in içinde bir edebiyat sevgisi olduğunu göstermekle beraber devamında yaşanan olaylar sonrasında olması gereken aile tablosunu izleyiciye hissettiriyor.Yine de anlık eğlenceler ömürlük yaraları silmeye yetmiyor bu ailemizde.Aslında film sorunlu olanın Doinel değil yetişkinlerin olduğunu ve yetişkinlerin günahlarının bedelini çocukların ödediğini bastıra bastıra gösteriyor bizlere.Bunun en büyük örneklerinden biriyse psikolog ve Doinel arasında geçen diyalog...Konuşmanın ardından herkesin kilometrelerce öteden bu çocuk sorunsuz diyeceği Doinel'in dediklerini psikolog anlamaktan öte rutin sorular sorarcasına yoluna devam ediyor.
Senaryo kusursuzluğunda tek göze çarpan detay filmin sonlara doğru yaşadığı tempo çöküşüydü.Hissiyatı vermek adına uzatılan kimi sahneler hikayenin akışını yavaşlatıyor.Görüntü bakımındansa Henri Decaë kuşbakışı çekim,oyuncunun direkt kamera ile temas kurması veya donuk kare gibi zamanının ötesinde detaylara imza atarak filmin öncü olmasındaki bir diğer sebebin yaratıcısı oluyor.
Fransız sinemasının yapı taşlarından biri olan bu yapım,siyasi ve ahlaki tabulara baş kaldıran yenilikçi bir akımın öncüsü ve Truffaut yaşamı ile Fransa portresinin ustalıkla harmanlandığı bir başyapıt...