Yağmurdan sonraki gökkuşağı, bir kedinin farklı renklerde yavrulaması, ilkokul öğrencisinin henüz açılmamış 12'li kuru boya kalemi, adını asla bilmediğimiz mavi ve yeşilin her tonunda farklı isimlendirilen renkler, ablasının makyaj malzemelerini izinsiz kullanan küçük kız ve Bülent Ersoy'un elbiseleri kadar renkli…devamıYağmurdan sonraki gökkuşağı, bir kedinin farklı renklerde yavrulaması, ilkokul öğrencisinin henüz açılmamış 12'li kuru boya kalemi, adını asla bilmediğimiz mavi ve yeşilin her tonunda farklı isimlendirilen renkler, ablasının makyaj malzemelerini izinsiz kullanan küçük kız ve Bülent Ersoy'un elbiseleri kadar renkli bir filmle geldim size.
The French Dispatch adlı derginin kurucusu ve editörlerinden olan şahsın vefatı üzerine derginin diğer editörleri bir 'veda sayısı' çıkartma kararı alırlar, hem kurucu için hem de dergi için bir veda. Bunun için üç adet uygun haber seçip yayınlamaya karar verirler. Biz de film boyu bu üç haberi izliyoruz.
Şahsen en nevi şahsına münasır bulduğum yönetmen Wes Anderson'un yıldızlar geçidini andıran sondan bir önceki filmi The French Dispatch'le karşınızdayım. Yönetmenin renkleri kullanmadaki ustalığı tüm sevenleri gibi beni de cezbetmiştir hep. Bir masalın içinde yaşıyormuş izlenimi veren Wes, çok yaşa Wes, bu filminde de biçimciliğini konuşturmuş. Kamerayla dans ediyormuşçasına çekilen sahneler baş döndürücü güzellikte. Bu sahneler bir de yıldız oyuncularla bezenmiş olunca haliyle zevk almak kaçınılmaza yakın oluyor. Kim yok ki;
Benicio Del Toro,
Adrien Brody,
Léa Seydoux,
Frances McDormand,
Timothée Chalamet,
Jeffrey Wright,
Tilda Swinton,
Owen Wilson,
Bill Murray,
Elisabeth Moss,
Christoph Waltz,
Saoirse Ronan,
Willem Dafoe,
Edward Norton,
1 değil, 2 değil, 3 değil, 4 değil, tam 5 kutu Karakovan Petek Balı...
Hani eve yeni gelmişsinizdir, kapının önünde bir sürü ayakkabı vardır, içeri bir girersiniz, girmez olasın, beş kuşak öteden tüm akrabalar içerdedir, gören duyan kim varsa gelmiştir, he işte öyle bir film, tek farkı akrabaya kıyasla daha sevilesi bir tecrübe imkanı sunması.
Bu minnak paragrafa da filmin eksilerini iliştireyim. Her ne kadar filmi beğenmiş olsam da güçlü bir senaryodan bahsetmek çok zor. 3 hikayeyi kısa süreye yedirdiği için akıcılık ne derece sağlandı tartışılır. Ve ben olay örgüsünü namına pek de bir şey görmedim. Bunlara rağmen yılının beğendiğim işlerinden olmuştu, iyi seyirler🙌🏻
NOT: Bu gönderi 1 yılı aşkın süredir notlarımda durmaktaydı. Wes'in son filmi Asteroid City bize gösterdi ki yönetmenimiz kendi tarzını kutsalı sayıp üzerine bir şey koymayarak bizim önümüze tek tip filmler koymayı yol bellemiş. Büyük Budapeşte Oteli'nin ruhu şad olsun...