"Şimdi geriye bakmak bana acı da vermiyor, zevk de vermiyor. Yalnızca bakmak işte. Sefere çıkmış gibi değil, yolculuğa çıkmış gibi bile değil, rastgele bir yürüyüş gibi. Akşamüstü, birazcık yorgun olduğun saatte kırlarda yürüyüşe çıkmışsın gibi."
** Filmin amacı izleyiciye keyifli bir seyir dışında bence bazı mesajlar vermekti. Karakterin, diğer insanlara karşın canlılara yaklaşımı bir şeylerin şiddet dışında yollarla da çözülebileceğinin göstergesiydi bana göre. Şevkat merhamet ve biraz sevgiyle koca bir devrim gerçekleştirilebilir. Karakterin babasının yolundan…devamı**
Filmin amacı izleyiciye keyifli bir seyir dışında bence bazı mesajlar vermekti. Karakterin, diğer insanlara karşın canlılara yaklaşımı bir şeylerin şiddet dışında yollarla da çözülebileceğinin göstergesiydi bana göre. Şevkat merhamet ve biraz sevgiyle koca bir devrim gerçekleştirilebilir. Karakterin babasının yolundan gitmek istememesi, yeni yollar araması, olmaz denileni başarması bence gayet iyi birer örnek oluyor izleyiciye.
Kalıpların dışına çıkmak her zaman kötü bir sonuç doğurmaz, büyümek istiyorsan kabuğunu kırmalısın derler ya o misal aslında, kendi yolunu kendin çizersin.
Keyifli seyirler.
Spoiler içeriyor
Neden daha önce izlemedim ki... Şehidimiz Murat Akman'ın hayatına değiniyor film. Çok inceden inceye işlenmiş bir senaryo var filimde. Murat'ın sürekli olarak haberleri açması, haberlerde bahsi geçen olayların boş yere çıkan kavgalarda ölen insanlardan, basit olaylarin çığ gibi büyümesinden bahsedişi…devamıNeden daha önce izlemedim ki...
Şehidimiz Murat Akman'ın hayatına değiniyor film. Çok inceden inceye işlenmiş bir senaryo var filimde. Murat'ın sürekli olarak haberleri açması, haberlerde bahsi geçen olayların boş yere çıkan kavgalarda ölen insanlardan, basit olaylarin çığ gibi büyümesinden bahsedişi şehidin mektubunda ki bu paragrafı hatırlattı bana;
'Kışlada her televizyona bakışımda birbirinizi öldürdüğünüzü birbirinizin canını yaktığınızı gördüm. Müziğin sesini çok açtı diye komşusunu vuranlar. Gücü kadına yetenler. Cebindeki on lirası için adam vuranlar. Kız arkadaşına baktı diye alayını bıçaklayanlar.'
Filme başladığım da sadece bir grup gencin askerliğini anlatacağını düşünüyordum, lakin bir şehidimizin mektubu üzerine kurulmuş bir senaryo olduğunu anlamak çok zor değildi. Filmin her ayrıntısında mektuba ve şehidimize dair bir çok bilgi vermesi beni derinden etkiledi. İzlerken diyaloglar sürekli olarak aklıma bu mektubu getiriyordu, sonunda ise mektubun kendisiyle karşılaşmak...
Haber spikerinin şehitlerin isimlerini sayarken Murat Akman'da duraklaması, nişanlının şehadetini haber sunarken öğrenmesi.
Komutanın konuşması ve daha nicesi.
Bahsi geçen mektubunu öğrendiğim günden beri o kadar çok okudum ki artık ezberimde neredeyse. Benim de abim asker ve bazı şeyler o kadar yürek burkuyor ki anlatmaya kelimeler yetmiyor.
Uzun lafın kısası, izleyin izletirin ya başka nasıl anlarsınız bu filmi hiç bilmiyorum,
Keyifli izlemeler:)
Kesitler;
• Beni hala sevip sevmediğini bile bilmiyorum, ama deniyorum. O kadar ben gibi değilim ki burda, telesekreterdeki sesine tutunuyorum.
• Çok güzel bir ülkemiz var yüzbaşım. Bereketli topraklarımız, denizlerimiz. Her dilden, her dinden zengin kültürümüz. Bütün dünya bize bakıp iç çekiyor. Koskoca iki kıtayı birleştiriyoruz da ailelerimizi barıştıramıyoruz. Aynı çeşmede su içip, aynı kahvede çay içenler birbirini vururken biz vatanımızı dünyaya karşı korumaya çalışıyoruz.
• Evine 'başınız sağolsun' yazılı bir mektup gönderecekler bitecek.
• Gücüm bitti artık, bu kadarı çok ağır.
• Bileniniz var mı ben, kimi korumak için öldüm?
Ruhlarınız şad olsun!
Spoiler içeriyor
Kitabın içeriğine geçmeden önce; - Giriş ve uzun paragraflar biraz sıkıcı gelmişti bana ama bu benim biraz sabırsız oluşumdan kaynaklanıyor, felsefeye, düşünmeye yönelik ilginiz/merakınız varsa bakmanızı önereceğim bir kitap. Felsefeye olan merakım bu kitabı daha fazla sevmeme sebep olmuş olabilir.…devamıKitabın içeriğine geçmeden önce;
- Giriş ve uzun paragraflar biraz sıkıcı gelmişti bana ama bu benim biraz sabırsız oluşumdan kaynaklanıyor, felsefeye, düşünmeye yönelik ilginiz/merakınız varsa bakmanızı önereceğim bir kitap. Felsefeye olan merakım bu kitabı daha fazla sevmeme sebep olmuş olabilir. Kesinlikle birşeylere farkı açılardan bakmanızı sağlıyor. Modern klasiklerde önemli bir yere sahip olmasından da anlayacağınız üzere çok ses getiren günümüzde klasik okuyucular arasında hala ününü devam ettirebilen bir baş yapıt demek doğru olur benim açımdan. Ayrıca yazar, bir bakıma bizlere kendisini anlatmışta diyebiliriz. Bitirmeyi çok istediğim, bir yandan da hiç bitirmek istemediğim bir kitap oldu, özellikle de son üç bölüm, fazlasıyla hoştu:')
- Kitabı sadece okuyarak anlayamazsınız, Küçük Prens kitabında dediği gibi ;
'Gözler kördür, insan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçeği görebilir.' Kitabı yüreğinizle okumanız gerek, ancak böyle cümlelerdeki manayı çözebilirsiniz.
İçerik olarak;
- Martin Eden işçi sınıfından bir birey, anladığım kadarıyla karakterlerden biri olan Arthur'a yardım etmesi üzerine, Arthur onu yemeğe davet ediyor ve olaylar buradan başlıyor.
- Martin ilk gördüğü anda, Ruth'a aşık oluyor. Kendini ona layık olarak görmediği için, gelişmeye çalışıyor, günde dört saat uyumak bile ona fazla geliyor. İlerleyen zamanlarda Ruth, Martin'e karşı duygular beslemeye başlıyor ama yetiştiriliş biçimi ve aldığı eğitim onu, Martin'i kendisine göre şekillendirebileceği düşüncesine itiyor.
- Martin, Ruth'a olan aşkı için yazmaya ve okumaya yöneliyor, çünkü sınıfları farklı. Biri işçi sınıfından, diğeri sosyete diye adlandırdığımız, farkları sadece maddi açıdan güçlü olan bir sınıftan? Kendini Ruth'a layık görmüyor, ama okuyarak ve yazarak ona layık biri olabileceğini düşünüyor. Lakin, birini hak etmeyen biri varsa oda Ruth'tu, Martin'i asla hak etmedi:')
- Çıktığı bu yolda, yeri geliyor aç kalıyor, yeri geliyor uykusuz kalıyor. Ama hiçbiri Martin'i yıldırmaya yetmiyor.
- Her ne kadar çevresinde olanlar Martin'e karşı çıksa da Martin Eden, başarıyor.
Kitabı, Oğuz Atay'ın bir sözü ile özetlemek isterim;
-' İnsan çok sevdiği hâlde neden her defasında terk edilir?
Ve beklenenler, neden hep vazgeçildikten sonra gelir?'
İyi uykular, Mart.
Yayınlandığı dönem birçok genç okur kitaptan etkilenerek intihar girişiminde bulunmuş. Kitap bir kaç ülkede yasaklandığı gibi, yazarı kilise tarafından dinsizlikle suçlanmış. Kitabı aldıktan sonra birkaç araştırmayla bunlara ulaşmıştım, bunları gördükten sonra biraz daha meraklanarak okumaya başladım kitabı. - Werther, bir…devamıYayınlandığı dönem birçok genç okur kitaptan etkilenerek intihar girişiminde bulunmuş. Kitap bir kaç ülkede yasaklandığı gibi, yazarı kilise tarafından dinsizlikle suçlanmış. Kitabı aldıktan sonra birkaç araştırmayla bunlara ulaşmıştım, bunları gördükten sonra biraz daha meraklanarak okumaya başladım kitabı.
- Werther, bir yolculuğa çıkıyor, bu yolculuğunda arkadaşı olan Wilhelm'e mektuplar yazıyor. Yolculuk sonunda vardığı bölgede bulunan soylu bir ailenin kızı olan Lotte ile tanışıyor, zaman içerisinde ona olan duyguları aşka dönüşüyor. Fakat Lotte nişanlı bir genç kız. Hikaye bur çerçevede işliyor. Werther, yaşadıklarını, olanları mektuplar vasıtasıyla arkadaşına anlatmaya devam ediyor. Kitapta sadece Werther'in mektupları bulunuyor zaten, Wilhelm de Werther'in hayali arkadaşı.
Severek okudum, bazı kısımlar fazla depresif zaten depresif konular her zaman daha hoş gelmişti bana, siz nasıl düşünürsünüz bilemeyeceğim. Lakin verdiğiniz zamana değecektir.
Kitabın başında bulunan bu alıntıyı rağmen;
•Sana söz veriyorum, kendimi düzelteceğim, her zaman yaptığım gibi yazgımızın karşımıza çıkardığı ufak tefek sıkıntıları artık tekrarlayıp durmayacağım; içinde bulunduğum anın tadını çıkaracağım, ‘geçmiş benim için geçmişte kalacak.’
Kitap sonunda Werther'in intiharını okuyoruz:')
Seri şeklinde üç filmden oluşuyor; Bir trende karşılaşıyor, biraz sohbetten sonra gidecekleri yerler farklı olmasına rağmen aynı yerde inip bir sonraki güne kadar birlikte vakit geçirmek istiyorlar. Filmin sonunda ise belirlenen tarihte, vedalaştıkları yerde buluşma kararı alıyorlar. Bu konu çevresinde…devamıSeri şeklinde üç filmden oluşuyor;
Bir trende karşılaşıyor, biraz sohbetten sonra gidecekleri yerler farklı olmasına rağmen aynı yerde inip bir sonraki güne kadar birlikte vakit geçirmek istiyorlar. Filmin sonunda ise belirlenen tarihte, vedalaştıkları yerde buluşma kararı alıyorlar. Bu konu çevresinde gelişen olayları izliyoruz.
Öyle aman aman bir yani yok bana göre, kafanızı boşaltmak istediğiniz bir zaman diliminde vakit geçirmek için izleyebileceğiniz bir film. Bazı diyalogların insanı derin düşüncelere itmesi ise hoşuma gitmişti.
Siz ne düşünürsünüz bilemeyeceğim ama bu serinin amacı bana göre, hayatınızda bazı insanların kaderinizden silindiğini düşünmenize rağmen hiç beklenmedik bir anda tekrar hayatınıza girebileceklerini göstermekti :)
Keyifli izlemeler dilerim🙂
‘Uzaklar var ve berbat ağustoslar, her anım inkar kallavi efkâr, çarşıda, hal içinde bi' saat tamircisi, maruzatı çetrefilli, rüzgarlar esti bi'şey yok ağustosta, biraz güneş çarptı.’
Açıkçası okurken beynim yandı, bazı sayfaları tekrar tekrar okuyup durdum, anlam vermeye çalıştım, üzerine incelemeler okudum / dinledim buna rağmen birşeyler havada kaldı. Her yönden bilgi akışının sağlandığı bir eser, aklın sınırlarını zorluyor, anlamakta güçlük çektiğim fazlasıyla yer oldu. Belki…devamıAçıkçası okurken beynim yandı, bazı sayfaları tekrar tekrar okuyup durdum, anlam vermeye çalıştım, üzerine incelemeler okudum / dinledim buna rağmen birşeyler havada kaldı. Her yönden bilgi akışının sağlandığı bir eser, aklın sınırlarını zorluyor, anlamakta güçlük çektiğim fazlasıyla yer oldu. Belki de Oğuzum Atayım'ı okumaya daha kısa bir eserinden başlamam gerekti -bu kitabın hakkını biraz daha vermek adına.- Yanlış hatırlamıyorsam Türkiye'deki ilk post-modern romanlardan.
Kitap kurmaca bir gerçeklikle yazılmış ve Hikmetin düşünce dünyası fazlası ile karanlık. Albay ve Nurhayat Hanım, Hikmet'in düşünce dünyasında oluşturduğu birer karakter olarak gösteriliyor, - kitabın başında kesinlikle böyle bir düşüncem yoktu, lakin Hikmet'in düşünceleri kitabın sonuna doğru beni bu düşünceye itti.-
Hikmet sürekli olarak oyunlar yazmak isteyen bir karakter, 'tehlikli oyunlar' oynamak istiyor. Sürekli düşünüyor, sürekli bir şeyler yazmak istiyor, bu konuda kendimi fazlasıyla Hikmet ile bağdaştırdım -belki de bu yüzden bittiği vakit bir süre boş duvarla bakışmış olabilirim-, yaşamı bir oyun gibi düşünüyor, her şeyi bir oyuna çeviriyor; kurduğu tüm ilişkiler oyun başlığı altında yaşanıyor,
Hikmet'in içindeki farklı düşüncelere Hikmet l Hikmet ll şeklinde isimlendirilme verilmiş, burada benim anladığım kadarıyla Hikmet kendi içerisinde bir çok benlik barındırıyor, sürekli olarak kendi ile çatışma halinde. -Benim gibi-
İleride tekrar okur muyum, ayıpsınız tabi ki okurum - ilk okumam da halden hale girişimi bi ben, bi Allah ha bi de evdekiler biliyor buna rağmen ilerleyen zamanlarda anlama kapasitemi biraz daha geliştirdikçe, tarih siyaset vb. Konularda biraz daha bilgi sahibi olduktan sonra mutlaka defalarca kez okuyacağım bir eser olacaktır, beni bir çok şeyi farklı açıdan düşünmeye sevk etti.-
Kısa ve öz bir biçimde;
Aklı yordu lakin -fazlasıyla- değdi.
•Alıntılar;
'Söyle de içine hicran olmasın, hicran oldu anne.(25.syf)'
'İnsanlara kaptırma kendini, durmadan koşuşma, onlara uyma, insan bir makinedir, bir yerde bozulur, yavaş kullan aklını, şimdi biraz dinlen.(36.syf)'
'Çalısamıyordu. Kendisini çalışma masasına zincirle bağladığı halde çalışamıyordu.' - ders çalışırken biz öğrencilerin son durumu-
'Biz burada gerçek, hayal ve anılarla birlikte gayet sıkışık bir vaziyette bulunuyoruz.'(45.syf)
'Bu arada, anılarımla da oynamama izin verir misiniz albayım? Oyunlar yazmayacak mıydık albayım? Aklıma takılan anılardan kurtulmama yardım etmeyecek miydiniz?'(45.syf)
'Bazı sözler vardır, oğlum Hidayet, insan onlarsız edemez. Ölü noktaya gelmiş olan bir oyun, onlarla birden canlanır; akıcı, sürükleyici bir duruma gelir.'(64.syf)
"Dur Hikmet, dinle bak, 'dinlemem albayım, sonra beni dinlerler diye çok dinlendim. Şimdi sıra bende. Buraya konuşmak için geldim.''(86.syf)
'Ve beni deliğimden sen çıkarmıştın. Ve sonra bütün hayallerimi yıktın.'(91.syf)
'Kapıcı! Kötü hayalleri içeri bırakma. Biz burda çok sıkışık durumdayız.'(92.syf)
'Eski yaralar, albayım.'(100.syf)
''Benim içimdeki çocuk büyümedi. Yıllardır taşıyorum içimdeki çocuğu; yaşayamadıği için büyüyemedi hiç.''(114.syf)
'Hiçbir şeyin önemi yok, geriye biraz izmarit kaldıktan sonra.'(160.syf)
“Bu yaşantının sonu kötü bitecek albayım. Bizim gibilerin hayatında güzellikler, kısa süren aydınlıklardır. Bizim gibiler başkalarının yaşantılarına kısa süre için girerler. Uşak rolünde sahneye çıkarlar. Kötü bir yaşantı, fakat iyi bir oyun.”(158.syf)
'Bir sonuca varmadan dağılan binlerce konuşmanın acısı çöktü içine. Ölü doğduğu için, kimsenin içine işlemediği için hemen unutulan binlerce sözün ağırlığını duydu. Bilge beni ne yapsın? Ben kendimi ne yapacağımı bilmiyorum ki.'(160.syf)
'İnsan kendini anlatmaktan bıkıyormuş.'(58.syf)
'Fakat benim de sevmeye hakkım yok mu albayım? Yok. Peki albayım. Bende susarım o zaman. Gecekondumda oturur, anlaşılmayı beklerim. Fakat albayım, adresimi bilmeden beni nasıl bulup anlayacaklar?'(259.syf)
'Ben ölmek istiyorum sayın albayım, ölmek. Bir yandan da göz ucuyla ölümünün nasıl karşılanacağını seyretmek istiyorum. Tehlikeli oyunlar oynamak istiyor insan; bir yandan da kılına zarar gelsin istemiyor. Küçük oyunlar istemiyorum albayım.'(259.syf)
'İnsan annesinin öldüğü geceler de üşüyormuş.'
“Beni anlamadılar, Sermet Albayım, beni anlamadılar.”(76.syf)
‘Zaten kaç kişi kaldık şurada: Bakın insanlık da öldü.’
Daha yazacak çok alıntı var da, cizdigim her şeyi yazsam kitabı komple geçirmem gerekir. Neyse hepinize iyi aksamlaaarrr
Fikrimce bir animasyon serisinden çok daha fazlası, anlatılan olayların altında bizlere göstermek istenilen bazı gerçekler yatıyor. Defalarca kez izlediğim seridir, izlenmeyi hak ediyor, izleyin derim. • - İzler iyileşir. - Hayır iyileşmez, yaralar iyileşir. - Peki izler ne olur? -…devamıFikrimce bir animasyon serisinden çok daha fazlası, anlatılan olayların altında bizlere göstermek istenilen bazı gerçekler yatıyor. Defalarca kez izlediğim seridir, izlenmeyi hak ediyor, izleyin derim.
• - İzler iyileşir.
- Hayır iyileşmez, yaralar iyileşir.
- Peki izler ne olur?
- Ne olduğu umrumda değil.
- Umursamalısın Shane. Geçmiş yaraları geçmişte bırak, çünkü artık bunların bir önemi yok. Önemli olan tek şey, 'şu anda kim olmayı seçtiğin.'