sema (@solabily)

Spoiler içeriyor 2020 pandemisinde tanıdığım, beni hem rahatlatan hem kafamı dağıtan hem de bambaşka dünyalara götüren dizi: brooklyn nine nine. son sezon çıktığında ilk yedi sezonu izlediğimden ve bitmesine asla kıyamadığımdan 8. sezonu izlemeyi hep ertelemiştim. geçen haftalarda ise tekrardan düştüğüm boşluktan…devamı2020 pandemisinde tanıdığım, beni hem rahatlatan hem kafamı dağıtan hem de bambaşka dünyalara götüren dizi: brooklyn nine nine. son sezon çıktığında ilk yedi sezonu izlediğimden ve bitmesine asla kıyamadığımdan 8. sezonu izlemeyi hep ertelemiştim. geçen haftalarda ise tekrardan düştüğüm boşluktan ötürü diziyi en baştan izlemeye karar verdim ve bu yüzden son sezonu da izleyip diziye son noktayı koydum. brooklyn99 çok farklı bir evren, çok farklı bir ortam. özellikle jake... gerçek olmayacak güzellikte bir karakter. sevdiklerine olan bağlılığı, işine olan aşkı, sivri zekası, her daim güvendiği iç sesi ve dahası... ilk bölümde terry herkesi holt'a tanıtırken jake için harika bir dedektif olduğunu ama büyüyemediğini söylemesi ve final bölümünde holt'un jake'e artık büyüdün demesi de beni ayrı bir hüzne sokan anıydı ve büyüdüğünün en büyük kanıtı en büyük tutkusu olan işinden, sevdiği kadın ve çocuğu için vazgeçmesiydi. bu durum ilk başta canımı sıkmış olsa bile düşündükçe büyüdüğünü böyle güzel kanıtlayacak başka bir senaryo olmadığını fark ettim. çocuksu yönü, mizahı vesaire onun yalnızca karakteri. yaşla öyle büyük ilgisi olmayan kişisel yönleri. fakat öncelikleri, tercihleri ve olaylara bakış açısının değişmesi, fedakarlıkları olgunluk göstergesidir. kendisi babasız büyüyüp zorlu bir çocukluk yaşarken aynısını oğluna yaşatmamak için kendinden ödün vermesi, jake'in belki de gerçekten verdiği en güzel kararlarından biriydi. amy ve jake hem bu kadar zıt hem bu kadar uyumlu olan nadide çiftlerden. her ne kadar sürekli atışıp her an yeni bir iddiaya girip eğlenceli rakipler olsalar bile bunun sadece ilişkilerini daha eğlenceli kıldığını söyleyebiliriz. bunun dışında birbirlerine duydukları saygı, fedakarlık, her koşulda birbirlerine arka çıkmaları örnek alınması gereken şeylerdi. ayrıca bir konuda hemfikir olabiliriz ki her amy-jake sahnesini izlediğimizde aynen charles gibi olurken bizi ekrana yansıtan kişi yine charles oluyordu. onlar dışında rosa, gina, raymond, terry, charles hatta hitchcock ve scully bile benim için çok özel karakterler. her biri bambaşka özellikte, toplanınca da kocaman 1 yapan 9 kişi... dostlukları, birbirlerine olan güvenleri, yanlışlarında bile birbirlerinden özür dileyip saygılı olmaları, her daim yan yana hissetmeleri her bakımdan çok özeldi. ayrıca dizinin sindire sindire, mizahın yanında bizi kendimize getiren farkındalıkları da takdir edilesiydi. ırkçılık, homofobi, cinsiyetçilik gibi birçok konuya değinmesi diziye olan sevgimi biraz daha arttırıyor. uzuuuuuun lafın kısası brooklyn 99 çok özel ve güzel bir evrendi. benim için de yeri apayrı. herkesin izlemesi gereken bir yapım. ne diyorduk? NINE NINE! 10/10

solabily 3 months ago

Cebimdeki Yabancı

Serra Yılmaz

154 Gönderi

uyarlama olduğunu bilmiyordum ama izledikten sonra mantıklı geldi. filmdeki olaylar çok abartı gibi yani izledikten sonra "ee ben kime güveneceğim" diyebilirsiniz çünkü bir iki karakter dışında normali yok. herkes abartı derecesinde bir şeyler saklıyor ve hepsi de erkek kız ilişkisiyle…devamı

solabily 3 months ago

A Little Red Flower

Yan Han

5 Gönderi

bu filmi nerede gördüm de izleme kararı aldım hatırlamıyorum. yakın zamandaydı ama tüm ihtimallere baktım bulamadım ve neredeyse hiçbir yerde adam akıllı ne film hakkında yoruma ne de editlere denk geldim o yüzden şaşkınım. film mükemmeldi. gerçekten. yani bu yüzden…devamıbu filmi nerede gördüm de izleme kararı aldım hatırlamıyorum. yakın zamandaydı ama tüm ihtimallere baktım bulamadım ve neredeyse hiçbir yerde adam akıllı ne film hakkında yoruma ne de editlere denk geldim o yüzden şaşkınım. film mükemmeldi. gerçekten. yani bu yüzden şaşkınım. keşfedilmemesine... şahsen filmin uzun paragraflarla dolu yorumları olur sanmıştım ama maalesef yok. ben bahsedeyim biraz filmden. ana karakterlerimiz genç bir oğlan ve genç bir kız. ancak geniş çaplı bakınca her bir karakterin, ana karaktere hizmet etmek için olmadığını, aslında hepsinin kendi varlığını yakından anlatan hislerle önemli karakterler olduğunu fark edeceksiniz. şimdi, film oğlanın kanseri atlatmasının iki yıl sonrasıyla başlıyor. fakat kanserin nüksetme ihtimali; oğlanımızın umutsuz, depresif, korkak biri olmasına engel olamıyor. ailesi ne yapsa ne etse yine de sosyalleşmesini sağlayamıyor. derken oğlanımız bir gün, uzun zamandır tanışıklı oldukları, kanser hastalarını toplayıp motive etkinlikleri düzenleyen adamın etkinliğine katılıyor. işte tam burada da başka bir kanser hastası olan genç kızımızla karşılaşıyor. başta atışarak tanışsalar da zamanla birbirlerinin ilgilerini çekiyorlar ve beraber bir şeyler yapmaya başlıyorlar. en beğendiğim hatta hüzünlendiğim sahnelerinden biri kesinlikle seyahat etmek isteyip de edemeyen oğlanımız için sanki seyahat ediyormuş gibi ortamlar edinip bunun çabalayan kızımızın yaptıklarıydı. hissettirdikleri çok başkaydı. oğlanımız tabii anında düzelmiyor. uzun zaman umutsuz ve ruhsuz. sadece kızımız ilgisini çekiyor ama yine de korkuyor. öyle ki kızımızla beraberken hastalığını anlık unutup herhangi bir hayatı yaşayan o genç gibi bile hissediyor. zamanla gerçekleşen bazı olaylardan sonraki -spoi olmasın diye ayrıntıya girmiyorum- sahneler de beni gerçekten derinden etkilemişti. ana karakterlerin çatışması, yağmur aslında birbirlerine kendi gerçekliklerini haykırmaları, tamamen dürüst olmaları... her şekilde mükemmeldi. film o kadar yoğun ve sürükleyici ki bu sahnelerin devamı da -tabii ki- beni etkilemişti. ailelerin hayatı, öncelikleri, çaresizlikleri... her şey kusursuzca anlatılmıştı. tüm karakterler gerçekti. hayatın içindeydi. en basit olaylar bile sanki ben yaşıyormuşum gibi hissetirdi. cümleleri, bakışları... tamam dedim ya ben, bu kadar olabilir. oyuncular üzerilerine düşen görevi mükemmel halletmişler. belki klişe bir konu ama yine de o klişeliğin verdiği buruk tat yoktu. sanki türünün tek örneği gibi kendilerinden verebildikleri kadar vermişlerdi. ben bayıldım. kesinlikle izlemenizi tavsiye ederim. 10/10

solabily 3 months ago

Alchemy of Souls

Jeong-eun Hong

47 Gönderi

genel dizi için diyeceğim şey kesinlikle kurgusu ve evreni mükemmeldi. hani hiçbir sahne gereksiz değildi. yaşanan her olay, söylenen her söz bir şekilde tekrar karşınıza çıkıyor ve "aa bu, bu yüzden böylemiş" demeye başlıyorsunuz. bir şekilde yaptıklarına hak veriyorsunuz. tercihlerini…devamıgenel dizi için diyeceğim şey kesinlikle kurgusu ve evreni mükemmeldi. hani hiçbir sahne gereksiz değildi. yaşanan her olay, söylenen her söz bir şekilde tekrar karşınıza çıkıyor ve "aa bu, bu yüzden böylemiş" demeye başlıyorsunuz. bir şekilde yaptıklarına hak veriyorsunuz. tercihlerini anlıyorsunuz. sezonlar arası söylemler için evet, 1. sezonun kurgusu 2. sezondan daha dinamik ancak şöyle bir bakınca 2. sezonun aslında sona ulaşmak için gereken o basamak ve hatta bir pastanın süsü olduğunun farkına varırsanız sezonları kıyaslamaya gerek olmadığını anlarsınız. ilk sezondaki kemik kurgunun yanı sıra yan karakterlerin rengarenk oluşu sezonun cıvıl cıvıl olmasına büyük rol oynadı. akabinde yaşanan kayıplarla 2. sezon, karamsar bir havayla büyük bir giriş yaptı. tabii yine muziplikler eksik değildi ancak genel havayı bilirsiniz, karanlıksa karanlıktır. 2. sezonun uk'unu daha çok sevdim. ilk sezonda da kesinlikle süperdi ancak toydu. 2. sezonda her bir kararı bilgece, her tercihi akıllıcaydı. kılıcını çektiği herkesle yaptığı dövüşlerdeki o ustaca hareketleri ise gerçekten hayran olunasıydı ki bu yeon(naksu) için yaptıklarını saymıyorum bile. henüz onun kim olduğunu bilmezken -bazı hödük hareketlerini saymazsak- onun için gizliden yaptığı iyiliklerle gönlümü bir kez daha çaldı. kesinlikle süper bir havası vardı. bu yüzden 2. sezon uk'u benim için daha özel. naksu'nun ilk sezondaki bedeni mu deuk ile uk'u tam yakıştıramadığım için 2. sezondaki bu yeon ile uk'u yakıştırmak benim için daha kolaydı. ha bi de 2. sezonun başını masalsılığı beni benden almıştı. özellikle bu yeon ile uk'un ilk karşılaştığı sahne... tıpkı rapunzel gibiydi. ayrıca ilk bölümünün ruhu süperdi. kayıplar sonucu kırgınlıklar, ayrılıklar, gelişen ve değişen karakterler, kabullenilmek istenmeyen hisler... hepsi bomba gibiydi. benim dürüst, zeki yul'um ise çok başka. yavrum nereden tutsa elinde kaldı. kalbini dinlese dert, aklını kullansa dert... neyse ki en sonunda mükemmelliyetçiliği sonucunda işkolik biri olacak gibi ahshajd. bu çocuğun mutlu oluşunu izlemek için son yayınlanan dizisine başlayacağımm -şaka yapmıyorum- kral gu won da komikti. gerçekten. ben onu izlerken inanılmaz keyiflendim. sıkıcı klişe veliaht prens tribine ara ara girse de ki diğer dizilere kıyasla çok az, genel olarak eğlenceli ve gün sonunda iyi olarak kalan birisi oldu. dang gu ve cho yeon benim dalin kokulu çiftim. ilk sezon tatlıydılar. 2. sezon darbe yaptılar en sonunda yine dalin gibi koktular. park jin ve hizmetçi kim de deli ikililerimden. o babacan ve anaç ruhları sayesinde kendilerini ayrı sevdirttiler. iletişimleri de komikti. gerçi 2. sezonda bi ara ruhum gitti geldi ama neyse... herkesi tek tek saymamak için burada keseceğim vallahi dayanamıyorum ajdksndls geniş bir oyuncu kadrosuyla, kurgusuyla, görsel efektleriyle baştan sona şahane bir dizi yapmış bu korealılar. tebrikler. ben bayıla bayıla izledim. tavsiye de ederim. 9,5/10

solabily 3 months ago

Kübra

Yağmur Taylan

61 Gönderi

ilk bi 5 bölüm kadar dizinin içine giremedim yani olduramadım kafamda. ciddiye de alamadım pek. kitap uyarlaması olduğunu da yeni öğreniyorum. çağatay'ın oyunculuğu normalde mükemmel ama sanki çok kasmış bu dizide. ahsen, aslıhan genel olarak yine süperdi. özellikle ahsen. bazı…devamı

solabily 3 months ago

My Demon

Choi Ah-Il

28 Gönderi

Diziye en başta başlama nedenim aslında başrollerdi. Görsel olarak inanılmaz uyumlulardı ve her ikisini de gerçekten seviyordum zaten. Kurgusu da klasik fantastik kdrama olunca başladım. Benim için hemen hemen her bölüm aşırı keyifli geçti ve tüm bölümler birden gelseydi de…devamı

solabily 4 months ago

Death's Game

Jae-Wook Lee

35 Gönderi

Adından da anlaşılacağı üzere içinde ölümü bolca izlediğimiz 8 bölümlük, çıtır çerez ancak hissettiklerini algılama ve hazmetme yönünden bünyenize bağlı olarak değişkenlik gösteren mini dizi. Ana karakterin, kendi hayatının buhranlarına dayanamayarak intihar etmesiyle başlıyor dizi. 'Ölüm' denen varlığın da cezalandırmasıyla…devamı

solabily 4 months ago

Ben Ölmeden Önce

Ry Russo-Young

27 Gönderi

film, konusundan da anlaşılacağı üzere aynı günü tekrar tekrar yaşayan genç bir kızın etrafında çiziliyor. bu tarz konular beni hep çektiğinden heyecanla izlemeye başladım filmi. ana karakterin ortadaki büyük problemi çözmeye çalışması geç oldu ama hemen bitti. çok yavaş giden…devamı

solabily 4 months ago

Boyhood

Yim Si-wan

3 Gönderi

mükemmeldi. tek kelimeyle... olay örgüleri, oyunculuklar ve işleyiş o kadar iyiydi ki genelde dizileri ilerlete ilerlete izleyen benim için baştan sona atlamadan izlediğim nadir dizilerden. gereksiz yan karakterlerin uzun uzadıya sahneleri yoktu. verilen mesaj belliydi. sinir bozucu kızın sahneleri sonlara…devamı

solabily 4 months ago

Gece Yarısı Kütüphanesi

Matt Haig

177 Gönderi

kitapta şöyle bir cümle geçiyor, "Öğrenmenin tek yolu yaşamaktır." ve bence bu cümle, kitabı da özetliyor. hayatta pek çok karşı karşıya kaldığımız birden fazla yollar, tercih ettiğimiz olaylar ve akabinde yaşanan sonuçlar var. çoğunda da "acaba?" sorusunu sorma ihtiyacı hissediyoruz.…devamı