Spoiler içeriyor
Ayy şimdi kütüphanedeyim. Haftasonu kimse takılma planı yapmaya yeltenmediği için sıkıntıdan kütüphaneye gidip az çalışıyım bari dedim evet. Neyse çalışma salonlarının ışığı açık ama rafların olduğu bölümler karanlık. Bu filmde de bir korku oyununu test etmek için bir üniversiteyi kullanıyorlar.…devamıAyy şimdi kütüphanedeyim. Haftasonu kimse takılma planı yapmaya yeltenmediği için sıkıntıdan kütüphaneye gidip az çalışıyım bari dedim evet. Neyse çalışma salonlarının ışığı açık ama rafların olduğu bölümler karanlık. Bu filmde de bir korku oyununu test etmek için bir üniversiteyi kullanıyorlar. Ama gerçekten lanetli olanından. Neyse oyundaki 3 bölümden biri kütüphanede geçiyor. Dört köşe oyunu diye bir şey. Her köşede bir kişi duruyorlar. Yüzleri duvara dönük. Sırayla birbirlerinin köşelerine yürüyüp "Ben, (kendi ismi), o'yum" diyorlar. 4 tur atınca ayin tamamlanıp ruhu falan çağıracaklar ama 4 turu ne olursa olsun tamamlamalılar. İşte raflar arasında dolanırken offf 3 kişi daha olsa da oynasak diye içimden geçirdim. Karanlık olunca epey kalbim çarptı. 1 turu ben tek başıma tamamladım bile. Öncesinde kelebeklerle ilgili resimli bir kitap elime alıp kdrama aşkımı bulmayı da denedim.. olmadı tabi... Keşke korku oyunu hayalim bari olsaydı 🥹 Bu arada filmden çok günümü anlattığım için buradan bazılarını gerdiğim (yeeyyy ✌🏻) gönderideki çocuk sağlam pabuç çıkmadı ve istemsiz besto firendosu oldum. Sinirden friendzonelamaya çalışırken "Bu kız çok lan demeye başlamış" dedi geçen gün. Senin için özel demeye başladım mal. Hayır yani gayet kızsal ve flörtöz davranırken nasıl bu kadar arkadaş olabilmişim aw. Şimdi ben ona bok parçası gibi davranmaya başlayınca da kesin benden hoşlanmaya başlar. Satırlarca küfrettiğim çocuk birden bu şekilde u dönüşü yapmıştı. Oğlanlar niye böyle
Spoiler içeriyor
Bahsederken üstünden biraz zaman geçiyor şu an ama anca vakit bulabildim. Netflixte dolanırken sürekli bir ara izlicem diyordum bu filmi. Artık orada film ararken tabağın dibini sıyıram biri olarak bu film benim için baya gözden kaçan hazine gibi bir şey…devamıBahsederken üstünden biraz zaman geçiyor şu an ama anca vakit bulabildim. Netflixte dolanırken sürekli bir ara izlicem diyordum bu filmi. Artık orada film ararken tabağın dibini sıyıram biri olarak bu film benim için baya gözden kaçan hazine gibi bir şey oldu. Ciddi manada çok iyiydi.
Yani gerçekten bir kadın olarak hayata filmdeki kadınların penceresinden bakmak insana çok farklı hissettiriyor. Evden Bollywood yıldızı olma hayali ile sevgilisiyle genç yaşta kaçan bir kız, birden o çok güvendiği kişi tarafından kendini 1000 rupiye bir geneleve satılmış buluyor. Oysa tam kararını vermeden önce çocuğa nasıl da "Beni seviyor musun?" diye soruyordu.
Artık geneleve ait olduğunu kabul ettiğunde tamamiyle farklı biri olup geçmişini geride bıraktığı evre sahneye girmeye başlıyor. Ganga olan ismini Gangu diye değiştiriyor. Her ne kadar hoşlanmadığı bir iş bile yapıyor olsa, çalıştığı yerde hakkını aramaya ufak ufak başlıyor. Sağlam bir duruş ile arkasında birçok kadına güven verirken, genelevin sahibinin çekincesini de kazanıyor tabi.
Ganga'nın Gangu'ya, Gangu'nun da mafya kraliçesi Gangubai'a dönüşme süreci inanılmaz iyiydi. Çevresinde birçok kadına, yaptıkları iş fahişelik bile olsa, dik durmayı, haklarını aramayı gösterdi. Yetim çocukların eğitim hakkı için savaştı, sırf daha iyi bir gelecekleri olsun diye. Bir şekilde geneleve düşen ve orada olmak istemeyen çocukları bu durumdan kurtardı. Ve hiç istemeyerek de olsa, kaderleri bir şekilde onları fahişe yapmaya iten kadınlar için elinden gelen her şeyi yaptı.
Filmi izlerken işte kadın ya diye falan bağırmak istedim gerçekten. Benim için hem dramatik hem de oldukça coşkulu bir filmdi.
Spoiler içeriyor
Lan niye çocuğun evinde yaşamadınız ki. Adam tek kişilik lüks evi için çocuğunu terk ediyor başta. (Çocuk başta planda yok annesi ölünce çocuk hiç tanımadığı babasını falan buluyor. Diyor ben baban değilim annenin arkadaşıydım sadece. Çocuk yalan söylediğini biliyor ama…devamıLan niye çocuğun evinde yaşamadınız ki. Adam tek kişilik lüks evi için çocuğunu terk ediyor başta. (Çocuk başta planda yok annesi ölünce çocuk hiç tanımadığı babasını falan buluyor. Diyor ben baban değilim annenin arkadaşıydım sadece. Çocuk yalan söylediğini biliyor ama adamın dediği gibi davranıyor) Sonra vicdan yapıyor çocuğu da alıp sürekli baskın yiyen, baya pis elektriğini, suyunu millet çıksın da şu toplu konutu yıkalım diye kestikleri eve götürüyor baba-oğul yaşayalım diye. Lan çocuğun annesiyle yaşadığı sıradan bir ev vardı. Lüks değil ama seninkinden iyiydi aq. En azından baskınsız. Yani çocuğa ilk geldiğinde uyusun diye çanta ve havlu verdin. Niye orada yaşamadınız çok saçma. Bu filmlerde biraz da pragmatik karar alabilme yetisi yüklenmeli bence karakterlere. Olmuyor böyle
Dahiliyede çalışan bir hemşirenin psikiyatri servisine geçmesinden sonraki hayatını anlatıyor. Tek tek psikiyatri servisindeki hastaların geçmişini, travmalarını işliyor. Tabi bu sırada kendini sürekli ihmal eden ve kendinden çok çevresindekilerle ilgilenip kendinin ne istediğinin farkında bile olmayan başrol hemşiremizin de hayatındaki…devamıDahiliyede çalışan bir hemşirenin psikiyatri servisine geçmesinden sonraki hayatını anlatıyor. Tek tek psikiyatri servisindeki hastaların geçmişini, travmalarını işliyor. Tabi bu sırada kendini sürekli ihmal eden ve kendinden çok çevresindekilerle ilgilenip kendinin ne istediğinin farkında bile olmayan başrol hemşiremizin de hayatındaki psikolojik sorunları atlamıyor. Romantizm sahneleri az baya ama iki çiftin de enerjisi çok iyi olduğu için insanın yüzünü gülümsetiyordu ufak sahneler bile. Bana biraz "Move to Heaven" enerjisi verdi izlerken dizi
Kitaba dair eleştiriden çok eski basım okumama dair eleştiri yapıcam galiba. Benim için korkunç bir deneyimdi. Bir iki tane daha eski basım kitap okumuştum daha önce. Dünyanın en katlanılmaz şeyi diyebilirim gerçek anlamda. Yüklem ve nesneler acayip kopuk, ekler hiç…devamıKitaba dair eleştiriden çok eski basım okumama dair eleştiri yapıcam galiba. Benim için korkunç bir deneyimdi. Bir iki tane daha eski basım kitap okumuştum daha önce. Dünyanın en katlanılmaz şeyi diyebilirim gerçek anlamda. Yüklem ve nesneler acayip kopuk, ekler hiç özenli kullanılmamış, her kelimenin sonuna virgül konulmuş ve cümleleri gereksiz devrik bitirilmiş biçimdeydi kitap. Tırnak işareti yerine şunun: «blabla» kullanılmasına da asla katlanamıyorum eski kitaplarda. Ben alıntı eklerken hepsini tırnak ile değiştirdim. "Herşey" daima bitişik yazılmıştı ve "herkez" gibi korkunç imla hataları da vardı. Hepsi beni aşırı rahatsız etti. Eski basım okumayı bu yüzden ciddi manada katlanılmaz buluyorum. Hiç nostaljik veya ilgi çekici gelmiyor. Tam bir işkence serüveni
Spoiler içeriyor
Vasatın altıydı baya. Bilim kurguyla alakası aşırı yüzeysel. Aaa bir taşa dokundum süper uçabiliyorum ben herkesten daha güçlüyüm diye başlayıp losers gonna lose senaryosu ile bitiyor. Taş nereden geldi, neyin nesi kimsenin umrunda değil. Uçabiliyor, nesneleri uçurabiliyor, arkadaşlarını öldürebiliyor wow.…devamıVasatın altıydı baya. Bilim kurguyla alakası aşırı yüzeysel. Aaa bir taşa dokundum süper uçabiliyorum ben herkesten daha güçlüyüm diye başlayıp losers gonna lose senaryosu ile bitiyor. Taş nereden geldi, neyin nesi kimsenin umrunda değil. Uçabiliyor, nesneleri uçurabiliyor, arkadaşlarını öldürebiliyor wow. Netflixte izleyecek tek bir bilim kurgu film yok aw.
Dün kızlarla dışarıda takılırken gittim filme. İlk plan yemekti. Hamburger yemeye gittik. Bayadır yemiyordum neyse. Sonra bowlinge gideriz diyorduk planın başında. Çok okeydim ama sonra kalabalık ve gürültülü diye cayıp sinemaya gidelim istediler. Ayy 7 kişiyiz tamam mı diyorum sinemaya…devamıDün kızlarla dışarıda takılırken gittim filme. İlk plan yemekti. Hamburger yemeye gittik. Bayadır yemiyordum neyse. Sonra bowlinge gideriz diyorduk planın başında. Çok okeydim ama sonra kalabalık ve gürültülü diye cayıp sinemaya gidelim istediler. Ayy 7 kişiyiz tamam mı diyorum sinemaya gitmeyelim çok bireysel bir etkinlik bu kadar kişiyiz. Başka bir şeyler bulalım dedim. Kahve içelim daha iyi sohbet ederiz falan en kötü stajdan zaten kimse kimseyi göremiyor da dedim. O da çok okeydi. Yok ama 6ya 1dim sinemaya gittik. 15 yaşında karne almış velet etkinliği yaptık resmen. Hamburger + sinema.
Filme gelince yani yok ben lohusa değilim diye adam gram yardım etmeyince ağzına bi tane çakmadın ya koltukta dellendim resmen. İlk noktada kavga ederdim ve ben doğurmadan söylüyorum kızım bunun lohusa psikolojisiyle alakası yok. Kocan fazla maldı. Neyse arada güldüm ama bu sene vizyon çok boş bence ya. Arada bakıyorum ama pek gidilesi bir şey yok. Film fikri zaten bana ait değildi.
Bu arada filmden önceki bir saat arada istediğim gibi kahvemi de içtim ama buzlarını yemeye vakit bulamadım işte ayaküstü bir kahve içmeydi. En son 1 lirayla çalışan fal makinesi de 10 lira olmuş. Bayadır avm'ye girmediğimi anladım. Yanımda da asla nakit olmaz. Kızlardan dilendim. 10 liranız var mı, biri bana 10 lira çıkışabilir mi diye.. Falımda yazanlarla aşk hayatımı yorumlucam şimdi.
"Karşı cins senin büyüleyiciliğine karşı duygusal olarak duyarlı ve bunun sana çok yardımı dokunacak."
"Görünen o ki beklemen daha hayırlı"
İşte ben diyorum hep kızlara. O çocuk gelicek kendi itiraf edicek bana. İlk benim hoşlanıyor olmamın hiçbir önemi yok. Benden şu an hoşlanmıyorsa bile bence çok az kaldı. Oldukça iyi ilerliyorum. Çocuk da saf mı artık. Hep diyorum gören gözler için fazlasıyla belli ediyorum hoşlandığımı. Off sıkıntılı bir konumda olmasak itiraf ederdim de... Mecburi olara aynı ortamdayız min 1,5 yıl daha. Malsf onu beklemem gerekiyor.
"Başarılı olmak için daha sıkı çalışmalısın" yazıyordu bi de. Ben napıyorum peki. Ders çalışmamak için oversharing yaparak kendimi oyalıyorum. Embriyoloji çalışmam lazım dünyanın en boktan konusu poffffff
Tam olarak ölmek istiyorum diye düşündüğünüz zamanlarda bünyeye en iyi gelen şey survival horror seriler. Daha 8 bölüm izledim dünden beri ama sardı beni baya. Hatta keşke green home sakinlerinden biri olsam diyorum. Bence dünyayı zombiler işgal etse epey iyi…devamıTam olarak ölmek istiyorum diye düşündüğünüz zamanlarda bünyeye en iyi gelen şey survival horror seriler. Daha 8 bölüm izledim dünden beri ama sardı beni baya. Hatta keşke green home sakinlerinden biri olsam diyorum. Bence dünyayı zombiler işgal etse epey iyi olurdu. Hepimiz bi rahatlardık. Tam olarak o türden bir rahatlamaya ihtiyacım var da benim
Başlangıçta Tanrı dünyayı yarattı ve kozmik yalnızlığı içinde durup ona baktı. Sonra Tanrı dedi ki, "Şimdi de çamurdan mahlukatlar yapalım, çamur da görsün neler yaptığımızı." Ve böylece Tanrı şimdilerde var olan bütün mahlukatı yarattı, bunlardan biri de insandı. Sadece insan…devamıBaşlangıçta Tanrı dünyayı yarattı ve kozmik yalnızlığı içinde durup ona baktı.
Sonra Tanrı dedi ki, "Şimdi de çamurdan mahlukatlar yapalım, çamur da görsün neler yaptığımızı." Ve böylece Tanrı şimdilerde var olan bütün mahlukatı yarattı, bunlardan biri de insandı. Sadece insan olan çamur konuşabiliyordu. İnsan olan çamur ayağa kalktı, etrafa bakındı ve konuştu, Tanrı onu duyabilmek için yaklaştı. İnsan göz kırptı. "Bütün bunların amacı nedir?" diye sordu kibarca.
"Her şeyin bir amacı mı olmalı?" diye sordu Tanrı.
"Muhakkak," dedi insan.
"O zaman bütün bunların amacını bulmayı sana bırakıyorum," dedi Tanrı. Çekip gitti.