Ah be dedirten filmleri hem severim hem de sevmem, bu da o filmlerden. Kızımız ne kadar sessiz, sakin ve durgunsa film de bir o kadar aynı düzeyde. İzlerken yormuyor ya da sıkmıyor. Buram buram dram öğeleriyle izleyicisini boğmaması ayrı bir…devamıAh be dedirten filmleri hem severim hem de sevmem, bu da o filmlerden.
Kızımız ne kadar sessiz, sakin ve durgunsa film de bir o kadar aynı düzeyde. İzlerken yormuyor ya da sıkmıyor.
Buram buram dram öğeleriyle izleyicisini boğmaması ayrı bir etken.
Arada kaldım yahu, keşke demeyi hiç sevmiyorum.
Final tadında bir sezon finali yapmış olmasına rağmen keşke ikinci sezonu da olsaymış dedirten dizi, büyük bir bütçesi olduğu için sonlandırılmış. Mekanlar, kostümler, dekorlar, kalabalık figüran kadrosu gerçekten büyük paralar harcandığını gösteriyor. Daha ilk bölümden itibaren o karanlık ve bilinmeyene…devamıFinal tadında bir sezon finali yapmış olmasına rağmen keşke ikinci sezonu da olsaymış dedirten dizi, büyük bir bütçesi olduğu için sonlandırılmış. Mekanlar, kostümler, dekorlar, kalabalık figüran kadrosu gerçekten büyük paralar harcandığını gösteriyor.
Daha ilk bölümden itibaren o karanlık ve bilinmeyene doğru çok hızlı giriş yapması, başrolünde Tom Hardy'nin o karanlık kişiliğe ustaca hayat vermesi bir çırpıda sizi de o dehlizin içine çekiyor.
Hem Kızılderili hem de Afrika mitlerini içermesi çok hoşuma gitti.
Sanırım uzun bir süre James Delaney karakterinin sinir bozucu "hığğğmm"larını kullanacağım.
Açıkçası filmin çok bir numarası yoktu. Maalesef Raf fısıltılarına aldanıp izledim. Bir çocuğun gözünden dönemin siyasal ve dini çatışmalarına tanık oluyoruz ama... Ne çatışmanın ciddiyeti ne aile dramı ne dönemin şartları çağının olanaklarını kullanma ihitiyacı hissetmeksizin seyirciye aktarmaya çalışmış ve…devamıAçıkçası filmin çok bir numarası yoktu. Maalesef Raf fısıltılarına aldanıp izledim. Bir çocuğun gözünden dönemin siyasal ve dini çatışmalarına tanık oluyoruz ama... Ne çatışmanın ciddiyeti ne aile dramı ne dönemin şartları çağının olanaklarını kullanma ihitiyacı hissetmeksizin seyirciye aktarmaya çalışmış ve zerre kadar başaramamış.
Maalesef çok havada kalmış, film boyunca etkilendiğim sadece büyükanne ve büyükbabası ile yaşadığı diyaloglardı.
Filmin başlangıcında tam 16 yıl sonrasına gönderme (Sleepy Hollow) yapması aklımı başımdan aldığı için pek hoşuna gitmeyen ilk bölümünü sabırla seyrettim. Devamınında bu doğrultuda ilerleyeceğini sandım ama filmden bağımsız olmayan ikinci bölüm daha iyiydi.
Hikayeyi aktarma konusunda çok büyük eksileri olsa da, Hippi akımını ve Hristiyanlık öncesi Pagan kültürünü çok iyi harmanlamış. Her ne kadar Paganizm ve Hippi akımını ayıran çok keskin çizgiler olsa da, her ikisini de birbirine yakınlaştıran çok fazla ortak bileşen…devamıHikayeyi aktarma konusunda çok büyük eksileri olsa da, Hippi akımını ve Hristiyanlık öncesi Pagan kültürünü çok iyi harmanlamış. Her ne kadar Paganizm ve Hippi akımını ayıran çok keskin çizgiler olsa da, her ikisini de birbirine yakınlaştıran çok fazla ortak bileşen de mevcut.
Gerilim ve merak hissi barındımıyor olması hikayenin ve finalin kötü olduğu anlamına gelmiyor, maalesef çağının yoksunlukları filmi pek izlenir düzeyde tutamıyor. Bir yeniden uyarlaması olduğunu gördüm ama yorumlar uzak durulması gerektiğini gösteriyor.
Yorumlara hastayım. Varoluş sancısı, toplumsal yok oluş, sürrealizm vs. Ne yaşıyorsunuz arkadaşım siz? Aykırı bir iş olmuş kabul ederim, anlatmak istediğini farklı bir yorumla sunmuş tamam ama bu kafa herkese hitap etmez. Sadece senaristin anlayabileceği bir üslup ve bunu toplumun…devamıYorumlara hastayım. Varoluş sancısı, toplumsal yok oluş, sürrealizm vs. Ne yaşıyorsunuz arkadaşım siz?
Aykırı bir iş olmuş kabul ederim, anlatmak istediğini farklı bir yorumla sunmuş tamam ama bu kafa herkese hitap etmez.
Sadece senaristin anlayabileceği bir üslup ve bunu toplumun bütünü kaldırmaz, hele ki Netflix kitlesi hiç kaldırmaz.
Saçma sapan bir anlatım tarzı, toplumun geneline hitap etmeyen bir sunum... Zerre kadar beğenmedim çünkü gerçeklikten uzak.
Eski filmleri işte bu yüzden izlemeyi çok seviyorum... 1959 yılında çıkan Psycho kitabının ardından yapılan film, Ed Gein adında bir seri katilin hayatından uyarlanmış ve popüler kültüre çok büyük ilham kaynağı olmuş. Bugüne kadar izlediğimiz bütün gerilim ve korku filmlerinin…devamıEski filmleri işte bu yüzden izlemeyi çok seviyorum... 1959 yılında çıkan Psycho kitabının ardından yapılan film, Ed Gein adında bir seri katilin hayatından uyarlanmış ve popüler kültüre çok büyük ilham kaynağı olmuş. Bugüne kadar izlediğimiz bütün gerilim ve korku filmlerinin kaynağı bu film diyebiliriz, izlerken hep "ya ben bu hikayeyi bir yerden biliyorum" dedirtiyor.
Korku ve gerilim severlerin, köklere bir göz atması için değerli olduğunu düşündüğüm bu film mutlaka arşivinizde yer almalı.
Film öyle güzel ki nasıl anlatabilirim bilemedim. Eleştirmek istersem yazacak yığınla şey bulurum, kusursuz değil ama seyirciye yansıtmak istediği bütün duyguları anında sunuyor. Dünyayı gezme hayalleri olan genç bir adam, çocukluğunu geçirdiği kasabadan uzaklaşmak isterken nasıl oranın vazgeçilmez bir parçasına…devamıFilm öyle güzel ki nasıl anlatabilirim bilemedim. Eleştirmek istersem yazacak yığınla şey bulurum, kusursuz değil ama seyirciye yansıtmak istediği bütün duyguları anında sunuyor.
Dünyayı gezme hayalleri olan genç bir adam, çocukluğunu geçirdiği kasabadan uzaklaşmak isterken nasıl oranın vazgeçilmez bir parçasına dönüştüğüne tanıklık ediyoruz. Sıradan Yeşilçam filmlerinde gördüğümüz bütün kalıplar burada da mevcut ama özellikle filmin sonunda gördüğümüz gerilim çağına göre çok iyi yansıtılmış.
Önce eleştireceğim ama bu demek değil ki film kötü... aksine aslında temel aldığı konu ürkütücü. Esas oğlanımız John (Roddy Piper) her ne kadar bir evsiz olsa da Rambo vücuduna sahip, uzun ve ahenkle dans eden sarı saçları hiç bozulmuyor, kirlenmiyor…devamıÖnce eleştireceğim ama bu demek değil ki film kötü... aksine aslında temel aldığı konu ürkütücü.
Esas oğlanımız John (Roddy Piper) her ne kadar bir evsiz olsa da Rambo vücuduna sahip, uzun ve ahenkle dans eden sarı saçları hiç bozulmuyor, kirlenmiyor ve küçük bir uçurumun kenarında yer alan evin penceresinden aşağı yuvarlanmasına, filmin 1/3 ünü işgal eden kavga sahnesine rağmen kıyafetlerine zerre kadar zarar gelmiyor. Ve filmin sonunda (burası sürpriz bozan sayılabilir) resmen Cüneyt Arkın'ın filmine atıf yaparcasına bir sahneyi gördük.
Temel aldığı konuya gelirsek başta da yazdığım gibi ürkütücü, her ne kadar bir gözlüğe ya da lense ihtiyacımız olmasa bile farazi "at gözlüklerimizden" sıyrıldığımız zaman aynı filmde anlatılan çıplak gerçekler ile yüzleşmemiz mümkün.
Bunun için bir mucizeye, aydınlanmaya, bilinçsel uyanışa falan ihtiyacımız yok. Bakmayı ve irdelemeyi bilin yeter.
Umarım bu serinin devamı gelir. Her ne kadar bölümlerin sonu açık bir kapı bırakıyor olsa da, bu yarım kalmışlık hoşuma gitti. Özellikle bölüm girişlerinde kullanılan görseller bana son zamanlarda oldukça ilgi gören "The Room" oyun serisini anımsattı. Her bölüm ilginizi…devamıUmarım bu serinin devamı gelir. Her ne kadar bölümlerin sonu açık bir kapı bırakıyor olsa da, bu yarım kalmışlık hoşuma gitti. Özellikle bölüm girişlerinde kullanılan görseller bana son zamanlarda oldukça ilgi gören "The Room" oyun serisini anımsattı.
Her bölüm ilginizi çekecek düzeyde değil ama 5. ve 6. bölümde yer alan Lovecraft ve 8. bölümde yer alan Guillermo Del Toro'nun hikayesinden uyarlananlar oldukça ilginizi çekecektir.
Bu bölümlerin dışında kişisel olarak 7. Bölüm her ne kadar çok ilgi çekecek düzeyde olmasa da o 79 havasını görsel olarak dolu dolu yansıtıyor oluşu çok hoşuma gitti.
Tabi oyuncu kadrosuna muhakkak göz atın, tanıdık ya da çok sevdiğiniz isimlerin karşınıza çıkması muhtemel.
Her bölüm farklı bir hikaye ve yönetmen eşliğinde yapılmış olmasına rağmen Guillermo Del Toro eli değdiği çok belli ve Yönetmenin yapımlarını sevenler için mutlaka deneyimlenmesi gereken bu hikayeler, izlemeye değer.