Nereden başlamam gerek bilmiyorum. Filmden çıktık. 10 dakika arkadaşımla konuşamadım. Nutkum tutuldu resmen. Bugüne kadar çok fazla film izledim. Bir çoğunun ismini bile hatırlamıyorum. Muhtemelen 500ün üstündedir. Kaliteli ve çok büyük işler izledim bir sürü. Oppenheimer, GELMİŞ GEÇMİŞ DÜNYANIN EN…devamıNereden başlamam gerek bilmiyorum. Filmden çıktık. 10 dakika arkadaşımla konuşamadım. Nutkum tutuldu resmen. Bugüne kadar çok fazla film izledim. Bir çoğunun ismini bile hatırlamıyorum. Muhtemelen 500ün üstündedir. Kaliteli ve çok büyük işler izledim bir sürü.
Oppenheimer, GELMİŞ GEÇMİŞ DÜNYANIN EN İYİ FİLMİDİR. Herkesle tartışırım bu konuyu. Herkesle konuşurum. Hiç problem değil. Çünkü birçok kişi en sevdiği filmi yazacak buraya. Ancak olaya hem objektif hem subjektif bakmak gerekiyor. Benim en sevdiğim film hâlâ Inception fakat dünyanın en iyi filmi kesinlikle Oppenheimer. Muazzam bir sinematografi. Muazzam bir hikâye işlenişi. Muazzam müzikler. (Bu konuya açıklık getirmem gerek ki, filmde şarkı diyeceğimiz bir tane parça yok. Hepsi film müziği veya enstrümantal. Bu şekilde başarmış olmaları inanılmaz.) Oyunculuklar muazzam. (Oscar en iyi yönetmen, erkek oyuncu ödülü çoktan Christopher Nolan ve Cillian Murphy'e verildi bile)
Şunu söylemeden edemeyeceğim. İkisi arasında seçim yapmaya kalkışmak bile vizyonsuzluktur. Bugüne kadar böyle keskin ifadeler hiç kullanmadım ama çok büyük bir gerçek bu. Oppenheimera rağmen Barbieye gidenler, yaptığınız şeyden haberiniz yok. Sonrasında gittiyseniz de ne kadar büyük bir pişmanlık yaşayacağınızı tahmin edebiliyorum.
Filmin sıkıcı olduğunu söyleyenlerin beklentisini biliyorum ama çok anlamsız ve saçma beklentiler bunlar. Klasik bir Nolan filmi değil bu. Ancak Nolan filmi olduğunu gösteren türden bir film. Senaryoyu az çok bilenler aksiyon, macera, savaş beklediler belki fakat filmin ismi bile bu beklentilerle alakasız. Film atom bombasını konu almıyor. Film Robert Oppenheimer'ı konu alıyor. Hatta o kadar usta bir iş olmuş ki, Oppenheimer'den bile daha önemli bir konu edinmiş kendine. Filmin duygu ve düşünce karmaşası o kadar iyi yansıtılıyor ki, neyi benimseyeceğinizi şaşırıyorsunuz. Arkadaşım filmden çıktıktan sonra bana şu soruyu sordu: Sence atom bombası atılması haklı mıydı haksız mıydı? Bu soruyu cevaplamak uzaktan bakanlar için çok basit olsa gerek. Fakat filmin etkisi öyle büyük, öyle kudretliydi ki, insana bu tarz sorular sordurttu. Yapılabilecek en iyi son bu filmde. Çünkü hem müziğin son vuruşları, filmin size verdiği hislerin tümü, oyunculukların hissettirdiği yüklü anlam, geri dönüş tekniğinin kusursuzluğu, merakınızın en büyük olduğu sahneye dönüş... Gerçekten neresinden baksanız muazzam şeyler çıkıyor. Filmin prodüksiyon, hazırlık kısmı zaten Nolan gibi bir yönetmen olunca otomatik olarak çok büyük şeyler çıkıyor. Filmi izlerken her anından keyif aldım. Her an içimden 'İşte sinema filmi bu!' dedim. Filmin her sahnesinde gerilebiliyorsunuz. Nolan yaşanmış bir konuyu, her ne kadar zaten gerici ve korkutucu bir gerçek olsa da, gerici havayı o kadar iyi yaşatmış ki, bakıp bakıp mutlu oluyorsunuz, bu filme denk geldim diye. Söylenebilecek o kadar güzel iltifat şekli var ki filme dair, her seferinde şaşıp kalıyorum. Saygılarım, minnettarlığım sonsuz bu filme karşı. Teşekkür ederim Christopher Nolan. Dünyanın en iyi filmini, benim zamanıma denk getirdiğin için.