Müthiş müthiş izleyin. Hafif bilim kurgu sayılabilir ama konusuna daha önce rastlamadığınıza eminim. Belki Benjamin Button ile benzerlik gösteriyor olabilir.
Yalnızca bir kişiyle çekilmiş olmasına karşın sıkmayan, heyecanımı ve merakımı koruyan bir film oldu. Köpekbalığı filmlerinden hoşlanıyorsanız aynı tür diğer filmlere nazaran -en azından görüntü bakımından- gayet başarılı.
Bir grup arkadaşın doğaya doğru çıktıkları seyahat ve insanın doğa ile verdiği savaş, yaşam mücadelesi anlatılıyor. Ayrıca konu yaşanmış bir olaydan alıntı olduğu için sonlara doğru neler olacağını daha çok merak ediyor insan. Daniel'in başrolde oluşu da cabası.
Romanda bahsi geçen delilik, alışılmışın; dayatılan öğretilerin dışına çıkmak olarak değerlendirilir. Kendi özgür iradesiyle ölmek isteyen Veronika, hayatını sonlandırmak ve şimdiden önündeki 40-50 yıllık yaşamı gözünün önünde canlandırabildiği için; ressam olmak isteyen Eduard, ressamlığın bir meslek olarak düşünülemeyeceğini savunan ailesinin…devamıRomanda bahsi geçen delilik, alışılmışın; dayatılan öğretilerin dışına çıkmak olarak değerlendirilir. Kendi özgür iradesiyle ölmek isteyen Veronika, hayatını sonlandırmak ve şimdiden önündeki 40-50 yıllık yaşamı gözünün önünde canlandırabildiği için; ressam olmak isteyen Eduard, ressamlığın bir meslek olarak düşünülemeyeceğini savunan ailesinin ısrarlarına karşı geldiği için; aniden istemsizce, kendi elinde olmadan meydan gelen krizlerden ötürü tedavi görmek zorunda olduğu için avukat Mari, toplumun gözünde 'deli' sıfatıyla değerlendirilmiştir. Oysa onların istediği tek şey kendileri olmaktır. Herkesin her gün yaptığı aynı şeyleri tekrarlamaktansa mutlu olabileceklerini düşündükleri yolu seçmek, onları toplumdan meşrulaştıran, akıl hastanesine düşüren sebep olmuştur. Fakat onlar düştükleri bu yerde amaçlarına ulaşan, ne istediklerinin bilincine vararak kendilerini bulan insanlar olmuşlardır.
Öleceğinin bilincinde olan insan, yaşama daha sıkı tutunur. Her şeyi son defa yaşıyormuş gibi büyük bir bağlılık ve tutkuyla yaşar. Bu yüzden de önceden düzenli olarak yaptığı şeylerden daha önce hiç olmadığı kadar keyif alır. Çünkü "Ölüm bilinci, yaşama arzusu doğurur."
Bu romanda psikolog Dr. Igor'un ölçmeye çalıştığı şey ise, öleceğinin bilincinde olan bir insanın davranışlarını kontrol etmektir. Doktor bu araştırmayı romanın başkişisi Veronika üzerinden yapar. Veronika, yalnızca kendisinin ölecek olması haberiyle bile hayattan hiçbir beklentisi kalmamış insanlara umut ışığı olmuştur. Onun verdiği ölüm kararı ve intihar girişimi, başka insanların yaşama ince bir iplikle bağlı olmalarını olumlu yönde etkileyip hayata daha sıkı tutunmalarına vesile olmuştur.
Ölüm herkesin kaderidir. Fakat insan öleceği günün bilgisine sahip olmadığı için ölümü yok sayarak yaşar. İnsan sağlıklıyken sonsuz bir varlık olduğunu düşünür. İnsana, insanın ölümlü bir varlık olduğunu hatırlatan kimseler, intihar girişiminde bulunan kişilerdir.
"Ölüm bilinci bizi daha yoğun yaşamaya yöneltir."
Filmini izlemeyin. Tek başıma daha iyi bir film çekerdim sanırım.
Hayatım boyunca 1960-80 yıllarında yaşayamadığım ve o gemide olamadığım için isyan ettim. Yine de Kate Winslet ile olan benzerliğim beni biraz tatmin ediyor.
İlk vizyona girdiğinde sinemada izledim ama film üç saat olduğundan dolayı sıkıldım ve sıkıldığım için de takip edemedim. Filmi idrak edebilmem için üç kere izlemem gerekti ve kısa bir süre sonra favori listeme eklendi. İçeriği ve fon müzikleriyle kalbimin bir…devamıİlk vizyona girdiğinde sinemada izledim ama film üç saat olduğundan dolayı sıkıldım ve sıkıldığım için de takip edemedim. Filmi idrak edebilmem için üç kere izlemem gerekti ve kısa bir süre sonra favori listeme eklendi. İçeriği ve fon müzikleriyle kalbimin bir köşesinde yer edindi.