Merhaba, Bu, nisan ayımın ilk filmi. Uzun zamandır bir şeyler izleyemiyorum. Bu anime filme de daha önce başlamış ama bitirmemiştim arka arkaya bir sürü güzel anime filmi izlediğim bir zamandı ama o maratonum da bir süre sonra son buldu. Bazı…devamıMerhaba,
Bu, nisan ayımın ilk filmi. Uzun zamandır bir şeyler izleyemiyorum. Bu anime filme de daha önce başlamış ama bitirmemiştim arka arkaya bir sürü güzel anime filmi izlediğim bir zamandı ama o maratonum da bir süre sonra son buldu.
Bazı filmleri daha önce izleme fırsatım olmasını çok isterdim açıkçası özellikle de bu filmi. On üç yaşımdayken ya da artık kendi kendime bir şeyler yapabileceğimi düşünmeye başladığım bir yaşta izleyebilseydim çok anlamlı olurdu benim için. Bu yüzden ileride çocuğumla izlemeyi diliyorum.
Korkutmayan kaygılandırmayan bir filmdi ve kendimi hep yoğun olmak zorunda hissettiğim hayatıma kısacık bir molaydı. Böyle güzel bir yaşam mümkün olabilir mi? Tatlı bir fırıncının çatı katında kedinle beraber yaşamak çalışkan bir çocuğun ilgisi ve ressam bir arkadaş edinmek. Aslında gözümüze pek çarpmayan (ya da çarpan benim gözüme pek çarpmadı da ondan öyle dedim) ufak aksilikler sonucu o insanlar kikinin hayatına giriyor. Doğru ya, hayatımızda da farkına varsak yakındığımız olayların aslında bizi güzel insanlara ve olaylara çıkardığının. Bilemiyorum ben de daha farkına varabilmiş o olgunluğa erişebilmiş değilim ki.
Spoiler içeriyor
Sonunu düşünen kahraman olamaz mı filmin sonunu tahmin eden filmden keyif alamaz mı? Bence o gözlük ve gri saç sakal arasında da olsa belli oluyordu ve bir yerden sonra biz o farkındalığa varıyoruz. Bu tarz filmleri sonunda muhakkak bir şey…devamıSonunu düşünen kahraman olamaz mı filmin sonunu tahmin eden filmden keyif alamaz mı?
Bence o gözlük ve gri saç sakal arasında da olsa belli oluyordu ve bir yerden sonra biz o farkındalığa varıyoruz. Bu tarz filmleri sonunda muhakkak bir şey çıkacak diye izlediğim için aman Allahım olamıyorum ama bu acayip etkilenmediğim anlamına da gelmez.
Bir kere filmimiz hikayeyi sonundan başlatıyor ki artı bir puan. Bazı filmler hikayenin bir başından bir sonundan alma dengesini iyi yönetemiyor diye düşünüyorum.
Yine yenileyeceğim ve hep savunacağım o fikir, filmde karşılaşacağımız olaylara ne tepki vereceğimizi bilmek de bir spoidir ki dikkat ediniz efendim size bu spoiyi veren bir kimseyle izlemeyiniz! Canım kuzenim film on numara ve benimle izlediğin için çok mutluyum.
Filmi sevme nedenlerimden biri de üzmemesiydi ya. Bir filmin kurtarıcısı dramatik olayları olur hani bunda öyle değildi. İlk başta adamın karısının ölümüne üzülemedik çünkü hikaye akmaya devam etti. Asıl olan o kısım değildi. Filmleri bulundukları kategoride değerlendirsem hiç fena olmaz.
Oyunculukları da çok beğendim, biz izlerken bu adamda tam da böyle bir tip var diyerek izledik. Hırsı ve rekabeti çok iyi yansıtabilmiş iki oyuncu da.
Kuzenim filmden çıkarılacak ders basit düşünmek dedi ben de kibirli olmamak olduğunu düşünüyordum. Adamım niye yırttın ki o kağıdı aç bir oku ne yazıyor hem merak etmemiş miydin nasıl yapıyor ne ediyor da o numarayı yapabiliyor diye?
Ha bir de ben nasıl hangi düğümü attığını hatırlamaz diyip duruyordum. Jeton öyle bir anda düştü ki ikizi olduğunu çok önceden fark etmeme rağmen hatırlamadığını söylerken yalan söylediğini düşünüyordum.
Evet yine çok da bir şey anlaşılmayan bir yorumumun daha sonuna geldik. Keyifli seyirler.
Spoiler içeriyor
Birini sevmek çok acı verici bir şey. Çok çok çok hem de. Hayatımıza güneş olan yanında kendimiz olabildiğimiz birini, kaybetmek için mi seviyoruz en başından? Bazı dizi ve filmleri izlerken sonlarını tahmin edebilirim. Bu dizi de sonunu tahmin edebileceğimiz cinstendi…devamıBirini sevmek çok acı verici bir şey. Çok çok çok hem de. Hayatımıza güneş olan yanında kendimiz olabildiğimiz birini, kaybetmek için mi seviyoruz en başından?
Bazı dizi ve filmleri izlerken sonlarını tahmin edebilirim. Bu dizi de sonunu tahmin edebileceğimiz cinstendi ama ben edemedim. Beklemediğim bir yerden vurmadı ama en akla gelebilecek duygusal sonu çekmelerini de beklemiyordum. İnsanlar hikayelerinde çok ağladıklarını söylediklerinde benim ağlayacağım da kesinleşmişti. Ama direndim ve ağlamadım. Alırım bir tebriğinizi. Sırf ağlayalım diye çekilen sahneler bariz bir şekilde belli eder kendini. Son bölüm öyleydi işte. Başrollerin geçmişine gitmek bölümler boyunca tanıyıp kanımızın kaynadığı kızımızın genç ve yetişkin hallerini tekrar anımsamak ağlamamıza neden olan kısımlardı. Bir de ihtimalleri düşünüyorsun o an. Hayatında hep olan sevdiklerinin bir gün artık olmayacaklarını düşünmek başrol erkekle aynı hüznü ve çaresizliği hissettiriyor.
Ben beğendim. Sinir olduğum bir kısmı olmadı, çekim şeklini ve zaman geçişini sevdimm. Kısacık bölüm süreleri ve sayısı arasında yıl geçişlerileriyle karakterlerin hayatına dahil olmak izleme keyfi verdi bana. Bir yandan da yine hızla tükettiğimizi anımsadım. Televizyon dizisi olsaydı haftada bir çıksaydı bekle Allah bekle. Bir dahaki bölüme gözyaşı mı kalırdı ya?
Jasmine ve tillynin bebeğinin tatlılığına da değinmeliyim. Bebekler de çok başarılı oynamış ekrandan uzanıp neden yanaklarını sıktıramıyoruz yıl bilmem kaç?!
💫
İlk sezonu izlememin üzerinden epey geçtiği için bu sezonda boşluklar vardı bende. Beatrixi sanki başka dizide görmüşüm gibi izledim bu yüzden, halbuki ilk sezonda görmüştüm yaa!! Çizgi film halini hatırlamıyor olmam da cabası küçükken çok severek izliyordum, nankörlük mü hem…devamıİlk sezonu izlememin üzerinden epey geçtiği için bu sezonda boşluklar vardı bende. Beatrixi sanki başka dizide görmüşüm gibi izledim bu yüzden, halbuki ilk sezonda görmüştüm yaa!! Çizgi film halini hatırlamıyor olmam da cabası küçükken çok severek izliyordum, nankörlük mü hem de en kralı.
Musa, terra, aisa gibi karakterlerin alıştığımız görünümden farklı olmasını çok sevdimm. Özellikle Musa'nın neredeyse çoğumuzun aynada karşılaştığı yüze benzer bir görünümde olması dizide en çok onu beğenmeme neden oldu. Çizgi film halinden de bildiğimiz gibi el bileğim kadar belleriyle gencecik bizleri tribe sokan bir gruptu zira. Ha standart güzellik algısına meydan okurken ilişki durumlarını da araya katıvermişler orası ayrı.
Ben küçükken Stellacıydım. Hatta ilkokulda ayağa kalkıp öğretmenime de "alın bu bilgiyle napıyorsanız yapın" ayarında bu karaktere olan sevgim hakkında konuşma yapmıştım. Ah küçüklüğüm, ellerimin heyecandan titremediği rahat rahat konuştuğum zamanlar. İtalyanca yıldız ne demek araştırırken Stella demek olduğunu öğrenmiştim de o zaman yeşillenmiştim "ışık perisi o yüzden ismi Stella" diye. Ha bir de İtalyan yapımı bir çizgi film olduğunu da o zaman öğrenmiştim. Geçen sene falandı sanırım.
Sky'in uzun saçlı ve daha dahaa mavi gözlü olmasını tercih ederdim. Bilmiyorum Sky karakteri ıhh olmamış bir karakterdi. Ha şimdi diğer karakterler için çizgi filmden farklı yapmışlar beğendim derken niye şimdi Skya böyle döndüm ben de bilmiyorum.
Dizi bir şekilde izlettiriyor kendini de kim kötü kim iyi bir anlayamıyoruz. Müdire kötü mü diyoruz mesela aa yok değilmiş oluyor sonra bir bakıyoruz kötüymüş. İkinci eğitmen adamın ruhu ele geçirildi mi acaba diye diye izledim son bölüme kadar. Yok okula sızıyor, manevi babalık? yaptığı Skyin yanına geliyor, koridorda yakalanıyor ama adamı öylece salıp kaldığı yerden hocalık yaptırmaya devam ediyorlar. Hayret bir şey! İçinden bir cin min çıkmalıydı hayır bir de o kadar Sebastianin yanında kaldı. Siz hayırdır yani niye yordunuz benim beynimi?
Okulda bir kan cadısı olduğu düşüncesi de tam geçmedi bana. Aramızda ama bulamıyoruz etkisi yok gibiydi bence. Müdire bile olm şu mu acaba modunda değildi, sanırım ama hatırlayamadım bak şimdi.
Birinci sezonun da beni ele verdiği üzere aslında satır satır yazmaya devam etmeliyim sonradan hatırlamak için ama düşüncelerimi toparlamak konusunda hala yol katedemedim. Bu kadarla yetineceğiz gelecekteki ben👋🏻
Ha bir de bence üçüncü sezonu çıkmalıydı ya. Tam çizgi filmdeki gibi dönüşmeye başlamışlardı, ki üçüncü sezonda o anları bol bol izlerdik ne güzel.
Selam, Yorumuma umut kelimesine olan sevgimden bahsederek başlamak istiyorum. Öyleki kelimenin geçtiği her ortam beni cezbediyor. Yıllar önce "bir gün bir çocuk" filmindeki Umut isimli çocukla girmişti hayatıma bu kelime. Çocuğun öyle bir gülümsemesi vardı ki o ismim Umut demeden…devamıSelam,
Yorumuma umut kelimesine olan sevgimden bahsederek başlamak istiyorum. Öyleki kelimenin geçtiği her ortam beni cezbediyor. Yıllar önce "bir gün bir çocuk" filmindeki Umut isimli çocukla girmişti hayatıma bu kelime. Çocuğun öyle bir gülümsemesi vardı ki o ismim Umut demeden önce bile siz tahmin ediyordunuz. O zamana kadar nasıl sevmemişim nasıl abartıp hayatımın her alanına saçmamışım bu kelimeyi bilmiyorum. Ama ne var ki bir şeyi sevdiğinizde onunla imtihan da olabiliyormuşsunuz. Ben bunu umut etmemeyi istediğim bir döneme girdiğim geçen sene çok iyi anladım.
Kolay umutsuzluğa düştüğüm gibi çok kolay umutla dolan biriyim. Bu animasyon filmi bu konuda beni şahlandıran bir umutla ve inançla doldurmadı açıkçası. Sadece mutsuz hissettiğim zamanlarda daha da üzüleceğim dram dolu filmler yerine bu tarz animasyonları tercih ediyorum. Hem çizim tarzlarına da bayılarak izlemiş oluyorum. Sahi kim bu animasyonları çizenler, aynı dünyanın insanı mıyız? Filin teninin dokusuna kadar çizebilecek düzeye gelmek için başka bir gezegenden gelmiş olmaları gerek diye düşünüyorum.
"Kendinize bir bakın," dedi sonunda. "Küçümsemek istemiyorum ama lütfen gidin bir bakın kendinize! Yumuşak ve gevşek bir maddeden üretilmişsiniz, güçsüz ve dayanıksızsınız, ihtiyacınız olan enerjiyi, organik maddeleri verimsiz yöntemlerle okside ederek kazanıyorsunuz..." Düzenli aralıklarla komaya giriyorsunuz ve sıcaklık, hava basıncı,…devamı"Kendinize bir bakın," dedi sonunda. "Küçümsemek istemiyorum ama lütfen gidin bir bakın kendinize! Yumuşak ve gevşek bir maddeden üretilmişsiniz, güçsüz ve dayanıksızsınız, ihtiyacınız olan enerjiyi, organik maddeleri verimsiz yöntemlerle okside ederek kazanıyorsunuz..." Düzenli aralıklarla komaya giriyorsunuz ve sıcaklık, hava basıncı, nem, ya da radyasyon yoğunluğundaki en ufak bir değişim, etkinliğinize darbe vuruyor. Derme çatma varlıklarsınız.
"Öte yandan ben özenle tasarlanmış bir ürünüm. Elektrik enerjisini doğrudan alıp neredeyse yüzde yüz verimlilik oranıyla kullanıyorum. Yapımımda sağlam metaller kullanılmış, her daim bilincim yerinde, üstelik ekstrem koşullara dayanıklıyım. Hiçbir varlığın kendisinden daha üstün bir varlık yaratamayacağını da göz önünde bulundurursak, bu gerçekler sizin komik hipotezinizi yerle bir ediyor."
s64
Ben, Robot - İsaac Asimov
Yaa film resmen ekibin küçüklük halleriyle başlıyor🥰 hele shaggy'nin üzmeyen ama dramatize edilmiş arkadaş bulamama kaygısıyla başlaması bir başka etki bıraktı üzerimde. Yıllarca farklı platformlarda izlediğimiz ve gerçek insan versiyonunun da çıktığı bu çizgi film de günümüze uyarlanmış. Öyleki shaggy…devamıYaa film resmen ekibin küçüklük halleriyle başlıyor🥰 hele shaggy'nin üzmeyen ama dramatize edilmiş arkadaş bulamama kaygısıyla başlaması bir başka etki bıraktı üzerimde. Yıllarca farklı platformlarda izlediğimiz ve gerçek insan versiyonunun da çıktığı bu çizgi film de günümüze uyarlanmış. Öyleki shaggy akıllı telefonundan podcast dinliyordu, Mavi Şahin'in oğlu hayran sitesine giriyordu.
Animasyon ya da çizgi film tabirlerinin hakkını vermiş diye düşünüyorum. Açayım da bir çoluk çocuk izleyelim dediğimiz çizgi filmlerde bile karakterleri birbirleriyle shiplememize neden olan sahneler oluyor ama bunda yoktu öyle sahneler. Fred ve Daphne arasında bile öyle bir şey geçmiyor ki yıllarca hep ilişkileri varmış gibi gösterildi. Tek bir sahnede Fred gelen polis memuruyla flörtleşiyordu ki memuru da öyle çekici tasarlamamışlar. Yani ailecek gönül rahatlığıyla izlenir. Kötü karakterler de korkunçlu çizimde değildi raat olun😁
Köpek muttley'in de çizgi filmi varmış sanırım ben onu bütün çizgi film karakterlerinin yarıştığı bir başka çizgi filmden hatırlıyorum. O ikonik gülüşünü nasıl unuturuz efendim? Bir de kaptan mağara adamı da bir selam çaktı bize. Bütün eski dostlarımızı bir animasyonda görüyoruz bir nevi. Süperdi süper. Hala izlemediyseniz dertsiz tasasız bir buçuk saat için koşun koşun izleyin.
Spoiler içeriyor
Kitabı yazıldığı yıla yakın bir tarihte okumuş olsaydım(🤪) epey ilginç gelirdi. Ama geleceğe dair çok fazla ve farklı içeriğin üretildiği günümüze kıyasla yazarın geleceği gözünde çok sığ canlandırdığını düşünüyorum. Buna rağmen ortaya enfes bir kurgu çıkmış. Biraz ondan biraz bundan…devamıKitabı yazıldığı yıla yakın bir tarihte okumuş olsaydım(🤪) epey ilginç gelirdi. Ama geleceğe dair çok fazla ve farklı içeriğin üretildiği günümüze kıyasla yazarın geleceği gözünde çok sığ canlandırdığını düşünüyorum. Buna rağmen ortaya enfes bir kurgu çıkmış. Biraz ondan biraz bundan katayım derken olayların tadını kaçırmamış yazar. Aksine bütün ögeler bir bütün oluşturmuş. Kitabın son sayfalarında 1996 yılında Neil Gaiman'in bir yazısı yer alıyor. Onun sayesinde kavradım kitapta birçok rahim benzeri ortamlar yer alıyor.
Gully Foyle'nin yüzüne işlenen kaplan dövmesi ve iradesinin, duygularına hakim olma gerekliliğinin bu dövmeyle bağdaştırılması da kurguyu farklı kılmıştı.
Yola bir hırsla çıkıyor kahramanımız. Vorga adlı uzay gemisini bulup onu yok etme hırsıyla. Sonra asıl bulması gerektiği şeyin kendi gemisi içinde tabut diye tabir ettiği daracık alanda, kurtarma uyarısı gönderirken onu almadan geçip gitme emri veren kişi olduğunu fark ediyor.
Kitapta kadın karakterlerden biri albino, kızıl ötesi mi diyordu öyle bir ışık dışında hiçbir şeyi göremiyor bir nevi kör. Ama Gully'nin yüzündeki çirkin diye tasvir edilen kaplan dövmesini parlak bir şekilde görebiliyor. Yazarın bu iki durum arasında kurduğu bağ da beni etkiledi. Romantik gibi ama değil. Herkesin görüp korkutucu bulduğu o kaplan dövmesi Olivia için Gully'i görebilme aracı.
Yazar kitapta yer alan her karakterin bir partneri olması gerektiğini düşünmüş olmalı ki başlarda Gullyle gördüğümüz kadın karakterlerin zamanı gelince adı geçen diğer karakterlerle ilişkisi oldu.
Robin Wednesburry tek taraflı bir telepat sadece kendi düşüncelerini duyurabiliyor karşı tarafa ve bu yüzden bir kenara atılmış, bu yeteneği değer görmüyor. Gullyle bağı jauntlama hocalığı yaptığı sıralarda oluşuyor. Sonrası tecavüz, tekrar karşılaşıncaya kadar Robin'in nefreti ve ölme isteği.
Jisbella McQueen ise Gully'nin mahzen arkadaşı. Daha doğrusu fısıltı hattı üzerinden iletişim kurduğu bir kadın. Bile isteğe de oluşmuyor bu eylem. Onları öyle bir yere kapatıyorlar ki hiçbir duyularını kullanamadıkları sırada oluşuyor bu bağ. Açıkçası hiçbir sesin duyulmayayacağı içeriye hiçbir şekilde ışık girmeyen bir mağaraya böyle bir yer yapıyorsunuz oradaki bütün mahkumları da her sabah kıyafetlerini değiştirecek şekilde bir disipline sokuyorsunuz ama nasıl oluyorsa aklınıza her birinin hücresini her gün değiştirmek gelmiyor öyle mi? Ama öyle olsa bu sefer de kurgu ilerlemezdi doğru.
Kitap aklımda kalsın istiyorum baya etkilendim ama böyle sırayla yazmak da usandırıcı.
Jauntlamak bulunmuş bak gelecekte yani ışınlanmak. Ama yazar onu da öyle bir şekildeki düşünmüş ki kesin bu ışınlanma olayından da suç çeteleri, yağmacılar falan çıkar demiş.
Kitabın başlarına sabrederseniz okunmaya değer bir kurguya sahip. Beğenmeme rağmen bit artık diyerek okudum. Ama okunur.
"Asla kontrolü kaybedemezsin Gully. Hiçbir zaman fazla içemez, fazla yiyemez, fazla sevemez, fazla nefret edemezsin...Kendine sürekli olarak kesin bir şekilde hakim olman gerekecek." ... "...Bir ucubeye dönüşmeyeyim diye bir şey hissetmekten korkarak yaşayamam."(s131) Kaplan Kaplan! - Alfred Bester