Spoiler içeriyor
Küçük bir film. İzlediğimden beri birkaç yıl oluyor, o zamanlar daha fazla çocuktum galiba. Hiçbir neden tutmadan, konusunu bilmeden sadece rastgele bulduğum için izlediğim küçük bir filmdi. Terabithia'ya Köprüsü üzerinden ise iki çocuk geçiyor bir fantastik diyara doğru, gerçeklikten kaçmak…devamıKüçük bir film.
İzlediğimden beri birkaç yıl oluyor, o zamanlar daha fazla çocuktum galiba. Hiçbir neden tutmadan, konusunu bilmeden sadece rastgele bulduğum için izlediğim küçük bir filmdi.
Terabithia'ya Köprüsü üzerinden ise iki çocuk geçiyor bir fantastik diyara doğru, gerçeklikten kaçmak için buldukları bir dünyaya doğru akıyorlar.
Kapaktaki iki karakter, baş karaktetler. Oğlan asıl başrol, kız ise bir alt. Başrol belirli,
Sessiz, resim çizmeyi ve hayal kurmayı seven, biraz mutsuz bir çocuk.
Ona göre, hayat sıkıdır.
Ancak köprüden geçtiğinden farklı şeyler hisseder.
Gri ve monoton yetişkin hayatındaki anlamlandırılamaz şeyler, artık orada yoktur. Bir yetişkin olma baskısı ile karşı karşıya kalan esas oğlan, daha yaşamak için çok fazla sebebi olan çocukluğunu, her şeye rağmen gülümseyen o kızla beraber yaşar.
Burada bir şey sokmak lazım araya.
Kurtarıcılar nedir? Sizi alıp dipsiz kuyunuzdan çıkaran, size ışık olan ve sizi mutlu eden, birden geldiği gibi sefil hayatınızı kusursuz bir idealize dünyaya dönüştüren şeylerdir. Bu şeyler genelde insan olur. Toplumlar buna kahraman, insanlarsa aşk der.
Bu iki küçük çocuk için bu aşk olur mu bilmem, daha çok sevgi kelimesini kullanmak gerekir. Kız, onun kurtarıcısı olmuş, onu monoton hayatından alıp her zaman istediği renkli dünyaya adım adım götürmüştür. Sevdiği resimlere çizdiği o şeyleri, artık sadece tek başına düşünmek zorunda değildir. Hayatı daha anlamlıdır.
Esas oğlanın sevdiği bir öğretmen vardır. Onu da kız gibi sever. Bu öğretmen de bir kadındır. Güzelliği ve bilgeliği çocuğu etkiler. Çocuk da öğretmeni etkiler çünkü diğer öğrencilere kıyasla daha olgun, kibar ve ne dediğini bilen biridir. Bu yüzden onu bir müzeye götürür. Çocuk bunu kabul eder, birlikte giderler. Peki ya sonra?
Kurtarıcılara tek bir sahneden bakarız. Sadece bizi kurtaran idealize bir ışıltıdır onlar. Yüzleri yoktur, aynen önceleri ve sonraları olmadığı gibi. Sadece kafamızda kalırlar ve gerçekten bildiğimiz bir şey varsa onlar iyilerdir. Mükemmellerdir. Peki ya sahneden sonra ne olur? Gerçeklik baş gösterir. Asla ummadığımız şeyler olur, tokat gibi çarparak.
Kız ölür. Onu köprü öldürür. Tehlikesi, her şeyiyle o yapar.
Nedeni hızlıca atlanır, cenaze gelip geçer. Resmen artık, gerçekliğe uyanmışızdır ve ilerleyen zaman tutulamaz.
Sessizdir, düşüncelidir ve sevgi doludur. Bu esas oğlan işte.
Ama ağlama sırası geldiğinde herkes ağlar. Sanki tüm hayatı boyunca vermediği değeri ona hayatının en üzgün gününde veren babasının soğuk duvarları yıkmayı başarıp ona tüm sevgisiyle sarılması sırasında ağlayan çocuğumuz gibi, tıpkı izlerken ağlayan biz gibi.