Beş kişi, beş farklı hayat, beş farklı gerçeklik ve beş sevim apartmanı. Her odada kayıp giden bir gençlik, hepsini delirten ayrı ayrı olaylar bütünü... Mine Söğüt yine şaşırtmadı deliliği vurguladı. Sahi asıl deli kimdi, delirten mi deliren mi?
Okurken arkada Hirai Zerdüş ölüyoruz bir köşede çalıyordu Şarkılarında kaybolduğum gibi kitabın içinde de kayboldum. En son çocukluğumuzu arıyorduk kaybolmuş kelimelerin arasında sonra biri girdi hayatımıza "merhaba" dedi. Hayatımızda hiç böyle güzel bir merhaba duymamıştık Merhaba dedik "Merhaba gökyüzüne maviyi…devamıOkurken arkada Hirai Zerdüş ölüyoruz bir köşede çalıyordu
Şarkılarında kaybolduğum gibi kitabın içinde de kayboldum.
En son çocukluğumuzu arıyorduk kaybolmuş kelimelerin arasında sonra biri girdi hayatımıza "merhaba" dedi. Hayatımızda hiç böyle güzel bir merhaba duymamıştık Merhaba dedik "Merhaba gökyüzüne maviyi anlatanım, merhaba"
***
Senin yaşamaktan anladığın nefes almak mı?
Kaç gece nefessiz bıraktın
Bunlar ölümden sayılmadı mı?
#Piray3
Yıllarca hep izleyeceğim diyip hiçbir şekilde açıp izlemedim. Her sahneyi bilip filmi izlememek ne kadar tuhaf gelse de bazı şeyleri izlemenin yada okumanın zamanı vardır her zaman buna inanıyorum. Filmin fazla abartıldığını düşünüyorum. Açıkçası beni çok fazla etkilemedi hatta hiç…devamıYıllarca hep izleyeceğim diyip hiçbir şekilde açıp izlemedim. Her sahneyi bilip filmi izlememek ne kadar tuhaf gelse de bazı şeyleri izlemenin yada okumanın zamanı vardır her zaman buna inanıyorum.
Filmin fazla abartıldığını düşünüyorum. Açıkçası beni çok fazla etkilemedi hatta hiç etkilemedi bile denebilir. Gerçek bir olayın anlatılması dışında pek bir vasfı olmadığını düşünüyorum.
Aynı zamanda film boyunca beni etkileyen tek şey o kadar insanı nereden buldukları oldu 😂. Filmin romantikliğinden ya da duygusallık kısmından daha çok nasıl çekildiği ilgimi çekti. Çekim gerçekten başarılı özellikle son sahneler -deniz üzerinde donmuş insanları gösterdikleri sahne- gerçekten etkileyici ve woww dedirticiydi. Bunun dışında benim için pek de bir albenisi yoktu.
-------------- "Müzeyyen hiç flört etmiyordu. Gözlerini kaçırmıyor, heyecanlanmıyor, dili sürçmüyor, dudaklarını ısırmıyor, kendinden bahsetmek için küçük bir heves göstermiyordu. Ya beni etkilemek gibi bir derdi yoktu, ya da beğenilmeye çok alışkındı." -------------- *** Müzeyyen başkasına aşıktı. Başkası için gözleri gülüyor,…devamı--------------
"Müzeyyen hiç flört etmiyordu. Gözlerini kaçırmıyor, heyecanlanmıyor, dili sürçmüyor, dudaklarını ısırmıyor, kendinden bahsetmek için küçük bir heves göstermiyordu. Ya beni etkilemek gibi bir derdi yoktu, ya da beğenilmeye çok alışkındı."
--------------
***
Müzeyyen başkasına aşıktı. Başkası için gözleri gülüyor, başkası için kalbi deli gibi atıyor, başkasına en saçma şeyleri anlatmak için yanıp tutuşuyordu ama Müzeyyen de başkası tarafından seviliyordu.
Kim bu başkaları? Neden hayatımızın her yerinde varlar? Bir gün neden bir başkası geliyor ve neden o başkası sevdiğimiz insanı elimizden alıyor? Neden sevdiğimiz insan başkasını seviyor?
Sahi, kim bu başkaları?
Ve neden sürekli bizden bir şey çalıyor
(Bu kitabı okurken arka fonda Emre Fel-Öleceksek ölürüz çalıyordu. ) Konu olarak kendine çeken bir kitap olsa da yazarın fazla betimlemesi ve konuyu aşırı uzatması hoşuma gitmedi. Şöyle ki 5 10 sayfa atlayıp devam etseniz bile bir şey kaçırmış olmuyorsunuz.…devamı(Bu kitabı okurken arka fonda Emre Fel-Öleceksek ölürüz çalıyordu. )
Konu olarak kendine çeken bir kitap olsa da yazarın fazla betimlemesi ve konuyu aşırı uzatması hoşuma gitmedi. Şöyle ki 5 10 sayfa atlayıp devam etseniz bile bir şey kaçırmış olmuyorsunuz.
Ben Kirke'yi okuyarak gelen bir çok arkadaşım da bu kitabı çok beğenemediğini söyledi.
Ne yazık ki benim için de bir hayal kırıklığı...
Kitapta okuyup etkisinden çıkamadığım ve düşünmekten kendimi alamadığım o cümle "İnsan ölürken endorfin salgılar" Ölümle yaşam arasında incecik bir çizgi, birbirinin zıttı gibi görünen iki kelime. Aslında iki kelime de bitiş ve başlangıcın simgesi. Biz nefes almayla başladığımız hayata ölüm…devamıKitapta okuyup etkisinden çıkamadığım ve düşünmekten kendimi alamadığım o cümle
"İnsan ölürken endorfin salgılar"
Ölümle yaşam arasında incecik bir çizgi, birbirinin zıttı gibi görünen iki kelime. Aslında iki kelime de bitiş ve başlangıcın simgesi. Biz nefes almayla başladığımız hayata ölüm dediğimiz kelimeyle son veriyoruz, yani böyle olduğunu düşünüyoruz. Ya tam tersiyse?
Ölüm başlangıç, yaşam bitiş kelimesiyse?
Doğarken ağlamamız bittiğimiz içinse ve ölürken başladığımız için gülümsüyorsak?
_____________________________
⚫Son dakikaya kadar arkadaşını arayan bir kızın hikayesine değinen bu kitap yazarın diğer kitapları kadar güzeldi. Başından sonuna kadar anlatışı ve kurgusuyla beni her zamanki gibi kendisine bağladı. İçerik hakkında çok detaya girmek ve spoiler vermek istemiyorum. Psikolojik gerilim sevenler için güzel bir başlangıç olabilir
___________________________________________Not:
*Bu kitap benim için diğerlerinden daha değerli. Al ya ne olacak ben Almanca'dan sana çevire çevire okurum diyen ve kitabın çıkmasını benimle 1 seneden uzun süre bekleyen aynı zamanda şu an hayatımda olmayan o güzel insanın anısına bir şey söylemek istiyorum,
Sevdiklerinizin değerini onlar hâlâ hayattayken ve hayatınızdayken bilin, sevin hayat kısa ve yaşayacak çok zamanımız yok :) *
Hayat insanı hep farklı yerlerden kırıyor, kırıldığı yerden de ince ince deliriyor insan.. Bu delilik yavaş yavaş işliyor içimize. Kimi zaman babasını aratıyor kimsesizler mezarlığında Botan gibi, Kimi zaman halat koleksiyonu yaptırıyor Halat Niyazi gibi... İnce ince deliriyor insan kimse…devamıHayat insanı hep farklı yerlerden kırıyor, kırıldığı yerden de ince ince deliriyor insan..
Bu delilik yavaş yavaş işliyor içimize.
Kimi zaman babasını aratıyor kimsesizler mezarlığında Botan gibi,
Kimi zaman halat koleksiyonu yaptırıyor Halat Niyazi gibi...
İnce ince deliriyor insan kimse farketmeden.
Mine Söğüt gerçekten farklı bir yazar, kalemiyle tanışana kadar bu kadar etkileneceğimi sanmıyordum. İlk kez onu Deli Kadın Hikayeleri adlı kitabında tanıdım ve o an onunla aramızda bir bağ olduğunu hissettim. Betimlemeleri o kadar güzel ki ben de anlatsam aynı…devamıMine Söğüt gerçekten farklı bir yazar, kalemiyle tanışana kadar bu kadar etkileneceğimi sanmıyordum. İlk kez onu Deli Kadın Hikayeleri adlı kitabında tanıdım ve o an onunla aramızda bir bağ olduğunu hissettim. Betimlemeleri o kadar güzel ki ben de anlatsam aynı şekilde dile getirirdim demeden geçemiyorum.
...
Kitap, düzenli bir hayatı olan Musa'nın bir sabah ansızın her şeyden vazgeçip sokakta yaşamaya başlamasını ve kendisinden yaşça büyük deli bir kadına aşık olmasının ardından yaşadığı günleri anlatıyor bu da yetmezmiş gibi sevdiği kadın için cinayet işliyor.
Kitabı okuduğum süre boyunca Musa'ı eleştirip durdum kafamda. Bir sabah uyanıp nasıl olurda bir çırpıda tüm ailesini bırakıp gidebilir diye hâlâ düşünmeden edemiyorum.
Bir başka yönden, kitap bize yanından geçip görmezden geldiğimiz hayatları gözümüze soka soka gösteriyor. Yazarın dili ile kitabı okumuyor resmen yaşıyorsunuz. Bazen Musa olup ev terk ediyorsunuz bazen Efsun olup bacaklarınızı kesiyorsunuz bazen de Adnan olup hafızanızı kaybediyorsunuz. Her şekilde bir karaktere bürünüp kitabın içine giriyorsunuz.
Ne zaman daralsam izlediğim filmlerden biri. Her izlediğimde farklı bir detaya takılıyorum. İlk izlediğim zamanlar Beethoven'ın agresif yapısına, deliliğine, öfkesine ve yeğeninin ondan esirgediği sevgisine takılmıştım ama aslında Beethoven sadece sevilmemişliğin ve yalnızlığın ortasında kalmıştı. Yeğeni onu sevsin istemişti aslında…devamıNe zaman daralsam izlediğim filmlerden biri. Her izlediğimde farklı bir detaya takılıyorum. İlk izlediğim zamanlar Beethoven'ın agresif yapısına, deliliğine, öfkesine ve yeğeninin ondan esirgediği sevgisine takılmıştım ama aslında Beethoven sadece sevilmemişliğin ve yalnızlığın ortasında kalmıştı. Yeğeni onu sevsin istemişti aslında yegeni de seviyordu onu ama onun izinden gitmek istemiyordu. İlk izlediğimde Yeğeninin penceresinden bakamıyorken son zamanlarda onun penceresinden de görmeye başlıyorum hayatı..
***
Konu kısmında eksik yerler olsa da müziği içimize içimize işleyen bu filmden bahsetmeden geçemezdim. Sessizliğin sesi olan Beethoven'a sonsuz teşekkürler.
"Başkaları olmadan yaşamak zor, başkalarıyla birlikte yaşamak da zor. Yaşamak hep zor Sessizliği severken bir gevezeyle yaşamak, köy hayatını severken şehir hayatını seven biriyle yaşamak, gündüzü severken geceyi seven biriyle yaşamak, kuzeyi severken güneyi seven biriyle yaşamak..."