(@) - Raf

Kara Deliklerin kısa tarihi. Kitap Kerem Cankoçağın önbilgi olarak Genel Görelilik, Özel Görelilik, Kuantum Fiziği, Kuantum Kütleçekimi gibi konuları açıklamakla başlıyor. Kerem hoca aynı zamanda İTÜ'de fizik profesörlüğü yapıyor. Konuya da hakim yani. Buradan sonra 2 farklı ders anlatılıyor. Şimdi…devamıKara Deliklerin kısa tarihi. Kitap Kerem Cankoçağın önbilgi olarak Genel Görelilik, Özel Görelilik, Kuantum Fiziği, Kuantum Kütleçekimi gibi konuları açıklamakla başlıyor. Kerem hoca aynı zamanda İTÜ'de fizik profesörlüğü yapıyor. Konuya da hakim yani. Buradan sonra 2 farklı ders anlatılıyor. Şimdi özet geçeceğim. Ders 1 - Kara Deliklerin Saçları Yok Mudur? İlk başlarda John Wheeler ve Einstein'ın keşfinden başlıyoruz. Her yıldızın içindeki yakıtları tüketip öldüğünü biliyoruz. Bir yıldızın kütlesi çok büyükse öldüğünde kara delikler oluşur. Sonra kuasar denen evrenin en eski cisimlerinden olan, boyutları galaksileri aşan, olağanüstü bir enerji ve ışık kaynağından bahsediyor. Fizikçilere göre kuasarlar merkezlerinde bulunan hiper boyutta büyük ve saldırgan kara delikler yüzünden bu kadar parlaklar. Hiper kara deliklerin kütleçekimini enerjiye dönüştürüp bu kadar parladığını söylüyorlar. Bilim felsefesinde bu durum paralel evrenlerden açılan bir solucan deliği olduğu yönünde. Onlara göre bunlar paralel evrenlerdeki solucan deliğinin çıkış kapıları. Enerjiyi bu evrenlerden alıyorlar. Tabii bunların hepsi teori. Sonrasında kara deliklerin olay ufuklarından bahsediyor. Bir kara deliğin olay ufkudan öteye gittiğinizde dış dünyayla olan bağlantınız kesilir. Gözlemcilerin gördüğü tek şey yok olduğunuz olur. Ama olay ufkundan sonrasını bilmiyoruz. Ders 2 - Kara Delikler O Kadar da Kara Değiller Bu bölümde Hawking Radyasyonundan ve Bilgi Korunumundan bahsediliyor. Hawking, kara deliklerin parçacık yayma keşfinden bahsediyor. Sanal parçacık* çiftlerinden birinin düşüp diğerinin düşmemesi ve bu durumda kara delikten kaçmasına Hawking Radyasyonu denir. Buradan sonra Hawking, mini kara deliklerin (var olsalardı) yayacakları enerji ile jeneratörvari bir sistem yapılabileceğinden bahsediyor. * Sanal Parçacıklar: Bir süreliğine normal parçacıklarla aynı özelliğe sahip olan geçici parçacıklardır. Buradan sonra Hawking bilgi korunumundan bahsediyor. Sayfa 64'te ki Walter Heisenberg göndermesi Hawking sevgimi yine hatırlattı. Bu bölümde Hawking, kara deliklerin olay ufkundan geçen varlıklara ne olacağını anlatmaya çalışıyor. "Kara Deliklerin Saçları Yoktur" sözü de buradan geliyor. Kara Deliklere düşenlerin bir solucan deliğine girerek başka bir evrenden çıkmasından veya yok olmasından bahsediyor. Son olarak gelişmelerden bahsedeyim: 5 Ocak 2016'da Hawking ve arkadaşları "Soft Hair on Black Holes" makalesiyle bilgi paradoksuna çözüm bulmaya çalıştı. 10 Nisan 2019'da NASA, bir karadeliği fotoğraflamayı başararak bir karadeliğin varlığını kesinleștirdi. Karadeliklerin varlığını zaten dolaylı olarak biliyorduk ama fotoğraf sayesinde kanıtlandı.

kertenkele16 3 years ago

Pera Palas'ta Gece Yarısı

Emre Şahin

190 Gönderi

Spoiler içeriyor Türk işi Dark. Dizimiz Pera Palasa giden bir gazeteciyle başlıyor. Gider gitmez "Ahmet Bey" onu karşılıyor. 2 dakika sonra "Ahmet Bey" Ahmet abeee oluyor. Dizi boyunca 50 kere Ahmet abeee diye dolaşıyor. Bir yerden sonra "Ahmet abinin a.." dedirtiyor tabii.…devamıTürk işi Dark. Dizimiz Pera Palasa giden bir gazeteciyle başlıyor. Gider gitmez "Ahmet Bey" onu karşılıyor. 2 dakika sonra "Ahmet Bey" Ahmet abeee oluyor. Dizi boyunca 50 kere Ahmet abeee diye dolaşıyor. Bir yerden sonra "Ahmet abinin a.." dedirtiyor tabii. Herneyse akşam oluyor Esra odasına gidiyor sonra anahtarı bulup "Ahmet abimm yhaaa" diyip Agatha Christine'in odasına gidiyor ve 1919'a seyahate başlıyor. İlk önce şunu söyleyelim o anahtarı kimin bıraktığını bilmiyoruz. Ahmet abi bırakmadığına göre geçmişten gelen biri bırakmış olması gerekli. Senaristler ilk bölümdeki anahtar olayını unutmuş sanırım, önemsiz her şeyden bahsettiler anahtarın nerden geldiğinden hiç bahsetmediler. Herneyse buradan sonra dizinin en saçma bölümleri başlıyor. Esra 1919'a gidince Agatha ve Atamı görüyor. "aaa Atatürk!" diye tepki veriyor ama Agathayı görünce Atatürkü unutuyor. Esra ne bu Agatha Christine aşkı, karşına Atatürk çıkmış. Neyse sonra İngilizlere gidip "Mustafa Kemal Paşa hepinizi dövecek" diye hava yapıyor. Bu saçmalıklardan sonra dizi düzgün bir konuya geçerek başlıyor. George, Halit'den Esrayı öldürmesini istiyor. Sonra Esranın ikiz kardeşi çıkıyor ve Halit Esrayı öldürüyor sanıyoruz ama aslında ikiz kardeşini öldürmüş, zaten onu öldürende halit değilmiş. Neyse çok uzattım senaryoyu bırakalım diziden bahsedelim. Milyon defa gördüğümüz zaman yolculuğu konusunu yine gördük. Neyse yerli dizi olacak o kadar en azından konusu bi tik özgün (Esranın ailesiyle ilgili olayları Dark'a benzettiğim için bi tık diyorum). Karakterler olarak Haliti ve Ahmet abeee'yi oynayan oyuncular iyi oynamış. Hazal Kaya'nın ilk başlardaki kötü oyunculuğunu bi nebze kapatmışlar. Bu arada Haliti oynayan harbi iyi oynamış. Dimitri baya iyi karakter çok sevdim. Özellikle 2 duble içip gelmiş gibi ağız yapması çok iyi. En sevmediğim karakter Esra. Yaptığı her hareket saçma. Dimitri yarım saat boyunca zamanda yolculuk yapmanın ne kadar zararlı olabileceğini anlatmasın rağmen Esra hala gidip Haliti kurtarıyor üstüne bi de öpüșüyor. Esra, Haliti kurtarmak senin ne haddine. Adamı 2 yıl sonra gördün zaten yaşayacağını biliyorsun. Bi de Peride kılığına girdikten sonra babanın karşısına geçip 2021'de Feminizm hareketine katılmış gibi niye ayaklanıyorsun. 1919'dasın bi sakin. Evden kovulduktan sonra akrabası Pera Palas'ın sahibi olan koskoca Peride Sultan genelevde kalmaya başlıyor. Sonraki günde de "gardenbar" da şarkıcı oluyor ve müzisyenlere 1 günde "Seni Yerler" şarkısını ezberletiyor. Neyse sonra Halitin Kemal Paşa için çalıştığını öğreniyoruz falan filan ama 1942 teması effsaneydi be. Dizinin ortamı ve dekorasyonu genel olarak iyi zaten de 1942 teması bir başkaydı. Ama sanırım iktidara gelince George'un içine Hitler kaçıyor. Etraftaki askerler Nazi askerlerine, selamlaşmalar Nazi selamlașmasına benziyor. Sonra Esra asıl görevini hatırlamayı başarıyor ve antibiyotiği alıp kaçarken Peride'nin (yani teknik olarak kendinin) kızıyla karşılaşıyor. Bir bakıyor ki kızı devrimci olmuş. Ayrıca devrim yüzüne de işlemiş olsa gerek ki sarı saçlı, mavi gözlü kız, siyah saçlı siyah gözlü bir kıza dönüşmüş. Ayrıca öldüğünü sandığı annesiyle karşılaşıp 5 dakika sonra arkasına bile bakmadan kaçıyor. Bu arada dönemiyle ilgili alttan alttan verdiği mesajlarda çok iyi. Ahmet abe Esraya Peride taklidi yapacaksın dedikten sonra "Bu dönemde kadınları çok konuşturmazlar zaten." demesi. Reşat, Haliti tutuklarken Esra'nın Haliti savunması ve Reşatın "ancak 2 kadının şahitliği bir hükme sahiptir." demesi... İște burdan sonra Darkımsı olaylar başlıyor. Șimdi baştan alalım. Esra ve Ahmet abe 1919'a gidiyor. Peride ölüyor. Sonra Esra 1917ye gifip Haliti kendine aşık ediyor. Sonra Esra 1942ye gidiyor ama şükürki bu sefer ortalığı karıştırmıyor. Sonra yıl 1920yi gösteriyor. Peride zaten yok, Esra da olmayınca Halit ve Sonya evleniyor ve 1924de Ahmet abe doğuyor. Ahmet 17 yıl orada kaldıktan sonra 1992'e gidiyor ve Pera Palas'ın müdürü oluyor. Bu sırada 1920ye tekrar dönelim. Sonya bir şekilde farklı bir anahtarı bulup 1919a gidip Perideyi öldürmüş. Aslında Ahmet abeyle Esra 1919'a gittiği gece Sonyada gidip Perideyi öldürmüş. Olay bu kadar basit. Asıl sıkıntı buradan sonra başlıyor. 1992ye gidip Esranın bebek halini görüyorlar. Esra bir zaman yolcusu tarafından buraya bırakılmış. En son sahnede yan tarafta Nazi armalı askerler ve Esrayı tutan bir kadın var. Etrafta Nazi armalı askerler olduğuna göre 1938 - 1945 araları Türkiyeyi işgal eden bir Hitlerden bahsediyoruz. Veya olayın Naziyle alakası yok senaristler sadece diktatör bir yöneticinin (George) iktidara geldiğini anlatmak istemiş olabilir. Yani öyle ya da böyle Esra 1938 - 1945 aralarından gelmiş. Peride 1880li yıllarda doğduğunu tahmin ediyorum. Esrayı 1992 yılına getiren biri olduğuna göre 1880li yıllardan 1938lere getiren biri de olabilir gibi düşünüyorum. 2.sezon daha güzel olacak gibi. Çıksın ben izlerim diziyi sevdim. Umarım bunun gibi Türk dizilerinin devamı gelir. Arada 1919'a gidelim, arada 1453'e gidelim, arada 1299'a falan gidelim. Gidilebilecek en büyük tarihlerden biri biz de çünkü. Böyle şeyleri kullanalım. 8/10

kertenkele16 3 years ago

Joker

Todd Phillips

380 Gönderi

Spoiler içeriyor 🃏 Dramatik bir Joker hikayesi. 🃏 Toplum tarafından ezilen duygusal bir hastanın hikayesi. Film ağır psikolojik bir film. Önceki Jokerlerden farklı olarak bu film Jokerin ruh halini gerçekten hissettiriyor. Eski Jokerlerde atılan kahkahalarda eğlenirdim ama burada o kahkahanın altında yatan…devamı🃏 Dramatik bir Joker hikayesi. 🃏 Toplum tarafından ezilen duygusal bir hastanın hikayesi. Film ağır psikolojik bir film. Önceki Jokerlerden farklı olarak bu film Jokerin ruh halini gerçekten hissettiriyor. Eski Jokerlerde atılan kahkahalarda eğlenirdim ama burada o kahkahanın altında yatan acıyı hissediyoruz. Dramayı en iyi kullanan Joker kesinlikle budur. Heath Ledger'ın Jokeri eğlenceli bir karakter gibiydi ama bu Joker daha sorunlu olduğunu hissettiğimiz bir Jokerdi. Tabii hala en iyisi bence Heath Ledger. Ayrıca Jokere aşırı mağdur edebiyatı yapmışlar. Filmi izleyen insanların böyle bir katile sempati beslemesi sağlıklı değil bence. Toplum onu kötü yapsa da bu durum insan öldürmeyi meşrulaștırmaz. Metroda ki adamları öldürdüğü sahne yine neyse de Murray'i öldürmesi doğru değildi. Bazı insanlar diğerlerine kötü davranıyor ve maalesef bu dünya bu kadar duygusal insanlara göre değil :/. Tabii burada filmi kötülemiyorum bu senaryo Jokerin ağzından anlatılan bir senaryo kötü olduğu için değil, benim etik anlayışına uymadığı için anlatıyorum. Bence anarşiyi en doğru anlatan film V for Vendettaydı. En ufak anarşizm kırıntısı gördüğüm yerde aklıma bu efsane film geliyor ve suana kadar anarşi bakımından bunu geçen bir film görmedim. Bunun dışında senaryoda Wayne ailesini şerefsiz olarak gösterip Jokeri arşa çıkarmalarını sevmedim. Özellikle hassas insanların bu yüzden filmi izlemelerini tavsiye etmem. Dediğim gibi Joker gibi bir katile sempati duyulmamalı bence. Yine de Thomas Wayne ve eşi ölmeseydi Batman karakteri olmayacaktı. Filmin en kötü uyarladığını düşündüğüm karakter Alfreddi. Anasi babası olmayınca Alfred, Bruce'a babalık yapmıştı ama burada Joker gelinceki hareketleri Alfred'e uygun değildi bence. En başta Alfred zaten bu kadar agresif bir adam değildi. Bunun dışında atmosferi en iyi süper kahraman filmi buydu bence. Uçan kaçan insanların olduğu, CGI p*rnosu süper kahraman filmlerinden sıkılmıştım. Bruce'un yüzüne kanlar sıçraması, Randall'ın kafasının duvarlara vurulması, annesini öldürüșü, metro sahnesi gibi sahneler gericiydi. Özellikle annesini öldürmesi. Filmde ki şakalar bile kaliteliydi. MCU'daki gibi saçma sapan şakalar yerleştirilmemiști. Randall ölürken cücenın tepkisi ve kapıyı açamaması hem "onun yerinde olsam" diye düşünüp gerilmeme hem de kapıyı açamaması gülmeme sebep oldu. Metrodaki ilk adamı öldürüșü çok iyiydi ama. Tam kafadan vurdu adamı. Sanki 40 yıllık komandosun be Arthur :D. 9/10

kertenkele16 3 years ago

Bugün Aslında Dündü

Harold Ramis

101 Gönderi

En sevdiğim komedi filmi. Her sıkıldığımda açıp izleyebileceğim eğlenceli bir film. (gerçi suana kadar sadece 2 kere tekrar açıp izledim) baştan söyleyeyim bunun gibi filmler varsa yorumlarda tavsiye eder misiniz? Friedrich Nietzsche'nin bengi dönüş ve üstinsan kavramlarını araştırarak izlerseniz daha…devamıEn sevdiğim komedi filmi. Her sıkıldığımda açıp izleyebileceğim eğlenceli bir film. (gerçi suana kadar sadece 2 kere tekrar açıp izledim) baştan söyleyeyim bunun gibi filmler varsa yorumlarda tavsiye eder misiniz? Friedrich Nietzsche'nin bengi dönüş ve üstinsan kavramlarını araştırarak izlerseniz daha iyi olur diye düşünüyorum. Tabi böyle eğlenceli bir filmi felsefeye boğmamak için detaylara girmiyorum. Eğer bu filmi ilk kez bu yorumdan duyuyorsanız yapmanız gerekeni söyleyeyim: fragmanı bile izlemeyin. Ben filmin konusunu az çok biliyordum. Bu kadar önbilgi verdiğime göre izleyenler için spoilerli bir şekilde konuşalım. Komedi tarafında bir efsane ama bazı detaylara hiç girilmediğini düşünüyorum. böyle bir paradoksa giren insanlar biraz daha deney yaparlardı. Mesela filmi izlerken benim aklıma direkt, Rita'nın cebine içinde belli edici yazıların olduğu bir kağıt koyup uyuyup yarın/bugün o kağıdın olup olmadığını kontrol ederdim. Bunun gibi bilim-kurgu yanı dışında senaryo da gerçekçi. Aklıma direkt GTA geldi. GTA'yı alırsın, günlerce hiç sıkılmadan gider insanlara satașır, araba sürer, banka soyarsın... Sonra kendini tekrar etmeye başlar ve sıkılırsın (tabii GTA'yı yıllardır oynayıp sıkılmayanlar da var). Hikayede aynı böyle olmuş. Felsefeye girmeyeyim dedim de kendimi tutamadım. Bengi dönüş: Zamanın döngüsel olduğu, sürekli yenilendiği ve yenileneceğini söyleyen bir teori. Üstinsan: yine Nietzsche tarafından ortaya atılan, insan doğasının zayıf olduğu için insanın sürekli kendini alt ederek üstinsan olmasından bahseder. İnsan yanılgılarından kurtulduğu zaman üstinsan olacaktır. Bengi dönüş teorisini zaten ayni günü yaşamasından görebiliriz. Üstinsan kavramı şöyle: Phil ilk başlarda intihar ediyor, Ned'e yumruk atıyor, sağlıksız besleniyor ve döngü devam ediyor. Ama Phil ne zamanki Ritaya uygun olmaya başlayınca, enstruman öğrenip kendini geliştirince, etrafındaki dilenciye bile iyi davranmaya başlayınca üst insan oluyor ve döngüden çıkıyor. Ben bu döngü işini bu şekilde yorumluyorum. 9/10

kertenkele16 3 years ago

Death Note: Desu nôto

N/A

175 Gönderi

Spoiler içeriyor - Death Note'u kullanarak Dünya'daki tüm kötüleri öldüreceğim. Diğer insanlara kötü davranan herkesi, bütün kötüleri öldüreceğim ve yeni, tertemiz bir Dünya yaratacağım. + Yani yeni Dünya'daki tek kötü sen mi olacaksın? Hikayeden bahsetmeden önce diziden bahsedelim. Film ilk 25 bölüm…devamı- Death Note'u kullanarak Dünya'daki tüm kötüleri öldüreceğim. Diğer insanlara kötü davranan herkesi, bütün kötüleri öldüreceğim ve yeni, tertemiz bir Dünya yaratacağım. + Yani yeni Dünya'daki tek kötü sen mi olacaksın? Hikayeden bahsetmeden önce diziden bahsedelim. Film ilk 25 bölüm olsaydı 10/10'luk dizi olurdu ama 25'den sonra çok zorlama olmuş. Zaten 30. Bölümden sonra dayanamayıp saldım. Tabii yine de sonuna baktım. Light ölüyor. Senaryo olarakta ilk 20 bölümden sonrası sarmadı. İlk başta L mantıklı teoriler geliştirse de sonlarda iyice müneccim seviyesine çıkıyor. Light tam onu öldürmeyi planlıyor, yarın ölürsem Light Kiradır diyor. 13 gün kuralını görüyor, sahte olup olmadığını soruyor. L'nin Lightın Kira olduğunu anlayıp bir türlü kanıtlayamaması en üzüldüğüm olaylardan biridir. Light, suçluların cezasız kaldığı Japon adaletinde Adalet Tanrısı olacakken güç zehirlenmesi yaşayıp Kötülük Tanrısı olması en iyi işlenen olaylardan biriydi. Light ilk başta gerçekten iyi başladı, gerçi benim adalet anlayışıma göre çokta iyi değildi. Birini hapise atabiliyorsan atmalısın olmuyorsa ancak o şekilde öldürebilirsin. Geri dönüşsüz adalet mantıklı değil. Bir insan suçsuz yere hapse atılabiliyor ve bu insanlar davalara katılıp susuzluğunu ispatlıyor. İdam edilen birinin boş yere idam edildiğini düşünün. Gerçi dizide bahsedilen şey adalet olmayan bir ülke (çok tanıdık geliyor) olduğu için Light'ın yaptığına kötü diyemeyiz. Zaten sorunda burdan sonra başlıyor. Light güç zehirlenmesi yaşayıp önüne çıkan herkesi öldürüyor. Ray Penbar, nişanlısı, FBI ajanları,polisler,Watari, Ryuzaki... Hepsi tamam da sırf Ray Penbar'a kendini kanıtlamak için öldürdüğü garson. Zaten Light dizide Faydacı Ahlak felsefesiyle ilerliyor. "Çok masum öleceğine az masum ölsün." Bu kadar insan öleceğine Japonya'nın adalet sistemini değiştirseydiniz be. Zaten sonlarda Amerika Başkanı Kira'yı yakalamayacağız diyor. Amerikaya boyun eğdirebiliyorsan bir zahmet gidip Adalet Bakanını da ikna edersin. Olayın faşizme dönmemesi gerek. Her Kiraya karşı duranı öldüreceksek bunun Japon hükumetinin yozlaşmıș adalet anlayışından ne farkı kalır? Bu yüzden dizi boyunca L'nin tarafını tuttum. L olmasaydı dizinin tadı tuzu kalmazdı zaten. Tabii L'nin de Light'dan aşağı kalır yanı yok. O da insanları kullanıyor. Ayrıca L bana çok Sherlock havası veriyor. Zekası, davranışları. Dizi boyunca L'nin sosyopat oluşunu yüz kere gösterdiler. Kolayca yalan söylemesi, aşırı bağımlılık vs. Bir rivayete göre L, Light yüzünden değil, diyabetten ölmüştür. Keşke dizi L'nin öldüğü ve Light'ın "önümde engel kalmadı." dediği yerde bitseydi. Daha efsane olurdu. Eğer 25. Bölümde bitseydi 10/10'du, şuan 8/10

kertenkele16 3 years ago

Örümcek-Adam: Eve Dönüş Yok

Jon Watts

202 Gönderi

Spoiler içeriyor İzlediğim en abartılmış film. Cidden IMDB böyle olması normal mi? Ciddi misiniz? Bu film I am legend'dan daha iyi, Star Wars seviyesinde bir filmmi cidden? IMDB'de bile full fan service filmlere gaza gelip fazla puan verenler varmış :D. Saçmalıklar dizinine…devamıİzlediğim en abartılmış film. Cidden IMDB böyle olması normal mi? Ciddi misiniz? Bu film I am legend'dan daha iyi, Star Wars seviyesinde bir filmmi cidden? IMDB'de bile full fan service filmlere gaza gelip fazla puan verenler varmış :D. Saçmalıklar dizinine senaryo ile başlamak istiyorum. Klasik bir son spiderman üçlemesi filmi olan seride Iron Man ölünce Spiderman düşünüyor. Kim benim kıçımı kurtaracak diye ve sonra aklına Dr. Strange geliyor. Son sahnede 3 spiderman konuşurken "Avengers ne? Müzik grubu mu?" derken kendilerine saplamıșlar gibi. İlk iki Spiderman'de bir sorun olduğunda Spiderman bu sorunu çözmeye çalışıyordu, çünkü Spiderman budur. Bir sorun çıktığında Iron Man'e gidiyim Iron suit versin, Dr. Strange'e gideyim insanların silsin bu ne? İyi ki rahmetli bu saçmalıkları görmedi. Peki fan service filmimize devam ediyoruz. Dr. Strange insanların aklını silerken Spiderman büyüyü bozuyor ve bütün evrenlerden düşmanlar akın akın geliyor. Tek sevdiğim kısım bu, Dr. Octopus'un gelişi. Tom gelde biraz adam gibi düşman gör. "ben kötüyüm çünkü kanımda var." mantığıyla ilerleyen saçma düşmanlar yerine hikayesi olan düşmanlar. Sonra Strange ve Peter düşmanları hapsediyor. Strange yapması gerekeni yapıp adamları evine gönderecekken iyilik meleği Spidermanimiz "amaa oraya gönderirsen sonları iyi olmaz." diye ağlıyor. Ya kanka sanane ya. Sen önce kendi evrenini korumayı başar diğer evrenleri düşünürsün. Zaten saçmalıklar burdan başlıyor. Peter, Strange'in o kare kutusu mudur nedir onu alıp kaçıyor. Sonra Strange zekice bir hamle yapıp Peter'ı kendi yarattığı bir evrene hapsediyor. Burada Inception çakması sahneler izledikten sonra Peter, "yaşasın geometri!" diyerek Strange'i kendi evrenine hapsediyor. Adam büyücü, büyücü. Çoklu evrenlerin kapısını falan açıyor, portallar açıyor, insanların ruhunu bedeninden falan ayırıyor matematik bu adama söker mi? Hem kendi evreninde bu adam kendi evreninin tanrısı olan bir adamı kendi evreninde tuzağa düşürmek mümkün müdür? Neyse, sonra kötüler adı üstünde kötülük yapıyor ve planları bozuyor. Burdan sonra Dünya'nın en özgün planı geliyor. Düşmanları özgürlük heykeline çekip orada halletmek :D. Sanki NPC'lerle savaşıyorsunuz bu nasıl plan. Bu adamların beyni yok mu? Bunu anlayamayacaklar mı cidden sizce? Tabii burada filmin asıl Fan Service yeri geliyor. Tobey ve Andrew. Sinemada Andrew geldiğinde bir alkış kıyamet koptu. Herhalde Andrew genç kızların daha bi sevgisini kaptı ki Tobey'e aynı tepki verilmedi. Tabi ki ben Tobeyin gelişinde kafayı yedim. Tabi burda bir çok soru geliyor. "eğer paralel evrenler açıldıysa niye sadece kötüler geldi?" gibi ama bunu normal karşılıyorum çünkü Marvel eline fanların büyük gazını almış ve filmin en büyük kozu 2 Spiderman olayı. Bu yüzden heyecan yaratıp sona saklaması muhtemel. Bu arada Tobeyin "old spider" havası çok iyiydi. Ortama girer girmez adama saygı duymaya başladılar gibi hissettim. Diğer iki spiderman Tobeyin spidermanine usta gözüyle bakıp saygı duyması çok hoşuma gitti. Filmdeki sayılı iyi şeyden biriydi. Ayrıca saçma Marvel esprilerini sevmem ama Özgürlük Heykelinin içinde 3 spiderman'in muhabbeti gayet iyiydi. "başka nerelerinden ağ atıyorsun" gibi şakalar dışında. Gerçi bizim salonda yapılan her şakaya gülen bir arkadaş vardı. Bu şaka yapılınca gülmekten yarılmıștı. Kızın gülüşü salonu inletmiști, filme 10 verenlerden biri de o kız sanırım. Herneyse şimdi madem hazır 3 spidermani bulduk, 3 spidermanin serilerinden bahsedelim. Tobeyin üçlemesi: Gerçek bir spiderman. Okulda inek öğrenci, ortalama tipte, supermen gibi bir super kahramanın aksine sorunları olan bir liseli. Son uclemede sinirlendiğim şey bu: Biz burda Spider Man değil, Avengers izliyoruz. Bir sorun olduğunda Tobey ve Andrew bunu kendi çözmesi gerekiyor. Spiderman, Ironman gibi karakterlerin aksine suitiyle değil, zekasıyla öne çıkan bir karakter. Tobey, Dr. Octopus delirince sorunu Iron Man'e paslamıyor. "Tony abi bi zırh yap hallediyim şunları" diye düşünmüyor. Octopus'u durdurmam gerekiyor diye düşünüyor. Ayrıca Spiderman bu uclemede işini gerçekten havali olmak için yapmadığını gösteriyor. Üstüne basa basa hemde. Son uclemede bunu da çok göremiyoruz. Peter her şeyde" amaaan neyse" kafasında. Arkadaşın öğreniyor, Halan öğreniyor, Sevgilin öğreniyor herkes spiderman olduğunu biliyor. Bu durumda Tobeyin Spidermani asla kalmak istemezdi. Andrew ikilemesi :D : İlk filmi izleyip ikinci filmini bıraktığım seridir. Karakterin kaykayıyla gezen, yakışıklı, havalı ve serseri tipinde biri olması baştan eksi puan veriyor. Yine bu seri sorunları kendi çözmesiyle, Emma Stone gibi bir kadının olmasıyla yine kurtarıyor. Tom üçlemesi: Bu yorumda yeterince anlattığımı düşünüyorum. Tip ve okuldaki kişiliği olarak kurtarsa da, Avengers filmi hissiyatı vermesi, senaryo kıtlığı gibi sebeplerden ötürü sevmiyorum. Bu evren bence Tobey>Andrew>Tom olarak gider. Bu arada ayrı olarak IMDB'si fazla olduğunu düşündüğüm iki filmde de Zendaya olması normal mi? (Dune ve bu film) artık Zendaya haterlığına başlayacağım. :D 6/10

kertenkele16 3 years ago

Ben Efsaneyim

Francis Lawrence

132 Gönderi

Spoiler içeriyor I am legend, aksiyon, bilim-kurgu, dram, gerilim, korku her şey var. Dini olarak da ilerleyen bir film. "there's no god!". Böyle derken aslında son sahnede her şeyin bir amacı olduğunu, tanrının yaptığını vurguluyor. Zombilerin baskın yapmasının bir amacı vardı. Zombiler…devamıI am legend, aksiyon, bilim-kurgu, dram, gerilim, korku her şey var. Dini olarak da ilerleyen bir film. "there's no god!". Böyle derken aslında son sahnede her şeyin bir amacı olduğunu, tanrının yaptığını vurguluyor. Zombilerin baskın yapmasının bir amacı vardı. Zombiler baskın yapmasaydı Robert, New York'da kalmak istediği için tedaviyi Anna'ya vermek zorunda kalmayacaktı ve insanlık tedavi olmayacaktı. Filmin saati bence kısa. Böyle bir filme 2, 2,5 saat giderdi. Robert'ın tedavi sahnelerini biraz daha gösterselerdi, virüsün yayılıșından ve ailesinden biraz daha bahsetseydi daha iyi olurdu gibi. Zaten film Robert ve Sam ile tek başına gayet iyi gidiyordu. Anna gelince beni daha az sarmaya başladı. Filmin sonundan ve alternatif sondan da bahsedelim. Filmin orjinal sonu efsaneydi. Aslında bombayı atıp Annalar ile birlikte kaçabilirdi ama bu son da gayet yeterli gibiydi. Alternatif son biraz daha çocukça olmuş. Hani çizgi filmlerde iyilere hiç bir şey olmaz ve iyiler kötüleri kendi tarafına çeker ya, aynı o şekil bir son olmuş. Zombi adı üstünde zombidir. Beyin yiyen adamlarda beyin ne arasın. Virüs nedeniyle aklını kullanamadığı için zombi diyoruz zaten. İnsanlarla nasıl anlaşıp saldırmaktan vazgeçicek. Zaten Robert adamın karısını çaldı :D. Normal bir insan olsa bile her ne kadar bilim içinde olsa karısı çalınsa saldırmaktan vazgeçmez hıyar senarist :D. Neyse iyiki alternatif son alternatif olarak kalmış. Ayrıca film böyle bir durumda oluşabilecek insan psikolojisini çok iyi anlatmış. O kadar yalnız ki, arşivden eski haberleri izliyor, ailesinden kalan tek şey olan köpeğine oğluymuș gibi muamele yapıyor, şehirdeki dükkanlara mankenler yerleştirip gerçek insanlarmış gibi konuşuyor. İyi ki Robert benim gibi korkak değil. Ben olsam elimde tüfekle odanın köşesinde otururdum. Hele hele dışarı çıkıp mankenlerle konuşmak falan... Bir sahnede Robert mankenlerin birini dışarıda dururken görüyor ya, orda ben olsam bayılırdım muhtemelen. Tabii olayların üzerinden 3 yıl geçmiş ve Robert bir asker. Eskisi gibi korkmaması normal. Böyle durumlarda benim düşündüğüm şey hep bir arkadaşın olması. Hiç bir fayda sağlanmasına gerek yok. Tek istediğim sadece dursun ve yalnız olmadığımı hissettirsin isterdim böyle bir dünyada. Filmde de bu arkadaş Sam. O da ölünce zaten Robert kafayı yiyor. Her neyse konuşacaklarım bu kadar. Ben Efsaneyim gerçekten efsane film. Evet dostum sen efsanesin.

kertenkele16 3 years ago

Lucy

Luc Besson

288 Gönderi

Spoiler içeriyor Lucy, "Beynimizin %100'ünü kullansaydık ne olurdu?" mitini konu almaktadır. Bir çoğunuz biliyordur ama es geçmeyelim, beynimizin %10'unu kullanmıyoruz. İnsanlar beyninin hemen hemen hepsini kullanıyor. Scientific American'da Barry Gordon'un yazdığı makaleye bakabilirsiniz. Söyleme sebebim filmi eleştirmek değil bilmeyen varsa hatırlatmak için…devamıLucy, "Beynimizin %100'ünü kullansaydık ne olurdu?" mitini konu almaktadır. Bir çoğunuz biliyordur ama es geçmeyelim, beynimizin %10'unu kullanmıyoruz. İnsanlar beyninin hemen hemen hepsini kullanıyor. Scientific American'da Barry Gordon'un yazdığı makaleye bakabilirsiniz. Söyleme sebebim filmi eleştirmek değil bilmeyen varsa hatırlatmak için kamu spotu geçtiğimize göre filme başlayalım. Lucy uyuşturucu kullanan bir kadındır. Aldığı bir uyuşturucu sonucu beyninde kimyasal tepkimeler olur ve beynindeki kullanılmayan bölümler yavaş yavaş hareketlenmeye başlar ve beyninin tamamını kullanır. %10 - 20 arasında yer çekimini alt eder, kötü adamlarla dövüşür, silah kullanmayı öğrenir, kendisine isabet eden mermileri çıkartır. %30 - 50 arasında Dünyanın derinlerini görmeye başlar. Mesela ağaçların kökleri, insan beyninin içindeki hasarlı bölgeleri gibi. Telekinezi gücüyle insanları hiç dokunmadan bayıltmaya, silahlarını attırır. Hücreleri ve maddeyi kontrol etmeye başlayıp vücudunu değiştirebilir. %50 - 60 arasında artık insanların yapabileceği olasılıkları hesaplayabilmeye başlıyor. Mesela araca binip hızlı ve öfkeli seviyesinde araba kullanıp yüzlerce insana dokunmadan geçebiliyor. Eskiden illüzyonistlerin yaptığı tarzda boş görünen bir yerde sanki duvar varmış gibi insanları tutabiliyor. %70 - 90 işte geldik asıl yeree. Burada Lucy, Venom'un sülükleri tarzı bir forma geçip kendini internete,buluta bağlıyor. Buralara değineceğiz. %100 "I am everywhere." Beyninin tamamını kullanıp tanrılașan Lucy, zamanı kontrol ediyor. New York Times'ın ortasından başlayıp evrenin oluşumuna kadar gidiyor. İnsan beyninden bahsediyor ama benim aldığım mesaj, insanların teknolojiyle birlikte "tanrılașacağıdır". Özellikle bir sahnede maymunla Lucy'nin ellerini tokuşturması, Michaelangelo'nun Ademin Yaradılışı tablosuna yaptığı gönderme sonucunda bu teorimden emin oldum. Tıpkı Michaelangelo'nun freskinde ellerini dokunduran Tanrı ve Adem figürü gibi, Lucy ile elini dokunduran maymun. Tabii bunun yanında maymunun bizim evrimleștiğimiz soyun atası olması da var. Ayrıca Lucy'nin beynini buluta aktarıp ölümsüz olmasına da değinelim. Bunun adı "Cybernetic Immortality" yani "sibernetik ölümsüzlük" anlamına gelir. Brain Initiative projesinde çalışan nörologlardan Rafael Yuste, insan beyni gibi 90 milyar nöronu kapsayan bir sistemi haritalayıp buluta kaydedebilmek için ilk önce beyni çok iyi anlamak gerekiyor diyor. Bu iș ile çok fazla ilgilenen Rus milyoner Dmitry Itskov, 2045 Initiative organizasyonunu kuran kişidir. Tabii işe biraz da felsefik olarak bakanlar var. Bir robot olduğumuzda duygularımız, anılarımız, mimiklerimizi göremeyince eski hayatımız da olduğu gibi mutlu olabilecekmiyiz? Diğer insanları, ailemizi, arkadaşlarımızı kendi yüzleriyle değilde sadece sesiyle duyduğumuzda hala mutlu olabilecekmiyiz? Zaten inançlı insanların sibernetik ölümsüzlük projelerini asla destekleyeceğini düşünmüyorum. İnançlara göre ölüm, sonraki hayata açılan bir kapı gibi olduğu için bu proje gerçekten başarılı olursa ve insanlar beynini oraya bağlayıp ahirete gitmeyince dinler tamamen çökecektir. Neyse ben çok konuştum buraya kadar okuyan varsa siz ne düşünüyorsunuz? Sizlerde anlatın biraz felsefe yapalım.

kertenkele16 3 years ago

Yüzüklerin Efendisi: Kralın Dönüşü

Peter Jackson

119 Gönderi

Spoiler içeriyor Puan verirken 10 üzerinden 15 seçeneğini aradım. :) Film sürekli iki taraf arasında dönüyor: İlki; Frodo, Sam ve Gollum'un Mordor'a girişi. İkincisi; Yüzük Kardeşliğinin diğer üyelerinin Orta Dünya'da olan savaşları. Seriyi tamamen extended olarak izledim ve 11,5 saat sürdü. Bu…devamı

kertenkele16 3 years ago

Yüzüklerin Efendisi: İki Kule

Peter Jackson

65 Gönderi

Spoiler içeriyor DÜNYADA YAPILMIŞ EN EFSANE SERİ! Harry Potter'in 16 bin izlenip bu filmin 8 bin izlenmesi gerçekten ayıptır. Bu filmi izleyip sevemeyecek hiç kimseyi tanımıyorum. Diyaloglar, Sahne Çekimleri, Ses Efektleri, Görsel Efekler, Arka Plan Müzikleri her açıdan hatasız ve kusursuz bir…devamıDÜNYADA YAPILMIŞ EN EFSANE SERİ! Harry Potter'in 16 bin izlenip bu filmin 8 bin izlenmesi gerçekten ayıptır. Bu filmi izleyip sevemeyecek hiç kimseyi tanımıyorum. Diyaloglar, Sahne Çekimleri, Ses Efektleri, Görsel Efekler, Arka Plan Müzikleri her açıdan hatasız ve kusursuz bir efsane. Neyse bu kadar övgü yeter şimdi gerçek bir inceleme yapalım. Sahneleri tek kelimeyle özetleyelim: EF-SA-NE-Vİ! Gandalf'ın Balrog'la olan savașı, Savaşdan sağ çıktıktan sonra dönüşü, Miğferdibi savaşı, Ent'lerin örgütlenip Isengard'a saldırısı... Bu arada Gandalf'ın ölmediğini görünce gelen sevinç hissini tarif edemem. Ayrıca bunu ilk filmde de fark etmiştim ama, bana bu olaylar 1. Dünya Savaşını hatırlatıyor. Özellikle Isengard'daki sanayicilik ve doğayı katletme olayları gerçekten 1. Dünya Savaşını hatırlattı. Tolkien'in 1. Dünya Savaşında olduğunu hatırlarsak hiçde mantıksız gelmiyor. Bu film bence ilk filmden daha iyiydi. O 4 saatin her saniyesi ayrı bir kaliteydi. Bugün 4 saatimi yatırabileceğim en kârlı yatırımı yaptım. Filmin o "mistik orta çağ" havalarını çok iyi yansıtmış bence. Özellikle savaş sahneleri bunu kanıtlıyor. Sam en sonda Faramir'e tam istediğim cevabı verdi. "Boromir'e ne oldu biliyor musun? Yüzüğü Frodo'dan almaya çalıştı. Onu koruyacağına yemin etmişti!" Önceki filmde en sevdiğim karakter Legolas'dı ama bu sefer Sam oldu. Sam, bir yoldașın yapabileceği her şeyi yaptı. Frodoyu Gollum'dan korudu, Frodo'nun yüzüğü takmasını engelledi, Frodo umutsuzken umut verdi. Film boyu en sevdiğim sahne Miğferdibi Savaşında, Gandalfın savașa girişiydi. İlk filmi tekrar izlermiyim bilmiyorum ama bu film tekrar tekrar izlenecek bir film. Bu arada film En İyi Görsel Efekt Oscar'ını almış. Kesinlikle hak ediyor. 2019 çıkışlı çekimi için 350 milyon dolar harcanan Avengers: Endgame'deki o son savaş kadar iyi savaşlar 2000 yapımı LoTR'da var. Yani ne kadar hak ettiğini siz düşünün. Neyse biraz filmden bahsedersek Gollum diğer filmde biraz sıkıntı çıkartacak gibi. İlk filmden beri Gollum'a hiç güvenmiyorum umarım onu da öldürürler :D.