Spoiler içeriyor
Bu kitabı lisedeyken hocamızın önerisiyle okumuştum. Bize kitabı anlatırken " Oblomov adındaki karakterimiz; kitabın başında yatağında uzanıyor, ortalarında yatağında uzanıyor ve 600 sayfanın sonuna geliyoruz ama hâlâ yatağında uzanıyor." demişti. Bu cümle neden beni meraka düşürdü? Neden kitabı okuma isteğiyle…devamıBu kitabı lisedeyken hocamızın önerisiyle okumuştum. Bize kitabı anlatırken " Oblomov adındaki karakterimiz; kitabın başında yatağında uzanıyor, ortalarında yatağında uzanıyor ve 600 sayfanın sonuna geliyoruz ama hâlâ yatağında uzanıyor." demişti. Bu cümle neden beni meraka düşürdü? Neden kitabı okuma isteğiyle yanıp tutuştum bilmiyorum ama o günlerde kütüphaneden alıp hemen okumaya başlamıştım. Kitabı bitirdikten sona "Çok güzel, Oblomov'a çok benziyorum." falan demiştim. Evet o zamanlar kitabı çok beğenmiştim ama yıllar geçtikçe kitabın ne anlattığını unuttum çünkü ne anlattığını anlamamıştım. Sadece okuyup geçmiştim ve aklımda kalan tek şey; hocanın kitabı anlatırken kurduğu cümleydi bu yüzden biri bu kitabı okudun mu diye sorduğu zaman "Oblomov yaa tüm gün yatağında uzanıyor işte." demiştim.
Buradan coğrafya hocama sesleniyorum:
"Hocam... Canım hocam, sen Oblomov'u hiç anlamamışsın yaa. Oblomov kitap boyunca yatağında uzanıp pineklemiyordu. Aksine bir sürü şey yapıyordu ama insanların samimiyetsizliğini sevmediği için heh bir de ailesinin onu yetiştirme biçimi böyle olduğu için yatağından kalkamıyordu."
Evet bu söylediklerim Oblomov'un hiçbir şey yapmadan durmasına bir sebep değil çünkü koca adam olmuş, hayatında bir şeyleri değiştirebilecek imkanı var diyebiliriz ama öyle bir şey yok. Maalesef yok.
Bence bir çocuk nasıl büyütülürse hayatı boyunca o özelliklere sahip olacak ve bunu istediği kadar kişisel gelişim kitabı okusun, istediği kadar içinde güç bulunsun ya da istediği kadar birilerinin desteğini alsın değiştiremeyecek.
Kitap aslında Doğu ile Batı arasındaki farkları iki karakter üzerine bize gösteriyor. Biri Oblomov diğeri de çocukluk arkadaşı olan Ştolts.
Oblomov sürekli planlar kurar ama o planları gerçekleştirecek gücü bulamaz. Çünkü zamanında hiç sorumluluk almamıştır ve bu işleri nasıl yürüteceğini bilemez. Hep birinin desteğine ihtiyaç duyar ama o birini nereden bulacak?
Mesela sorunlar gözünü korkutur çünkü sorunlarla baş başa kalmadığı için nasıl çözeceğini bilemez. El bebek gül bebek büytüldüğü için bir probleme nasıl yaklaşılacağını, neler yaparsa işin içinden çıkabileceğini bilemez.
Ştolts is Oblomov'dan farklı olarak çok çalışkandır. Her şeyi kendi yapar, yerinde durmaz, ülke ülke gezer... Daha bir çok şeyi yapar ve kimseye muhtaç kalmaz. Ştolts'u okurken onun yerinde olmayı o kadar çok istedim ki. Bir an "Kalk Beyza sen de Ştolts gibi şehir şehir gez." dedim tabi daha ülke ülke gezecek standartlara sahip değilim.
Sonra da ne şehir şehir gezdim ne de şehrimdeki yerleri gezdim. Oblomov gibi oturdum ve plan kurdum. O da hangi gelmez ayın gelmez gününde gerçekleşecek bilmiyorum.
Bu arada Ştolts'un da ailesinin ona birçok imkan verdiğini, onu bazen kendiyle ve sorunlarıyla baş başa bıraktığını, çocukları diye ona bağlı yaşamadığını, bazen özgür bıraktığını da söylemek istiyorum. Buradaki en büyük etkenin aile olduğunu söylemiştim. Eğer Oblomov'da Ştolts gibi büyüseydi böyle bir hastalığa yakalanmazdı diye düşünüyorum.
Kitap boyunca Oblomov'a üzüldüm. Her yerden darbe yiyordu garibim. Aşk hayatı mahvoldu, dolandırılmanın eşiğine geldi, dostu sevdiği kızla evlendi... Ah be Oblomov şu an burada olsaydın nasıl dayandın diye sormak isterdim.
Olga'ya da üzüldüm yaa aşık olduğunu zannetti ama hayalindeki İlya İlyiç'i sevdi. Bir gün Oblomovluktan çıkar diye bekledi ama nafile. Bu da bir çeşit platoniklik midir acaba?
Düşünüyorum da ben bu kitaptan çok etkilendim. Şu an her bir karakter için ayrı ayrı ağlayabilirim. Çünkü herkesin kendine göre haklılık payı var çünkü herkes masum. Oblomov, Ştolts, Olga, Aniska, Ev sahibi hatta Zahar bile.
Sadece bir ara Ştolts'a sinir oldum o da evlendiğini İlya İlyiç'e hiçbir şey olmamış gibi anlatması ve onun duygularını hiçe saydığı içindi. Onun dışında Oblomov'un yaşaması için verdiği çabaya hayran kaldım. Kimse bu kadar uğraşmazdı. Umarım Andrey İlyiç'ten emeğinin karşılığını alabilmiştir.
Genel olarak çok güzel bir kitaptı yaa. Evet betimlemelerin bu kadar fazla olması yoruyor, okurken sıkıyor ama verdiği mesaj için değerdi.
Umarım yolumuz Oblomovka'ya düşmez, umarım rutin bizi öldürmez ve umarım Ştolts gibi hayattan zevk alarak yaşarız.