Bağ, iki şeyi birbirine bağlamak demektir. Bu iki şeyi birbirine o denli kavuşturur ki asla çözülmek, ayrışmak istemezler. İki ipi birbirine bağladığımızda çözülmesi epey zaman alabilir hatta ipler o kadar naz yapar ki, siz o bağı çözerken bir hayli zorlanır.…devamıBağ, iki şeyi birbirine bağlamak demektir. Bu iki şeyi birbirine o denli kavuşturur ki asla çözülmek, ayrışmak istemezler. İki ipi birbirine bağladığımızda çözülmesi epey zaman alabilir hatta ipler o kadar naz yapar ki, siz o bağı çözerken bir hayli zorlanır.
Şimdi bir insan düşünün. Bu insan öylesine tatlı ve güzel bir insandır ki ve öylesine size, fikirlerinize, düşüncelerinize, gülüşünüze, sesinize. Kısacası her şeyinize o kadar çok önem veriyordur ki ona bağlanmak istersiniz. Kalplerinize iple değil halatla bir bağ kurmak istersiniz. Öylesine sıkı olmasını istersiniz ki bu bağın, ona karşı uzak mesafede olsanız bile, ruhunu, duygularını hissetmenizi sağlamasını istersiniz. İşte buna sevmek deniyor arkadaşlar. Ruhların birbirine bağlanması demek, sevmek demektir. Mutluluk demektir. Güzel duyguların açığa çıkması demektir. Bir insana duygularınızı yansıtabiliyorsanız, o kişiye aşıksınızdır demektir. Güzel bakıyorsanız, tatlı incelikler yapıyorsanız kalpleriniz öylesine sıkı bağlanmıştır ki birbirine, çözülmemeye yemin etmişlerdir. Sadece geleyim. Kalbim birinin kalbine bağlandı ve yukarıda bahsettiğim her şeyi bizzat yaşıyorum. Kalplerinizi, sizi seven kişiye bağlamaktan korkmayın arkadaşlar. Onlar da kendi kalplerini size bağlıyorlar ve bu çok güzel bir şey.
Zaman gelecekde demişti Hiç kimse birbirine muhtaç olmayacak demişti Hırsızlık şimdi dağ başında demişti Zaman gelecek masa başına inecek , Hırsızlık kalem ile olacak demişti İkindiye kadar çalıştığın hükümetin olacak, İkindiden sonra çalıştığınla çoluğunu çocuğunu besleyebilirsen besleyeceksin demişti. Millet demişti,…devamıZaman gelecekde demişti
Hiç kimse birbirine muhtaç olmayacak demişti
Hırsızlık şimdi dağ başında demişti
Zaman gelecek masa başına inecek ,
Hırsızlık kalem ile olacak demişti
İkindiye kadar çalıştığın hükümetin olacak,
İkindiden sonra çalıştığınla çoluğunu çocuğunu besleyebilirsen besleyeceksin demişti.
Millet demişti, şehire akın edecek edecek, şehirler almayacak
Dağlar taşlar ev olacak,
Kediler saçaklıktan saçaklığa gezecek demişti.
Zinacılık, binacılık çoğalacak demişti.
Zaman gelecek çok toplu ölümler olacak demişti, toplu ölümler
Evlat atasını öldürecek, atası evladını öldürecek demişti.
Aynı o zamanlarda değil miyiz şimdi?
(Kime ait olduğunu bilmiyorum.)
"niye korkuyorsunuz, korkmayın. kardeşim, korku olmadan ülke yaşayamaz. insanlar korku olmadan yaşayamaz. tabii ki korkacağız. bizim korkularımızla dalga geçiyorlar. ama bu terbiyesiz adamlar, kardak savaşı yaparken yunanistan'la, binlerce korkuyu inşa ettiler. açık olacaksın, ortada olacaksın ve meydanda olacaksın. biz bu…devamı"niye korkuyorsunuz, korkmayın. kardeşim, korku olmadan ülke yaşayamaz. insanlar korku olmadan yaşayamaz. tabii ki korkacağız. bizim korkularımızla dalga geçiyorlar. ama bu terbiyesiz adamlar, kardak savaşı yaparken yunanistan'la, binlerce korkuyu inşa ettiler. açık olacaksın, ortada olacaksın ve meydanda olacaksın. biz bu güreşi kırkpınar'da öğrendik. açıkta öğrendik, herkesin gözü önünde öğrendik. öyle kahpece bu işler olmaz."
Duygular da İnsani Tepkiler Verebilir Üzüntünün damarlarında yaşadım ben. İçlerinde süzüldüm. Kalbine uğradım. Akciğerlerine uğradım. Parmak uçlarına değdim. Gözlerine temas ettim. Yaşadıklarını hissettim. Bazen empati kurdum. Bazen küfür ettim. Bazen ise sancı çekti, ben göz yumdum. Üzüntüyü bir insana benzettim…devamıDuygular da İnsani Tepkiler Verebilir
Üzüntünün damarlarında yaşadım ben. İçlerinde süzüldüm. Kalbine uğradım. Akciğerlerine uğradım. Parmak uçlarına değdim. Gözlerine temas ettim. Yaşadıklarını hissettim. Bazen empati kurdum. Bazen küfür ettim. Bazen ise sancı çekti, ben göz yumdum. Üzüntüyü bir insana benzettim çünkü hep duyguların da tepkilerinin olduğuna inandım. Mesela herkes keyifsiz olduğu zaman bir tutam üzülmek aldığında, bu duygu içi boş, donuk bir nevi duygusuz oluyor değil mi? Yoksa olmuyorlar mı? Bilemiyorum. Bence siz yine de en iyisi ihtiyacınızdan fazla üzgün olmayın.
Dünya bir gemi ve biz bu geminin sintinesiyiz. Sırtımızda feodaller, ensemizde federaller. Yorgun düşüyoruz, ağlıyoruz, stres yapıyoruz, saç döküyoruz, beyazlatiyoruz. Kim için? Tepemizdekiler için. Allah onların bv.
Beklerken İçinden Saymak Beklemek çok yorucu bir şeymiş diye geçirdim içimden. Sabırsız olmamdan kaynaklı mutfak ve salon arası gitgel yapmaya başladım ve babam gelene kadar saymaya yemin etmiştim. Bir, iki, üç, dört, beş. Lütfen gelin artık korkuyorum. İnşallah başınıza bir…devamıBeklerken İçinden Saymak
Beklemek çok yorucu bir şeymiş diye geçirdim içimden. Sabırsız olmamdan kaynaklı mutfak ve salon arası gitgel yapmaya başladım ve babam gelene kadar saymaya yemin etmiştim. Bir, iki, üç, dört, beş. Lütfen gelin artık korkuyorum. İnşallah başınıza bir şey gelmemiştir. Tek başına ne yaparım hiç bilmiyorum. Tek ailem sizsiniz ve siz olmadan yaşamak nedir bilemem ben. Altı, yedi, sekiz, dokuz, on. Bitsin artık bu yorucu dakikalar. Bitsin artık öfkeli bekleyiş. Bitsin gözyaşlarım, bitsin kavuşamamak. Yirmi, yirmi bir, yirmi iki. Kardelen şu an sana çok ihtiyacım var. Ben sana nasıl anne, baba oluyorsam sen de bana öylesin. Keşke evinizin telefon numarasını biliyor olsaydım. Şimdi, şu an arardım. Elli, elli bir. Anne hadi gel artık. Senin saçlarını uzaktan sevemiyorum. Baba neredesin? Omzunu hissedemiyorum. Yoruldum. Yüz otuz altı. Yere oturup, fayansın soğuk zemini üzerine yatasım var. Biraz da ağlayasım. İki yüz kırk beş. Yarın da okul var. Ne yapsam acaba gitsem mi? Boşver, gitmeyeyim. Üç yüz altmış yedi. Ellerim titriyor. Başım ağrıyor. Dört yüz seksen sekiz. Uykum geliyor. Yedi yüz on iki. Gelin artık. Allah ikinizin de belasını versin! Beni burada yalnız bırakmaya hakkınız yok! Bu kadar çok sevmişken sizi, sevginizi benden saklamanıza gerek yok! Ya ölüm döşeğindeysem, kirpiklerim ya birbirine değmek üzereyse sonsuza dek. Bunları benden başka kimse bilmeyecek çünkü burada benden başka kimse yok! Yalvarırım artık lütfen gelin. Öldüyseniz bile gelin.
Mutfağa gitti, çekmeceden satır aldı. Aldığı satırı babaannesinin tülbentine sardı. Sonra üzerine çiğ et koydu, bana verdi. (Ara ara uğrayacağım. İyi geceler.)
İnce bir keman sesi gibiydi rüzgar. Fısıltıları bir ahenk yakalamıştı ve gidesi yoktu hiç. İşleyişe karşı tutmuştu melodisini. Umursamazca, fütursuzca. Umarsızca değil.. Olması gereken bu değil midir aslen? Bu değil midir tavrıyla gökyüzünü mest eden? Rüzgar gibi olmalı insan. Bir…devamıİnce bir keman sesi gibiydi rüzgar.
Fısıltıları bir ahenk yakalamıştı ve gidesi yoktu hiç.
İşleyişe karşı tutmuştu melodisini.
Umursamazca, fütursuzca.
Umarsızca değil..
Olması gereken bu değil midir aslen?
Bu değil midir tavrıyla gökyüzünü mest eden?
Rüzgar gibi olmalı insan.
Bir melodi tutup kafasından, belki bir keman, bir piyano olmalı.
Tıpkı rüzgar gibi umursamaz olmalı
Umarsız değil..
(Şiir bana aittir. )
Bu aptalların kuru gürültüsü yüzünden demliği ocakta unutmuştum. Su kaynamış, demlik kızmış, su bitmeye ramak kalmış, demlik kükremişti. Hemen ocağı kapattım. Kalan suyla idare edecektim artık. Dolaptan bir bardak aldım. Soğuk dolaptan ise bir tane limon. Çekmeceden bir bıçak alıp…devamıBu aptalların kuru gürültüsü yüzünden demliği ocakta unutmuştum. Su kaynamış, demlik kızmış, su bitmeye ramak kalmış, demlik kükremişti. Hemen ocağı kapattım. Kalan suyla idare edecektim artık. Dolaptan bir bardak aldım. Soğuk dolaptan ise bir tane limon. Çekmeceden bir bıçak alıp limonu tezgaha koydum. Limonu ve bıçağı o kadar acemice ve o kadar komik tutuyordum ki kendime gülmüştüm. Sanki kurbanlık hayvanı tutup, boğazına bıçağı dayamış gibiydim ayrıca. Çünkü çok gergindim. Ya elimi kesersem, ya limon sarı kırmızı olursa. Sarı kırmızı olmamalıydı çünkü ben Fenerbahçeliydim. O kadar odaklanmıştım ki, sanki Kardelen yere düşmüştü, dizi yaralanmıştı ve ben canı acımasın diye dikkatlice yara bandı takıyordum. Ve sanki annem markete gönderiyor ve ben tüm dikkatimi annemin söylediklerine veriyor gibiydim. Limonu ortadan ikiye sakince böldüm. İki yarım parçayı alıp bardağa sıkmıştım. Gücümün yettiği kadarı bardağa girmişti. Yetmediği kadarı ise bulunduğu sarı kabuklu evde gayet halinden memnun gibiydi. Demliği ocaktan aldım bardağa boşalttım. Bir tane küp şeker de ilave ettikten sonra kaşıkla karıştırdım. Bütün susanların dillerini, bütün görmezden gelenlerin gözlerini, bütün duymazdan gelenlerin kulaklarını bir torbaya koyup eziyormuş gibi ezdim küp şekeri kaşıkla. Sonra limonlu suyumdan yudum alıp suratımı ekşittim. Bundan sonra insanlık görevini yerine getirmek yerine sessizce izlemeyi tercih edecek olan tüm insanlara karşı suratımı ekşitecektim.
(Suratlarinizi ekşitin arkadaşlar, insanlık görevini yerine getirmeyenlere siz de. Dislandiklarini hissetiklerinde belki hatalarının farkında olurlar.)