"Ben sana neyin komedi unsuru olduğunu söyleyeyim mi? Boşlukta olan insan komedi unsurudur. Boşlukta olduğu için de etrafındaki her şeye bi anlam yüklemeye çalışır. Kendi gibi dangalak boşlukta olanlar da bu anlama inanır. İşte bu komedi unsurudur."
Her gün yeni bir dünyadır Fatma, derdi sabahları Selâhattin, dünya bizler gibi her sabah yeniden doğuyor, bu beni o kadar heyecanlandırıyor ki, bazan daha güneş doğmadan uyanıyorum ve az sonra güneşin doğacağını ve her şeyin yepyeni olacağını ve o yeniliklerle…devamıHer gün yeni bir dünyadır Fatma, derdi sabahları Selâhattin, dünya bizler gibi her sabah yeniden doğuyor, bu beni o kadar heyecanlandırıyor ki, bazan daha güneş doğmadan uyanıyorum ve az sonra güneşin doğacağını ve her şeyin yepyeni olacağını ve o yeniliklerle birlikte kendimin de yenileşeceğini ve hiç bilmediğim şeyleri görüp, okuyup öğreneceğimi ve öğrendikten sonra da bildiklerimi de yeniden göreceğimi düşünüyorum ve öyle heyecanlanıyorum ki Fatma, hemen yatağımdan fırlayıp bahçeye koşmak, güneşin nasıl doğduğuna bakmak istiyorum, güneş doğarken, bütün bitkilerin ve böceklerin nasıl kıpırdanıp değişeceklerini görmek istiyorum, sonra, hemen durmadan yukarı koşayım da bu gördüklerimi yazayım istiyorum, Fatma.
Bu kitap yine aynı yazarın yeni hayat romanına çok benziyor bence. Kitap öncelikle Cevdet Bey'in sonra küçük oğlu Refik'in son olarak Refik'in oğlu Ahmet'in kendi benliklerini bulma çabasını anlatıyor. Hatta bence yazar yazdığı ilk roman olması sebebiyle bu arayışın eksikliğini…devamıBu kitap yine aynı yazarın yeni hayat romanına çok benziyor bence.
Kitap öncelikle Cevdet Bey'in sonra küçük oğlu Refik'in son olarak Refik'in oğlu Ahmet'in kendi benliklerini bulma çabasını anlatıyor. Hatta bence yazar yazdığı ilk roman olması sebebiyle bu arayışın eksikliğini fark edip bunu yeni hayat romanında akabinde kara kitap romanında(buna daha başlamadım) doldurmaya çalışıyor. Yani en azından bu şekilde yorumluyorum ben. Bitirmekte en zorlandığım romanlardan biriydi bu. Bir kere çok durağan ilerliyor fakat sıkmıyor, kendini okutuyor yani bitirememe sorunum bundan kaynaklı değil.
Yaşadığım 22 senelik hayatımın her gününde travmalarimi görmezden gelip yüzleşmeyerek geçirirken bu kitabı okumaya başladığım an pat pat pat her şey önüme dökülmeye başladı. Beni tokatlaya tokatlaya kendimle yüzleştiren bir sürü satırları oldu. Dolayısıyla sindirmekte epey zorlandım. Yanlış anlaşılmasın bir kişisel gelişim kitabı olduğunu öne sürmüyorum. Kitaptan çok uzunca bahsedip karakterlerin analizlerini tek tek yapmayı çok istiyorum ama üşeniyorum.
İyi akşamlar.
"En eskilerden başlayıp, Likurg, Solon, Muhammed, Napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular.…devamı"En eskilerden başlayıp, Likurg, Solon, Muhammed, Napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular. Doğaldır ki, bunların hepsi amaçlarına yardımı olacağına inandıkları anda kan dökmede (hatta bazen eski yasalara bağlılık duymaktan başka hiçbir suçu olmayan, tümüyle suçsuz insanların kanını dökmede) duraksamamışlardır. Hatta çok ilginçtir: Bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu insanların çoğu büyük birer kan dökücüdür. Kısacası ben buradan şu sonuca varıyorum: Büyükler bir yana, toplum içinde birazcık sivrilen, yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyleri bulunanlar, doğaları gereği, tabii kimi az, kimi çok, birer suçlu olmak zorundadırlar."
-----
"Sonra, herkesin akıllı olmasını beklemenin, çok uzun süreceğini anladım, Sonya. Bir de bunun hiçbir zaman gerçekleşmeyeceğini… İnsanların değişmeyeceğini, onları değiştirebilecek kimsenin bulunmadığını ve bunun için çaba göstermeye değmeyeceğini! Ya, böyle işte! Bu bir yasa Sonya, yasa. Akılca ve ruhça kim sağlam ve güçlüyse, insanlara onun buyuracağını biliyorum artık! Kim daha yürekliyse, haklı olan da odur. Her şeyin içine tükürmekte, aldırmazlıkta en ileri gidenler, yasa koyucu olurlar. Herkesten daha gözü pek olan, herkesten daha haklıdır! Bugüne kadar böyle gelmiş, bu bundan sonra da böyle gidecek! Bu gerçeği ayırt edemeyenler kördür!"
Wattpad okuduğumdan bile deli gibi utanırken bir de utanmadan bununla ilgili gönderi paylaşıyorum. 15 yaşımda falan o rezil platformu salmam gerekiyordu ama olmuyo benim de mukemmeliyetimi baltalayan huyum bu işte... Ama cesaretimi topladım ve bu ülkede millet neler yapıyor da…devamıWattpad okuduğumdan bile deli gibi utanırken bir de utanmadan bununla ilgili gönderi paylaşıyorum. 15 yaşımda falan o rezil platformu salmam gerekiyordu ama olmuyo benim de mukemmeliyetimi baltalayan huyum bu işte... Ama cesaretimi topladım ve bu ülkede millet neler yapıyor da utanmıyor sen bundan, bu insanlardan mi utanacaksin diye kendimi gazladim vee burdayım!
Bu platformu kendim için kullanıyorum yanlış anlaşılıp basın açıklaması yaptığım düşünülmesin bu açıklamayı kendime yaptım ben. Her neyse...
Hâlâ Wattpad uygulamasına girmeme sebep olan o kitap...
Gerçekten ne kadar övsem o kadar az ki. Nazlı Karabey karakteri o kadar mükemmelsin ki... hayvan gibi ağladığım, ağladığım anlarda bile deli gibi kahkahalar attıran, kendime inanılmaz benzettiğim-zaten o yüzden bu kadar sevdiğim- kurgusu, karakterleri aşırı orijinal bu kitabı rezil platformuna rağmen şans verip okuyun lütfen. Başları çok dandik ve klişe gibi gelecek ama vallahi öyle değil.
-Abbie, neden yargılanmakta olduğunu biliyor musun? -Bazı fikirlerimizle eyalet sınırlarını aştık. Makineli tüfekle, uyuşturucuyla veya küçük kızlarla değil, fikirlerle. O kadar güzeldi, akıcıydı ki su gibi aktı. İzlerken hâlâ yaşadığımız dönemden izler bulmak çok üzücü gerçekten. Gezi olaylarıyla çok fazla…devamı-Abbie, neden yargılanmakta olduğunu biliyor musun?
-Bazı fikirlerimizle eyalet sınırlarını aştık. Makineli tüfekle, uyuşturucuyla veya küçük kızlarla değil, fikirlerle.
O kadar güzeldi, akıcıydı ki su gibi aktı. İzlerken hâlâ yaşadığımız dönemden izler bulmak çok üzücü gerçekten. Gezi olaylarıyla çok fazla benzerlik vardı. İzlerken inanılmaz heyecanlandım. En apolitik insanın bile damarlarında akan kanı hareketlendirecek bir filmdi.
Kaç kere bu diziyle alakalı gönderi replik paylaşıp değiştirdim. Artık platform bile benden bıktı ama yapacak bir şey yok. Bu son gönderim bu diziyle alakalı. Twitterda hızımı alamayıp bir de burada övmek istiyorum bu güzel insanı. Erdal Bakkal... Mahallenin şimbilli,…devamıKaç kere bu diziyle alakalı gönderi replik paylaşıp değiştirdim. Artık platform bile benden bıktı ama yapacak bir şey yok.
Bu son gönderim bu diziyle alakalı.
Twitterda hızımı alamayıp bir de burada övmek istiyorum bu güzel insanı.
Erdal Bakkal...
Mahallenin şimbilli, paragöz, bencil Erdal Bakkal'ı. Nurten'in öldüğü bölümlerden sonra neredeyse her bölüm ben sana ağlıyorum. Karısını yalnız bırakmamak için mezarında yatan ama mezar taşında ismini görmeye dayanamaz diye başkasının mezarında kalan, karısının hayaletine bile sadık, ölen bebeği için oda yaptırıp odayı mabedi yapmış Erdal...
Hiç sevmediğim, dizinin kalitesini düşürdüğünü düşündüğüm bir karakterken en sevdiğim, beni en duygulandıran, derdo eden karakter oldu.
Sapığı olduğum bu dizinin son içinden geçişim oldu. Verdiğim rahatsızlık için özür, akabinde iyi akşamlar diliyorum.
"Haklı! Haklı!" diye mırıldandı. Her zaman haklıydı anlaşılan. İyi bir Hıristiyandır o, yüce gönüllüdür! Evet, aşağılık, iğrenç bir insan! Benden başka hiç kimse de anlayamıyor bunu, bilmiyor? Ben de kimseye söyleyemiyorum. Dini de ahlâkı da bütün, dürüst, zeki bir insan…devamı"Haklı! Haklı!" diye mırıldandı. Her zaman haklıydı anlaşılan.
İyi bir Hıristiyandır o, yüce gönüllüdür! Evet, aşağılık, iğrenç bir insan! Benden başka hiç kimse de anlayamıyor bunu, bilmiyor? Ben de kimseye söyleyemiyorum. Dini de ahlâkı da bütün, dürüst, zeki bir insan olduğunu söylüyorlar. Ama benim gördüğümü göremiyorlar. Sekiz yıl yaşamımı nasıl zehir ettiğini, ruhumda canlı ne varsa hepsini nasıl öldürdüğünü bilmiyorlar... benim de aşka, sevgiye gereksinimi olan canlı bir kadın olduğumu bir kez bile aklına getirmediğinden haberleri yok. Adım başı beni küçük düşürdüğünü, bundan çok hoşlandığını bilmiyorlar. Bu yaşayışımın iyi olduğuna kendimi inandırmaya çalışan ben değil miyim? Kocamı sevmem olmayacak bir şeyken, onu da, oğlumu da sevmeye çalışan ben değil miyim? Ama zaman geldi, kendimi artık aldatmayacağımı, suçlu olmadığımı, beni Tanrı'nın böyle yarattığını, sevmemin, yaşamamın gerektiğini anladım. Ama şimdi ne olacak? Beni ya da onu öldürseydi katlanırdım... Her şeye katlanır, her şeyini hoş görürdüm; ama hayır, o...
"Nasıl hiç düşünemedim bunu yapacağını? Onun aşağılık yaradılışına yaraşan budur. O haklı olacak gene. Beni, mahvolmuş bir kadını da daha çok ezecek, daha çok..."
--
Filminden bağımsız olacağının zaten farkındaydım ama kitapla film bambaşka dünyalar olmuş. Kitabı eleştirecek olursam eğer karakterlerin ruh hallerinin karmaşıklığı, Anna'nın ölümünü daha iyi işleyebilirdi diye düşünüyorum.
Evet kıytırık bir raf okuyucusu olarak kendi dönemi ve döneminin dışında büyük ses yapıp ünlenen tolstoy'u elestirip bana eserini beğendirmediği için mezarında ters döndürdüğüme göre iyi günler diliyorum.