4/5 Arkadaşlar öncelikle bu kitabı okuyacak vaktiniz yoksa bile PETA’nın “Meet Your Meat” adında videosunu (eğer mideniz güçlüyse, ki değilse bile bu kaldıramadığımız için gözümüzü kapattığımız durumların tüm bu hayvanların gerçekliği olduğunu hatırlatmak isterim) lütfen izleyin. Kitaba gelince eğer hayvan…devamı4/5
Arkadaşlar öncelikle bu kitabı okuyacak vaktiniz yoksa bile PETA’nın “Meet Your Meat” adında videosunu (eğer mideniz güçlüyse, ki değilse bile bu kaldıramadığımız için gözümüzü kapattığımız durumların tüm bu hayvanların gerçekliği olduğunu hatırlatmak isterim) lütfen izleyin.
Kitaba gelince eğer hayvan hakları, mezbahaların durumu, besicilik merak ettiğiniz konularsa oldukça faydalı bir kitap olacaktır. Bu konulara meraklı biri için harika bir başlangıç kitabı.
Bu konularda en kapsamlı, en detaylı kaynaktır diyemem ama yazarın aslen bir roman yazarı olmasının verdiği edebi dille bu bilgilerin sunulması daha ilginç bir hale gelmiş. Ama ne yazık ki o ilginç hale geldikleri yerlerde, Amerikan geleneklerinden yola çıktığı için (Şükran Günü gibi) bağ kurmakta zorlandım.
Bunun haricinde yazarın bahsettiği besicilik olaylarını dinlerken içinizin gitmemesi, etten soğumamanız elden değil. Şansıma annem kitabı okuduğum şu iki günde et yemeği yapmadı, yoksa yemekte çok zorlanırdım kesinlikle.
Kitabın noksan kalan tarafları benim için araştırılan yerlerin sırf Amerika ile kısıtlı kalmasıydı, bu anlatılanları daha az vahşice kılmıyor tabi ki ama bu konu hakkında özel bir ilginiz yoksa kitaba ilginizi azaltabilir doğal olarak. Yazar Amerikalı olduğu ve bu bir çeviri kitap olduğu için aslında tam olarak kitabın noksanlığı sayılmaz, yazarın tercihi. Daha kapsamlı olmasını istemek sadece benim kişisel talebim olabilir. Ek olarak kitap bir “İçindekiler” kısmından da fayda görebilirmiş.
Özetle ilginizi çeken bir konuysa öneririm. Hayvanlara yapılan zulüm gerçekten kaldırılabilecek gibi değil. Sırf verilerdense ahlaki boyutunu konuşarak ve hem farklı türde besicilik yapanlarla, farklı taraflarda görüşleri bulunanlarla da konuşarak oldukça zengin bir kitap haline getirilmiş. Yemeğin sosyal açısı da göz önüne alınmış. Sıradanca “et kötüdür!!” diyip sizi korkutmaktansa bir baba olarak kendi endişelerinden yola çıkarak yazmış.
Tek dileğim umarım ileride Türkiye’deki besicilik hakkında da böyle bir kitap yazılabilir (bildiğiniz, benim bilmediğim böyle bir kaynak varsa lütfen paylaşın) de biraz daha kişisel bir bağ kurabilirim anlatılanlarla.
Kitap okunmıycaksa bile PETA’nın videoları veya Netflix’teki bu konu üzerine belgeseller (What The Health’ti sanırım) bir izlenmeye değer. Ama tabi hepsi gene Amerika hakkında :D
İyi okumalarr...
3/5 *Tetikleyici Uyarısı* “Kronik ağrı, ampütasyon, kendine zarar vermenin detaylı anlatımı, intihar, cinsel istismar, pedofili, şiddet, akıl bozukluğu, depresyon... çok fazla tetikleyici içeriği var en hafifinden depresif düşüncelere sahipseniz bile tetikleyici sayılmalı bence” Kitabın konusu olarak 4 tane üniverstie arkadaşının…devamı3/5
*Tetikleyici Uyarısı*
“Kronik ağrı, ampütasyon, kendine zarar vermenin detaylı anlatımı, intihar, cinsel istismar, pedofili, şiddet, akıl bozukluğu, depresyon... çok fazla tetikleyici içeriği var en hafifinden depresif düşüncelere sahipseniz bile tetikleyici sayılmalı bence”
Kitabın konusu olarak 4 tane üniverstie arkadaşının hayatı gibi açıklamalar yapılıyor internette ama bence bundan çok bir karakter incelemesi. Özellikle de Jude ve ona en yakın olan Harold ve Willem’in. Diğer iki arkadaştan çok daha az bahsediliyor. Hele Malcolm çok çok az. Kitabın anlatımı değişik, kronolojik olarak alttan giden bir olaylar düzeni olsa da zaman içinde zıplamalar, flashbackler oldukça fazla. Birden fazla karakterin de perspektifleri inceleniyor. Bu açıdan okunması hızlıydı, akıcıydı.
Şimdik asıl içeriğindeki konulara gelirsem gerçekten kitabı anlatması mayın tarlasında yürümek gibi. Öncelikle çok beğenilen, çok önerilen bir kitap olduğunu biliyorum ve tek sorum var buna karşılık: Niye?? İçerisinde ele aldığı konular o kadar ağır ki. Kimseye okumasını aşırı öneremem, önermem.
Olumlu bakacak olursam sevdiğim iki noktası vardı. Birincisi okuması dediğim gibi hızlıydı, akıcıydı (hızlıca okumamın bir nedeni de hikayenin akmasının yanı sıra kitap elimden çıksın da bitsin istememdi ama). İkincisi de tekrarlayan travmaların nasıl etkileyici olup ileriki hayata devam edebildiğine dair bir muhabbetin olması ve psikolojik derin yaraları olan birini sevmenin zorluklarının, sınırlarının belirsizliğinin ele alınması güzeldi.
Ama okurken bazı anlatılan olaylar o kadar kötüydü ki konu olarak gözümün önüne gelmesini düzenli olarak engellemeye çalıştığım için başım ağrıdı. Gerilmekten yoruldum ve ciddi ciddi gerildim. Ağrı kesici fln içtim başımın ağrısı geçsin diye. Çoğu insanda olduğu gibi beni ağlatmadı, muhtemelen ağlatsın diye çok beklediğim içindi. Son 5 sayfada fln gözümden yaş geldi ama içeriğini okurken gerildim daha çok ve hala gerginim.
Ayrıca birinin tekrarlayan travmalar geçirmesinin olası olduğunu tabi ki biliyorum ama yer yer bazı şeyler sırf okuru üzsün diye konulmuş gibiydi.
Ayrıca travma sonrası hayatın da çok olumlu ele alındığını sanmıyorum. Konu üzerinde yorum yapmak muhtemelen üstüme düşmez o yüzden Jude’un bakış açısının anlatılışını akıl hastalıklarına saygımdan eleştirmek istemiyorum ama baya üzücü işte arkadaşlar. Arkadaşlığın desteği çok önemli de of bilemiyorum, neden bu kitap bu kadar seviliyor onu da anlayamıyorum. Jude’un yaşadığı travmaların anlatılacağı bir kitap olcaksa bence böyle olmamalıydı.
Tabi ki de travma geçirmiş insanlara saygım sonsuz, sonsuzdan da öte bu kitabın var olmasına biraz o yüzden üzüldüm, travmatik olay yaşamış olan biri denk gelip okusa haklı olarak kötü etkilenirdi bence, bu kitabı gerçekten öneremem.
Kendim güzelcene bi ağlarım, internette herkes hep ağlamış ben de ağlıyım gerginlik atıyım diye okumak istemiştim ama işte pişman oldum biraz. Jude karakter olarak birtanesin Harold da öyle ama bu kitabın önerilmesi bence çok yanlış olur.
Geçin bunu arkadaşlar gerek yok. Baya baya depresif hissediyorum, hiç yaşamayın. Ağlancak başka kitaplar var, Akillus’un Şarkısı sonunda ağlatmıştı onu öneririm.
İyi okumalar, ben gidip mutlu bişiyler izliycem şimdi çünkü ihtiyacım var.
5/5 Geçen ay Mo Yan’ın kitabını okurken en yakın arkadaşımın annesi konusunu sormuştu bana. Çin ile alakalı olduğunu söylediğimde ilk sorduğu soru “Pearl S. Buck okudun mu?” oldu. Yazarı hiç duymamıştım ve araştırdığımda bu Pulitzer ve Nobel ödüllü yazarı neden…devamı5/5
Geçen ay Mo Yan’ın kitabını okurken en yakın arkadaşımın annesi konusunu sormuştu bana. Çin ile alakalı olduğunu söylediğimde ilk sorduğu soru “Pearl S. Buck okudun mu?” oldu. Yazarı hiç duymamıştım ve araştırdığımda bu Pulitzer ve Nobel ödüllü yazarı neden daha önce hiç duymadığıma şaşıp kaldım. Hala bilmiyorum neden kitaplarının yeni basımları yok çünkü yazarın okuduğum ilk kitabı olan Ana tam bir şaheser.
Hayatını Çin aşkıyla, Çin kültürüyle geçirmiş olan Amerikalı yazar, bu kitabında bir ana’nın hikayesini anlatıyor. İsimsiz bir anayı ve kendisinin çilelerini okuyoruz. Çin gibi farklı bir kültürde olmasına rağmen bu ana öylesine evrensel ki, duyguları öyle insancıl ki okurken bir sıcaklık hissetmemek mümkün değil.
En hızlı bitirdiğim kitaplardan biri oldu, çok akıcıydı ve duygu doluydu. Analığı, yalnızlığı, terk edilişi, sorumluluğu, suçluluk duygusunu ele alan muhteşem bir kitaptı. Sırf kalbinde gezdiğimiz ana için değil diğer karakter için de bence yazar oldukça gerçekçi kişilikler sunmuş.
Kitabı bulmak zor olsa da lütfen bir yerlerden elinize geçirmeye çalışın. Ben nadirkitap’tan buldum. Okuduğum en güzel kitaplardan biriydi. Aşırı aşırııı öneririm.
Not: Bu kitabı favorilerime eklemememin tek nedeni yazarın baska birkaç kitabını da okumak istiyorum, konu olarak hangi kitabının daha cok etkileyeceğini görüp öyle seçmek istiyorum.
İyi okumalar herkese...
5/5 Yazarla tanışma eserim olan Altıncı Koğuş’ta yazara sessizce şapka çıkarıyorum arkadaşlar. Öncelikle hem atmosferi hem de okuyucunun ilgisini çekmek olsun Çehov bunları çok iyi bir biçimde başarıyor. Ayrıcalıklı insanların psikolojilerini ve “acı” anlayışlarını çok güzel bir şekilde eleştiriyor bu…devamı5/5
Yazarla tanışma eserim olan Altıncı Koğuş’ta yazara sessizce şapka çıkarıyorum arkadaşlar.
Öncelikle hem atmosferi hem de okuyucunun ilgisini çekmek olsun Çehov bunları çok iyi bir biçimde başarıyor. Ayrıcalıklı insanların psikolojilerini ve “acı” anlayışlarını çok güzel bir şekilde eleştiriyor bu kitapta. Stoicsm gibi direk felsefi akımlara ve yazarlara kısaca değinse de aynı zamanda da felsefeyi ayrıcalıklı hayatlarından süzerek eleştirenlerin aslında nelere göz yumduklarına ışık tutuyor. “Gerçek acıyı” tatmanın, “gerçek hayatın adaletsizliğinin” ne olduğunu eleştiriyor.
Önceki haftasonu “Psikoloji hastalarının damgalanmasıyla” ilgili seminere katılmıştım, kitabın yaptığı toplum eleştirisinin yanı sıra bu hor görülen kesite karşı yapılan önyargılara da değinmesi beni çok mutlu etti. Yaşam koşulları, damgalanmaları açısından işe hastaların gözüyle bakmamızı sağlamasını da çok faydalı buldum. Bir akıl hastanesinin önünden geçerken, o hastalardan “ürkerken” kulağımıza kesinlikle küpe olması gereken noktalar bunlar.
Kitabı çok beğendim. Herkese öneririm. Direk özet gibi kısa açıklama yazmaya yeltenmedim çünkü zaten kısacık bir kitap ve spoilersız anlatmam biraz zor olurdu. Yazarın da diğer öykü kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum.
Bu kitabı okuyanlar için de aramızda finalde minik bir katarsis yaşamayan var mı :D Karaktere hafif sempati duydum, hani haksızlığa uğradı diye üzüldüm yer yer ama sonlarda da yüzümde buruk bir gülümseme belirmedi değil :S
Herkese iyi okumalarrr....
4.5/5 Hem Egeli, hem balık burcu hem de hayatını tamamen denizin içinde geçirmiş olan biri için Halikarnas Balıkçısının eserlerinin gönlüme dokunmaması olacak iş değildi. Yazarı ilk kez okudum ve tek pişmanlığım kendisiyle deniz kıyısında tanışabilme şansımı tepmiş olmamdır. Herkes deniz…devamı4.5/5
Hem Egeli, hem balık burcu hem de hayatını tamamen denizin içinde geçirmiş olan biri için Halikarnas Balıkçısının eserlerinin gönlüme dokunmaması olacak iş değildi. Yazarı ilk kez okudum ve tek pişmanlığım kendisiyle deniz kıyısında tanışabilme şansımı tepmiş olmamdır.
Herkes deniz aşığı değildir ama dikkatlice koklarsanız tuz kokan, dikkatli bakarsanız harflerinin arasından mavi sular akan bu güzel eser, Halikarnas Balıkçısı’nın lirik yazı biçimiyle, karakterin talihsiz serüveniyle her türlü duyguyu içinize işliyor. Karakterle beraber denize yeniden aşık olup, yeniden denizi özlüyorsunuz.
Kolaycana en sevdiğim yazarlar arasına girdi, kendisinin başka kitaplarını okumak için sabırsızlanıyorum. Kesinlikle herkese öneririm, özellikle de deniz kıyısında büyümüşseniz iliklerinize kadar hissedeceğinizi düşünüyorum bu kitabı.
4.5/5 Hof. Üstümden tır geçmiş gibiyim. Şu an yaşadığımız pandemi süreci hepimizin hayatında bir ilkken Albert Camus mükemmel bir incelikle vebayı geçiren bir kenti ele aldığı bu romanında bütün o çıkan “Pandemi Döneminde Psikoloji” yazılarına taş çıkartır. Bize bu kadar…devamı4.5/5
Hof. Üstümden tır geçmiş gibiyim. Şu an yaşadığımız pandemi süreci hepimizin hayatında bir ilkken Albert Camus mükemmel bir incelikle vebayı geçiren bir kenti ele aldığı bu romanında bütün o çıkan “Pandemi Döneminde Psikoloji” yazılarına taş çıkartır.
Bize bu kadar inanılmaz gelen pandeminin ve sanki ilk kez biz yaşıyomuşuz gibi hissettiğimiz izolasyon hislerinin tarihte tekerrürün bir gösterimi olduğunu gözler önüne seriyor.
Bence eğer akıl sağlığı olarak çok iyi bir yerde değilseniz, pandemi psikolojinizi çok etkilemişse okumayın. Bunu en içten dileklerimle söylüyorum. Gerçekten yaşadığımız pandemiye o kadar benziyor ki. Ama veba öldürme oranı çok yüksek bir hastalık, ayrıca bizler internet vs derken gerçekten şuanki pandeminin verdiği kayıpları ve acıları görmeden zaman geçirebiliyoruz. Sevdiklerimizle internetten konuşabiliyoruz. Çok da şanslıyız. Bu kitapta umut, pandeminin her alandaki (ekonomi, sosyal, hapishaneler, işsizlik vs.) etkileri, karantinalar, bir doktorun bakış açısı vs hepsi işleniyor. Şuan üyesi olduğum kitap kulübünde ayın kitabı olmasaydı muhtemelen bu dönemde okumayı seçmezdim.
Ama ağır yanları bir tarafa aynı zamanda da yazar böylemesine umutsuz durumlarda yaşanılan umudu çok güzel ve gerçekçi bir biçimde yansıtmış. Şuan yaşadığımız pandemi hakkında kendi hissettiklerinizle, toplumun hissettikleriyle ilgili çok güzel bir anlatım, anlayış ve eleştiri bulacaksınız bu kitapta.
Ayrıca Camus’nun da hafiften bazen odaklanması zor olabilen ama şahane içinize dokunan bakış açısı da her zamanki gibi muazzam bir deneyim yaşattı.
Özetle bence herkes okumalı, hem de pandemide hissettiklerimizi somutlaştırabileceği, kendimizi anlamamızı sağlayabileceği için kesinlikle okunmalı. Ama hastalık şu sıralar aşırı yüksekteyken okumak herkes için iyi olmayabilir. Onu iyi tartıp başlamak gerek.
Not: Bir tıp öğrencisi olarak da kitapta doktorun yaşadıklarına önem verilmesi gerçekten hastanelerdeki doktorların yaşamış olabilecekleri sıkıntılara ve düşüncelere karşı farklı bir bakış açısı edinmemi sağladı. Özellikle de sağlık sektöründe biri için okunması değerli bir kitap olacaktır.
3.5/5 Kitabın konusunu en iyi kitaptan şu cümleyle anlatabilirim diye düşünüyorum: “Vicario kardeşler Santiago Nasar’ı hiç kimsenin haberi olmadan, hemen öldürmek için gereken hiçbir şeyi yapmamışlardı, tam tersine biri çıkıp da onu öldürmelerini engellesin diye akla gelebilecek her çareye başvurmuşlar…devamı3.5/5
Kitabın konusunu en iyi kitaptan şu cümleyle anlatabilirim diye düşünüyorum:
“Vicario kardeşler Santiago Nasar’ı hiç kimsenin haberi olmadan, hemen öldürmek için gereken hiçbir şeyi yapmamışlardı, tam tersine biri çıkıp da onu öldürmelerini engellesin diye akla gelebilecek her çareye başvurmuşlar ama bunu sağlamayı başaramamışlardı.”
Yazarla tanışma kitabım oldu. Sanırım konusunu ilgi çekici bulduğumdan biraz gözümde büyütmüştüm kitaptan alabileceğim ahlaki bakış açısını veya gerilim tadını. Üzülerek beklentilerimin biraz altında kaldığını söylemek istiyorum. Bir de çok fazla isim içermesi 100 sayfalık bir kitap için bende kafa karışıklığı yarattı biraz. Ana 3-4 karakter dışında diğerlerinin üstünde aşırı durulmadığı için hatırlıycak kadar bağlanamadım yan karakterlere.
Gene de toplum eleştirisi açısından değerli bir roman. Yazarla da tanışmış oldum. Beklediğim kadar etkilenmemiş olsam da eğlendim, gizemli bir hikayeydi ve okuduğuma mutluyum. Toplum üzerine düşündürücü etkiler yaratan, arkadaşlarınızla beraber okuyup neden böyle davranıldı diye güzelcene tartışabileceğiniz bir roman.
Öneririm. Yazarın diğer kitaplarına da bakmak isterim. Okuduğunuz önerdiğiniz kitapları varsa lütfen paylaşın memnun olurum :)
4/5 Aşk (?), nefret, intikam, kin, şımarıklık ve harika bir kötü adam arıyorsanız bir kitapta Uğultulu Tepeler sizin için ideal bir seçim olacaktır. Yer yer artık milletin birbirine bu kadar şımarık davranmasından, karakterlerin bazılarının saflığından bıkmış olsam da Heathcliff’in yazılmış…devamı4/5
Aşk (?), nefret, intikam, kin, şımarıklık ve harika bir kötü adam arıyorsanız bir kitapta Uğultulu Tepeler sizin için ideal bir seçim olacaktır.
Yer yer artık milletin birbirine bu kadar şımarık davranmasından, karakterlerin bazılarının saflığından bıkmış olsam da Heathcliff’in yazılmış en iyi kötü adamlardan biri olduğunu inkar edemem. Kitapta belli yerlerde onun girdiği sahnelerde benim bile tüylerim ürperdi. Girdiği zengin sosyete ortamındaki herkesin zayıflıklarını o kadar iyi analizleyip, zekice herkesten intikamını alıyor valla. Duygusal manipülasyonun kralı. Kendisinden nefret ettirdi ama hayran da bıraktırdı helal olsun. Cathy ile olan aşklarının dinamiği de baya ilgi çekiciydi.
Kitap genel olarak eğlenceliydi. Okunması gayet kolaydı, İngiliz Edebiyatının klasiklerinden biri sayılıyor diye biliyorum. Akıcı, sürükleyici gayet güzel bir intikam/nefret dolu aşk hikayesi diyebiliriz. İçinde gerçekten iyi bir insan olan tek karakter hikayeyi anlatan Nelly olabilir. Drama içeren, moral olarak bozuk karakterleri seviyorsanız beğeneceksinizdir.
Eklemeliyim ki özellikle atmosferi çok çok güzeldi. Kasvetli, umutsuz, bayıldım :D
Öneririm, okurken eğleneceksinizdir diye düşünüyorum.
İyi okumalarr...
5/5 Büyülü güçler, 3 boyutlu karakterler derken sizi tamamen içine alacak çok güzel bir anime. Sınavıma 2 gün kala yanlışlıkla 6 bölüm mü ne izledim snrm durmadan, sizi hep merakta bırakıyor, aşırı binge potansiyeli var. 7 Ölümcül Günah adı altında…devamı5/5
Büyülü güçler, 3 boyutlu karakterler derken sizi tamamen içine alacak çok güzel bir anime. Sınavıma 2 gün kala yanlışlıkla 6 bölüm mü ne izledim snrm durmadan, sizi hep merakta bırakıyor, aşırı binge potansiyeli var.
7 Ölümcül Günah adı altında toplanmış 7 savaşçının, Prenses Elizabeth ile el ele verip Britannia Krallığı’nı deviren Kutsal Şovalyeleri yenmesiyle başlıyor hikaye. Daha sonraki sezonlarda hikaye genişliyor, derinleşiyor ve 3.000 yıl önceki Kutsal Savaş devreye giriyor.
Karakterleri gerçekten çok sevilesi. Hepsinin hem sinir bozucu yanları var, hem de aşırı sevimli yanları. Hepsinin hikayesini adım adım öğreniyoruz, tüm hikayeler de merak uyandırıcı. En beklemediğiniz karakterin bile neden savaştığını, neden tuttuğu tarafı tuttuğunu anlatmak için zaman harcıyor anime. Ayrıca güçleri de hepsinin kendine özel, kişilikleriyle bağdaşık, Pokemon gibiler valla.
Favori animelerimden biri oldu. En son Your Lie in April izleyip piyanoya başlamıştım. Bundan sonra da napim büyü yapmayı öğrenecem mecbur :D
İzlemenizi aşırı öneririm. İlk 4 sezonu Netflix’te var, 5. Sezonunun da 14. Bölümüne kadar internette kolayca bulunuyor. Sadece ilk sezonda özellikle çıkış jeneriğinden sonra sahneler oluyor, Netflix’te atlatırken dikkat edin derim. Bir de benim gibi gaza gelip karakterlerin geçmişlerine, belki animede derinine inmezler, mangada yazıyodur sırf diye bakmayın. Hepsinin güçlerinin, kendilerinin nerden geldiğini anime anlatıyor, kendinize spoiler yedirmeyin benim gibi :D
Lütfen izleyin. Çok güzel bir anime. Benim en sevdiğim karakterler Gowther ve Ban. Bir tane anime delisi arkadaşımınki de belediye başkanı Escanor abi. Eğer izlediyseniz paylaşın lütfen sizin favorinizi, ben hepsini çok ilginç buluyorum çünkü :D
Okuduğunuz için teşekkürler ve iyi seyirlerr...