Spoiler içeriyor
Bu uygulamada üzerine en güzel ve en çok yorum yazdığım kişi Ricky Gervaisdir. Netflixde olan bu stand up üçlemesinden son çıkanı armageddon yani kıyamet aralarındaki en komik olanıydı birincisi insanlık ikincisi doğa bu da ölüm üzerineydi. Açıkçası Ricky Gervais'i hiçbir…devamıBu uygulamada üzerine en güzel ve en çok yorum yazdığım kişi Ricky Gervaisdir.
Netflixde olan bu stand up üçlemesinden son çıkanı armageddon yani kıyamet aralarındaki en komik olanıydı birincisi insanlık ikincisi doğa bu da ölüm üzerineydi.
Açıkçası Ricky Gervais'i hiçbir zaman gülmek için izlemedim daha çok aydınlanmak veya moralimi yükseltmek için izlerim. Gervais de ben de ateistim dolayısıyla yaptığı dine karşı saygısız esprileri beni güldürüyor. Şimdi burda duyar kasan insanlar toplanabilir ama hiç gerek yok. Çünkü adam o kadar vurucu cümleler kuruyor ki bazı dindarları rahatsız eden gerçekçi bir mizah yapıyor bana kalırsa.
Mesela dua etmek üzerine yaptığı bir espri vardı çok güldüm ama yani komik olduğu için değil mantıklı geldiği için. Sanırım anlatma şekli komik geliyor. Bilmiyorum.
Tabi duyar kasılması normal olan gerçekten rahatsız edici esprileri de vardı. Mesela pedofili ve hasta çocuklar üzerine. Beni biraz rahatsız etti. Şunu fark ettim ki adam rahatsız edici konuların aslında fazla abartıldığını anlatmaya çalışıyor bunu da en çarpıcı en rahatsız edici şekilde yapıyor. Her şeyin en doğrusunu ben bilirim havasında değil de ben böyle olduğunu düşünmüyorum şöyle olduğunu düşünüyorum ama benim gibi düşünmüyorsan da şu yüzden salaksın diyor gibi. Bunu daha açıklayıcı nasıl anlatabilirim bilmiyorum. Ricky Gervais önceki gösterilerinde gülün çünkü bir gün ölecegiz diyor. Ben de o yüzden takmıyorum duyar kasmak yerine komik olan şeylere gülüyorum ve bu çok yanlıştı keşke demeseydin yerine şerefsiz herif deyip kahkaha atmayı tercih ediyorum. Gerçekten bazı konularda duyar kasmak yerine biraz salsak hayatı biraz daha gülmeye odaklansak ve ölücez deyip gerilmektense yaşıyoruz bee deyip yaşamalıyız.
Bir de bu stand up da insanlar düşüncelerini secemez diyor. Ve aklına gelen her espriyi söylüyor. Evet düşüncelerimizi secemeyiz kötü düşünmek bizim suçumuz değil belki ama bunları eyleme dökmemeyi bilmek gerek. Mesela birini öldürmeyi düşünürsünüz kafanızda şöyle böyle yapardım dersiniz ve bu sadece zihniniz ve sizin aranızda kalır. Eyleme dökmemeniz gerektiğini bilirsiniz. O yüzden istediğinizi düşünün istediğinize gülün. Bu sizin zihniniz. Bu düşünce de hoşuma gidiyor.
Bir de konuşanlar programına gülenlerin kendisine saygısı yok muhabbetleri çok var ya. Evet konuşanlardaki güldürme yöntemi bence de biraz aşağılayıcı ve rahatız edici ama komik. Komik olana gülün ya kendinizi çok kasmayın. Bu stand upi da benim yorumumuma katılmıyorsaniz izlemeyin. Sonra sinir krizi geçirirsiniz.
Spoiler içeriyor
Bana bir filmin çok güzel olduğunu söylerseniz listeme eklerim ve izleyeceğimi söylerim ama filmin çok kötü, gereksiz olduğunu söylerseniz koşa koşa izlerim. Sanırım ben bir kötü film bağımlısıyım. Kötü filmleri bir şeyle uğraşırken izlemeyi çok seviyorum. Bazı filmlerin kötü olduğunu…devamıBana bir filmin çok güzel olduğunu söylerseniz listeme eklerim ve izleyeceğimi söylerim ama filmin çok kötü, gereksiz olduğunu söylerseniz koşa koşa izlerim. Sanırım ben bir kötü film bağımlısıyım.
Kötü filmleri bir şeyle uğraşırken izlemeyi çok seviyorum.
Bazı filmlerin kötü olduğunu yönetmeninden, oyuncusundan veya afişinden anlarız ya benim için bu film afişinden belli klişe olduğu filmiydi.
Yine oje sürerken açtığım kötü filmlerden biri oldu.
Filmin konusu aşırı klişe. Bir şirket var, çeşmeye otel yapmak istiyor. Şirket de batmak üzere olduğu için herkes endişeli sonra şirketin ceosunun (ya ceoydu ya da kızıydı) kızı Aslı da çeşmeye otel yapılmasını istemeyen diğer ortağın oğlunu ikna etmeye gidiyor. Sonrasını zaten herkes bilir.
Film üzerine çok yazılacak bir şey yok aslında sadece kış aylarında izlediğim için yaza olan özlemim arttı. Canım sıkıldığı için de yorum yazmak istedim.
Hande Erçel'in oyunculuğuna da herkes çok laf söylüyor ama bence birçok oyuncudan daha iyi oynuyor, sadece oynadığı rollerin çok klişe olduğunu düşünüyorum ya atarlı soğuk kız oluyor ya da neşeli saf kız. Bence rol seçimleri daha yaratıcı olsa kendini daha çok geliştirir. Aslında bu yazdıklarım da boş. Çünkü Hande Erçel iyi bir rolde oynasa bile kötü oyunculuğu ve güzelliği sayesinde gündemde sanırım kötü oyunculuk kaderinde var. Barış Arduçu da çok seviyorlar ama bence o da iyi bir oyuncu değil hande ercelle uyumlu olmuşlar.
Filmin sonları çok sıkıcıydı baktılar ilerlemiyor başka aksiyonluk heyecanlandırici veya dramlaşacak sahne yapamıyoruz bir seks sahnesi patlatalim demişler sonra romantizmi de uzun tutmayalim deyip klişe bir sonla bitirmisler.
Ben olsam iki karakterin de geçmişine yoğunlaşır travmalarıyla yüzleştiren çarpıcı sahneler yazardım ama filmde travmatik geçmişlere imâda bulunmakla yetinmişler.
Neyse benim gibi boş zamanınız bolsa izlersiniz en azından bol bol yaz enerjisi ve deniz üzerinden verilen görsel şölen tadarsiniz
Spoiler içeriyor
Sanırım gerçekten popülerizm kölesi oldum. Instagramdaki "öteki kadın" sesiyle akım olmuş bu filmi 3 yıldır listemde tutup, sesi Instagramda keşfete düşünce izlemeye karar verdim. Filme bu yorumu yazmadan önce Google'dan incelemelerini okudum. Daha doğrusu 1 tane inceleme okudum ve filmi…devamıSanırım gerçekten popülerizm kölesi oldum. Instagramdaki "öteki kadın" sesiyle akım olmuş bu filmi 3 yıldır listemde tutup, sesi Instagramda keşfete düşünce izlemeye karar verdim.
Filme bu yorumu yazmadan önce Google'dan incelemelerini okudum. Daha doğrusu 1 tane inceleme okudum ve filmi daha iyi kavramama yetti.
Öncelikle içinde çokca ayrıntı, fazlasıyla mesaj olan bir film. Beni en çok etkileyen ayrıntı da ölülerin dünyasının renkli, yaşayanlarınkinin koyu tonlarda olması.
Filmden çıkardığım en büyük mesaj, gerçek aşkın ölene kadar değil sonsuza kadar sürdüğü. Ölüm bile bizi ayıramaz diyorsanız -ki bu sadece demekle olmaz ama- gerçek aşkı bulmuşsunuzdur.
Karakter incelemesi yapacak olursam;
Victor karakteri yani damat çok kararsız bir karakter çünkü ailesinde aşka dair hiçbir şey yok. Annesi baskın babası çekinik karakter ve ne yazık ki Victor da babasına benziyor. Korkak demek doğru olur mu bilmiyorum ama aşk konusunda biraz korkak ve çokca kararsız. Onu seven birini görünce sevdiğini unutan erkeklerden. Birinin onu sevdiğini görünce çabalamak isteyen ama aynı zamanda çabalamayan biri bence. Umarım karşınıza böyle insanlar çıkmaz.
Ölü geline gelecek olursam, tamamen hayal kırıklığının sembolü olan bir karakter. Yarım bırakılmış hissini anlatan, kabullenmekte güçlük çeken bir karakter. Mutluluğu sadece hayal kırıklığını onarmak için amaçlayan ve daha sonra Victor ve Victoria aşkını farkedince aslında gerçek aşkın, özgürlüğün ne demek olduğunu anlıyor, yani asıl özgürlük geçmişini bırakınca başlar gibi bir mesaj aldım.
Bir replik geçmişti filmde; atmayan kalp kırılır mı gibi bir şeydi. Bu da beni etkiledi. Hayal kırıklığı yarım kalmışlık veya pişmanlık anca geçmişi unutunca geçer bence. Bana bunu hatırlattı. Ölünce de unutulmuyorsa işimiz zor.
Ölülerin dünyaya gelmesi ve dünyadakilerle vedalaşması da çok güzel bir ayrıntıydı filmin sonunda ölüler mavi kelebeğe dönüşüyor çünkü mavi kelebeğin anlamı ölüm anlamına geliyormuş. Ay böyle yazınca da aklıma prensteki kaptan mavi kelebek geldi de neyse.
Ani ölümler yani yarım kalmışlıktır bunu tamamlamak isteyen ölüler sevdiklerine son kez sarılıp yaşamlarını o zaman bitirdiler yani vedalaştılar. Bana kalırsa gerçek sonlar vedasız olur çünkü en son yaptığın veya gördüğün şeyin son olduğunu bilmezsin. Ama bu ayrıntıda beni düşündürdü. Belki de sonu bilmek yarım kalmaktan daha iyidir.
Bir de klasik aşk fedakarlık ister mesajı da vardı ama açıkçası bu mesaj beni çok etkilemedi. Aslında film de beni çok etkilemedi. Filmi 10 yaşındaki kardeşimle izledim sonunda ağlamaya başladı bende de hiç duygusallık oluşmadı. Ona sordum neye üzüldüğünü o da şerefsiz Victor kıza umut verdi boşuna dedi. Haklı.
2-3 yıldır falan izleme listemdeydi. Ezgi mola'yı çok sevdiğim için izlemek istiyordum. Zaten filmdeki sevdiğim 2 şeyden biri Ezgi mola'nın samimi ve güzel oyunculuğu, diğeri de filmin atmosferiydi. Patron mutlu son istiyor ama izleyici de güzel bir film beklerdi düşüncesi…devamı2-3 yıldır falan izleme listemdeydi. Ezgi mola'yı çok sevdiğim için izlemek istiyordum. Zaten filmdeki sevdiğim 2 şeyden biri Ezgi mola'nın samimi ve güzel oyunculuğu, diğeri de filmin atmosferiydi. Patron mutlu son istiyor ama izleyici de güzel bir film beklerdi düşüncesi sardı beni. Filmlerdeki evliyken veya sevgiliyken başka bir kişiyle flörtleşmek veya bekar olmayan birine aşık olmak beni çok rahatsız ediyor. Bu filmde de öyle bir durum vardı. Komik değildi, sıkıcıydı ve boş bir filmdi. Yapboz yaparken izledim. Yapboz yapmanın verdiği zevk filmin kötülüğünü bastırdı ve sanıyorum ki bu yüzden yarım bırakmadım. Filmde geçen düşünmek çok saçmadır üzerine olan konuşma hariç beni etkileyen bir şey olmadı.
Nikah günü Ela'yı terk eden Levent'e karşı kininiz geçmediyse hiç izlemeyin derim. Ama boş bir film izlemek istiyorum, biraz da Görsel şölen sunsun, beni sıksın, uykumu getirsin, sinir etsin diyorsanız izleyin derim.
Uzun zamandır izlediğim en komik dizilerden biriydi. Erkek arkadaşımla beraber izledik ve çok eğlendik. Dizideki replikler, olaylar, absürtlük çok güzeldi. Instagramda da sürekli karşıma çıkıyor sahneleri ve aynı sahneleri 5-6 kez izliyorum sıkılmadan. İçindeki espriler, müzikler, özellikle karakterler çok güzeldi.…devamıUzun zamandır izlediğim en komik dizilerden biriydi. Erkek arkadaşımla beraber izledik ve çok eğlendik. Dizideki replikler, olaylar, absürtlük çok güzeldi. Instagramda da sürekli karşıma çıkıyor sahneleri ve aynı sahneleri 5-6 kez izliyorum sıkılmadan. İçindeki espriler, müzikler, özellikle karakterler çok güzeldi. Harika bir senaryo, harika oyunculuklar ve çok güzel bir görsel şölen de sunuyor bu dizi. Hala izlemeyen varsa ve popüler şeyleri izlemek istemiyorum beni çekmiyor diyen tayfadansanız bir şans verin. Özellikle aklınızı delirmek üzereyseniz izleyin. Hiç beğenmeyen ve izlemeyin diyenler varsa da inanarak boş konuşuyorlardır:)
Spoiler içeriyor
Filmi komik yapan şey komik olmaması. O kadar saçma ve abartılmış sahneler vardı ki, bundan şikayet etmek yerine gülüp geçtim ve düşününce komik olmasa da sahneyi izleyip kahkaha attığım daha sonra gerçekten çok saçmaydı neden güldüm anlamıyorum dediğim anlar oldu.…devamıFilmi komik yapan şey komik olmaması.
O kadar saçma ve abartılmış sahneler vardı ki, bundan şikayet etmek yerine gülüp geçtim ve düşününce komik olmasa da sahneyi izleyip kahkaha attığım daha sonra gerçekten çok saçmaydı neden güldüm anlamıyorum dediğim anlar oldu.
Karakterlerin isimlerinin Erkin ve Koray olması bana çok tatlı geldi çünkü Erkin Koray benim en sevdiğim şarkıcılar listesinde ilk 3'e giren bir sanatçıdır. Filmde de böyle küçük bir sürprizle karşılaşınca farklı bir saygı duydum İbrahim Büyükak'a.
Bekarlığa veda sahnelerini çok yaratıcı buldum belki gereksiz bir bilgi olacak ama arkadaşlarıma sahneyi atıp bana bundan yapın ileride demek istedim ama tabi ki bekarlığa veda etmeyi aklımın ucundan bile geçirmediğim için yapmadım.
Bu gereksiz bilgimden sonra film hakkındaki eleştirilerime başlayayım.
Öncelikle hikayenin sonunun çok aşırı basite kaçtığını düşünüyorum. Kimin eli kimin cebinde sorusunu sordurtan klasik bir Türk komedisi olmuş. İbrahim Büyükak'ın Yol arkadaşım ve küçük esnaf gibi filmlerini izlerken çok zevk alıyordum. Fakat bu filmi izleyince farkettim ki aslında o kadar da büyütülecek biri değilmiş onu anladım yani diğer yapımlarıyla karşılaştırınca senaryonun daha doğrusu kurgunun hep basite kaçtığını düşünüyorum.
Filmde sinirimi bozan bir diğer unsur da güzellik algısı oldu. Kilolu bir eşe sahip olabilirsin ama önemli olan sevgi gibi bir mesajı vardı. Afedersiniz ama bu mesaj bok gibi bir mesaj. Kilolu olmak kusur ama neyseki beni seviyor düşüncesi izlerken midemi bulandırdı. Belki de ben fazla duyar kasmış da olabilirim.
Filmdeki baba figürünü çok gereksiz buldum. Olmasa da olurmuş.
Bu arada saçma ama komik dediğim sahnelerden de bahsetmek istiyorum biraz.
Erkin karakterinin yüzüne işemeleri sahnesi, dans etme sahnesi, kayınpederin robot gibi olması, Erkin'in salaklıkları, filmin ilk sahneleri... Bana göre aşırı saçma ama bir o kadar da komik sahnelerdi.
Filmin iyi yönleri var mı? Tabi ki var. Ama klişe mesajlardan sıkılan biriyseniz bu iyi yönleri çok baskın değil. Basit bir konusu ama komik bir hikayesi var yani çerezlik bir film.
Son olarak filmdeki ege manzarası ve de yaz havası çok güzeldi. Sanırım en çok bu yönünü sevdim. Bana yazı yaşatmasını.
Daha yazılacak çok noktası vardır filmin ama kalan noktaları yorumlamaya üşendiğim için yorum burada bitiyor.
Okuduğum ilk Orhan Pamuk kitabı oldu. Sanki Ahmet Ümit ve Zülfü Livaneli birlikte yazmış gibiydi. Üslup, mesaj aktarma, kurgu vb. Şeylerde benzettiğim yazarlar oldu. Kitabın bu kadar akıcı olmasını beklemiyordum. Mitolojik olaylardan kurgu çıkarınca genelde ortaya akıcı kitaplar çıkmıyor en…devamıOkuduğum ilk Orhan Pamuk kitabı oldu.
Sanki Ahmet Ümit ve Zülfü Livaneli birlikte yazmış gibiydi. Üslup, mesaj aktarma, kurgu vb. Şeylerde benzettiğim yazarlar oldu.
Kitabın bu kadar akıcı olmasını beklemiyordum. Mitolojik olaylardan kurgu çıkarınca genelde ortaya akıcı kitaplar çıkmıyor en azından benim açımdan. Bir yandan efsaneyi anlamaya çalışırken, bir yandan romanın kurgusuna odaklanmak genelde beni yorardı fakat bu kitapta olaylar gayet akıcı ilerledi.
Fakat her ne kadar akıcı ilerlese de her şey çok ani ve öylesine gelip geçti. Hatta bazı yerlerde yok daha neler demekten kendimi alıkoyamadim. Yazar aklına gelen tüm fikirleri sanki aniden ortaya dökmüş gibiydi; Yasak aşk, baba-oğul ilişkisi, mitoloji, aşk, cinsellik, maddi sıkıntılar, İstanbul tarihi, İstanbul sokakları, tiyatro, Komünizm ve Marksizm... Ve daha nice konu.
Çorba gibi bir kitaptı kısaca. İçinde vermek istediği mesajlar her ne kadar hoş olsa da dili daha iyi kullanabilirdi diye düşünüyorum. Aslında vermek istediği mesajın hoş olup olmadığına da emin değilim. Sanki, "oysa herkes öldürür sevdiğini" der gibiydi. Tabi çok da alakalı sayılmaz.
Bu kitap sayesinde Rüstem ve sührab ile Oidipus efsanelerini öğrenmek çok keyifliydi tarihi olaylar hakkında bilgiler barındırması çok hoştu. Aynı zamanda Orhan Pamuk'un kuyu ustalığı ve jeoloji alanlarında da yeterli araştırmalar yaptığını düşünüyorum.
Toplumumuzda hatta dünyada ebeveyn çocuk ilişkilerinin de güzel yorumlandığını düşünsem de yazarın aksine bunun çok da efsanelerle alakalı olduğunu düşünmüyorum.
Anneyle yatmak, oğlu veya babayı öldürmek gibi konuların hatta olayların da gerçek hayatta olması kitabın kurgusunun -maalesef- olan gerçekliği de yüzüme çarptırıldı. Özellikle günümüzde tecavüz gibi iğrenç olayların bu kadar yaygın olması da günümüzdeki hatta geçmişten bu yana aile değerini de sorgulatiyor.
Kitabın sonlarına doğru anneyle yatmanın ya da yaşça büyük insanla yatmanın iğrençliğinin toplum tarafından iğrenç karşılandığı fakat herkesin özellikle gençlerin ağzında olan ananın ile başlayan küfürlerin olması da aslında farkında olmadan küfür yoluyla genç yaştaki insanların bunu normalleştirmesi de eleştirildi en azından ben böyle anladım ki hak da veriyorum. Aslında yaşanmadığı sürece, lafa gelince normal ama yaşanınca ahlak dışı olduğunu ve bu durumun saçmalığı da sorgulanıyor kitapta.
Son cümleleri her ne kadar toparlayamasam da genel anlamda kitabı çok beğenmedim. Bilgilendirici bölümleri oldu, akıcılık açısından doyurdu, kurgu açısından ehti. Karakterler tam oturmamış ve olaylar karmakarışıktı. Orhan Pamuk'tan soğutan bir kitap olmasa da Orhan Pamuk'un bana göre bir yazar olmadığını en azından şimdilik öğreten bir kitap oldu. Umarım okuyanlar sever .