Spoiler içeriyor
Merhabalar uzun bir inceleme yapacağım, bu filmin buna değeceğini düşünüyorum. Spoiler kısmına geçmeden uyaracağım, okumaya devam edebilirsiniz. Öncelikle yoğun, ağır, psikolojik bir gerilim filmi, yani keyif almak için izleyeyim diyorsanız önermem. Düşündürsün istiyorsanız hoş geldiniz başlayalım. Dostoyevskinin "Öteki" romanından uyarlanmış…devamıMerhabalar uzun bir inceleme yapacağım, bu filmin buna değeceğini düşünüyorum. Spoiler kısmına geçmeden uyaracağım, okumaya devam edebilirsiniz.
Öncelikle yoğun, ağır, psikolojik bir gerilim filmi, yani keyif almak için izleyeyim diyorsanız önermem. Düşündürsün istiyorsanız hoş geldiniz başlayalım.
Dostoyevskinin "Öteki" romanından uyarlanmış bir yapım. Sadece bu bilgiyle bile Dostoyevskiyi az çok tanıyorsanız filmin atmosferini tahmin edebilirsiniz. Gelelim bol spoilerlı incelemeye:
Simon James devleti temsil ettiğini düşündüğüm bir kurumda çalışan çalışkan ama pasif bir memur. Kendini ifade etmek konusunda güçlük yaşayan silik bir karakter. Öyle ki filmin başında Simon metroda oturuyor ve bütün koltuklar boş olmasına rağmen bir adam gelip "benim yerime oturmuşsunuz" diyerek onu kaldırıyor. Film için çok iyi bir giriş olduğunu düşünüyorum. Simon adama "Her yer boş başka yere oturun" diyebilir ama mücadele edecek özgüvene sahip değil. İş yerinde 7 yıldır çalışmasına rağmen kimse onu tanımıyor, çalışkanlığını ve adanmışlığını takdir etmiyorlar. Dikkatimi çeken bir diğer nokta da çalışanların birçoğunun yaşlı olması. Dostoyevski daima sistem eleştirisi yapan bir yazar bu sebeple bunun anlamlı olduğunu düşünüyorum. Sistem insanları yaşlandırır, insanları sömürebileceği noktaya kadar sömürür ve öylece bırakır. Ezer ezemediğini ise yok eder. Bu yüzden Simon'un çalışkanlığı ve potansiyeli iktidarın sorgulanmaması açısından yok sayılıyor. Emek sömürüsü diyelim.
Simon'un silik bir karakter olduğunu filmin herbir karesinde görüyoruz. Asansör bile algılamıyor adamcağızı. Kendini görünmez hissediyor. Bu aşamada iş yerine yeni biri geliyor. Fiziksel olarak Simon'un ikizi olsa da karakter bakımından taban tabana zıttı. Girişken, kaba, flörtöz.. Simon öyle görünmez ki kimse Simon ile bu James in benzerliğini fark edemiyor. James zamanla Simonun hayatını ele geçirmeye başlıyor. Sevdiği kız hannah ile randevuya çıkıyor, işini, iş arkadaşlarını elinden alıyor onu gerçek anlamda görünmezleştiriyor.
Bombayı patlatayım, Simon çoklu kişilik bozukluğu yaşayan biri. James onun bir diğer karakteri. Olmak istediği, kendisini görünür kılan karakter. Bu karakterin yaratılış aşamasını detaylandırmak istiyorum.
Simon Hannah'yı dürbünle gözetleyen, çöplerini bile toplayan biri. Hannah ile kafede otururken hannah'ın bağırararak, adeta suçlayarak geçen akşam intihar eden adamı anlattığını izliyoruz. O adamın bir sapık olduğunu kendisini çok rahatsız ettiğini söylüyor. Bahsettiği kişi aslında Simon' un takendisi. Simon, hannah tarafından böyle algılanmak istemediği için intihar eden birini hayal ediyor ve sanki suçlu oymuşçasına yansıtıyor. Yani inkara sığınıyor. Bu adam öyle farazi bir düş değil. Polislerle konuşurken intihar meselesine nasıl değindiğini hatırlayalım. Simon, mahallerinde intiharların çok olup olmadığını soruyor. Polis de umursamaz bir tavırla çok olduğunu söylüyor. Bu Simon' un intihar düşüncesini sanki herkes yapıyormuş gibi algılamasını sağlayan kurgu bir diyalog. Sanıyorum ki filmden bir şey anlamayanlar vardır, sebebi kurgu ile gerçeğin iç içe geçmesi. Polisler adamın eğer birkaç santim yandan atlasa başka bir noktaya düşeceğini işaret ediyor. Bu nokta tam da filmin sonunda Simon'un düştüğü nokta.
Polis meselesini şununla kapatayım: Simon' a intiharı düşünüp düşünmediği sorulduğunda hayır demesine rağmen polisler bu cevabı kabul etmeyip "belki" yazıyorlar raporlarına. Simon bu aşamada intihar konusunda kararsız düşünceler içinde anlayacağınız. Polisler onun kurgusu nihayetinde... Tıpkı intihar eden adamın var olmadığı gibi.
Sürekli bir TV sahnesi görüyoruz. Bu tarz filmler TV yi metaforik bir araç olarak kullanır. Simon sürekli bir programa kitleniyor. İzlediği programda bir adam önce silah doğrultuyor, sonra doğrultulan taraf oluyor. İkisini de aynı oyuncu oynamış aynı Simon ve James durumu gibi. Bir mağdur bir suçlu.
İlk TV sahnesinde Simon' u silah doğrultan güçlü tarafla eşleştiriyorum. Bu sahnede önce gülümsüyor sonra James' i Hannah'yı tavlamada bir araç olarak görmeye başlıyor. Başta James onun için bir düşman değil. Hannah'ya giden yolun onun sapığı olmaktan geçmeyeceğini kabullenen Simon için bir alternatif. Daha sonra işlerin sarpa sardığını görüyoruz. Bu noktada TV tekrar devreye giriyor. Bu sefer Simon silah doğrultulan tarafta. TV deki karakter mağdura şöyle bağırıyor: "yılan gibi sürünmek mi istiyorsun?!" ilerleyen sahnekerde hannah'nın Simon' a "sen bir yılansın" dediğini görüyoruz.
Pek kronolojik gidemedim ama filmin örgüsü gereği böyle anlatmam gerekiyor. James in hannah'nın üst katında yaşıyor olması başta intihar eden adamın da aynı dairede yaşıyor oluşu bu karakterin hayal ürünü olduğunu iyice destekliyor. Sonrasında hastanede karşılaşılan doktorun güvenlik görevlisi oluşu da filmin bize "bakın bunlar kurgu aslında" deme şekli.
Simon fotokobi çektirmek için hannah nın yanına geldiğinde James ile randevusunun nasıl geçtiğini soruyor hannah ise bunlara cevap vermiyor. Başta umursamadığı için olduğunu düşünsem de sonradan aslında bunların hiç söylenmemiş olabileceğini fark ettim. James diye biri yokken hannah nasıl olmayan bir randevuyu anlatabilirdi?
Fotokobi odasında patlayan kuş ile ilgili de söylenecekler var. Filmin sonunda James'in yatağa bağlı kafasının kanadığını görüyoruz, Simon ise başta hayali adamı gibi intihar ediyor. E hangisi gerçek? Kuştan dolayı ben James' in senaryosunun gerçek olduğunu düşünüyorum. Ambulansta hannah'yı görmesi hayal. Sadece öyle ölmek istediği için görüyor. Diğer tarafta onun başarılarını taktir eden bir memur da izliyoruz. Biri sevilmek diğeri saygınlık. Simon hep bunları istemişti zaten. Var olabilmeyi.
Biraz psikolojik gitmek istiyorum benim alanım bu olduğu için daha bir önemsiyorum. Simon psikotik bir vaka. Var olmak isteyen klasik bir dostoyevski karakteri. Çatışmalar yaşayan 2x2=5 in güzelliğini 2x2=4 e karşı savunan biri. Var olabilmek için James i inşa ediyor ve bir şekilde kendini onunla var ediyor. Etik algıları olmayan bir karakter oluşu da zannımca bu sistemde böyle insanlar değer görüyor demenin bir diğer yolu.
Kendini var edemeyen biri kendini tanımıyordur da, hep kabul görmek sevilmek için yaşamış biri gerçekte ne istediğini bilecek kadar kendine yönelebilir mi sizce? Tabi ki hayır. Simon da böyle biri bu yüzden kendisi olmak ne demek bilmediğini söylüyor. Simon'un son sözüyle ben de bitiş vereyim:
"ben hep eşsiz biri olmak istedim"