Sanırım uzun bir yazı olacak. İlk önce Tom Clancyden girmek isterim. Clancy askeri temalı romanlar yazan, en ünlü karakteri Jack Ryan olan ve daha bir çok karakterin yaratıcısı. Kendisi muhafazakar ve katolik bir Amerikalı ve Reagan, soğuk savaş dönemindeki hakim…devamıSanırım uzun bir yazı olacak.
İlk önce Tom Clancyden girmek isterim. Clancy askeri temalı romanlar yazan, en ünlü karakteri Jack Ryan olan ve daha bir çok karakterin yaratıcısı. Kendisi muhafazakar ve katolik bir Amerikalı ve Reagan, soğuk savaş dönemindeki hakim Amerikancı görüşleri, eserlerinde kendini göstermekte kendisi de bunları zaten inkar etmiyor.
Bunlar çoğumuzun çok hazzetmediği konular ancak Clancy tecrübeli bir yazar ve hikaye anlatma yeteneği, askeri konular hakkında yeterli bilgisi kendine özgü senaryolarıyla birleşince ilginç işler ortaya çıkarıyor. Adeta kendine apayrı bir janra yaratıyor. Onlarca kitap,film ve oyuna dönüştürülen Clancy’nin eserleri 2013 yılında kendisinin ölmesinden sonra dahi ailesi ve ghostwriterlar tarafından devam ettiriliyor hala da oldukça ilgi görüyor.
(Splinter cell, rainbow six etc)
Gelelim Jack Ryan’a… Ryan, Clancy’nin ilk göz ağrısı. Ara ara Ryan sahalara insede aslında Ryan daha çok masabaşı-araştırmacı-entellektüel tarafı daha ağır basan biri. Bir iki kitabını da okumuştum. Hazır hatırlamışken belki onları da girerim bir ara.
Geldik Amazon adaptasyonuna. Amazon agresif bir biçimde para yakarak sanırım saygınlık elde etme peşinde.2022 yılına kadarda şöyle veya böyle yapıyordu.Ryan’da başlangıç itibariyle bunlardan biriydi.
İlk sezon Amerikan seyircisine oynayan yapım Ryan’ı 3. Bölümden itibaren aksiyonun içine sokarak ince tişörtüyle kaslarıyla oradan oraya koşturmaya başladı. Bu tarz revizeler (Greer müslüman,Ryan sahalarda vb) yapıma dökülen para, prodüksiyon ve nispeten iyi oyuncu seçimleriyle (en azından fazla sırıtmayan) kısmen giderilmişti. E hani bizim blue american boys derseniz aralara yedirilmiş iyilik ve huzuru sağlamak peşinde amerikalılarımız tabii ki işin alameti farikası olarak varlar ama tek seferde değil, hikayeye yayılarak, fazla göze batmadan bazen karşı tarafın bakış açısına yetersiz de olsa girilerek yedirilmiş. Tam bir meksika çıkmazına dönmüş. İzlenebilirliğini yitirmemiş.
(Amerikancılık dalgası-karşı tarafın görüşleri-kaslı adamlar ateş ediyor-kafalar çalıştırılıyor-durun bakın plot twist) hangisinden bayma noktasına gelseniz dizi makas atıyor. Kendini bıraktıracak seviyeye getirmiyor. Yukarıdaki parantez içindeki formülü bütün sezonlarda uyguluyorlar mükemmel olmasa da kendine sövdürmüyor. Ama tekrar uyarayım herşey Amerikan gözünden yapılmış.
İkinci sezona gelindiğinde aksiyon-dedektiflik-askeri dengesi birinci sezonda oturtulan formüllü yapım artık silkinip biraz daha oturaklı bir yapıya bürünüyor. Hikaye dolambaçlı bir şekilde ilerliyor, hafiften sarıyor.
Derken tekrar Amerikan küstahlığı ortaya çıkıp bir anda başka ülkelerin memur ve bürokrat sınıfları hakkında ileri geri senaryolarla beraber herşeye karışmayı kendine hak gören amerikalılar geri geliyor derken yazarlar yetişip bazı geçerli sebeplerle bunun altını doldurmaya çalışıyor en azından sizi “hadi hadi tamam tamam inandık” seviyesine getiriyor. (Bazı yapımlar ona da tenezzül etmiyor.) İlerledikçe yavaş yavaş batıya da iğnenin ucu dokunduruluyor. Bir bakıyorsunuz sonunda Amerikalılara giriyor. Ha en azından biraz farkındasınız dedirtiyor. Bütün bunlar olurken Clancy’nin tarzı ve özürlü olmayan senaristler sayesinde kalp krizi geçirmiyorsunuz.
Böyle böyle aksiyon sahneleri bu tarz dizilerde olabilecekler arasında kabul edilebilir ve iyi sayılır. Gerçekçilik kısmı size kalmış yapımın öyle bir iddiası olmamasına rağmen bu sınırları fazla aşmıyor. “Ulan olabilir ha” seviyesinde sizi tutmaya gayret gösteriyor. E bu janrada bazı şeyler de doğası gereği şovla yapılır.
Hop geldik üçüncü sezona. Birinci sezondan beri “ulan yakışıklı,zeki, cevval ajan var, askerler var, sonunda haklı bir amerika var, mermiler yakılıyor, arabalar var. Ruslar nerede peki?” Diye düşünürken üçüncü sezonda cesur kararla dönüyor. Birden değişen soundtrackler, güçlenen oyuncu kadrosu, olaylara bir balkan ülkesi gözünden girerek başlamasıyla ufaktan şaşırmaya başlarken yine kendi görüşlerini yediriyorlar aralarda ama yinede bir seviyede tutuyorlar yapımı, birden Ryan ve bürokrasinin arası açılıyor ortam renkleniyor, plot twist derinleşiyor, çözülecek diye beklerken matruşka gibi bir tane daha çıkıyor. Son twist ve son iki bölüme ise diyecek pek bir şeyim yok. Beklentimin üstündeydi.
Gelelim değinmek istediğim yerlere. Öncelikle Ryan bir kahraman ve Amerikalı o yüzden iletişim diye bir şey bilmez birden fırlar bir anonsla yakalatacağı adamın peşine adeta Mesut Komiser gibi düşer ve genelde yakalayamaz, Arada kendisini Allah korur,bir dostu arkadaşı sıkıştığı yerde kurtarır. Bunlara bi kere okey olacaksınız bu işler böyle, bu seri ve türün imzası bunlar.Plot armoru kalındır.
İlk iki sezon tam birer endüstri işi. Sövdürmüyor, arada sinir bozuyor. Bazen istediğini veriyor. Ama üç başka bir şey. Çok deli dehşet mi?Hayır. Hatta ilk bir kaç bölüm “abi tamam ufak tefek baharatlar atmışsınız ama sanki aynı yere gidiyoruz” diyorsunuz. Ama birden işin içine Luka Gocharov gibi bir enigma giriyor. Buzdolabını sırtlayan dayılar gibi bi anda fazla görünmeyerek de olsa diziyi sırtlayıveriyor o andan itibaren artık çok da alışıldık sularda yüzmüyorsunuz. Gocharov hem sovyet sertliğini veriyor, hem yaşlı kurtluğunu yapıyor, hem cia’i tedirgin ediyor hemde klasik karanlık rus ajanlığıyla rusları da korkutuyor. Yaşının hakkını veriyor. Ve toplasan adamın sahneleri yarım saat değil. Senaristlerin “abi çok ileri gittik dümeni kıralım” diyerek son olayları ülkelerden bağımsız bir hale sokmasıyla bütün yüklü diyalogları Luka dayıma yüklüyorlar. Eğer doğru okuyabilirseniz kendilerinden beklenmeyecek siyasi mesajlarda veriyorlar, açıkçası şaşırdım.
Velhasıl kelam Ryan chill zaman geçirmek için, arada izlemelik, amerikancılık süzme filtreniz açık bir şekilde izlendiğinde başarılı bir yapım. Zaten size açık kafalar, deli dehşet hikayeler, seks ve günümüzün eye candy olmak için çekilen dizilerinden pek bir şey vaadetmiyor. Üzerine düşeni yapıyor. Ajan var mı var,dedektiflik de okey, e adam fena oyuncu değil eli yüzü de düzgün, senaryo inişli çıkışlı ama genel toplam 6-7 alır, e yeter işte.