(@) - Raf

Spoiler içeriyor İlhami Algor'un ilk okuduğum kitabı olan "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir tutku"kitabını yeni bitirmis olaraktan bana okunması gereken bir kitap degildiden ziyade her insanın belli bir döneminde okuması gereken bir kitap olduğunu savunaraktan yazıya geçmek isterim.İlhami Bey sokak üslubu ile…devamıİlhami Algor'un ilk okuduğum kitabı olan "Fakat Müzeyyen Bu Derin Bir tutku"kitabını yeni bitirmis olaraktan bana okunması gereken bir kitap degildiden ziyade her insanın belli bir döneminde okuması gereken bir kitap olduğunu savunaraktan yazıya geçmek isterim.İlhami Bey sokak üslubu ile yazdığı için öncelikle pek bana hitap eden bir kitap olduğunu söyleyemeyeceğim lakin kendisinin keskin gözlemci olduğunu ve kitabında psikolojik olarak birçok tez sunduğunu bunu edebi bir dille harmanlayarak okuyucuya sunduğunu da söyleyelim.Kitap favori bir kitabım mi emin değilim aşırı ikilemde kaldım lakin dediğim gibi her insanın bir dönemini anlattığı ve ders verdiği kısa bir kitap.Olay örgüsü ile değil de gelişi güzel okumanızı tavsiye ederim çünkü ben baya bir kafa karışıklığı yaşadım mekandan mekana geçişinde ve sürekli iç sesini işin içine katmasina.Peki kitap tam olarak neyi anlatıyor?Müzeyyen alımlı güzel topluma uymayan ve kendi kuralları olan buna göre de ilişkisini şekillendiren baş kaldıran bir karakterimiz.Kahramanimiz da bu kadına tutuluyor ve onun için tutku olan bu kadın zamanla onunla beraber yabancıya dönüşüyor.İliskilerdeki heyecanın kaybolmasıyla monotonluga binen ilişkilerin iki tarafa da zarar vermesini lakin bıraksan olmuyor birakmasan başka dert kısacası"Yukarı tükürsen bıyık aşağı tükürsen sakal." diye adlandırdigimiz ilişkilerin büyük sorununu anlatıyor.Birbirine tutkuyla bağlanan çift zamanla siradanlasarak iki farklı insan olmasıyla bakış açılarının,söyledikleri lafların yerini başka cümlelerin yerini aldığına tanık oluyoruz. Ne kadar hayran olursanız olun,ne kadar severseniz sevin çok anlam yüklediğiniz ilişkiler bir gün gelecek agzinizda limoni bir tat vererek sizleri gecmise özleme itecektir.Degerli arkadaşımın @mercanyildiz97 yorumunu da sizlerle paylaşmak isterim ve bitirmek isterim yazıyı. "Artik herseyin farkinda ve insan iliskilerine eskisi kadar tepki vermeyen üzülmeye n birisi icin kendini bulma kitabi".Değerli yorumu için de bebeğime teşekkür eder hayatıma bu kitabı kattığı için çok teşekkür ederim. İyi okumalar.

nilya 2 years ago

Kızıl

Stefan Zweig

55 Gönderi

Spoiler içeriyor Stefan seni çok seviyordum sen bena neden böyle yaptın dediğim kitaba yine sıcağı sıcağına yapacağım yorumlarla yerimde duramadigimi biten sonla "Teşekkürler efendim sasirtmadiniz,gulumsesek olmazdı zaten."dediğim ama bir o kadar da hayatından içinden kesitleri bizlerle paylaşan gerçeklerin kendini kitaplarda da gösterdiği…devamıStefan seni çok seviyordum sen bena neden böyle yaptın dediğim kitaba yine sıcağı sıcağına yapacağım yorumlarla yerimde duramadigimi biten sonla "Teşekkürler efendim sasirtmadiniz,gulumsesek olmazdı zaten."dediğim ama bir o kadar da hayatından içinden kesitleri bizlerle paylaşan gerçeklerin kendini kitaplarda da gösterdiği bir eserdi "Kızıl". Üniversite yıllarında bulunduğu duruma yeni adapte olmaya çalışan çocukluğunda geçirdiği hastalıklar nedeniyle kendine güveni olmayan narin ve sürekli kendini yalnız hisseden bir genci anlatıyor kitap.Gencligin vermiş olduğu o ateşi,verilen kararların mantiksizligi,yalnız kalma korkusuyla yaşamak yerine asagilanmayi göze alan bir ergen.Kendini hayatında hiçbir yere ait olmadığıni sorgularken bulan Berger çok sevdiği insanların arasından hiç tanımadığı kasvetli bulduğu şehirde başka bir dünya ile karşılaşıyor.Yalnizlik çeken anakarakter kitabın asil konusunu bizlerle paylaşıyor."Bir yere ait hissetme."Kendini cılız ve zavallı hissettiği için onu arkadaşı olarak bile görmeyen komşunu örnek alıp neden onun gibi daha aktif olamadigindan yakınıyor,kendini suçluyor, çabalıyor ve en sonunda kendi zayıflığını kabul etmesiyle yeniliyor benliğine.Kitapta da Berger'in dediği gibi Eğer biri acı cekicek ise bu kendisi olmalıydı.Yasamin elverişsiz ve zayıf olan her şeyi yok ettiğini öğrenmemis miydi?Yaşam ona eşit davranır ve sakınmazdi." Ve sonrasında yine beklenmedik bir ışık yanar Berger'in hayatında.Karanlik sokaklarda yürüdüğü ayakları hiç beklemediği anda onu ışıkların olduğu iki kişilik bir odaya davet eder.Saf bir duyguyla karşılaşır.Sevgi ve yararlı olabilme duygusuyla.Cocukca bulduğu kavgalara karışmak yerine artık olgun biri gibi birinin elini tutuyordur.Hayat yoksa torpil mi geçmiştir.Kendini ilk defa yararlı hissetmiş hatta yeni bir sayfa açmak istemiştir. "Yeni bir yaşam başladı."Gerçekten yeni bir yaşam başlamış miydi?Gençliğin verdiği o ateşle gezerken hiçbir şeyden habersiz kendimizi birilerine kanıtlamaya calisirken ne kadar yararlı biri gibi davranıyoruz?Neden bu ısrarcı kavgamız? Yeni bir yaşam başlar Berger için.Son gibi görünen yepyeni bir yaşam.Son anda kapimizi çalan her şeyin aslında birer gelip geçici gereksiz küçük şeyler oldugunu farkettigimizde başlar yeni bir yaşam.Ölmek belki de yeniden dogmaktir.İyi okumalar dilerim.

nilya 2 years ago

Mecburiyet

Stefan Zweig

126 Gönderi

Sıcağı sıcağına yazıyorum ve duygu yüklü olduğumu ayrıca söylemek istiyorum.Bu kitabın sadece bir ismi olabilirmiş o da "Mecburiyet."Savaş psikolojisini erkek ve kadınların bakış açılarından anlatırken asıl mesajı şöyle veriyor. Biz insanlar bize dayatılan durumlarda boyun eğerek insan oluşumuzun bize verdiği…devamıSıcağı sıcağına yazıyorum ve duygu yüklü olduğumu ayrıca söylemek istiyorum.Bu kitabın sadece bir ismi olabilirmiş o da "Mecburiyet."Savaş psikolojisini erkek ve kadınların bakış açılarından anlatırken asıl mesajı şöyle veriyor. Biz insanlar bize dayatılan durumlarda boyun eğerek insan oluşumuzun bize verdiği küçük şeyleri nasıl geri plana atıp sistem için bir anda makineleşebiliyoruz.Konu savaş değil zorunlu bırakıldığımiz durumlarda kendi içimizde verdiğimiz çatışma.Konu insanın kendisini düşünmesinin korkaklık bencillik sayılması.Oysa hepimiz duyguları olan varlıklar değil miyiz? Gülüp ağlamıyor yeri geldi mi heyecanlanmiyor ve hatta sorgulamiyor muyuz? Diktatör sistemin bunu elimizden almasına nasıl da kolayca izin veriyor ve kendi benliklerimizi yoksayarak kendimize ihanet ediyoruz.Tutsak bedenlerdeki özgür kalpler olarak bu kitaptan çok etkilendigimi belirtmek istiyorum.Bizleri kabul etmeyen,çizdikleri kurallara uymayınca yaftalayarak dışlayan topluma Paula gibi karşı çıkıyorum.Bunu bir vatan aşığı olarak söylüyorum bunu etiyle kanıyla kemigiyle bir insan olarak söylüyorum.Kitap savaş psikolojisinden çok ama çok geniş bir yelpazeyi anlatmaktadır.Her ne kadar kizsam da ressama onun içinde verdiği duygu yüklü fırtınalara ben de kapılarak "Ben de zamanında baş eğdim egmemem gereken yerde.Kalamadim kararlı zorladılar."dedim.Hayat bunun için fazlasıyla kısa değil miydi?Paula özetliyor kitabı."Eğer sen gerçekten koşarak gitseydin cepheye ben senin önünde engel olarak durmaz sana nasihat vermezdim.diyor.Sen mecburi hissettigin için makineleşmis duygularına baş egdigin için gidiyorsun bu düpedüz korkaklık bir kaçış diyor.Paula her şeyi özetliyor.Savasa savaşmak isteyenler gitmeli belki de diye de insanı inanılmaz bir ikileme de düşürüyor kitap.Ayrica bana bir karakteri anımsatıyor ressamın hareketleri."Er ryani kurtarmak"filmindeki çevirmenin asker arkadaşının onun yüzünden ölmesi geliyor o an aklıma.Uzun uzun anlatmak yerine zaten anafikri de sizlerle paylaşarak bu cümlemle veda ediyorum. "Makinelesen bedenlerimize ihanet etmeyen özgür kalplerimiz sayesinde ne kadar yalpalasak da bu hayatta iyi ya da kötu yine verdiğimiz kararlar keskeler, iyiler, hepsi bizin öz irademizle verdiğimiz başkasının zorlaması ile "Bize korkak,başkası, öteki "diyecekler diye sindirmek yerine kabullenip verdiğimiz kararlardan çok kendimiz olarak verdiğimiz kararlar olmalı sonucu ne olursa olsun.Özgur kalabilmeli insan.İyi okumalar dilerim.

nilya 2 years ago

Yakıcı Sır

Stefan Zweig

58 Gönderi

Hepimizin de zor zamanlar geçirdigi bu hassas dönemde ne film izliyor ne kitap okuyabiliyordum.Stefan edebi diliyle bana hitap eden edebiyata psikolojiyi kurgusal karakteriyle yaptığı analizlerle okuyucuyla buluşturan çok beğendiğim ve intihar etmesiydi daha neleri bizlere kazandırdığını merak konusu bulduğum bir…devamı

nilya 2 years ago

Soysuzlar Çetesi

Quentin Tarantino

102 Gönderi

Eleştiri profesörunden Quentin Tarantino'dan da bu beklenirdi dediğim bir başka yapım olan Soysuzlar Çetesi yapım yılı itibariyle 2009 değil de daha yakın bir zamanda çekilmiş havası veren çok nadir filmlerden.Brad Pitt,Christoph Walt,Til Schweiger gibi isimleri kadrosunda tutarak hala izleyiciye o…devamıEleştiri profesörunden Quentin Tarantino'dan da bu beklenirdi dediğim bir başka yapım olan Soysuzlar Çetesi yapım yılı itibariyle 2009 değil de daha yakın bir zamanda çekilmiş havası veren çok nadir filmlerden.Brad Pitt,Christoph Walt,Til Schweiger gibi isimleri kadrosunda tutarak hala izleyiciye o lezzet şölenini yaşatıyor.Konu olarak Alman kuşatması altındaki Fransa'nın yaşadığı zor günleri ve Shhosanna'nin gozleri önünde canice katledilen ailesine tanık olması lakin o karmaşadan kaçarak kendi askerlerini Nazilere örgütleyen Yahudi asıllı teğmen Raine'nin yollarının kesişmesi ile başlıyor ve ortaya dramdan çok uzak sert ve bir o kadar insanı keyiflendiren eleştiri yapıtı çıkıyor.Bircogunun izlediği izlemediyse izlemesi gereken filmin bilinmeyenleri neler?8 dalda Oscar'a aday gösterilen "Soysuzlar Çetesi o zamanın savaş dönemini anlatan dram kokulu gözyaşlarımizi tutamadigimiz filmlere sert atiflarda bulunuyor aslında.Ben açıkçası bu tutumunun sevgili Kubrickle ortak bir nokta olduğunu düşünüyorum nedeni de bellidir ki önceden paylaştığım "Full Metal Jacket".Gercek olaylardan izler taşıyan filmin senaryosu aslında yıllar önce başlanılmış fakat "Kill Bill'e" öncelik verildiği için çekimler birazcık ertelenmiş 6 senecik falan ya çok değil.Saka bır yana iyi ki de etkilenmiş yoksa Kill Bill ile daha erken tanisamicaktik.İster istemez iki ayrı çalışma ortaya konulunca kafa karışıklığı da oluşuyor haliyle Tarantino baş kaldirida bulunan Shosanne'yi Kill Billdeki intikam meleğinden etkilenmesin diye intikam alan kadın temasından çıkarıp isyancıların neferine sokuyor.Bir diğer bilgi ise oyuncular ve onların o ara film çekimleri sebebiyle meşgul olmasından dolayı rolleri kabul edememesi ama ama iyi ki etmemiş yoksa bu oyuncular rollerin hakkını nasıl verirdi ki? diyeceğiniz işler ortaya koyan oyuncu kadrosu hakkında.Peki kim bu ondan önce düşünülen oyunculardan "O olsaydı daha iyi bir iş cikamazdi"diyeceğimiz oyuncular?Listenin başında herkesin bildiği üzere Leonardo Dicaprio var ama hangi rol için? Christoph Waltz'in hayat verdiği ve evet ya bu adam bunun altında kalkabilirdi dediğimiz Has Landa rolü için teklifte bulunsa da o zamanlar Leonardo başka bir film cekimindeymis böylece Waltz filmden parlayan bir yıldız olarak eleştirmenleri ikiye ayırmış ve aynı zamanda dikkatleri üzerine çekmiştir.Bir diğer oyuncu da ayı yahudi lakaplı Donny için Adam Sandler dusunulmus kendisi komedi filmlerinin yıldızı olunca insan kafasında rolü ona göre şekillendiremiyor tabi.Bir diğer bilgi de Adam Sandler Archie karakteri için düşünülmüş ama başka bir projede olunca rol Michael Fassbender'e verilmiş.Film bu arada çekimleri 3 saat 10dakikayi bulmuş Tarantino son anlarda filmin süresini indirmiştir.Peki Tarantino'nun ellerinin filmde oynadığını biliyor muydunuz şahsen ben bilmiyordum.Bridget' boğan eller Hans Landa'nin değil Tarantinonun elleriydi.Kral kendi ellerine bile bir rol verip kısa bir sahnede göstermiş helal olsun.Filmde o kadar çok bilinmeyen var ki biraz da siz izledikten sonra araştırmanız için kısa kestim.İzleyin izlettirin efenim.

nilya 2 years ago

Malena

Giuseppe Tornatore

53 Gönderi

Spoiler içeriyor Monica Bellucci'nin hayat verdiği yönetmenliğini Giuseppe Tornatore'nun yaptığı "Malena"filmi bizlere daha doğrusu kadınlarin ön planda tutulduğu kurgusal bir hikaye ile toplumsal sorunlara ışık tutan bir yapım olarak karşımıza çıkarılan hatta yüzümüze yer yer bolca tukurulen ve o yuzumuzdeki islaklikla hem…devamıMonica Bellucci'nin hayat verdiği yönetmenliğini Giuseppe Tornatore'nun yaptığı "Malena"filmi bizlere daha doğrusu kadınlarin ön planda tutulduğu kurgusal bir hikaye ile toplumsal sorunlara ışık tutan bir yapım olarak karşımıza çıkarılan hatta yüzümüze yer yer bolca tukurulen ve o yuzumuzdeki islaklikla hem gülüp hem uzuleceginiz bir film.Yer yer metaforların da yapıldığı filmde savaş döneminde eşini küçük bir kasabada bırakmasıyla güzel eşinin hakkında çıkan söylentileri ve ergenlik çağına yeni girmiş kendini yeni yeni tanımakta ve Malena'ya beslediği hayranlık ve tutkusunu anlatan bir çocuk seyirci karşısına çıkartılıyor.Malena oldukça güzel, bakımlı,giyinmesini ve nasıl davranmasını bilen bir kadın da olsa ikiyüzlü toplumun gözünde savaşta eşini kaybetmis bir dul olarak "Lilith"i oynuyor.Pek bir gizli hayatı olan bir kadın olduğu için bir şeyler sakladıgini ve kasabadaki erkeklerle beraber olmasi gibi iftiralar atılan, bu yüzden hemcinsleri tarafından nasıl nefretle zorbalığa uğradığını anlatırken film aynı zamanda küçük bir çocuk olmasına rağmen gerçeklerin farkında olan Renato'yu olayların en baş köşesine koyarken bize en gerekli dersi en başında veriyor zaten. "Toplum bir çocuk kadar olamıyor." Kimse kadının yaşadığı zorlukları gormezken onun bakımlı olması sebebiyle başka erkeklerin onun arzulamasinin kendini teşhir ettiğini ve bu durumdan hoşlandığını, eşlerinin hemcinsini desteklemek yerine kocalarının yaptığı ihaneti yoksayip "Kadın sonuçta erkeğin gözü kayabilir."düşünceleriyle hareket ederken aslında günümüzden çok da uzaklasmiyoruz ki bu da en acı gerçeklerden biri.Biz kadınların en az bir defa başından geçen taciz olayını ve kadınlara yüklenen toplumsal rolleri kabul de etsen de reddetsen de kabul görülemeyecegini her defasında vurgulayan film aslında hiçbir dönem degismeyecek belki zamanla bastırılacak ama kaybolmayacak konuları bizlere kafamıza vura vura bir kadının ne yaparsa yapsın suçlu olduğunu fark etmesiyle Lilith'i oynamasını da izletiyor.Tecavuz de edilse erkeklerin yönettiği mahkeme karşısında kadın istemiştir o iğrenç mi iğrenç laf dolaşıyor insanların kafalarında. "Duldur ihtiyacı var." İşte ahlakli toplumun en ahlaksız olduğu bir durum işleniyor Malena'da.Gunah keçisi ilan edilen Malena sırf güzel olduğu ve sessiz bir hayat yaşadığı için linç edilmiş,iftiralara uğramış ve hatta hemcinsleri tarafından dövülmüş,saclari kesilip kıyafetleri yirtilmistir.O artık Adem'den intikam almak isteyen Lilith'e dönüşmüştür.Artik daha özgüvenli bir yaklaşım sergilese de içten içe nefret ediyordur ona yapılan haksızlıklara.Erkeklerin bakışlarındaki tacizi hissetse de başını kaldırmayan Malena artık erkeklere de meydan okur gibi bakıyor hemcinslerinin düşmanca yaklaşımını anlamaya çalışıyordur.İtalyanlarin "Evet adamlar bu işin altından kalkıyor." adli çalışmasıdir benim için bu yapım ama tam da içime isleyememistir nedense bilmiyorum izlerken belki de hemcinsime yapılan yanlış hareketlerdendi ya da çok çok gereksiz sahnelerin olmasıydı.Bu arada Renato'nun babasının Türk kökenli olduğunu düşünmeye başladım bir ara şaka bir yana yok işte çocuğun içine şeytan girdiğini varsaymalar çocuğu geneleve goturmeler ki (Katolikler) ama ne Katolik ama :D "Hanım bizim çocuğun içine şeytan girmiş. "Ne yapalim bey? "İstikamet kerhane.Bu durumu ancak yine asagiladigimiz kadınların koynuna girerek erkeklik gururumuzu yeniden kazanarak atlatabiliriz."Peki sizce ne oluyor?Çocuk orada da kadını Malena olarak düşünüyor alın size komedi ile harmanlanmış dram filmi.Genelevdeki kadınlara da değinen film İtalyanların şakşakciligini yalakligini allahuekber dağlarını aşmış ikiyuzlukluklerine güzel değiniyor.Ah be Giuseppe sen yanlislikla Türkiye'de mi çektin filmi de dedirttigim film incile de atiflarda bulunuyor.Malenanin asıl ismi Magdalena bu incilde yer alan Maria Magdelena olması pek bir olası.Konuyu da fazla uzatmadan her ne kadar dram da olsa Renato'nun babasının tipik bir Türk babası gibi davranmasiyla bol bol da guleceginiz,ooo hacım kesin izleyin diyemesem de izlenilebilir diye adlandirdigim Malena için iyi seyirler dilerim.

nilya 2 years ago

Duyguların Rengi

Tate Taylor

77 Gönderi

Tek kelimeyle muhteşem bir film olan "The Help"içimizi ısıtırken duyguların bir rengi olmadığını bir kez daha bizlere hissettiren sıcacık bir yapım.Konu olarak 1960lardaki ırkçılığı anlatan film çekirdekten yetiştirilen siyahilerin onların da deyimiyle beyazlara hizmet edilmesi için yetiştirilmesini ve büyüttükleri çocukların…devamıTek kelimeyle muhteşem bir film olan "The Help"içimizi ısıtırken duyguların bir rengi olmadığını bir kez daha bizlere hissettiren sıcacık bir yapım.Konu olarak 1960lardaki ırkçılığı anlatan film çekirdekten yetiştirilen siyahilerin onların da deyimiyle beyazlara hizmet edilmesi için yetiştirilmesini ve büyüttükleri çocukların gözlerinin önünde annelerine benzemelerini bizlere gösterirken ayrımcılığı iliklerinize kadar hissetmenize sebep oluyor.Siyahiler için ayrı otobüsler, hastaneler ve hatta çalıştıkları evde onların hastalık taşıdığını düşündükleri için ayrı tuvaletlerinin olması mi dersiniz yoksa beyazlarin çalıştığı iş yerlerinde siyahilerin çalışmaması mi dersiniz o kadar çok ayrımcılık oluyor ki.Renginden dolayı sadece hizmet etme ayak işleri gibi işleri yapan bu kesime bir de renginden dolayı şiddet uygulayıp ve hatta öldürüldüğünü öğrenince ve ne yazık ki bunların kurgu değil gerçek olduğunu gerçek bir hikayeden öğrenince yüzüm kızardı.Yapim her ne kadar duygusal gibi de gözükse sizi her daim gülümsetecek ve esprileri ile güldürecek de sahnelere sahiplik yapıyor. Tate Taylor'ın başarılı kaleminden çıkan bu yapım ayrıca kaliteli oyunculukları ile Emma Stone,Viola Davis,Bryce Dallas ve Octavia Spencer gibi büyük isimlerin bizlere yaşattığı duygularla filmi daha kolay anlamanız için elinden geleni de yapıyorlar ayrıca.Hatta Bryce o kadar harika oynamış ki bir ara izlediğim ekrana tükürme isteğimi bastırmak için baya bir ugrasmistim.Ama bununla bitmiyor ödülleri süpüren Octavia Spencer "Oscar'ın Yardımcı Kadın oyuncu dalındaki ödülu de alarak 2011'i kendi yılı ilan ediyor adeta.Filmin sinematografisi, kostümleri renkleri, çekimleri de ayrıca çok başarılı şekilde yansıtılmış.Bana sarı rengi sevdiren Mississippi'deki zenginlere hizmet eden ve ettiği hizmetin karşılığını sadece bol bol hakaret ve saygısızlıkla karşılık verilen bu sisteme yapılan eleştirileri bizlere kazandıran Tate' teşekkür eder iyi seyirler dilerim.

nilya 2 years ago

Monsters

Ian Brennan

115 Gönderi

Spoiler içeriyor "Milwaukee Yamyami"olarak gazetelerde yerini alan Jeffrey Dahmer'ın otobiyografisinin çekildiği bir dizi.Cocuklugundan itibaren bizlere nasıl bir seri katil ve yamyama dönüştüğünü anlatıyor.Lakin dizide kurgusal durumlar ve belgeselinden ayrı çok fazla bölüm de mevcut bu yüzden belgeselini diziden sonra izlemenizi öneririm.Dizi seri…devamı"Milwaukee Yamyami"olarak gazetelerde yerini alan Jeffrey Dahmer'ın otobiyografisinin çekildiği bir dizi.Cocuklugundan itibaren bizlere nasıl bir seri katil ve yamyama dönüştüğünü anlatıyor.Lakin dizide kurgusal durumlar ve belgeselinden ayrı çok fazla bölüm de mevcut bu yüzden belgeselini diziden sonra izlemenizi öneririm.Dizi seri katille empati kurmamız için resmen bizi zorluyor ama oysa gerçekler tam da öyle degil.Kurbanlarindan Dean Vaughn'u öldürdüğü söylenirken Dahmer gerçekte bunu reddeder ve onu tanımadığını söyler dizide ise sonu açık şekilde hikayesi yarım birakilmistir.Diger bilgi de Dahmer'ın komşusunu oynayan Glenda aslında yan değil karşı dairesinde oturan bir komsusuydu onun yan odadan gelen kokuyu duyması ve elektrikli aletlere uyanması olasılığı düşüktü ve duruşma boyunca gozlugunu takmayan Jeffrey suçlarını kabul etmek istemediğini belli etmiş kurbanlarin aileleriyle göz kontağı kurmayı reddetmistir.Yakayi ele vermesini sağlayan Tracy dizideki gibi eşcinsel bir karakter değildir ve tanışmaları gay barda olmamıştır alışveriş merkezinde olmustur bunu mahkeme salonunda ifade veren gerçek Tracy Edwards'dan dinleme şansını yakalıyoruz ayrıca dizideki gibi bazı şeyleri sormuş ama kurgusal karakter gibi suphelenmemistir.Ama benim dediğim gibi asıl nokta sanki suçlu hissediyormus gibi lanse ettirse de öyle değildi Jeffrey dengesiz ruh haline sahipti ve çoğu zaman cinayetlerini işlerken zevk aldığını belirtiyordu.Liseden beri seri katillere inanılmaz bir ilgim olduğu için birçok ünlü seri katil gibi Jeffrey'i de önceden araştırmıştım.Merak ettiğim şey onları bizlerden ayıran neydi ve bizden farklı kılan psikolojik özellikler nelerdi?Ted Bundy,Charles Manson,Richard Ramirez gibi ünlü seri katillerin genelde ortak sorunları ailesinde yaşamış oldukları travmalar veya cinsel sorunlariydi lakin Jeffrey'i diğerlerinden ayıran bir özellik vardı.O tacize veya tecavüze uğramış küçük düşürülmemiş ailesi tarafından destek verilen biriydi dönem dönem de olsa.Neden böyle olduğunu hala bilmiyoruz çünkü beyni o zamanlar incelenmeden imha edilmişti ama ben yeterli teknolojinin o zamanda olmadığı için bu incelemenin gereksiz olucagini düşünmüştüm izlerken.Bir çocuk gelişimci olarak onun sorunun hamilelikte alınan ilaçların beynine zarar verdigini düşündüm.Bir de annesinin onu hiç istemediğini ve huzursuz bir doğum geçirdiğini ayrıca depresyon hastası intihara meyilli biri olduğunu görünce bu düşüncem daha da artmıştı.Anne karnındaki bebek annenin her duygu halini hissedebilirdi.O kendinin farklı olduğunu biliyor ve annesinin onun sevmedigini hissediyordu.Babasinin da ona vakit ayırmaması ve kucuk kardeşinin doğumuyla ilginin onun üzerinden kardeşine yönelmesi ile artik içine kapalı bir çocuğa dönüşmustu.Yalniz bırakılan Jeffrey yalnızlığa alissa da birinin varlığını hissetmek isteyecekti.İlerleyen sahnelerde babasının da Jeffrey 'in üvey annesine düşüncelerinden bahsetmesiyle Jefrey'e genetik kompulsif bozuklugun geçtiğini dusundum ve bu rahatsızlıklar alkol ile pekişiyor Jeffrey'de olan kontrol manyakligi ve öfke sorununu kızıştiriyordu.Ailesinde yaşadığı terkedilme korkusu da eklenince kurbanlarının onun terkedecegini,kimsenin onu sevmeyeceğini düşündüğü için agresiflesiyordu.Aslinda onlardan nefret etmediğini ama onlari bırakacaklarini düşündükleri için ondaki travmayı tekrar yüzeye çıkarınca onlara sonsuza kadar sahip olmak ve hatta kalıcı bir parcalarinin onun içinde yasatmak istedigi için onları yiyordu.Boylece asla onları terkedemeyeceklerdi.Ölduklerinde ise onların objeden ibaret olduğunu ve bazı şeylerin onun için kolaylastigini söylüyordu.Onlari daha kolay kontrol edebiliyor istediği zaman cinsel isteğini gideriyordu.Surekli mutsuz olan Jeffrey 'in seratonin hormonunun da düşük olduğunu düşünüyorum sürekli stres halinde olduğunu belirten Jeffrey mutlu olmak için sebep arıyor ve bunu cinsel sapkın yollarla tedavi etmeye çalışıyordu.Nekrofili hastası olduğunu bilmeyen Jeffrey yeni gömülmüş bir cesetin gazetedeki haberini okuyunca onun taze ölü bedenine sarılmak ve hissetmek istemisti.Bir yorumda okumuştum cesete verdiği bu tutuma bu yönden bir cozum bulabilirlerdi diyordu sanırım ama atladigi şey cesetlerle sadece yatıp uzanmiyor onlarda cinsel fantezilerini gerçekleştirerek tecavüz ediyordu.Bu çözüm olamazdi.Buyukannesinin evinde sakladığı 14 yaşındaki Doxtator ile tek kaldığı zamanlar cinsel ilişkiye giriyordu.O öldürmeye konumlandirmisti kendini Doxtator ile iş bitmemiş diğer kurbanlarına da aynısını yapmıştı.Ayni zamanda Jefrey'de empati eksikliği de vardı bunu kendi ağzı ile söylemiş ve yaptıklarından hem pişman hem de mutluluk haz duyacak kadar da tutarsizdi.Manipulasyon konusunda çok iyi olmasına rağmen surekli bunalımdaydi ve antisosyal hareketleri ile alt dallarından şizotipal kişilik bozukluğuna sahipti.Bastirmis olduğu öldürme dürtüsü o alkol aldığı zaman artıyor psikoz sanrilariyla istemeden de olsa birine zarar veriyordu.Yani o tedavi edilmesi zor bir hastaydı alkol almasa bile içinde yaşattigi bu dürtüyle onu deyimiyle de hayvanı şekilde hareket ediyordu.Onu bastırmak zorunda olmadığı gibi şeytani tarafini da keşfetmiş izlediği dizi filmler,karikatürlerle ki kötü karakterlerle de kendini bagdastiriyordu.Fantezilerini kendi kafasında kurduğu kötü karakterle birlestirerek geceleri bir dükkandan almış olduğu sarı lensiyle kurbanlarını avliyordu.İlk zamanlar bastırması gerektiğini düşündüğü dürtü ve fantezilerini uzun yıllar sakladı ve ortaya çıkarmadi ama bu demek değildi ki Jeffrey iyilesmisti bu sadece baskilamaydi ve bu duygular onunla yaşıyordu.Yaptiklarinin daha sonra yanlış olduğunu bildiğini ama fantezilerini eyleme dönüştürmeye engel olmadigini soyleyecekti.Kontrolu ise 9 yılın ardından otelde işlediği ikinci cinayetiyle kaybettiğini de söylüyordu itirafinda.Her ne kadar diğer insanlardan farklı olduğunu bilse de neden böyle davrandığını bilmese de suçluluk duyduğu zamanlar oluyordu lakin bazı röportajlarinda mikro ifadelerinin analizinin yapıldığını görünce kendi dediklerine kendini inandırmaya çalıştığı ama bunu yapamadığı için kendini kucumsedigini gözlemledim.Sadece kendini değil empati eksikliği yüzünden kurbanlarından bahsederken de aynı şey geçerliydi.Neden 9 yıldan sonra tekrar başladım sorusuna ise şu cevabı veriyordu."Şansım olmadı."Kimi zaman yaptığı eylemden bahsederken kontrol elinde olduğu için bir enerjiden bahsediyor kimi zaman suçlu olduğunu söylüyordu duygusal olarak tamamen dengesizdi.Dizideki gibi de sevgiye aç gösterilse de aslında onun asıl sorunu birini kontrol etmek istemesiydi kurbanlarının içkilerine bu yüzden uyuşturucu atıyordu amacını gerçekleştirmek için.Ona karşı koyamazlar şikayet edemezlerdi.Sevmeyi de bilmediğini yine şu sözlerle belirtmişti "Sevmeyi bilen biri bunlar yapar mıydı?" Dahmer'in birçok sorunu vardı ve bu sorunlarindan biri de fantezilerini gerçekleştirirken aldığı hazdi.Cocukluktan itibare ölü hayvanları kesip biçerek incelemesiyle anatomiye ilgisi yönelmiş ve kurbanlarından birine labotomi uygulayarak onu zombiye çevirmek istemisti.Bazi kişilerce doğru kişiyi bulsaydi belki onu iyilestirebilirdi gibi yorumlara da rastladigim oldu bu rahatsızlıklar birinin sevgisiyle iyileşecek türden rahatsızlıklar değil salak salak romantik film izleyip saçma sapan yorum yapmayın bu konularda.14 yaşında çocuk tecavuzcusune sempati duyacağınız bir dünyada yasamiyoruz, empati yapın ama sempati ve hayranlık duymak onun işlediği suçlara kılıf uydurmak benim gözümde onun caniligini paylaşıyor bu tarz kişiler.Kurbanlarin ailelerinden bahsederken onların röportajlarini izlerken empati kurmaniz gerekirken eğer ailesi böyle davransaydi böyle bir kişiliği olmazdı tarzında yazılar okuyorum ve bu tamamen saçmalık.Hic psikoloji bilgisi olmayan bu kişilerin Jeffrey 'in çektiği paloroid fotoğrafları da incelemesini oneririm.Yakinlarinizdan biri o kurbanlardan olsaydı aynı tepkileri verir mıydınız ayrica merak ediyorum.Bu tarz kişiler ne yazık ki iyilestirilemez dilediği özurler duygusuzdu ve içten değildi.Jeffrey kabul etmese bile hastaydı belki de psikozlari onu şizofrene çevirdi bilmiyorum ama hastaydı zeki biriydi aynı şizofreni hastalarında olduğu gibi.Onu inceleme şansı yakalayan bir psikolog onun insanları nesne olarak goren onları kullanmaya meyilli empati duygusu olmayan biri olarak tanımlarken onun toplum içinde yaşamasının çok tehlikeli olacağını söylerken kendisi bile sevmeyi bilmiyorum derken siz kalkmış eğer onu gerçekten seven biri olsaydı iyileştirdi diyorsunuz cidden hayret. Diziyi izlerken en çok da yapılan homofobiklige ve ırkçılığa deli oldum.Sirf ikinci sınıf muamele yüzünden Jeffrey mahkemeye cinsel saldırı suçundan çıksa bile ona şans verilmiş yetmezmiş gibi kurbanı polisler tarafından eline teslim edilmişti.Belki sabıka kaydına bakılsa onun çocuk tacizcisi olduğunu görecekler o çocuk yaşıyor olacaktı.Dizinin o zamanlar yeni yeni ortaya çıkan Aidsi de konu alıyor.Gaylere yapılan homofobiklik,ibne damgasının vurulmasini da izliyoruz.Bir de Jeffrey'nin siyahileri bilerek secmedigini söylemesi ayrıca saçma geldi bana hepsi polisler tarafından onyargiyla yaklaşılan bir topluluk ve bir de aslı Amerikan olmayan vatandaşlar var tabi göçmenler.Diziyi izlerken yapılan haksızlıkları görünce insan daha da çıldırıyor.Polislere guvenilmesi gereken zamanda polisler kurban ailelerini arayıp dalga geçiyor yetmezmis gibi çocuğun ölümüne sebep olan polisler ödül alıyor ve işin korkunç tarafı bunların hepsi doğru ve gerçek.Hakimin Jeffrey 'e ikinci şans vermesi,polislerin binada yaşayan komsulardan şikayetlere rağmen şikayetleri gormezden gelmeleri... Ve hakim ne diyor biliyor musunuz kandirildim ve bu cümlesiyle birçok cinayetin de devamini getiriyor.Bir de Jeffrey o zamanlar homofobiklige ve siyahilere olan nefretin yaygın olduğunu bildiği için bilerek kurbanlarını öyle seçtiğine eminim.Dogru kendisi de eşcinseldi ama onun aldığı haz ölü bedenlerdi.İyi seyirler.

nilya 2 years ago

Konuş Onunla

Pedro Almodóvar

12 Gönderi

Oscar ödüllü Pedro Almador'un elinden çıkan "Talk to Her" "En iyi Özgün Senaryo"ve Altın kürede "En iyi Yabancı Dilde Film"ödülüne layık görülen İspanyollarin sinemaya yine müthiş bir yapım kazandırdığını düşündüğüm drama,cinsiyet arası iletişim zorlukları,yalnızlık ve aşkı konu alarak 2002 yılında…devamıOscar ödüllü Pedro Almador'un elinden çıkan "Talk to Her" "En iyi Özgün Senaryo"ve Altın kürede "En iyi Yabancı Dilde Film"ödülüne layık görülen İspanyollarin sinemaya yine müthiş bir yapım kazandırdığını düşündüğüm drama,cinsiyet arası iletişim zorlukları,yalnızlık ve aşkı konu alarak 2002 yılında büyük basarilar getirmiş bir filmdir.Ayrica artık yeni listemden paylaştığım için buna ek olarak biraz heyecanlı anlatabilirim simdiden bunun için bir uyarıda bulunayım.Her yapımında sanatı işleyen sahneleriyle mest eden ve her defasında konusuyla bizleri büyük bir heyecanla benim gibi hiperaktif bir izleyiciye bile hitap eden Pedro favori yönetmenlerimin arasına çoktan girmiş olmasına rağmen bu yapımla bunu da pekiştirmistir.Hala bile psikolojiyi tam olarak cozememis ve her defasında yeni şeyler keşfeden bizler yine bu film latince İmago yani imge gerçek aşka dair bildik bilincsiz imajımiza atıfta bulunuyor.Hala aşkın kesin olarak bir tanımı bulunmazken benim için yeni yeni anlamlar ve çeşitlilik kazanmıştır.Baslangic olarak konulan tiyatronun bile bir anlamı var o komadaki acı çeken iki kadına atıfta bulunan bir sahne.Freud'a değinen film Oedipus Kompleksini gösteriyor.Konu olarak bir hasta bakıcınin yılardır komada yatan önceden takintili olduğu bir kadına hastanede bakması ve bir boğa güreşçinin komada yatmasini konu alan filmde iki farklı ama birbiriyle bağlantılı durumlar geçiyor.Kadinlardan anlatan Benigro onlarla konuşur onları anlar duyguları ile yaklaşır kısacası feminendir.Boga gurecisinin sevgilisi ise Benigro'nun "Onunla konuş" demesine rağmen komadaki sevgilisiyle bir bağ kuramaz ve Benigroyu anlayamaz.Yine de ikisi için bir arkadaslik doğar.Benigro kendisine bağımlı kişilere bakmak isteyen ve ona bu kişilerin bağlı olduğunu hissettikce mutlu olan bir baş karakterimiz var.Kendisi Alice'i uzun süredir tanıyor ve takintili takipçisi stalkeri bir nevi.Onu bildiği ve yaşatmak istediği için onun yerine onun sevdiği aktiviteleri yapıp bunlari onunla paylaşır.Aralarinda bir bağ kurulduğunu düşünür böylece.Bir araba kazası ile komaya giren Alice'e bakan hastabakicinin ona karşı tutumunu görüyoruz film boyunca.Kendini bildi bileli hasta annesine ihtiyacı olmamasına rağmen bakması ve cinsel bir birlikteliği de olmaması ailesinden gelen bir içgüdü genetik bir durum ayrıca bir nevroz belirtisi.Benigro kızla fazlasıyla ilgileniyor hatta bu durum aşırıya kaçtığı için daha önce de onu merak ettiği için psikolojik sorunları olduğunu belirterek babasıyla yaşayan kızın babasının kliniğe kadar gidiyor.Her şey birbiriyle o kadar bağlantılı ki filme aşık olmamak elde değil.Daha sonraları konunun asıl kahramanı Benigro oluyor.Alicia'ya tecavüz etmesine rağmen bunun kötü bı şey olmadigini aşktan başka bir şey ifade etmediğini söylüyor.Tecavuz sahnesi de çok olaylı bir filmde açık açık gösterildiği için değil Benigro'nun izlediği kısa filmden etkilenip bunu Alicia'ya uyguladığı için.İki evli çifti konu alan film adamın bir iksir icmesiyle küçülmesine ama bunun aşklarına engel olmadığına karısıyla bir bütün olmak için onun cinsel organinda onun içinde bir parcasi olmak istemesiyle Benigro'nun Alicia'dan bebek sahibi olmak istemesi doğuyor.Benigro gerçeklikten uzak imgelerle yaşadigi da sürekli aktarılıyor film boyunca.Platonik saf görünen aşkını besledikce saplantılı hayal dünyasında yaşayan bir karakteri görüyoruz daha sonraları.Onceleri tatlı gibi gelen karakterin artık bir mazereti kalmıyor tecavüz etmenin bir bahanesi olamaz diyor seyirci.Acidigim yerler de olmuştu filmde ama genel olarak bunun bir aşk olmadığını biliyordum. Film sonu ayrıca bağlantılı ama izlemek isteyen olur diye anlatmayacagim.İlk zamanlar tecavüzün Alice'i uyandirmasiyla mucize olarak gösterilmesi tecavüzün bir olumlamasi olarak görmüştüm ama film imgeler üzerine kurulu olunca bunun yanlış bir olgu olduğunu filmde asıl anlatilmak istenilenin Benigro'nun aşkından doğan bir mucize olmadığını olsaydı sonunun bu kadar vurucu olmayacagini anladım.Olumlama yoktu sadece yanlış düşüncelerin bazı durumlarda bizlere nasıl lanse edildiğini gösteriyordu o cümle.İyi seyirler dilerim. "Aşk bittiğinde de dünyanın en acıklı öyküsü geriye kalır.Tum şarkılar da böyle değil midir?"

nilya 2 years ago

Olağan Şüpheliler

Bryan Singer

87 Gönderi

X-menin yönetmenligini de yapmış 1995 yapımı Olağan şüpheliler Bryan Singer ile başarılı olarak işlenmiş bir filmdir.San Pedro'da patlayan bir tekne ile 27 ceset ve 92 milyonluk uyuşturucu parası bulunur.Daha sonra film beş suçlunun etrafında dönerek olayları anlatır onların gözünden.Film çok…devamı