Spoiler içeriyor
asıl ismi mevlana muhammed’dir. melik dad oğlu ali adında bir zatın oğludur. 1185 yıllarında tebriz’de dünyaya gelmiştir. azeri türklerindendir. şemseddin yani dinin güneşi lakabıyla anılmıştır.
daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken şems, din ilimleri tahsilden sonra,…devamıasıl ismi mevlana muhammed’dir. melik dad oğlu ali adında bir zatın oğludur. 1185 yıllarında tebriz’de dünyaya gelmiştir. azeri türklerindendir. şemseddin yani dinin güneşi lakabıyla anılmıştır.
daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında tebrizli ebubekir sellaf’a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. bu gezginliğinden dolayı kendisine “şemseddin perende” uçan şemseddin denilmiş, ayrıca tebriz’de tarikat pirleri ve hakikat arifleri ona “kamil-i tebrizi” adını vermişlerdir.
daha sonraları secaslı şeyh rukneddin, tebrizli selahaddin mahmut ile büyük alim ve ünlü mutasavvıf necmüddin kübra’nın halifelerinden centli baba kemal’e intisap ederek onlardan feyz almıştır.
peygamber efendimiz’in ahlakını örnek alan şemseddin-i tebrizi, devamlı bir arayış içerisinde olmuş, manevi bir işaret üzerine de hz. mevlana’yı arayıp bulmuştur. dünyaya, kılık ve kıyafete önem vermeyen şems, mevlana ile üç- üçbuçuk yıl süren beraberliği neticesinde onun hayatında yeni ufukların açılmasına vesile olmuş, onun ilahi aşkın potasında eriterek, kamil bir hak aşığı yapmaya muvaffak olmuştur.
mevlana’da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler, onun mevlana’dan ebediyeyen ayrılmasına sebep oldular. şems 1247 tarihinde şehit mi edildi, yoksa geldiği gibi, kimseye haber vermeden konya’yı mı terk etti kimse bilmez.
bu gün konya'da şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa mevlevilerce mevlana türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa şems gerçekten burada mı medfundur, bu da bilinmez. bilinen gerçek odur ki, allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
niğde’deki kesikbaş türbesi de şems’e izafe edilir. bunlardan ayrı olarak tebriz’de geçil denilen mezarlıkta, hoy’da, pakistan’ın multon şehrinde şems türbeleri veya makamları vardır. bunlar çeşitli rivayetlerle süslenmiştir. pakistan’lıların söylediklerine göre de şems, konya’dan bir gece yarısı gizlice ayrılmış, önce tebriz’e oradan da hindistan’a gelmiş, meczup ve perişan yıllarca ormanlarda dolaştıktan sonra multon şehrinde ölmüştür.
"hani rabbin meleklere, 'ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti. onlar, 'biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?' dediler. allah 'şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim'…devamı"hani rabbin meleklere, 'ben yeryüzünde bir halife yaratacağım' demişti. onlar, 'biz seni övgü ile tesbih ederken ve senin kutsallığını dile getirip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?' dediler. allah 'şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim' buyurdu."
(bakara, 2/30)
La Tahzen ( üzülme), Mevlâna Celâleddin
Üzülme!
İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!
Rahman, “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?
O halde ne diye üzülürsün ey can?
Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;
Gece gibi kapkaranlık nefsini yak!
“Derdim var” diyorsun;
Dert insanı…devamıLa Tahzen ( üzülme), Mevlâna Celâleddin
Üzülme!
İnsanlar senin kalbini kırmışsa üzülme!
Rahman, “Ben kırık kalplerdeyim” buyurmadı mı?
O halde ne diye üzülürsün ey can?
Gündüz gibi ışıyıp durmak istiyorsan;
Gece gibi kapkaranlık nefsini yak!
“Derdim var” diyorsun;
Dert insanı Hak’ka götüren Burak’tır; sen bunu bilmiyorsun.
Sanma ki dert sadece sende var.
Şunu bil ki; sendeki derdi nimet sayanlar da var.
Umudunu yıkma; Yusuf’u hatırla.
Dert nerede ise deva oraya gider.
Yoksulluk nerede ise nimet oraya gider.
Soru nerede ise cevap oraya verilir.
Gemi nerede ise su oradadır.
Suyu ara, susuzluğu elde et de sular alttan da yerden de fışkırmaya başlasın.
Dünya malı Allah’ın tebessümüdür:
Ona bak ama sarhoş olma.
Lâ tahzen! (Üzülme!)
Irmağa deniz, denize okyanus sığmaz.
“Aşık” olmayana anlatsan da “Ben” “Sen” anlamaz.
Hakka ulaşmak için yoldur desen kimse inanmaz…
Gönlünde zerre-i miskal Şems olmayan;
Yanmaz, yanamaz.
Ayağın kırıldı diye üzülme!
Allah senden aldığı ayak yerine belki sana kanat verecek.
Kuyu dibinde kaldın diye üzülme!
Yusuf kuyudan çıktı da Mısır’a sultan oldu, unutma!
İstediğin bir şey olursa bir Hayr,
Olmazsa bin hayr ara…
Geçmiş ve gelecek insana göredir.
Yoksa hakikat âlemi birdir.
Bu âlem bir rüyadır.
Zanna kapılma ey can!
Rüyada elin kesilse de korkma, elin yerindedir.
Dünya bir rüya ise, başına gelen felaketler de geçicidir.
Neden çok üzülürsün ki?
Herşey üstüne gelip seni dayanamayacağın bir noktaya getirdiğinde sakın vaz geçme:
– Çünkü orası gidişatın değişeceği yerdir.
Bu âlemin, bu kâinatın kitabı sensin:
Aç da kendini oku ey can!
Kâinatın en uzak köşesi, senin içinde ufak bir nokta…
Ama sen bunun farkında bile değilsin.
Derdin ne olursa olsun korkma!
Yeter ki umudun Allah olsun.
Herkes bir şeye güvenirken;
Senin güvencen de Allah olsun.
Hiçbir günah, Allah’ın yüce merhametinden büyük değildir ama;
Sen yine de günah işlememeye bak!
Lâ tahzen! (Üzülme!)
Derdin ne olursa olsun bir abdest al, nefes gibi…
Ve bir seccade ser odanın bir kösesine, otur ve ağla,
Dilersen hiç konuşma…
O seni ve dertlerini senden daha iyi biliyor unutma.
Dua ederken O’na kırık bir gönülle el kaldır.
Çünkü Allah’ın merhamet ve ihsanı, gönlü kırık kişiye doğru uçar.
Sopayla kilime vuranın gayesi, kilimi dövmek değil, tozu kovmaktır.
Allah tozunu alıyor diye, niye kederlenirsin, Ey can?
Lâ tahzen! (Üzülme!)
Bir şey olmuyorsa:
Ya daha iyisi olacağı için,
Ya da gerçekten olmaması gerektiği için olmuyordur.
Şu uçan kuşlara bak!
Ne ekerler, ne biçerler.
Onların rızkını düşünün Allah
Seni mi ihmal edecek sanırsın?
Yeter ki sen istemeyi bil.
Belalar sağanak yağmurlar gibi yağar.
Ancak başını ona tutabilenler aşk kaydına geçerler.
Belâ yolunda muayyen bir menzildir âşık.
Her nereden gam kervanı gelse de.
Aşk derdinde olan kişi;
Baş derdinde değildir…
* * *
Yapılma, yıkılmadadır;
Topluluk, dağınıklıkta;
Düzeltme, kırılmada;
Murat, muratsızlıktadır;
Varlık, yoklukta gizlidir…
Ne kötüdür insanın aklıyla yüreği arasında çaresiz kalması.
Ne kötüdür zamanın bir an kadar yakın,
Bir asır kadar uzak olması.
Ve bilir misin?
Ne acıdır insanın bildiğini anlatamaması.
“Ben”, deyip susması…
“Sen”. deyip ağlamaklı olması…
Eğer sen Hak yolunda yürürsen, senin yolunu açar, kolaylaştırırlar.
Eğer Hakk’ın varlığında yok olursan, seni gerçek varlığa döndürürler.
Benlikten kurtulursan o kadar büyürsün ki âleme sığmazsın.
İşte o zaman seni sana, sensiz gösterirler.
Sevginin diğer bir adı da sabırdır:
Açlığa sabredersin adı “oruç” olur.
Acıya sabredersin adı “metanet” olur.
İnsanlara sabredersin adı “hoşgörü” olur.
Dileğe sabredersin adı “dua” olur.
Duygulara sabredersin adı “gözyaşı” olur.
Özleme sabredersin adı “hasret” olur.
Sevgiye sabredersin adı “Aşk” olur…
Ne istersem ben Mevlâ’dan isterim.
Verirse yüceliğidir, vermezse imtihanımdır.
Allah’tan bir şey istersen:
Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil.
Ne Zaman dersen bilemem ama,
Açılmaz diye umutsuz olma,
Yeter ki o kapıda durmayı bil.
Mevlânâ Celâleddîn (k.s)
Ne Öğrendim.. Mevlana
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu…devamıNe Öğrendim.. Mevlana
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altın da bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya …
Kalp durur …
Akıl unutur …
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur …
MEVLANA
Ne Öğrendim.. Mevlana
Sonsuz bir karanlığın içinden doğdum.
Işığı gördüm, korktum.
Ağladım.
Zamanla ışıkta yaşamayı öğrendim.
Karanlığı gördüm, korktum.
Gün geldi sonsuz karanlığa uğurladım sevdiklerimi…
Ağladım.
Yaşamayı öğrendim.
Doğumun, hayatın bitmeye başladığı an olduğunu;
aradaki bölümün, ölümden çalınan zamanlar olduğunu öğrendim.
Zamanı öğrendim.
Yarıştım onunla…
Zamanla yarışılmayacağını,
zamanla barışılacağını, zamanla öğrendim…
İnsanı öğrendim.
Sonra insanların içinde iyiler ve kötüler olduğunu…
Sonra da her insanin içinde
iyilik ve kötülük bulunduğunu öğrendim.
Sevmeyi öğrendim.
Sonra güvenmeyi…
Sonra da güvenin sevgiden daha kalıcı olduğunu,
sevginin güvenin sağlam zemini üzerine kurulduğunu öğrendim.
İnsan tenini öğrendim.
Sonra tenin altın da bir ruh bulunduğunu…
Sonra da ruhun aslında tenin üstünde olduğunu öğrendim.
Evreni öğrendim.
Sonra evreni aydınlatmanın yollarını öğrendim.
Sonunda evreni aydınlatabilmek için önce çevreni aydınlatabilmek
gerektiğini öğrendim.
Ekmeği öğrendim.
Sonra barış için ekmeğin bolca üretilmesi gerektiğini.
Sonra da ekmeği hakça üleşmenin, bolca üretmek kadar
önemli olduğunu öğrendim.
Okumayı öğrendim.
Kendime yazıyı öğrettim sonra…
Ve bir süre sonra yazı, kendimi öğretti bana…
Gitmeyi öğrendim.
Sonra dayanamayıp dönmeyi…
Daha da sonra kendime rağmen gitmeyi…
Dünyaya tek başına meydan okumayı öğrendim genç yasta…
Sonra kalabalıklarla birlikte yürümek gerektiği fikrine vardım.
Sonra da asıl yürüyüşün kalabalıklara karşı olması gerektiğine vardım.
Düşünmeyi öğrendim.
Sonra kalıplar içinde düşünmeyi öğrendim.
Sonra sağlıklı düşünmenin kalıpları yıkarak düşünmek
olduğunu öğrendim.
Namusun önemini öğrendim evde…
Sonra yoksundan namus beklemenin namussuzluk olduğunu;
gerçek namusun, günah elinin altındayken, günaha el
sürmemek olduğunu öğrendim.
Gerçeği öğrendim bir gün…
Ve gerçeğin acı olduğunu…
Sonra dozunda acının, yemeğe olduğu kadar hayata da
“lezzet” kattığını öğrendim.
Her canlının ölümü tadacağını,
ama sadece bazılarının hayatı tadacağını öğrendim.
Ben dostlarımı ne kalbimle nede aklımla severim.
Olur ya …
Kalp durur …
Akıl unutur …
Ben dostlarımı ruhumla severim.
O ne durur, ne de unutur …
MEVLANA
hayata tutunma klavuzu .
bir şarkın olsun. senin olsun. hayatına her giren insana bu benim şarkım bak diye dinlet. bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın.
tek bir parfümün olsun. özdeşleşmek iyidir. dünya bu illa…devamıhayata tutunma klavuzu .
bir şarkın olsun. senin olsun. hayatına her giren insana bu benim şarkım bak diye dinlet. bir gün o kişinin hayatından çıktığında bir radyoda denk gelirse, seni hatırlasın.
tek bir parfümün olsun. özdeşleşmek iyidir. dünya bu illa ki bir tek sen kullanmayacaksın. öyle bir sana ait olsun ki, bir yabancıda bile duysa acaba burda mı diye kokuyu duyanın gözü seni arasın.
bir tane en yakın arkadaşın olsun. sadece kötü günde değil, iyi günde de aradığın ilk kişi olsun. birlikte düşün, birlikte kalkın. birbirinizi toparlayın. yaralarınızı sarın. herkes gittiğinde şanssızlığınıza biraz gülün, biraz ağlayın.
bir tane çok büyük aşkın olsun. rakıya bahane olsun. bir dönem çok sevmiş ol, bi dönem nefret etmiş. her şey küllendikten sonra tebessümle hatırla. biraz da bi yanin acıyarak. o olsaydı nasıl olurdu acaba hayatım? diye sorgulayarak. artık bir şey hissetmesen de başına bir şey gelse yine de ilk ben koşarım diyecek kadar. unutma, masallar mutlu sonla, efsaneler kavuşamamakla biter.
bir evlat edin. bir kedi olur, bir köpek de. ama olsun. kapılarını aç. senden olmayan ama senin ilgine bakımına muhtaç bir kalbin atışlarını ellerinde hisset. bir canlının hayatını değiştirmek acayip bir şey. birinin kahramanı olmak istersen bundan büyük fırsat olamaz. sevmek çok güzel. hele bir de her koşulda sevilmek.
bol bol kitap oku biri seni derinden etkileyene kadar oku. onu bulduğunda kimseyle paylaşma. o hikaye senin. beğenmediğin sayfayı yırt sevdiğin yerleri yıldızlarla donat. başucunda dursun. belki bir gün biri gizlice o sayfaları keşfeder. seni daha iyi tanıma imkanı olur.
salaş bir restaurant edin. patronundan garsonuna kadar tanı. kafan mı bozuk, mekan dolu mu, sana yer açacakları kadar müdavimi ol. bir masan olsun hep oturduğun. bir başına gitsen bile başına bir şey gelmeyeceğini bil. bir gün belki kapanır ya da yıkılır. ama sen önünden her geçtiğinde burda eskiden hep bi yerim vardı dersin.
bir hobin olsun. kaçmak için. hiçbir şey düşünmediğin. dünyadan uzaklaşabildiğin. onunla övün. en iyi yaptığın şey olsun. ınsanlar şaşırsın. senin icin çocuk oyuncağı olsun.
bir şey iste. imkansız olsun. peşinden koş. yorul. defalarca vazgeç. defalarca dene. susmanın çaresizliğini de yaşa bağırmanın da. uykuların kaçsın. düşündükçe saç diplerin bile uyuşsun. her ne ise bu istediğin, aşk da olur iş de. bağrına taş bas gerekirse. yeter ki gece yatağına yattığında ben elimden geleni yaptım de. bazen kazanamamış olsan da, yapabileceklerinin ya da bir şeyi delice istemenin limitini görmek de zaferdir.
vakit ayırdığın bir ailen olsun. yarın kaybettiğinde keşke daha çok zaman ayırsaydım demeyeceğin. pişmanlık kötüdür. bir daha geri getirmeye gücünün yetmedikleri içinse, iskence. kıymetini bil. yarin ne olacağı belli degil. kalp krizi dediğin bir kaç saniye. kalp kırma.
sınırların olsun aşılamayacak. duvarların olsun yıkılamayacak. herkes bilsin. ona göre davransın.
bir alanın olsun metre karesi dert değil. kapısını kapattığında gercek sen olabildiğin. dört duvardan birininin dibine çöküp ağlayabildiğin. güçsüzlüğünü yaşayabildiğin. sonra daha güçlü kalkabildiğin. kaldığın yerden devam edebildiğin. insan en çok kendini özlüyor çünkü.
bir sevdiğin olsun tabi. belki hayallerindeki gibi olmaz koşullar ama bir şeyleri birlikte var etmenin tadı bi başka. para amaç değil araç olsun mutluluğuna. olmadığı zaman da elindekini cömertçe paylaşabil. en çok onla gül. saatlerce muhabbet edebil. birbirinize ulaşamadığınızda, başka biriyle mi acaba diye değil başına bir şey mi geldi diye endişelen. ilişkini başkalarıyla kıyaslama. biri sevdiğini çok söyler, biri daha çok gösterir. sen de biri eksikse bu seni daha az seviyor demek değildir.telefon karıştırmakla ömür geçmez. bir insan bir şey yapmak isterse yapar. kalbin temizse, sen araştırmadan da karşına çıkar korkma. sonuna kadar güven. bir gün kırılırsa kalp yenisini inşa eder.
ve
kalbini temiz tut. çevreni de. unutma yaptığın her iyilik bir gün sana geri döner.
SUS GÖNLÜM – Şems-i Tebrizi
Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için,
Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için,
Bazen, ağlamak gerekir açılmak için,
Bazen, anmak gerekir anılmak için,
Bazen de susmak gerekir duymak için,
Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, İki ağzın ve bir…devamıSUS GÖNLÜM – Şems-i Tebrizi
Bazen, uzaklaşmak gerekir yakınlaşmak için,
Bazen, hatırlamak gerekir hatırlanmak için,
Bazen, ağlamak gerekir açılmak için,
Bazen, anmak gerekir anılmak için,
Bazen de susmak gerekir duymak için,
Eğer çok konuşmak faydalı olsaydı, İki ağzın ve bir kulağın olurdu.
Onun için, çok dinleyip az konuşmak gerek!
Eğer susarsan, konuşman daha aydınlık olur.
Zira sükutta, hem sessizliğin ışığı, hem de konuşmanın faydası gizlidir.
Sığ suları, en hafif rüzgarlar bile coşturabilir.
Derin denizleri ise ancak derin sevdalar coşturur.
Anladım ki, derin ve esrarengiz olan her şey susar.
Anladım ki susan her şey, derin ve heybetlidir.
Biraz da sessizliğim konuşsun, harfsiz bir dil bulalım içimizde, Sadece ikimizin anladığı bir hüzün olsun içinde!…
Sus gönlüm.Çok dile getirme.
Sen dile getirdikçe gönlün daha da cosuyor,daha meraklaniyor
ve beklemek daha da zorlasiyor.
Sus gönlüm.Çok laf etme.
Az söyle ki isimiz olgunlassin.
Az söyle ki Hakka karsi yanlis kelam çikmasin.
Sus gönlüm.
Bir elif miktari sus.
Az kaldi bahara.
Dayan gönlüm.
Denizin içinde meydana gelen görünmeyen dalgalar gibi yüreğini biliyorum.Beklemekten baska çare olsaydi,seni durdurmazdim…İnan bana…Ama yok.
Baska çare yok.Unutma ki ilaç bile beklemeden tesir etmez,
çiçek bile vakti gelmeden önce açmaz…
Sus gönlüm.Bu kisin bahara dönünceye kadar.
Bu gece gündüz oluncaya kadar.
Uzak yollar yakinlasincaya kadar.
Bu sikintinin ardindan ferahlik gelinceye kadar.
Ve yüzümüz vuslat gözyaslariyla islanincaya kadar sus…
Sus gönlüm.Seni senden daha iyi bilen Rabbinin hükmü vuk’u buluncaya kadar.Senin nasibin sana ulasincaya kadar,ulasmayanlarinsa senin nasibin olmadıgini anlayana kadar sus…
Sus gönlüm.Onun gelecegini görünceye kadar.
Acinin bala dönüstügünü farkedinceye kadar.
Onun gönlünün senin gönlüne muhabbet dügümüyle baglandigini görünceye kadar.
Sus gönlüm.
Sebepler var edilinceye kadar.
Bahaneler olusuncaya,birbirimizin nasibi oluncaya kadar sus.
Sus gönlüm.
Bütün bu susmalarina karsilik her seyin hayirlisinin olacağına inanarak sus.
Sus gönlüm.
Her sususun bir cevap olsun.
Her sususun,sabrin olsun.
Her sususun,duan olsun.İçten yakarisinin adi olsun,
Her susuşun.Bekleyisinin.umut edisinin,inancinin,sevdiginin vurgusu olsun,
Tuz basıp yaralarıma ne kadar susulacaksa o kadar sustum.
Bir çığlık kanıyor en derininde yüreğimin
Açmadım kimselere yüreğimi
Hançeri sadece kendime sapladım ve sustum
Susmak kimi zaman ateşe su, kimi zaman ateşe rüzgar olmuştur.
Yağmur alıp toprağa karışan sessizlik en güzel sestir duyabilen için
Sus gönlüm, sus.
Bütün bu susmalarına karşılık herşeyin hayırlısının olacağına inanarak sus.
“günümüzde insana en çok acı veren, yoksulluk değil, büyük bir çarkın küçük bir dişlisi, bir robot haline gelmiş olmak, ve yaşamının boş ve anlamsız olmasıdır.”
erich fromm