"İnsanlığımı Yitirirken"den sonra Dazai'nin bu kitabını okumak, yaşama dair az da olsa bir parça umut kırıntısı serpiyordu sanki. İnsanlığımı Yitirirken'de bir pes ediş hakim gibiydi. Buradaysa bir direniş var, ölüme karşı yaşam tarafının ağır bastığı hissedilebiliyordu. Durum böyle olunca merak…devamı"İnsanlığımı Yitirirken"den sonra Dazai'nin bu kitabını okumak, yaşama dair az da olsa bir parça umut kırıntısı serpiyordu sanki.
İnsanlığımı Yitirirken'de bir pes ediş hakim gibiydi. Buradaysa bir direniş var, ölüme karşı yaşam tarafının ağır bastığı hissedilebiliyordu. Durum böyle olunca merak edip baktım romanlarını hangi sırayla, kaç yıl arayla yazmış acaba diye. Dazai bu "Pandora'nın Kutusu"nu aslında 1943'te yazmış ama savaş zamanı sansürden dolayı 1945 yılında yayımlanmış. "İnsanlığımı Yitirirken ise son intiharına yakın 1948'de... Aradaki birkaç senenin bir insanın umutlarının tamamen tükenmesine yetmiş olması ne kadar da ürkütücü ve acı... Dazai'nin eserlerinde adım adım topluma, dünyaya yabancılaşmasının apaçık takip edilebiliyor olması da keza öyle...
Bu arada okuduğum sekiz kitabının yayımlanma sıralaması ve yılları da şöyleymiş:
• Soytarı Çiçekleri - 1935
• Öğrenci Kız - 1939
• Yeni Bir Hamlet - 1941
• Pandora'nın Kutusu - 1945
• Batan Güneş - 1947
• İnsanlığımı Yitirirken - 1948
Diğer iki kitap "Koş Melos!" ile "Yeşil Bambu ve Diğer Fantastik Öyküler" ise farklı yıllarda yayımlanmış öykülerinin toplandığı kitaplar.
"Pandora'nın Kutusu"na dönersek kitap boyunca satırları okudukça savaşla ruhu sarsılmış bir insanın hem buhranına hem de yaşamın tüm kötülüklerinin ve acılarının karşısına diktiği o umuda, umut kırıntılarını toplayan o hâllerine şahit oluyoruz.
Yazar sanki tüm olumsuz düşüncelerinden bir hastalıktan iyileşir gibi sıyrılıp kafasından atmak istiyor. Dolayısıyla da kitap boyunca bir insanın kendini yeniden inşa etmeye çalıştığını görüyoruz, kendinin yeni bir versiyonunu bulmaya çalışıyor, yenilenmeye çabalıyor gibi bir hâli var ana karakterimizin. Tıpkı savaş sonrası tüm Japonya'nın da yenilenmeye çabalaması gibi.
Mektuplardan oluşan bir anlatım tekniği tercih edilmiş olduğundan sanki bir arkadaşınızla sohbet ediyormuş hissi sarıyor okurken. Bu da kitabın hoşuma giden yanlarından biriydi.
Not: Dazai okumaya başlamak için iyi bir tercih olabilir bu kitap.
8/10
⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐⭐☆☆
------------------------------------------------------------------------
📌Sf. 9
"İnsanlar genellikle umutla kandırılır; ama aynı zamanda "umutsuzluk" kavramıyla da aynı şekilde kandırılırlar."
📌Sf. 11
"Bu şekilde yaşamaya devam edersem gelecekte nasıl biri olacağımı merak ediyorum."
" "Benim yaşıyor olmam insanlara rahatsızlık veriyor. Ben lüzumsuz bir adamım," farkındalığı kadar acı veren bir düşünce yok."
📌Sf. 32
"Çok gülen bir insan, aynı zamanda çok ağlayan değil midir?"
📌Sf. 40
"İnsanlar ölümle tamamlanır. Yaşarken, herkes eksiktir."
📌Sf. 49
"Gerçekten konumunun en düşük seviyede olduğunu düşünürken bile, en dibin daha da dibi vardı. İnsanlar, en nihayetinde, kendileri hakkındaki yanılsamalarla sarhoş olmuş bir şekilde yaşamıyorlar mı? Gerçekler acıdır."
📌Sf. 57
"Neyin doğru olduğunu bilmek ve yapmamak korkaklıktır derler."
📌Sf. 127
"Gerçeklerden kaçalım diye değil. Acılar zaten apaçık ortada. Bizler ne olursa olsun, kaygı duymadan yaşamaya niyetliyiz."
📌Sf. 129
"Her şey yavaş yavaş eskiyecek. Hiçbir amacın olmayacak. Her şeyi kaybetmiş, her şeyi bırakmış kişilerin huzurudur o hafiflik."
📌Sf. 138
"Kalbimi yoran o şey artık yoktu."
📌Sf. 142
"Bundan sonra artık hiçbir şey demeden, ne hızlı ne yavaş, tam olması gereken tempoda dosdoğru yürüyelim. Bu yol nereye gidiyor? Bunu büyüyen bir asmaya sormalısın. Asma sana cevap verecektir: Hiç bilmiyorum ama güneşe doğru büyüyorum."