Kaleme aldıklarım... Eski yazılarımı okurken o kadar çok duygulandım ki anlatamam. Üstünden seneler geçtikçe ve yaşadıkça bazı şeyleri, ne de önemsiz şeyler yapmışım diyorum hayatımda. Bir yandan da mutlu oldum, seneler sonra kişilik olarak değişsem bile fikirlerim hala değişmemiş. Fakat…devamıKaleme aldıklarım...
Eski yazılarımı okurken o kadar çok duygulandım ki anlatamam. Üstünden seneler geçtikçe ve yaşadıkça bazı şeyleri, ne de önemsiz şeyler yapmışım diyorum hayatımda. Bir yandan da mutlu oldum, seneler sonra kişilik olarak değişsem bile fikirlerim hala değişmemiş. Fakat ben mi sıradan ve bayat kaldım yoksa böyle daha mı iyi yaptım anlamadım. Kendimi mi değiştirmeliyim, kötü müyüm ya da iyi mi bilmiyorum. Birilerine de sormayı pek istemiyorum açıkçası. Kim tanıyor ki beni? Hepi topu geçmişten bir iki kişi. Onlar da nefret ediyor belli. Gerçi birisi sevmeyle karışık herhalli. Bir yandan eski kullanıcıların burayı hala kullanmamasına üzüldüm. Yorumlarını okuyunca ne kadar kaliteli kişiler olduklarını hatırladım. Keşke bırakmasaydınız be dostlar, keşe yorum yapmaya devam etseydiniz :(
Şöyle bir göz attım ve tek tek onlarca gönderimi okudum. Aralarında en çok bu duygulandırdı.
"Gelecekteki doğru kişiye not; umarım kaliteli bir yalnızlık içerisindesindir, sana da kedi mırıltıları ve kuş sesleri insan seslerinden daha hoş geliyordur belki. Sende ellerin ceplerinde uzun uzun yürüyor, belki de yalnızlığın bu güzel ve acı hazzını yaşamaktan keyif alıyorsundur benim gibi. Kim bilir, belki Can Yücel'in satırlarında buluruz birbirimizi. Umarım güzel anılar biriktirip, güzel zamanlar çalıyorsundur bu yozlaşmış hayattan. Her ne olursa olsun, kendine olan inancını kaybetme. Sevgini önce ruhuna, daha sonra kitaplara ve hayvanlarla vermeyi ihmal etme. Unutma, kedi tırmığı ile başa çıkabilirsin ama insanın o hain pençesine temiz bir kalbi teslim etmek, ruhunu yaralamaya dair attığın ilk adımındır."
Sahi ya, temiz duygulara sahipmiş ruhum. İyi birisiymişim herhalde. Şimdi ise kirden yüzünün rengi gözükmeyen bir paçavra gibi hissediyorum. İnsanın okudukça canını sıkıyor bu değişim. Baksana, Can Yücel satırlarında bulmak istiyorum eşimi! Ne acınası, ne yazık. Ne oldum ki ne ümit ediyorum. Sen kim, Can Yücel'in satır aralarında ruh eşini bulmak kim. Sen kim, ümit etmek kim. Ulan sen kim, iyi bir şeyi hak etmek kim! Fikirler değişmemiş ama hak ediyor muyum diye sorsalar cevap veremem. Keşke "Al, sen hak ediyorsun" deseler de kabullensem bende. Bir türlü kendime kabullendiremiyorum, layık göremiyorun çünkü bazı şeyleri. Ben mi çok hassasım, insanlar mı çok vurdumduymaz anlamıyorum. Dünya hassas kalpler için cehennem gibi ama ya taş kalbin altında ki o hassas kalp? Bunu düşünürüm bazen. Soğuk durmak durumunda bırakılan bir kalbin içinde ısıtılmayı arzulayan bir kalp... Neden insanlar böyle bakmaz, bakamaz anlamadım. Neden tek taraflı? Neden siyah ve beyaz, neden hiç griye yer yok bu kalplerde. Her şey neden bu kadar keskin? Neyse, kime ne! Kimse ne hak ettiği şeyi yaşıyor, ne de hak etmediği şeyi. Ben çok şey istiyorum herhalli :) Neyse efenim, neyse... Boşverelim biz bu hali...