Spoiler içeriyor
O kadar hızlı aktı ki kitap, yazarın cümleleri hiç yormadı. Okuması çok kolay ve zevkliydi hızlı bitirdim. Şimdiye kadar okumamış olmak içimde bir suçluluk duygusu hissettiriyordu şimdi içim çok rahat hahah :) Kitapta neredeyse çoğu karakter iyi kalpli. Seviyorum böyle…devamıO kadar hızlı aktı ki kitap, yazarın cümleleri hiç yormadı. Okuması çok kolay ve zevkliydi hızlı bitirdim. Şimdiye kadar okumamış olmak içimde bir suçluluk duygusu hissettiriyordu şimdi içim çok rahat hahah :)
Kitapta neredeyse çoğu karakter iyi kalpli. Seviyorum böyle şeyler okumayı. Notre Dame’ın Kamburundan ve o kitaptaki kötülükler ve kasvetten sonra çok iyi geldi Suç ve Ceza.
Bir avukat olarak “suçluları nasıl savunuyorsunuz?” sorusuyla sık karşılaşıyoruz ve bu kitap insanlara söylediğimiz “herkesin savunulma hakkı vardır” cümlesinin somut bir örneği. Bir cinayet var ama farklı etkenler de var için içinde, bu da 30 yıl mı 8 yıl mı ceza alması gerektiğini gayet etkiliyor.
yazmadım seni daha, sevmeye ayırdım tüm zamanları, yazmaya bu yüzden vaktim olmadı. ben düşünmeye başlayınca seni -ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok öncedir- inan ki dağlar, taşlar, inan ki bulutlar, yağmur ve kar toprakla su ve gökyüzü, güneş ay…devamıyazmadım seni daha,
sevmeye ayırdım tüm zamanları,
yazmaya bu yüzden vaktim olmadı.
ben düşünmeye başlayınca seni
-ki bu bir önceki düşünmenin sonundan çok
öncedir-
inan ki dağlar, taşlar,
inan ki bulutlar, yağmur ve kar
toprakla su ve gökyüzü,
güneş ay ve yıldızlar
onlar da benimle birlikte
ve onlar da benim kadar seni düşünürler...
hep dalgınım bu günlerde
saati cezveye koyup yumurta tutuyorum,
bir gün takvime bakmasam yılı unutuyorum.
aklım başıma gelmiyor,
başıma çarpmadan dallar
yolda yürürken dalıp dalıp gidiyorum.
nisan'a kaç var diyorum saati sorarken.
hiç böyle olmamıştım.
bilenlere sordum;
'aşk bu' dediler...
-metin vural
#dünyaşiirgünü
Hayatımın en özel, en kıymetli romanı. Ve bunu söylemekten utanmaycağım. Bir neslin efsanesiydi. Ve ne demiş Robet Pattinson “it's no longer 'cool' to hate 'Twilight' “. Her neyse, Bu seriyi 6. sınıfta okumuş olmam şu an düşününce çok garip geliyor.…devamıHayatımın en özel, en kıymetli romanı. Ve bunu söylemekten utanmaycağım. Bir neslin efsanesiydi. Ve ne demiş Robet Pattinson “it's no longer 'cool' to hate 'Twilight' “.
Her neyse,
Bu seriyi 6. sınıfta okumuş olmam şu an düşününce çok garip geliyor. O yaşta okuyup, sadece “fan”ı olmaktan ziyade, en derinime işleyecek kadar anlayabilecek olgunlukta olmama şaşırıyorum. Neyseki kötü örnek olacak bir kitap değildi asla. Bella depresyona girdiğinde saçma asilikler yapmak yerine kendini derslerine verip notlarını yükseltmişti mesela :) Yine de şimdi ortaokul öğrencilerinin okumak için yaşlarının çok küçük olduklarını düşünüyorum, o yaşta okumalarını tavsiye etmem benim kadar özümseyebileceklerini sanmıyorum.
Bu roman dışardan önyargıyla yaklaşıldığı gibi sadece “vampir-kurtadam fantastik hikayesi” değil. Olgunlukla kurgulanmış bir hikaye. Stephenie Meyer’in betimlemeleri, cümleleri, hikayeyi anlatış şekli o kadar güzel ki.. Her şey çok temiz, çok derin. Duygular çok gerçek. Şimdiki kahraman - mağdur cringe kurguları gibi değil asla.
Tabi bunca geçen yılda defalarca bitirdim seriyi. Benim sevgi anlayışımın aşk anlayışımın oluşmasında büyük etkisi olduğunu düşünüyorum. Hatta bazen buna hayıflanıyorum, çünkü kitaptaki gibi bir sevgiyi bekledim uzun süre boyunca, hep reddettim ona benzemeyen sevgileri. Belki hala da öylesini beklemeye devam ediyorum. “Edward gibi sevmek” diye bir şey bilmeseydim belki daha düşük beklentili bir insan olurdum :P
Twilight efsanesi kitaplarıyla filmleriyle müzikleriyle benim kalbimde hayatımda hep özel bir yerde olacak. Bana hatırlattığı his, heyecan, ağzımdaki tat, burnumdaki koku hep aynı kalacak.
Spoiler içeriyor
Dokunmayın çok fenayım… Ay çok sinirim bozuldu.. Sonunu böyle beklemiyordum canım sıkıldı. Kitabın başı İNANILMAZ SIKICI. Ayrıca aralarda gereksiz betimlemeleri de beni çok uzaklaştırdı. Sayın Victor Hugo, 1300 Paris’inin kuşbakışı haritasını anlatma çaban çok yersiz. Ayrıca bazı betimlemeler çok yanlış…devamıDokunmayın çok fenayım…
Ay çok sinirim bozuldu.. Sonunu böyle beklemiyordum canım sıkıldı.
Kitabın başı İNANILMAZ SIKICI. Ayrıca aralarda gereksiz betimlemeleri de beni çok uzaklaştırdı. Sayın Victor Hugo, 1300 Paris’inin kuşbakışı haritasını anlatma çaban çok yersiz. Ayrıca bazı betimlemeler çok yanlış ve eksikti yazılanı gözümde canlandırdığım zaman birbirini tutmuyordu. Kitap kendine bağlayana kadar çok uğraştım.
Normalde klasikleri çok severim. Ama bu hiç tat vermedi. İki Şehrin Hikayesi de biraz zor ilerlemişti ama ağzımda çok güzel bir tadı kalmıştı. Buna sinir olarak okudum.
Sadece Esmeralda bu kitaba tatlılık verdi..
Aptal Rahip haline yaşına bakmadan şu iğrençliklerine bak. Aşk bu değil işte. Günümüz insanlarında da bu var; sapıklığı sapkınlığı sahip olma arzusunu aşk sanıyorlar.
Oysa Esmeralda da Phoebus’e aşıktı. Esmeralda’nın aşkı; ondan almak değil, ona vermekti.. istediği her şeyi.
Rahibinkiyse sadece almak üzerine.
Kitabını okumadığım için filmi beğenenler kulübünde olacağım sanırım. Tiyatro gibi çekilmesi ilginç olmuş. Oyuncular harikaydı. Sadece Anna ilk başta büyüleyici güzellikteyken sonra saçlarının deli gibi olması bilerek mi yapıldı? çok canımı sıktı hahah. Dansa, valse, kibarlığa, saygıya, nezakete bayılıyorum. Ne…devamıKitabını okumadığım için filmi beğenenler kulübünde olacağım sanırım. Tiyatro gibi çekilmesi ilginç olmuş. Oyuncular harikaydı. Sadece Anna ilk başta büyüleyici güzellikteyken sonra saçlarının deli gibi olması bilerek mi yapıldı? çok canımı sıktı hahah.
Dansa, valse, kibarlığa, saygıya, nezakete bayılıyorum. Ne yazık ki geçmiş yüzyıllarda bıraktık hepsini… O yüzden o dönemlerin kitaplarını filmlerini izleyerek memnun ediyorum kendimi.
Konuya gelirsek.. Anna bu kadar çekilmez olmasına rağmen o çapkın yakışıklı genç Vronsky nasıl da katlandı Anna’ya.. Alttan aldı sevmeye devam etti.. Ama Anna anlayışlı aklı başında bir kadın olsaydı kocası da sevgilisi de kıymet vermezdi. Bu dünyanın adaleti böyle çünkü.. (evet bu hikayeden de çıkardığım bu ahsjsjd)
Sadece çiftçi Levin’in hikayesinin bağlantısını pek çözemedim Anna hikayesiyle. Muhtemelen kitabı okuyanlar biliyordur ama o kısım bende eksik kaldı.
Of dizi hakkında söylemek istediğim çok şey var. Biraz önce bitirdim. bir dakika, önce göz yaşlarımı sileyim... Öncelikle kitabı hepsinden güzel. Filmine yıllarca laf ettik ama dizisi filmden öteye geçememiş. Başta şunu söylemek istiyorum gerçekten başrolün hint çirkin bi kadın…devamıOf dizi hakkında söylemek istediğim çok şey var. Biraz önce bitirdim. bir dakika, önce göz yaşlarımı sileyim...
Öncelikle kitabı hepsinden güzel. Filmine yıllarca laf ettik ama dizisi filmden öteye geçememiş.
Başta şunu söylemek istiyorum gerçekten başrolün hint çirkin bi kadın olması mı gerekiyordu gerçekten de? Netflixin bu ırk karışımına sinir oluyorum. Bu ırkçılık değil. Hindistanda bir hikaye yapın hint oyuncu kullanın. Aynı şey Bridgerton için de geçerli. Allah aşkına kaç yıllık birleşik krallık tarihinde siyahiler ne arasın?? Tamam günümüzü çekin kendiniz normal sıradan hikaye çekin onda siyahi oyuncu kullanın? Afrika sömürgesini çekin orda kullanın? Siyahi düşesler prensler ne alaka? One Day’de nasıl olduysa eşcinsellik işlenmemişti bak hayret ondan eksik kalmış netflix..
Neyse işte dizide Emma Morley’in de “ingiliz aksanında” hintli bir kadın olması süte tavuk katmakla aynı hissi veriyor bana. Zorlamaya hiç gerek yoktu.
Onun dışında Dexter’i canlandıran oyuncunun o kadına inat olur gibi İNANILMAZ yakışıklı olması? Ağzımızın suyu aktı yalan mı söyleyelim.. (eski sevgilime benzerliği de benim için içler acısı oldu doğrusu). Hikayeyi bilmeden izleyen çoğu kişi Leo Woodall için izlemiş olabilir.
Karakterler olarak Leo Wooodall Dexter’ın tüm duygu durumunu çok iyi hissettirdi özellikle ağlama sahneleri.. bizi de ağlattı.
Ama gerçekten Emma’nın yüzünde baştan sona salak ve şaşkın bi ifade vardı. Hayal kırıklığı sahnesinde de, mutluluk sahnesinde de, ya hatta seks sahnesinde bile salaklık şaşkınlık vardı. Asla duygu geçiremiyordu oyuncu(baştaki eleştirimden bağımsız). Dexter gibi bir karakterin bağlanıp değer vermesi için Emma Morley’de olan o gizemli, zeki, komik, şefkatli karakter bu kadının oynadığı Emma’da yoktu maalesef.
Bir de yaşlanma makyajı yapmalıydılar karaktererin 35-40 yaşları bile aynı duruyor. O yaş almayı gösterseler çok iyi olurdu. Ayrıca dizinin efekti/rengi de eskiye uygun olmalıydı bence.
Ya bir de Dex ve Em in küstüğü sahne konuşması film versiyonunda çok çarpıcı ve anlamlıydı kesinlikle. Şimdi filmi bir daha izlemeye gidiyorum…
Onun dışında ilk bölüm ve final bölümde deli gibi ağladım yine.. Ah canım Dex…
Filme bayıldım çok güzeldi. Sadece bazı effektler geçişler göz yorucu ve odak dağıtıcıydı. Ayrıca izleyenler özelden bi yazabilir mi anlamadığım bi kısım var da
Öncelikle konusunu falan bilmeden açtım, romantik komedi tadında kadınlara ders veren bir çapkının hikayesini izleyeceğim sanmıştım.. Belgeselmiş. Bence İsrail kendi vatandaşlarını kayırdığı için adam bu kadar az cezayla yırttı. Peki sonradan insanların onu zengin etmesi?? Bu hayatta kötüler hep kazanacak…devamıÖncelikle konusunu falan bilmeden açtım, romantik komedi tadında kadınlara ders veren bir çapkının hikayesini izleyeceğim sanmıştım.. Belgeselmiş. Bence İsrail kendi vatandaşlarını kayırdığı için adam bu kadar az cezayla yırttı. Peki sonradan insanların onu zengin etmesi?? Bu hayatta kötüler hep kazanacak ve yanına mı kalacak ya??
Ayrıca kadınlar da golddiger evet bu yoruma da katılıyorum adamın zenginliğini görünce beyinlerini bırakıyorlar… Fakar bu batılı kadınların ortadoğu/arap erkek modeli hayranlığı nedir? Tipe baksanıza süzme duruyor adam…